Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3666 E. 2024/1569 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında yapılan protokole aykırılık iddiasına dayalı cezai şart, ödenen ecrimisil bedellerinin rücuen tahsili ve manevi tazminat isteminin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının protokole aykırı bir davranışının bulunmadığı, davacının tahsis edilen yerin vasfını bilerek protokolü imzaladığı, davalının tahsis süresini uzatmama hususunda bir kusurunun olmadığı ve manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının davacı lehine vekalet ücreti yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki cezai şart (sözleşmeden kaynaklanan), ecrimisil bedelinin rücuen tahsili ve manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Adana İli, Seyhan İlçesi, Dilberler Sekisi mevkiinde bulunan ve bir kısmı 105 ada 11 parsel içerisinde bir kısmı da devletin hüküm ve tasarrufunda bulunan alan içerisinde kalan yer ile ilgili olarak taraflar arasında 12.08.1997 tarihli bir protokol düzenlendiğini ve bu protokol gereğince, sosyal tesis yapılmak üzere yerin davacıya tahsis edildiğini ve davacı tarafından da sosyal tesis yapıldığını, tesisin, yine ... tarafından kurulan ... Sosyal Yardımlaşma Vakfına (ATOSEV) tahsis edildiğini, halen tesiste söz konusu vakfın faaliyet gösterdiğini ve hizmet verdiğini, taraflar arasındaki anlaşma uyarınca tahsisin 10 yıllık olduğunu ancak 10'ar yıllık periyotlarla bu sürenin uzatılacağının da kararlaştırıldığını, en son, sürenin bitimi üzerine süre uzatımı için davalı belediyeye başvuru yapıldığını ancak, 11.05.2010 tarihli karar ile mülkiyet problemi çözülünceye kadar teklifin iadesine karar verildiğini ve süre uzatımının yapılmadığını, taraflar arasındaki protokole göre, süre uzatımı yapılmaz ve davacının yararlanma hakkı tek taraflı olarak sona erdirilir ise o tarih itibariyle meri olan Bayındırlık Bakanlığı birim fiyatları üzerinden hesaplanacak bina ve müştemilat maliyetinin iki misli tazminat ödemeyi davalı belediyenin kabul ettiğini, bu hususta tespit yaptırıldığını ve maliyetlerin 3.034.797,00 TL olarak belirlendiğini, tarafların arasındaki protokol gereği bu bedelin iki katı olan 6.069.594,00 TL'nin tazminat olarak ödenmesi gerektiğini, ayrıca bu tahsis ve davacının kullanımı sonrası DSİ ve Milli Emlak Dairesi tarafından davacının kullanımı için ecrimisil tahakkukları yapıldığını, ödenen ecrimisilin toplam 1.680.654,85 TL olduğunu, bu bedelin davalıdan tahsili gerektiğini, yine davacının kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşu olduğunu, davacının faaliyetlerinin önlenmesinin kamuoyunda davacının itibar ve prestij kaybına yol açtığını bu nedenle de manevi tazminat talep ettiklerini beyan etmiş, 6.069.594,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte, 1.680.654,85 TL ecrimisil ödemesi nedeniyle doğan tazminatın ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faizleriyle birlikte ve 200.000,00 TL manevi tazminatın da yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, husumetin Belediyeye değil o dönemki belediye başkanına yöneltilmesi gerektiğini, davacının taleplerinin hakkın kötüye kullanılması olduğunu, ayrıca protokol gereği tazminat istenmesi için protokolde aranan şartların oluşmadığını, davacının tahsis yapılırken mülkiyetin belediyeye ait olmadığını bilerek hareket ettiğini, kaldı ki protokolde belirlenen koordinatların da dışına çıkılarak ve imar yönetmeliğinde belirtilen oran aşılarak yapılaştığını, bu nedenle tazminat istenemeyeceğini, bu yerin bir kısmı ile ilgili olarak hazine tarafından davacıya karşı meni müdahale ve kal talepli dava açıldığını, davacının bu durumu bilerek kullanıma devam ettiğini ve hatta DSİ ve Hazine ile kira sözleşmeleri yaptığını, bu sebeple ödenen ecrimisiller nedeniyle tazminat istenemeyeceğini, ayrıca manevi tazminat şartlarının da oluşmadığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı ... tarafından 10 yıllık tahsisin uzatılması talebi olumlu karşılanmamış ise de davacının fiili kullanımına davalı tarafça ya da arsa sahibi olan Maliye Hazinesi tarafından son verilmesinin söz konusu olmadığı, davalı ... tarafından tahsis süresi uzatılmamış ise de davacının yararlanma hakkının da sonlandırılmadığı, bu durumda davacının protokolün 5 inci maddesi uyarınca tazminat istemesinin mümkün olmadığı;

