Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3835 E. 2024/2438 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı ilaç firmasının ürettiği ilacın kullanımı sonucu davacının vücut bütünlüğünün bozulduğu iddiasına dayalı manevi tazminat isteminin reddine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının rahatsızlığının kullanılan ilaçtan kaynaklandığının tespit edilememesi, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olması ve davacı tarafın itirazlarının karşılanmış olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/880 E., 2023/890 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 6. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2017/133 E., 2021/679 K.

Taraflar arasındaki manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin 2008 yılında ankilozan sipondilit teşhisi üzerine tedavisine başlandığını, kullandığı birçok ilacın etki göstermemesi üzerine 2014 yılı Mayıs ayında davalının üreticisi olduğu Remicade isimli ilacı doktor tavsiyesi ile kullanımına başladığını, bu ilacın yan etkilerinin müvekkilinin vücudunda tahribata ve diğer sağlık sorunlarına neden olduğunu ve hayati tehlikesinin oluştuğunu, müvekkilinin vücut ve ruh bütünlüğünün sarsıldığını belirterek müvekkilinin adli yardımdan yararlandırılarak 1.500.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkilinin Amerika merkezli ve dünyanın en büyük ilaç şirketlerinden olan Merck & Co. Inc.nin Türkiye iştirakçisi olduğunu, birçok alanda 50’den fazla inovatif ürüne sahip olduğunu ve 90’a yakın ülkede faaliyet gösterdiğini, davacının Remicade isimli ilacını kullanması nedeniyle enfeksiyon geçirdiğini ileri sürdüğünü, ancak davacının iddia ettiği olayları ve taleplerini destekleyen herhangi hukuki veya tıbbi delil ortaya koymadığını, iddialarını herhangi bir kanuni düzenlemeye de dayandırmadığını, davacının fahiş bir tazminat isteminde bulunduğunu, ancak bu istemi karşısında ödemesi gereken dava harcını ödemekten kaçınmak amacıyla da adli yardıma başvurduğunu, bu haliyle adli yardım koşullarını sağlamayan davacının adli yardım talebinin reddinin gerektiğini, davalı şirketinin Remicade isimli ilacın Türkiye'deki ruhsat sahibi olduğunu, ilacın üreticisi olmadığı gibi davacı ile arasında herhangi bir sözleşmesel ilişkinin de bulunmadığını, Remicade'nin dünyada 1998’den beri ruhsatlı olup 2 milyonun üzerinde hasta tarafından kullanıldığını, ilacın klinik araştırmalarda değerlendirilen klinik etkileri ve istenmeyen etkileri ulusal sağlık otoritelerine ruhsatlandırma sürecinde raporlandığını ve bu bilgilerin değerlendirilmesini takiben tüm dünyada ruhsat onayı aldığını, davalı şirketinin ilacın kullanma talimatında akciğer ve diğer iç organlarda çeşitli enfeksiyon riskleri olduğunu belirttiğini ve dolayısıyla ilacı kullanacak hastalara gerekli uyarının yapıldığını, bu şekilde müvekkilinin hastayı bilgilendirme yükümlülüğünü yerine getirdiğini, davacının iddialarının kabulü anlamına gelmemekle birlikte, bir an için bunların doğru olduğu düşünülse dahi davacının talep ettiği manevi tazminat tutarının fahiş olduğunu savunarak davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddini, davanın usul yönünden reddi talebinin kabul görmemesi halinde davanın esas yönünden reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Karşıyaka 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27.09.2016 tarihli ve 2015/501 E., 2016/447 K. sayılı ilamıyla; davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirildiği gerekçesiyle davanın görev yönünden usulden reddine karar verilmesi üzerine gönderildiği İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu, davacıda meydana gelen rahatsızlığın aynı etki mekanizmasına ve benzer yan etki profiline sahip birden fazla ilacın davacıya arka arkaya kullanılması sonucu ortaya çıkabileceği, mevcut hastalığına bağlı da sarkoidoz hastalığının süreç içinde gelişebileceği, böylece münhasıran dava konusu ilaç nedeni ile söz konusu rahatsızlığın ortaya çıkıp çıkmadığının tespit edilemediği, böylece davaya konu olan ilaçla davacının rahatsızlığı olan sarkoidoz arasında uygun illiyet bağının kurulmasının mümkün olmadığı, kaldı ki illiyet bağı bulunsa dahi davalının ilacın ruhsat sahibi olmakla davacı ile davalı arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığı, ilacın kısa ürün bilgisinde ve kullanım talimatı kısmında davacıda meydana gelen hastalığın yan etki olarak belirtildiği, davacının söz konusu ilacı hasta onay formunu imzalayarak kullandığı, böylece davalının kusuru ile davacının kişisel haklarının zarara uğradığına yönelik davacı iddiasına konu edilen olayların varlığı, davacının zararı, davalının kusur ve zararı giderme sorumluluğu yolundaki unsurlara ilişkin somut ve kesin delil bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; Mahkeme tarafından Adli Tıp Kurumunun 08.11.2021 tarihli raporuna karşı yapılan beyanlar dikkate alınmadan hüküm kurulduğunu, Adli Tıp Kurumu raporunda tıbbi değerlendirme yapılmadan sonuca gidildiğini, taraflarınca dinletilen ve doktor olan tanıkların ifadelerinin gerekçeli kararda hiç tartışılmadığını, bu tanıkların ifadelerine neden itibar edilmediğinin açıklanmadığını, Adli Tıp Kurumunun raporunda dava tarihinden sonra davacının kullandığı ilaçlara ve yapılan işlemlere yer verildiğini ve dosyanın tamamen karıştırıldığını, bu husustaki itirazlarının değerlendirilmeden hüküm kurulduğunu, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını ileri sürerek; İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; İlk Derece Mahkemesince hukuki nitelendirmenin davadaki ileri sürülüş ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, taraflarca ileri sürülen delillerin toplanarak usulüne uygun olarak değerlendirilmesine, delillerin değerlendirilmesinin dosya kapsamına uygun bulunmasına, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçeli kararın oluşturulmasına, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edilmesine, Mahkemenin karar gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbiriyle uyumlu olmasına, Mahkeme hükmünün yasal unsurları taşımasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrarlayarak, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalıya ait ilaç kullanımından kaynaklı olarak vücut bütünlüğünün bozulduğu iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266 ve devamı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. 6100 sayılı Kanun'un 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.

2. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. 6100 sayılı Kanun'un 278-279 maddelerine göre bilirkişi raporu; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.

3. Dava dosyasının incelenmesinde; davacının rahatsızlığının doğrudan kullanılan Remicade isimli ilaçtan kaynaklandığının tespiti yapılmasının mümkün olmadığı, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya ve taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli olduğu, davacı tarafın itirazlarının karşılandığı anlaşılmaktadır.

4. O halde tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere göre mevcut deliller takdir edilerek karar verildiğinin, uygulanması gereken hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığının, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime ve dosya kapsamına uygun olduğunun anlaşılmasına göre temyizen incelenen karar usul ve kanuna uygun olup davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,23.09.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.