Logo

3. Hukuk Dairesi2023/3932 E. 2024/2158 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı doktor ve hastanenin vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davranıp davranmadığı ve davacıların çocuğunun Down sendromlu doğmasından dolayı maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı doktorun davacı anneyi Down sendromu tarama testleri konusunda bilgilendirdiği, davacının testleri yaptırmadığı, davalı doktorun tıbben zorunlu olmayan ve riskli amniyosentez işlemini önermemesinin kusur olarak değerlendirilemeyeceği, davalı doktorun eylemleri ile Down sendromlu doğum arasında illiyet bağı bulunmadığı ve davalıların kusurunun ispatlanamadığı gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/918 E., 2023/956 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Kayseri 2. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2021/273 E., 2023/84 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili, davacı anne ve babanın küçük kızları ...'in down sendromu ile dünyaya geldiğini, gebelik takibinin davalı doktor ve hastane tarafından yapıldığını, annenin hamileliği süresince kendisine hamileliğin normal seyrinde ilerlediğinin söylendiğini, 21.07.2018 tarihinde doğumu karşılayacak maddiyatı olmadığı için başka bir hastanede doğumun gerçekleştiğini, doğum sonrası çocuğun down sendromlu olarak dünyaya geldiğini öğrenen davacıların şok ve yıkım yaşadığını, davalı doktor tarafından böyle bir durumdan haberdar edilmediğini, bebeğin bakımı için müvekkilinin işinden ayrıldığını, maddi ve manevi olarak büyük problemlerle karşılaştıklarını, davalı hastane ve doktorun sorumluluklarını gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle bebeklerinin Down sendromlu olduğunu olduğunu, şimdilik baba ve anne için ayrı ayrı 1.000,00 TL ve küçük ... için 5.000,00 TL olmak üzere 7.000,00 TL maddi tazminatın küçüğün doğumundan itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; uğranılan manevi zararlar için baba ve anne için ayrı ayrı 100.000,00 TL ve küçük ... için 300.000,00 TL olmak üzere 500.000,00 TL manevi tazminatın küçüğün doğum tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili, davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tazminatın şartlarının oluşmadığını, müvekkilinin hastayı aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2. Davalı Dünya Tedavi Hizmetleri A.Ş. vekili, müvekkili hastaneye isnat edilen hata ve kusurları kabul etmediklerini, açılmış oları davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, dava konusu taleplerin ... ile müvekkili arasındaki sigorta poliçesi kapsamında olması nedeniyle davanın ihbarı gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

3. İhbar Olunan ... vekili, zamanaşımı itirazında bulunarak olayın olduğu tarih itibariyle poliçe kapsamında olduğunun tespiti gerektiğini, doğumun farklı bir hastanede gerçekleştiğini, davacı annenin aylık kontrollerini takip etmediğini davalı doktorun önerdiği tetkikleri yaptırmadığını ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanan rapora dayanılarak davalı doktorun uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu ve davalı hastaneye atfı kabil kusur bulunmadığının anlaşıldığı, rapora karşı yasal süreler içerisinde itiraz da edilmediği dikkate alındığında raporun bu hali ile karar vermeye elverişli bulunduğu, davalılara dava konusu olay nedeniyle kusur yüklenemeyeceği ve kusursuz sorumluluk halinin de söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacılar vekili; dava dilekçesinde belirtilen sebeplerle, davalılara dava konusu olay nedeniyle kusur yüklenemeyeceğinden ve kusursuz sorumluluk halinin de söz konusu olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı ...'e ait tedavi kayıtları, medula sisteminde yer alan kayıtlar, tanık beyanları ve ATK raporu birlikte değerlendirildiğinde davalının davacı çocuk ...'in down sendromu tarama testleri konusunda davacıyı sözlü olarak aydınlattığı, davacının buna rağmen tarama testlerini yaptırmadığı, tarama testleri yaptırılmış olunsa dahi 2827 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi gereğince gebeliğin sona erdirilmesi ve sterilizasyon işlemlerinin devletin denetim ve gözetiminde davacı tarafından istenebilecek eylemlerden olduğu, davacıların dava dilekçesinde kürtaj haklarının ellerinden alındığı yönünde bir beyanlarının bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde davalı doktorun somut olayda herhangi bir kusurunun bulunmadığı, yine davalının eylemleri ile sonuç arasında nedensellik bağı bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacılar vekili; davalı doktorun e-nabız sisteminde "Z34- Normal Gebeliğin Gözlemi" şeklinde tanı düştüğünü, müvekkillere çocuklarının sağlık durumu ile ilgili bilgi verilmediğini, aydınlatılmış onam formlarının usulüne uygun olarak alınmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davalıların vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davranması nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502- 506 ncı maddeleri.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2020/11-592 E. ve 2022/ 356 K. sayılı ilamına göre; "Türk hukukunda girişimsel bazı müdahalelerde hastanın yazılı rızasının alınması gerektiği öngörülmüş ise de aydınlatma yükümlülüğünün yazılı olarak yapılması gerektiğine ilişkin bir düzenleme yer almamaktadır. Öte yandan Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 18. maddesi gereğince bilgi, mümkün olduğunca sade şekilde, tereddüt ve şüpheye yer verilmeden, hastanın sosyal ve kültürel düzeyine uygun olarak anlayabileceği şekilde verilir; hasta, tıbbî müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbî müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Dolayısıyla hastanın aydınlatılması sözlü ya da yazılı şekilde gerçekleştirilebilir. Başka bir deyişle hekimin hastasını aydınlatma yükümlülüğü kapsamında yazılı aydınlatma belirli ölçüde ispat kolaylığı sağlasa da şekil serbestisi söz konusudur. O hâlde aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiği hususu hekim tarafından her türlü delille ispatlanabilir."