Taraflar arasındaki 12.08.1997 tarihli protokolün 3 üncü maddesinde davacıya tahsis edilen yerlerin koordinatlarının açık olarak belirlendiği ve davacının bu koordinatların dışına çıkmayacağının kararlaştırıldığı; ancak, davacının yapılaşmasının bir kısmının belirlenen koordinatların dışında kaldığı, bu nedenle belirlenen koordinatların dışında kalan yapılara ilişkin tazminat istenmesinin zaten mümkün olmadığı;

Tüm bunların yanında, davacının tahsis süresinin uzatılması amacıyla yaptığı başvuru tarihi itibariyle, davacının kullandığı yerlerin davalının hüküm ve tasarrufu altında olmadığı, maliye hazinesine ait yerler olduğu ortada olup, zaten davalının tekrardan tahsis yapmak ya da önceki tahsis süresinin uzatmak gibi bir yetkisi bulunmadığı, davalının bu yeri kendi mülkiyetine geçirmesi gibi bir yasal zemin bulunmadığı gibi böyle bir taahhüdünün de söz konusu olmadığı;

Ödenen ecrimisiller nedeniyle rücuen tazminat talebi yönünden yapılan incelemede; davacı tarafın tahsis edilen yerin vasıf ve niteliklerini bilerek protokol imzaladığı, taraflar arasındaki protokolün yapıldığı tarih itibariyle davalının hüküm ve tasarrufu mümkün ise de tesisin bulunduğu yerin vasıf ve niteliği itibariyle ilerleyen dönemde Belediyeye ait olmayabileceğinin öngörülebilir bir durum olduğu, davacının davalıdan, üstelik kullanımı halen devam etmesine ve bu kullanımdan gelir de elde etmesine rağmen kendi iradesi ve isteği ve de haklılığı idare mahkemelerince tespit edilmiş bulunan ecrimisil tahakkukları sebebiyle yaptığı ödemelerinin davalıdan istemesinin mümkün olmadığı, davacıya yapılan tahsis de bedelsiz olup, gelişen süreçte hüküm ve tasarrufu davalının elinden çıkan yerde tahsis süresinin uzatılmaması nedeniyle tazminat istenmesinin hakkaniyete uygun düşmeyeceği;

Maddi tazminat taleplerinin reddine dair gerekçeler bir kül halinde göz önüne alındığında manevi tazminat şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; taraflar arasındaki protokolün 5 inci maddesinde belirlenen cezai şartın, TBK 179/2 inci maddesinde tarif edilen “ifaya eklenen cezai şart” olduğunu, ifanın yerine getirilmesi davalı Belediyenin kusurundan kaynaklı olarak imkansız hale geldiğinden ve ifanın yerine getirilmesi mümkün olmadığından Belediyenin sadece kararlaştırılan cezai şartı ödeme yükümlülüğünün söz konusu olduğunu,

Davalı Belediyenin protokol ile müvekkiline teslim ettiği taşınmazla ilgili aynı zamanda tahsisin devamlılığının sağlanması yönünde sürekli bir edim üstlendiğini, sadece soyut değerlendirmelerle mevzuat değişikliğinden bahisle idareyi kusursuz sayma yoluna gidilmiş olduğunu, eksik değerlendirmeye dayalı verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu,

Davalı ..., protokolle belirlenen koordinatların dışına çıkılarak oluşturulan yapılaşmaya onay vermiş olup, tesisin tamamı yönünden sorumluluğunun söz konusu olduğunu,

Davalı Belediyenin müvekkilinde yarattığı haklı güven ve sözleşmede yan edim yükümü olarak üstlendiğini, müvekkiline söz konusu taşınmazın kullanımının devamlılığını sağlamak borcunun gereğini yerine getirmediğini, söz konusu taşınmazın mülkiyetini üzerine alarak müvekkiline tahsis etmesi ya da doğrudan müvekkili adına tahsis yapılmasını sağlaması gerektiğini, davalı Belediyenin oluşturmuş olduğu negatif güven nedeni ile davacı müvekkilinin uğramış olduğu zararın tazmini gerektiğini,

Manevi tazminat isteminin reddinin hatalı olduğunu,

Hükmedilen avukatlık ücretinin hatalı hesaplandığını, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13/4 maddesinde, maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre belirleneceğinin düzenlendiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı, davalı belediyenin, protokole konu yerin, Gecekondu Kanunu (mülga 3. maddesi) ve Belediye Kanunu'nun (79. maddede) ilgili hükümleri uyarınca kendi adına mülkiyetini ya da tahsisini sözleşmenin devam edebileceği süre boyunca sağlaması gerektiğini iddia etmişse de protokolde belediyeye bu yönde bir sorumluluk yüklenmediği, taşınmazın o günkü şartlarda 3030 sayılı Kanun'un belediyeye tanıdığı yetki çerçevesinde davacıya tahsis edildiği, sonradan yapılan yasa değişikliklerinden dolayı davalının sorumluluğuna gidilemeyeceği,

