Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4331 E. 2024/601 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Özel halk otobüsü devir sözleşmesinin ve otobüs hattı işletme hakkı hisse devrinin iptali ile uğranılan kazanç kaybına ilişkin zararın tazmini isteminin reddi üzerine açılan temyiz davası.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının inançlı işlem iddiasını ispat için ileri sürdüğü banka kayıtları ve diğer delillerinin toplanıp değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1072 E., 2023/667 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 10. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/411 E., 2020/27 K.

Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali,tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 13.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir

Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ...'nun sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davacının İETT Genel Müdürlüğüne bağlı şehir içi çalışan ...özel halk otobüsü hattının ¾ hissesine sahipken aracın 26.09.2004 tarihinde ölümlü trafik kazasına karışması nedeniyle müvekkilinin tutuklandığını ve ceza aldığını, daha sonra hattın ¼ hissesine sahip olan bir kısım davalılar murisi ...’ün müvekkilini kandırarak, kaza borcu nedeniyle satılmaması için hissesini işbirliği içinde olduğu ...’in eşi davalı ...’e 14.09.2005 tarihinde gerçek değerinin çok altında bir bedelle görünüşte satılmış gibi devretmesini sağladığını, ardından otobüs işletme hakkının da devredildiğini, davalıların işbirliği içinde otobüsü çalıştırarak gelirini paylaştıklarını, ancak müvekkilinin hissesine düşen tutar ödenmediği gibi otobüs ve işletme hakkı hissesinin de iade edilmediğini, Vakıfbank’ın açtığı tasarrufun iptali davasının kabul edildiğini, satış ve devrin hileli/muvazaalı olduğunu ileri sürerek, özel halk otobüsünün devri ile işletme hakkının devri işlemlerinin iptali ile ¾ hissesinin davacı adına tesciline, 14.09.2005 tarihinden itibaren belirsiz ve sebepsiz edinilen kazançtan fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 500.000,00 TL'nin devir tarihinden itibaren işleyen faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1-Davalı ... vekili; davaya konu araç devrinin 15.09.2005 tarihinde yapıldığını, aradan yaklaşık 12 yıl geçtiğini bu sebeple de davanın zamanaşımı nedeniyle reddinin gerektiğini, iptali istenen sözleşmede davacı taraf olmadığı için davayı açma ehliyetinin de bulunmadığını, özel halk otobüsü hattına ilişkin sözleşmenin müvekkili ile dava dışı İETT arasında yapıldığını, davacı tarafın mülkiyet hakkı olmadığı halde D 019 kod numaralı hattın işletme hakkı devri sözleşmesinin iptalini talep ettiğini, davacının araç devri yaptığında fiil ehliyetine sahip olduğunu, mal kaçırma amaçlı tasarrufta bulundum diyen davacının yine aynı işlemden dolayı hak talebinde bulunmasını hiçbir hukuk ilkesinin korumayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