3. Değerlendirme

1.Temyizen incelenen karara esas alınan bilirkişi raporunda; annenin gebelik takiplerinin 8. gebelik haftasından itibaren davalı hastanede yapıldığı, 09.01.2018 tarihli kontrolde ikili testi kaçırdığına dair muayene notunun bulunduğu, 15.02.2018 tarihli kontrolde dörtlü test istendiği, son kontrolün 09.07.2018 tarihinde 36 haftalıkken yapıldığı, adli ve tıbbi belgelerin tetkikinden anneye gebelik takibi sırasında tarama testinin önerildiği, gebelerin down sendromu ile ilgili tarama testleri konusunda bilgilendirilmesinin güncel tıbbi uygulamaların içinde olduğu, bununla birlikte vücut hücrelerindeki kromozom sayısındaki fazlalıktan kaynaklanan genetik bir anormallik olan down sendromuna yönelik tarama testlerinin Sağlık Bakanlığı tarafından uygulanması zorunlu bir tetkik olarak bildirilmediği, bu testlerin tarama niteliğinde olduğu, bu testin yapılması durumunda ‘Doğacak bebekte down sendromu vardır veya yoktur.’ şeklinde kesin bir sonuca gitmenin mümkün olmadığı, tarama testlerinde annenin yaşı, hormonal değerleri ve testin özelliğine göre USG sonuçları göz önüne alınarak bir risk oranı belirlendiği, tarama testlerinin sonuçlarının risk sınırı üzerinde çıkmasının bebekte mutlaka down sendromu olduğu anlamına gelmeyeceği gibi risk sınırının altında olduğu durumlarda dahi bebekte down sendromu görülebileceği, test sonucunun yukarıda söz edilen parametrelere göre down sendromu ile kaç gebenin birinde karşılaşılabileceğini gösterdiği, oranın istatistikler ışığında risk sınırının üstünde bir değer göstermesi durumunda amniyosentez gibi ileri tetkikler önerilebileceği, tanı koydurucu olan bu ileri girişimsel tetkiklerde %1 oranında düşük riski olduğu, bebekte doğumdan sonra tespit edilen down sendromunun intrauterin rutin yapılan obstetrik ve/veya ilgili uzmanlar tarafından yapılabilen ikinci düzey ultrasonografi tetkiklerinde tespit edilemeyebileceğinin tıbben bilindiği hastanın ilgili tarihlerde yapılan tarama testlerinin risk sınırının altında saptandığı, ayrıca ulusal ve uluslararası rehberlerde tarama testlerinde düşük risk gruplarındaki gebelere invaziv yöntem önerilmediğinin tıbbi bilgiden olduğu hususları dikkate alındığında; tıbben zorunluluk dahilinde olmayan ve uygulandığı takdirde anne yaşamını tehlikeye sokacak, ayrıca düşük riskine yol açacak amniosentez işleminin ilgili hekim tarafından önerilmemesinin bir eksiklik olarak değerlendirilmediği, dolayısıyla ilgili hekimin kusurlu olmadığı belirtilmiştir.

2. Gerek maddi gerekse manevi tazminata hükmedilebilmesi için ortada hukuka aykırı bir eylem, bir zarar, bu zarar ile eylem arasında illiyet bağı ve kusur bulunmalıdır. Hemen belirtmek gerekir ki tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının da bulunması gereklidir.

3. Somut olayda davacıların kızlarının down sendromlu olarak dünyaya gelmesi nedeniyle davalı doktorun kusurunun bulunmadığı, hasta epikrizlerinde davacı annenin ikili testi kaçırdığına ve kendisinden dörtlü test istendiğine dair kayıt tutulduğu, davalı tanık beyanlarından davalı doktor tarafından aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirildiğinin ispatlanmış olduğu dikkate alındığında, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan kararın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,10.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.