"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2022/32 E., 2023/80 K.
Taraflar arasındaki Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundan kaynaklanan davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda:
Miktar veya değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 5219 ve 5236 sayılı Kanunlar ile değişik 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 427 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. 1086 sayılı Kanun'un anılan hükmü uyarınca, temyize konu edilen miktarın kesinlik sınırının altında kalması hâlinde temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.
Dosya içeriğine göre temyize konu edilen toplam miktar 12.395,00 TL olup, Mahkemenin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 12.950,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmiş olmakla, miktar itibarıyla duruşma istemi reddedilmek suretiyle Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalı ile imzaladıkları satış vaadi sözleşmesinin feshedildiğini, davalının 27.08.2012 tarihinde 40 adet senedi ve makbuz ile 5.442,76 TL’yi elden iade ettiğini, kalan bedelin banka hesabına yatıralacağının söylendiğini ancak ödeme yapılmadığını ileri sürerek; iade edilecek 41.510,24 TL’nin 01.09.2012 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; satış vaadi sözleşmesinin davacı tarafından haksız olarak feshedildiğini, sözleşme ile belirlenen hizmet ve işlem gideri, cayma tazminatı, avukatlık ücretinin alınmasına rıza gösterip bakiye bedeli aldığını, 28.08.2012 tarihli akdin feshi ve ibraname başlıklı belge ile hiçbir hak ve alacağının kalmadığını, bono, evraklar ve iade edilen tutar dahil tüm hak ve alacaklarını eksiksiz olarak aldığını, kendisine ibra ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 02.02.2016 tarihli 2013/1164 E., 2016/65 K. sayılı ilamı ile; davacı ile davalı arasında yapılan 30.06.2012 tarihli satış vaadi sözleşmesine göre Esenyurt, ... mah. 383 ada, 4 sayılı parseldeki projede 2+B2 blok 61 numaralı bağımsız bölümün 230.000,00 TL karşılığında davacıya satılacağının kararlaştırıldığı, ayrıca ödeme planının hazırlandığı, 28.08.2012 tarihinde ise fesihname düzenlenerek 30.06.2012 tarihli sözleşmeye dayalı olarak davacının fesih tarihine kadar ödemiş olduğu bedelin 42.200,00 TL kapora ve bir adet senet ödemesi olmak üzere toplam 46.895,00 TL olduğu ve yapılan fesih sırasında bunun 5.442,76 TL'sini 27.02.2012 tarihinde davacıya iade ettiği, davacının geriye 41.452,24 TL alacağının kaldığı, davacı vekilinin dava ve ıslah dilekçesi ile 41.510,24 TL talepte bulunduğu, taraflar arasında düzenlenen 28.08.2012 tarihli fesih ve ibraname kapsamında taraflarca bu durumun tespit edildiği sözleşme içeriğinin her iki tarafı bağladığı, bu nedenle dava konusu edilen bağımsız bölüm üzerinde ölçüm ve değer tespiti yapılmasının sonuca etkili olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne, 41.510,24 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 2016/12063 E., 2018/12402 K. sayılı ilamı ile; Mahkemece gerekçede çelişki oluşturulduğu anlaşıldığından kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 12.03.2020 tarihli ve 2019/717 E., 2020/133 K. sayılı ilamı ile; Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda Yargıtay bozma ilamında belirtildiği şekilde davacının bakiye alacağının 41.452,24 TL olduğu her ne kadar 01.02.2016 kayıt tarihli dilekçesi ile 41.510,24 TL üzerinden talepte bulunmuş ise de ve ayrıca bu talebini 05.03.2020 tarihli ıslah ve beyan dilekçesi ile terditli olarak talep etmiş ve yenilemiş ise de gerekçede belirtildiği üzere 41.452,24 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne 41.452,24 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının fazlaya yönelik talebinin reddine karar verilmiş olup, karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 05.10.2021 tarihli ve 2020/8433 E., 2021/9487 K. sayılı ilamı ile; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacıya makbuzla 5.442,76 TL ödeme yapıldığını belirterek davacıya iadesi gereken tutar hesaplanmış ise de akdin feshi ve ibraname başlıklı belgede; "Akdin feshi sebebiyle 30.06.2012 tarihli sözleşmedeki cezai şartlar, ek madde 8. hükmü gereği hizmet ve işlem gideri, icra masraf ve vekalet ücretleri ile vazgeçme akçesi ve sair cari hesabımdaki borçların mahsubu ile tarafımdan daire bedeline mahsuben yapılan kısmi ödemelerden geriye kalan kısmın 12.395 TL olduğunu kabul ederek gerekli mahsupların yapılması ile tarafıma iade edilecek bakiye kısım olan 12.395 TL'yi eksiksiz olarak elden teslim aldım." ifadesi yer almakta olup söz konusu belge davacı tarafından "paranın tamamının ödenmesi şartı ile kabul ediyorum, ödediğim bedelin tamamının iadesini istiyorum ve bu hakkımı saklı tutuyorum” şeklinde ihtirazi kayıt ile imzalandığının anlaşıldığı, akdin feshi ve ibraname başlıklı belge davacı tarafından ihtirazi kayıt konularak imzalanmış ise de söz konusu belgede 12.395 TL'nin elden teslim alındığına ilişkin bir ibare