2-Davalılar (... mirasçıları) vekili; davaya konu araç için zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, iptali istenen sözleşmede davacı taraf olmadığı için davayı açma ehliyeti de bulunmadığını, davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacı tarafın araç devri yaptığında fiil ehliyetine sahip olduğunu savunarak davanın reddine kaar verilmesini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tüm dosya kapsamı, dosyaya celp edilen ve taraflarca ileri sürülen beyanlara göre davaca tarafca kaza yapılmış olması nedeniyle davacıya ait aracın davalılar murisine devrine ilişkin işlem kaza sebebiyle yaralanmış, mağduriyet yaşamış alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapılmış olduğu, muvazaa bulunduğu daha önce açılmış ve neticelenmiş tasarrufun iptali davaları ile de tespit edildiği ve alacaklılar yönünden iptaline karar verildiği, ancak işlemin tarafı olan kişilerin muvazaanın varlığını ileri sürerek işlemin iptalini talep etmeleri mümkün bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili; işlemin temelinde muvazaalı işlem olan inançlı işlem olduğunu, somut olay çerçevesinde değerlendirmeye gitmek, yapılan devir işleminin muvazaalı mı yoksa inançlı işlem mi olduğunu tespit edebilmek için tarafların gerçek iradelerine ve yapılan işlemin niteliğine bakmak gerektiğini, Mahkemece bu yönde inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, muvazaalı işlerde taraf olanların bu muvazaanın varlığını yeterli delillerle ispatlayabildiklerinde, muvazaaya dayalı talepte bulunabilmelerinin mümkün olduğunu, muvazaalı işlemin tarafları birbirine karşı kendi muvazaasına dayanarak talepte bulunabilirse de üçüncü kişilere karşı bu durumu ileri süremediklerini, Mahkemece sebepsiz zenginleşme sebebiyle tazminat talebinin incelenmediğini, inançlı işlem olgusunun varlığının imzası inkar edilmeyen ve kabul edilen devir sözleşmesi başlıklı belge ile sabit olup ayrıca kesinleşen mahkeme kararları ile de sabit olduğunu, ...'nin özellikle davacının alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek durumda olduğu gerekçesiyle tasarrufun iptali talebinin kabulüne karar verildiğini, davalı ... ile davacının ortağı olan ...'ün satış ve devirden sonra birlikte çalışmaya devam ettiğini, personel bildirim formlarında, davacının ortağı olan ...' ü ve onun yeğenlerini sigortalı çalışan olarak bildirdiğini, kazançları paylaştıklarına dair davalının eşi olan ... hesabindan ...'e yapılan virmana ilişkin belgeleri sunduklarını, ... ve ... hesapları ile ... hesaplarının dosyaya celbini talep ettiklerini, bu hesap dökümleri geldiğinde aradaki devir ve satış işleminin inançlı işlem olduğunun ortaya çıkacağını belirterek, Mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafça, inançlı temlike dayalı sözleşmenin iptali ve müspet zararın ve yoksun kalınan karın tazmini olmasına rağmen inançlı işlemin unsuru olan inanç sözleşmesinin tarafların imzalarını taşıyan yazılı sözleşme ile veya uyuşmazlığın vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge ile ispat edilmesi gerektiği halde bu yönde dosyaya delil sunulmadığı, davacı taraf bunun için devir sözleşmesine dayanmakta ise de devir sözleşmesi tasarruf işlemini ispata yarar olup inanç sözleşmesini kanıtlamadığı, ayrıca üçüncü kişilerin açtığı tasarrufun iptali davaları olan İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi 2006/262 E.2010/241 K.sayılı ilamı ve İstanbul 13.Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/362 E.2014/105 K.sayılı ilamlarında ...'nin, davacının alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek durumda olduğu için muvazaanın varlığı nedeni ile tasarrufların iptaline karar verildiği ama bu ilamlarda sözleşmenin tarafları için bağlayıcı nitelikte bir inanç sözleşmesinin varlığının belirlenmediği, belli şartların gerçekleşmesi durumunda inanılanın malı iade edeceğini hükme bağlayan bir sözleşmenin bulunmadığı, üçüncü kişiler yönünden mutlak muvazaa sabit olduğu kabul edilse dahi sözleşmenin tarafları arasındaki inançlı temlikin bulunduğunun ispatlanamadığı, davacı ... tarafından davalı ... mirasçılarına karşı açılan Tuzla 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/118 E., 2012/183 K. sayılı dosyasında davacı tarafın ...hat no'lu ve ...plakalı özel halk otobüsünü ...'ün bulduğu ...'e devretme konusunda anlaştıklarını, alıcıya satış sözleşmesi ile otobüsün satışının yapıldığı, Mahkemece verilen hükümde ...hat no'lu ve ...plakalı özel halk otobüsünün satılması nedeni ile Vakıfbank Tuzla Şubesindeki hesapta bulunan tutarın otobüsün alıcısı tarafından ödenen satış bedeli olduğu, davacının payının 234.364,55 TL olup davacının aldığı miktar düşülerek bakiye bedele hükmedildiği, kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği, kesinleşen bu alacak davasından da anlaşılacağı üzere davacının kendi ikrarı ile sabit olduğu üzere taraflar arasında ...hat no'lu ve ...plakalı özel halk otobüsü alım- satım ilişkisi mevcut olup satış sözleşmesi sonucunda gerek nakit ve gerekse banka hesabına yatırılan bedel göz önüne alındığında alıcı ... tarafından satış bedelinin ödendiği, tarafların iradeleri ve davacının satış bedelinin tamamını tahsil etmek için açtığı dava dikkate alındığında taraflar arasındaki ilişkinin inançlı işlem koşullarını oluşturmayıp araç alım - satım ilişkisine vücut verdiği, inançlı işlem

ispat edilemediğinden bu sözleşmeye dayalı müspet zararın da talep edilmesinin mümkün olmadığı, İlk Derece Mahkemesince davanın hukuki nitelemesinde yapılan hata nedeniyle gerekçesi nedeniyle kaldırılması gerektiği gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, özel halk otobüsü devir sözleşmesinin ve otobüs hattı işletme hakkı hisse devrinin iptali ve hattın davacı adına tescili ile uğranılan kazanç kaybına ilişkin zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı

3. Değerlendirme

1-Davacı vekili, davacının İETT Genel Müdürlüğüne bağlı şehir içi çalışan ...özel halk otobüsü hattının ¾ hissesine sahipken aracın 26.09.2004 tarihinde meydana gelen ölümlü trafik kazası nedeniyle satılmaması için hissesini işbirliği içinde olduğu ...’in eşi davalı ...’e 14.09.2005 tarihinde gerçek değerinin çok altında bir bedelle görünüşte satılmış gibi devredildiğini ancak yapılan işlemin inançlı temlik niteliğinde olduğunu belirterek eldeki davayı açmıştır.

2-Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder. Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar.

3- 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca inançlı işlem iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması zorunludur. İddiasını yazılı belge ile kanıtlayamayan kimsenin 6100 sayılı HMK.'nun 202 nci maddesi (1086 sayılı HUMK.'nun 292 nci maddesi) gereğince delil başlangıcı sayılabilecek nitelikte banka kaydı, mektup, ihtar vs. gibi bir delilin varlığı halinde tanık delili ile kanıtlamasının mümkün olacağı tartışmasızdır. Somut olayda; davacı iddasını ispat etmek için banka kayıtlarına dayanmış olup davalı ve dava dışı kişiler arasındaki hesap heraketlerinin incelenmesi ve ayrıca diğer delillerinin toplanmasını talep etmiştir. Hal böyle olunca davacının tanık dahil tüm delilleri toplanmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucunu karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmaya gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Mahkeme Kararının 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

13.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verilde.