"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/70 E., 2023/445 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davacılardan Mehmet ile diğer davacıların murisi olan ...'in davalı şirket ile Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Şehirlerarası Otogarının ihalesinin alınması ve devamla işletilmesi konusunda bir ortaklık sözleşmesi imzalandığını, ihaleye ilişkin 64.800,00 TL teminatın kendileri tarafından yatırıldığını, yine sözleşmeye göre gerekli şartlar sağlandığında işletmenin kendilerine devredileceğinin kararlaştırıldığını, ancak davalı şirketin işletme ile ilgili olarak Gaziantep Büyükşehir Belediyesi aleyhine Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinde açtığı 2007/210 E. sayılı davada, bilirkişilerce çok yüksek bir alacak rakamı tespit edilmesine rağmen Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile anlaşarak davadan feragat ettiğini, sonrasında da işletmeyi ihale süresi dolmadan 3. kişiye devrettiğini ileri sürerek; otogar işletme sözleşmesi nedeniyle elde edilen kâr ile elde edilmesi muhtemel kârdan şimdilik 100.000,00 TL'nin faizi ile birlikte davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacılar ile arasında bir ortaklığın bulunmadığını, ihaleye ilişkin işin kendilerine devredilecek olması nedeniyle nakti teminatın davacılar tarafından yatırıldığını, işi davacılara devretmek için yapmış olduğu başvuruların ise dava dışı belediye tarafından kabul edilmediğini, zarar ettiğini ve bu nedenle 30.11.2008 tarihinde işletmeyi devretmek zorunda kaldığını, davacılar tarafından ödenilen teminatın ise kendilerine iade edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 30.05.2013 tarihli ve 2009/241 E., 2013/185 K. sayılı kararla; davalının Gaziantep Büyükşehir Belediyesi otogar ihalesine girmesine ilişkin nakti teminatın davacılar tarafından yatırıldığının davalının kabulünde olduğu, dosyaya sunulan 25.04.2006 tarihli protokol fotokopisinden anlaşıldığı üzere ortaklık adına söz konusu ihaleye davalı şirketin katılacağının kararlaştırıldığı, bu durumda Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Şehirlerarası Otobüs Terminalinin İşletmeciliği hususunda taraflar arasında yapılmış adi ortaklık ilişkisinin mevcut olduğu, dosyaya sunulan 05.12.2008 tarihli devir sözleşmesi gereğince Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Şehirlerarası Otobüs Terminalinin işletmeciliğinin, Gaziantep Otogar İşletmeciği A.Ş.ye 30.11.2008 tarihinden geçerli olmak üzere devrinin yapıldığı ve devir işleminin de Belediye Başkanlığı tarafından onaylandığı, adi ortaklık sözleşmesinin konusunu teşkil eden Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Şehirler Arası Otobüs Terminalinin işletmeciliğinin 30.11.2008 tarihinden itibaren dava dışı Gaziantep Otogar İşletmeciliği A.Ş.ye devir edilmesi ve devir işleminin ilgili belediye tarafından onaylanması nedeniyle adi ortaklık ilişkisinin 30.11.2008 tarihinde sona erdiği, alınan denetime elverişli bilirkişi heyet raporunda açıklandığı üzere; adi ortaklığa konu işletme nedeniyle davalı şirketin herhangi bir kârının bulunmadığı aksine 31.413,64 TL zarar ettiği, davacıların talep edebilecekleri bir kâr payı bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 29.06.2015 tarihli 2014/11525 E., 2015/11981 K. sayılı ilamla; "...Bütün bu açıklamalar ışığında; davalı şirketin, ortaklığa konu işletmenin devri ile ilgili imzalamış olduğu tüm protokoller ile bu protokollerde alacaklı olduğu belirtilen icra takipleri hakkındaki bilgi ve belgelerin celbedilmesi, yine davacı tarafça ortaklık için davalı tarafa (ihale için ödenilen nakdi teminat haricinde) verildiği bildirilen paralar ile ilgili makbuzların değerlendirilmesi ve sonrasında uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken, Mahkemece, değinilen bu yönler dikkate alınmadan, sadece davalı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme ile hazırlanan bilirkişi raporunun esas alınması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." gerekçesiyle, İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 24.12.2019 tarihli ve 2016/261 E., 2019/859 K. sayılı kararla; davacılar ile davalı şirket arasında kurulan adi ortaklığın Gaziantep Belediyesi Şehirlerarası Otobüs İşletmeciliği işi nedeniyle kurulduğu, davacıların mevzuat gereği ihaleye katılmalarının mümkün olmadığı, bu nedenle ihaleye davalı şirket tarafından girildiği, aralarında yapılan anlaşmaya göre davacıların eksik belgelerini tamamladıklarında işletmenin davalı şirket tarafından davacılara devredileceği, ancak davacıların eksik belgelerini bu süre içerisinde tamamlayamadıkları, Gaziantep Otobüs Terminalinin otobüslerin giriş-çıkış kapısının davalı firmaya devir edilemediği, yönetici ve idareci ortağın davalı şirket olduğu, ticari kayıt ve işlemlerin bu şirketin Gaziantep Şubesi muhasebe kaydı olarak tutulduğu, ancak bu ticari faaliyet nedeniyle toplam 573.575,48 TL zarar edildiği, davalı firma tarafından Gaziantep Büyükşehir Belediyesi aleyhine Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/210 E. sırasına açılı olan ve sözleşmedeki edimin yerine getirilmemesinden kaynaklanan tazminat davasının 27.11.2008 tarihli karar ile feragat ile sonuçlandırıldığı, ancak taraflar arasında yapılmış herhangi bir sulh ve ibra sözleşmesinin Gaziantep Belediyesi kayıtlarında bulunmadığı, taraflarca da dosyaya sunulamadığı, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin 25.11.2008 tarihli encümen kararı ile terminal işletmesinin Gaziantep Otogar İşletmeciliği A.