"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki emekli maaşından yapılan kesintinin iptali ile kesilen bedelin iadesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince; başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı banka ile müvekkili arasında 26.02.2019 ve 26.02.2020 tarihli tüketici kredisi sözleşmelerinin imzalandığını, ödemelerin gecikmesi nedeniyle müvekkilinin davalı bankadaki hesabına yatırılan emekli maaşına bloke konulduğunu ve maaşından şimdiye kadar 16.000,00 TL kesinti yapıldığını, ancak 5510 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesi ile 5838 sayılı Kanun’un 32 nci maddesi uyarınca emekli maaşlarına haciz konulamayacağını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli içtihadı gereğince önceden alınan muvafakatların da geçersiz olduğunu, davalı bankanın icra takibi yapmadan, emekli maaşından kesintisi yapılmasına muvafakat almadan doğrudan kesinti yapmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek; müvekkilinin emekli maaşından yapılan kesintinin iptali ile şimdiye kadar yapılan kesintiler toplamının mevduat hesaplarına uygulanan yasal en yüksek değişken faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında imzalanan sözleşmelere istinaden davacıya ihtiyaç kredisi kullandırıldığını, krediye ait ödeme planının ve sözleşmenin bir nüshasının borçluya verildiğini ve itiraz edilmediğini, ancak davacının ödeme planına uymadığını ve kredi taksitlerini ödemediğini, bunun üzerine 23.12.2021 ve 07.01.2022 tarihlerinde davacıya ayrı ayrı ihtarname keşide edilerek hesabın kat edildiğini, davacının ihtarlara itiraz etmeyerek temerrüde düştüğünü, ihtara rağmen ödeme yapılmaması üzerine İzmir 27. İcra Dairesinin 2022/2460 E. sayılı dosyasıyla takip başlatıldığını, ödeme emrinin davacı borçluya 26.02.2022 tarihinde tebliğ edildiğini ve itiraz edilmediğini, kesinleşen takipte mal varlığına rastlanılmadığından, davacının kendi iradesiyle emekli maaşından kesinti yapılmasına muvafakat vermesi nedeniyle borca mahsuben kesintiler yapıldığını ve dosyanın kapandığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, davalı bankadan çok sayıda tüketici kredisi kullandığı, ödemelerde sorun yaşanması üzerine kredilerinin 26.02.2019 tarihinde ilk kez, sorunun devam etmesi üzerine 26.02.2020 tarihinde ikinci kez yapılandırıldığı, 26.02.2020 tarihinden sonra tahsilatlarına devam edilen iki kredi borcunun kaldığı; davalı banka nezdinde 7428336-351 numaralı vadesiz TL hesabının bulunduğu ve iş bu hesaba SSK maaşının yatırıldığı, bankanın ibraz ettiği belgeler arasında 24.11.2016 tarihli “Muvafakatname, Taahhütname, Virman, Takas ve Mahsup Talimatı” ile tarih bilgisi bulunmayan “Kredi Sözleşmesine Ek Rehin, Taahhütname ve Virman Takas Mahsup Talimatı” bulunduğu ve bu belgelerin davacı tarafından imzalanmış olduğu, ikinci yapılandırma tarihi sonrasında SSK maaşının yapılandırma taksitlerini ancak karşıladığı, davacının yapılandırmanın ilk aylarında (ilk 20 taksit kadar) maaşını çekmeyerek borcu ödeme eğiliminde olduğu, ihtarname ve takip hesaplarına aktarım sonrasında davacı tarafından ATM kanalıyla hesaptan para çekim işlemlerinin devam ettiği, hesapta bloke bulunmadığı; davanın açıldığı 12.08.2022 tarihine kadar banka tarafından ibraz edilmiş tüm hesap hareketleri incelendiğinde, banka tarafından davacının hesabından maaşının %25 kadar tutarına karşılık tahsilat yapıldığının, kalan tutarın ise davacı tarafından çekildiğinin anlaşıldığı; davacının, davalı bankadan kullanmış olduğu muaccel hale gelmiş tüketici kredisi taksitlerinin emekli maaşı hesabından tahsiline yönelik verilen 24.11.2016 tarihli muvafakatname ile tahsil yetkisini açıkça davalı bankaya vermiş olduğu, bu muvafakatnameye rağmen istirdat talebinin 4721 sayılı TMK'nın 2 nci maddesindeki iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2021 tarihli ve 2017/13-1980 E. 2021/829 K. sayılı içtihadı uyarınca, davalı banka tarafından alacağın tahsiline yönelik müvekkili aleyhinde icra takibi başlatılarak, icra dosyasına müvekkili borçlu tarafından maaş haczi ve kesintisi yapılmasına yönelik açık bir muvafakat verilmediğinden, davalı bankanın işlemlerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, emekli maaşından kesinti yapılabilmesi için icra takibi aşamasından sonra icra dairesine muvafakatname verilmesi gerektiğini, somut olayda ise böyle bir muvafakatin bulunmadığını ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda, davacı tüketicinin, kredi sözleşmeleri imzalayarak davalı bankadan kredi kullandığı, ayrıca kredi sözleşmelerine ek rehin sözleşmesi, taahhütname ve virman- takas- mahsup talimatlarını imzaladığı, kredi borcunun başka herhangi bir olur ve/veya talimat aranmaksızın düzenli olarak tahsil edilmesine muvafakat ettiği, sözleşmelerde bankaya hesaptan tahsilat yetkisi de verildiği, davacının sözleşmeden dönmediği gibi borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamadığı, bankanın da bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırdığı; öte yandan, davalı bankanın kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yaptığı, borcun ödenmemesi üzerine davacının aylığına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak, kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; davacının, taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazî kayıtsız kabul edip, daha sonra dava açmak suretiyle kesinti bedelini geri istemesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı; Mahkemece, değinilen bu yönler gözetilerek davanın reddine dair verilen kararın, Dairece de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; tüketici kredisi borcu nedeniyle davacının emekli maaşından yapılan kesintinin iptali ile kesilen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanunun 56 ncı maddesi ile değişik 5510 Sayılı Kanunun 93 üncü maddesi.
2. 5510 Sayılı Kanunun 93 üncü maddesine değişiklik getiren ve 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32/2-b maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 31.01.2024 tarihli ve 2023/3-52 Esas 2024/29 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 56 ncı maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, Sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü bulunmaktadır. 2004 sayılı Kanun'un 83/a maddesindeki "82 ve 83 üncü maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir." hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi ile değişik 5510 Sayılı Kanun'nun 93 üncü inci maddesinin birinci fıkrasında, "... bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepleri, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu hükmün 2004 sayılı Kanun'un 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davacı tarafından imzalanan ek taahhütnamelerle kredilere ilişkin ödemelerin emekli maaşı hesabından virman-takas-mahsup yapılarak tahsil edilmesine muvafakat edildiğinin, davacı tarafça sözleşmeden dönülmediği gibi borcun ne şekilde ödeneceğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığının, davalı bankanın da bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya kredileri kullandırdığının, yine kesintilerin kredi sözleşmelerine istinaden yapılmış olup, icra müdürü tarafından yapılmış bir haczin de bulunmadığının, borcun ödenmemesi üzerine davalı bankanın, davacının maaşına bloke konulacağına dair hükme dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olduğundan, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,06.06.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.