Davalı Belediyenin, tahsisin uzatılma talebini reddetmediği, 11.05.2010 tarih ve 72 sayılı Belediye Meclisi Kararıyla, mülkiyet problemi çözülünceye kadar teklifin geri iadesine karar verildiği, davalı belediyenin, kendisinin taraf olmadığı, hazine arazisine yapılan sosyal tesisler nedeniyle hazineyle davacı arasında çıkan ecrimisil ve meni müdahale taleplerine ilişkin hukuki uyuşmazlıklar nedeniyle tahsisi uzatma işlemini yapamadığı, ancak davacının yararlanma hakkını da tek taraflı olarak feshetmediği, davalı tarafın, protokole aykırılık oluşturacak bir iradeyi ortaya koymadığı, bu nedenle, davalının protokole aykırı davrandığı iddiasına dayalı olarak açılan iş bu davadaki cezai şart tazminatı, maddi ve manevi tazminat talep etme şartlarının oluşmadığı,

İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararı ve gerekçesinin yerinde olduğu,

Davacı vekilinin, davanın reddi kararına karşı istinaf başvurusunun yerinde olmadığı,

Davacı vekilinin, davacı aleyhine hükmedilen vekalet ücretine yönelik istinaf talebi yönünden yapılan istinaf incelemesi sonucunda ise; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4. maddesinde, "Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur." hükmüne yer verildiği, İlk Derece Mahkemesince, maddi tazminat talebinin tamamının reddine karar verilmiş olmakla davalı lehine, karar tarihi itibariyle AAÜT 13/4 maddesi uyarınca tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde belirtilen maktu ücreti geçmeyecek şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, fazla vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle; HMK. 352/1-b.2 maddesi uyarınca davacı vekili İstinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 27.02.2020 tarih ve 2015/122 Esas - 2020/73 Karar sayılı kararının kaldırılarak yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç bulunmadığından düzeltilerek yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.

B. Temyiz Sebepleri

1.Davacı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı vekili; eldeki davanın BAM 6.Hukuk Dairesi Başkanlığının kaldırma karar gerekçesinde belirtilen anlamda maddi tazminat davası niteliğinde olmadığını, sözleşmeden kaynaklanan cezai şarta dayandığından maktu değil nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini beyan ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, taraflar arasındaki protokol hükümlerine aykırı davranıldığı iddiasından kaynaklanan cezai şart, davacı tarafından ödenen ecrimisil ve kira bedellerinin rücuen tazmini ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19/1 inci maddesi.

2. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin (AAÜT) 13/1 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1.Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere ve davalının protokole aykırı davrandığı iddiasına dayalı olarak açılan iş bu davadaki cezai şart, ecrimisil ve kira bedellerinin rücuen tahsili ve manevi tazminat talep etme şartlarının oluşmadığının anlaşılmasına göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

2. Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; davacı taraf taleplerini her ne kadar ''tazminat'' olarak nitelendirmiş ve Bölge Adliye Mahkemesince talepleri tazminat olarak değerlendirilip İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, yeniden hüküm kurulmasına karar verilerek davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmişse de davacının sözleşmeden kaynaklı cezai şart talebinin AAÜT'nin 13/2 maddesi anlamında ''maddi tazminat'' olarak değerlendirilemeyeceği, yine davacının, davalının kusuru nedeniyle ödediğini iddia ettiği ecrimisil ve kira bedellerinin rücuuna ilişkin talebinin de tarifede belirtilen şekilde maddi tazminat niteliğinde bulunmadığı, davacının bu yöndeki taleplerinin reddi durumunda yukarıda yer verilen AAÜT'nin 13/1 maddesinde belirtildiği şekilde nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği anlaşılmakla, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulmasını gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Davacı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE,

2.Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile; Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1 numaralı bendi altında yer alan ''Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat talepleri yönünden karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT'nin 13/4 maddesi gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin'' şeklindeki ibarenin hükümden çıkartılarak, yerine; ''Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen cezai şart ve ecrimisil ve kira bedellerinin rücuen tahsili istemleri yönünden 315.502,42 TL nisbi vekalet ücretinin'' ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davacıya yükletilmesine,İstek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya iadesine,Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine07.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.