bulunduğundan Mahkemece bu hususun değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, akdin feshi ve ibraname başlıklı belgenin davacı tarafından ihtirazi kayıt konularak imzalanmış olduğu, 12.395,00 TL'nin elden teslim alındığına ilişkin bir ibarenin bulunduğu ve buna göre yapılan değerlendirme sonucunda; davacı ile davalı arasındaki 30.06.2012 tarihli satış vadi sözleşmesinde belirtilen Crown Deluxe projesi B Blok 3. Kat 61 nolu bağımsız bölümün 230.000,00 TL karşılığında davacı tarafından davalıya satışının kararlaştırıldığı, 12.06.2012 tarihinde 42.200,00 TL ödendiği, 1 taksit olan 4.695,00 TL yi ödediği ve toplam ödemesinin 46.895,00 TL olduğu 04.08.2012 tarihli fesihname ile sözleşmeyi feshettiğinin bildirildiği ve tarafların fesih üzerinde anlaştıkları, 5.442,76 TL'nin iade edildiği, iade edilmeyen asıl alacak tutarının 41.452,24 TL olduğu Yargıtay bozma ilamındaki gerekçe de dikkate alındığında 12.395,00TL'lik tutarın elden teslim alındığının kabulü gerektiği, buna göre davacının davalıdan talep edebileceği tutarın 29.057,24 TL olduğu kanaatine varılarak davanın kısmen kabulüne, 29.057,24 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya yönelik talebinin reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili, akdin feshi ve ibraname başlıklı belgede 12.395,00 TL nin tahsil edildiği şeklindeki ibare doğru olmuş olsa idi, bundan başka da borç kalmayacağını, hemen sonraki makbuz ile 5.442,76 TL ödenmesi de olmayacağını, davalı tarafın 12.395,00 TL'nin ödenmediğini mahkemede ikrar ettiğini, 21.01.2014 tarihli celsede davacı tarafın 12.395,00 TL den sadece 5.442,76 TL ödendiğine dair beyanını davalı tarafın kabul ettiğini, makbuz karşılığı yapılan 5.442,76 TL ödemenin ibraname başlıklı belgede yer alan 12.395,00 TL den ayrı olsa idi davacı 12.395,00 TL + 5.442,76 TL ödendiği şeklinde savunma yapabileceğini, davalının baştan beri kötü niyetli ve gerçeğe aykırı muhasebe kayıtları ile davacıya ödemediği bedeli kayıt dışı almaya çalıştığını, akdin feshi ve ibraname başlıklı belgede 12.395,00 TL'nin tahsil edildiği şeklinde ibare konması sebebinin bu parayı davacı tahsil etmiş gibi göstermek ve kendilerine kayıt dışı kalmasını sağlamak olduğunu, davalı tarafın şirket olup her işleminin kayıtlı olması gerektiğini, resmi kayıtlarda, muhasebe kayıtlarında, akdin feshi başlıklı belgede ödendiğine dair kayıt olmadığını, bu paranın banka ve resmi yoldan ödenmesi gerektiğini, davalının defterlerinin gerçeği yansıtmadığını, makbuzların deftere işlenmediğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili, bozma ilamında belirtilen bozma gerekçesinin göz ardı edildiğini, bozmaya ilişkin eksiklik giderilmeden aynı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığını, Mahkemece kabul edilen miktara ne şekilde ulaşıldığı hususunun gerekçede açık ve anlaşılır bir şekilde yer almadığını, davaya konu taleplerin hangi hukuki sebebe dayandığının belirli olmadığını, davanın talep sonucunun davalıya açıklattırılmadığını, bu şekilde savunma hakkının kısıtlandığını, ilk derece mahkemesince davacının talepleri arasındaki çelişkilerin itiraza rağmen incelenmediğini, HMK 31 inci madde hükmü gereği hakimin davayı aydınlatma ödevi yerine getirilmediğini, haliyle sözleşmeden dönülmesini talepli davada ifa edilen sözleşmenin feshi şeklinde usule ve yasaya aykırı bir hükmün ihdas edildiğini, yargılamanın geldiği aşamada taraflarca akdedilen satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği hususunda bir tartışma bulunmadığını, nitekim Yargıtay ilamında da sözleşmenin geçerli olduğunun belirtildiğini, buna rağmen Yargıtay ilamına aykırı olarak bilirkişinin sözleşmenin geçerliliğini tartışmaya açtığını, 459 no'lu VUK Genel Tebliğinden davalı müvekkil şirketin 12.395,00 TL'nin iade etmediği şeklinde bir anlam çıkartılmasının hukuki olarak doğru olmamakla birlikte bilirkişinin kendisini mahkemenin yerine koyması anlamına da geldiğini, ticari faize değil yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, bir an için müvekkilin cayma akçesi kesmesinde haksız olduğunu düşünsek dahi, Mahkemenin davacının haklılığına karar verirken davacı tarafından ikrar edilen bedelin ödenen bedelden düşülmesi suretiyle davacının alacağına karar vermesi gerekmekte olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, satın alınan konutun teslim edilmemesi nedeniyle ödenen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4 üncü maddesi.
2. Bir Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması üzerine, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
3. Mahkemenin, Yargıtayın bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez.
Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Değerlendirme
Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin taraflarca ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibariyle REDDİNE,
2. Temyiz olunan Mahkeme kararının 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
31.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.