Ş.ye devrine ve davalı şirketin teminatının iadesine karar verildiği, davalı şirket ile Gaziantep Otogar İşletmeciliği A.Ş. arasında yapılan 05.12.2008 tarihli devir sözleşmesinin Belediyece gönderilen evrakları arasında yer aldığı, işletmenin devri için Gaziantep Otogar İşletmeciliği A.Ş. den alınan KDV dahil 750.000,00 TL'nin muhasebe kayıtlarında yer aldığı, tasfiye memurunca yapılan hesaplamaya dahil edildiği, davalının işletme nedeniyle kiracılardan tahsil edebildiği bedellerin tasfiye memuru raporunda değerlendirildiği, şubenin faaliyetinin sona erdiği 27.11.2008 tarihi itibariyle demirbaş ve aktifinin bulunmadığı, davacılar tarafından makbuz karşılığı davalıya verildiği iddia edilen 54.220,22 TL'nin muhasebe kayıtlarında yer almadığı, bu miktarın hesaplamaya dahil edilmesinde dahi, davalının sonuç olarak davalının davacılara devretmek üzere ihale yoluyla aldığı otogar işletmesi işinin zarar ile sonuçlandığı tespit edilmekle, davacıların adi ortaklık nedeniyle davalıdan talep edebilecekleri bir alacak bulunmadığı gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiş, karara karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 10.06.2020 tarihli ve 2020/1616 E., 2020/2848 K. sayılı ilamla; hükmün onanmasına karar verilmiş, karara karşı, davacılar vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulması üzerine, Dairece verilen 16.12.2020 tarihli ve 2020/9647 E., 2020/7894 K. sayılı ilamla; "...Somut olayda, 29.06.2015 tarihli ve 2014/11525 E., 2015/11981 K. sayılı bozma ilamımızda davalının alacaklı olduğu icra dosyalarının celbedilip değerlendirilerek karar verilmesi gerektiği açıkça belirtilmiştir. Her ne kadar Mahkemece gerekçeli kararında, davalının kiracılardan tahsil edebildiği kira bedellerinin tasfiye hesabında dikkate alındığı belirtilmişse de, hükme esas alınan raporda davalının alacaklı olduğu 83 adet icra dosyasının incelendiğine dair tespit yer almamaktadır. Raporda hesaplama davalının ticari defterlerindeki 2006-2007-2008 yıllarındaki gelir ve giderler esas alınarak yapılmıştır. Ancak davalının alacaklı olduğu icra dosyaları incelendiğinde, 2008 yılından sonra davalı tarafından tahsil edilen alacaklar olduğu görülmüştür. Adi ortaklık hükümleri gereğince tasfiyenin karar tarihine en yakın tarih itibariyle yapılması gerektiği gözden uzak tutulmamalıdır. Tahsil edilen ve adi ortaklığa konu işletmenin alacağı olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmayan kira alacaklarının tasfiyeye dahil olduğu açıktır. Bu nedenle icra dosyalarından tahsil edilen tüm alacakların, tasfiye hesabında değerlendirilmesi gerekmektedir. Bundan ayrı olarak, bir kısım icra dosyalarının ise davalı tarafından takipsiz bırakıldığı ve alacakların tahsil edilemediği anlaşılmıştır. Bu noktada, adi ortaklıkta özen borcuna yönelik açıklamalarda bulunmak gerekmektedir. TBK'nın "özen borcu" başlıklı 628 inci maddesi; "Her ortak, ortaklık işlerinde kendi işlerinde olduğu ölçüde çaba ve özen göstermekle yükümlüdür. Her ortak, diğerlerine karşı, kendi kusuruyla verdiği zararları, başka işlerde ortaklığa sağladığı menfaatlerle mahsup ettirme hakkı olmaksızın gidermekle yükümlüdür. Ortaklık işlerini ücret karşılığı yürüten ortak, vekalet hükümlerine göre sorumlu olur." hükmünü içermektedir. Somut olay bakımından davalı, icra dosyalarını takipsiz bırakarak kendi kusurlu davranışı nedeniyle ortaklığa verdiği zararı karşılamakla yükümlüdür.
Hal böyle olunca Mahkemece, icra dosyalarından elde edilen alacakların tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenerek tasfiye hesabında dikkate alınması, takipsiz bırakılarak tahsil edilemeyen alacakların ise davalının özen yükümlülüğü çerçevesinde değerlendirilerek kar ve alacak hesabının yapılması gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle, Mahkeme kararı bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında belirtilen kararıyla; yapılan yargılama sonucu, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda toplanan deliller ve tüm dosya mündericatından; davacıların adi ortaklık nedeniyle davalıdan talep edebilecekleri bir alacak bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; bozma ilamında tasfiyenin karar tarihine en yakın tarih esas alınarak yapılması gerektiğinin açıkça belirtilmesine rağmen hükme esas alınan raporda tasfiyenin dava tarihi olan 19.08.2009 tarihi esas alınarak yapıldığını, düzenlenen rapora bu yönüyle itiraz edilmesine rağmen itirazlarının dikkate alınmadığını, davalının alacaklı olduğu ve Mahkemece celbedilen icra dosyalarının, günümüz tarihi itibariyle güncel kapak hesaplarının yapılarak, bu güncel rakamlar üzerinden kâr-zarar hesabının yapılması gerektiğini, celbedilen icra dosyalarının önemli bir kısmının davalı tarafından takipsiz bırakıldığını, bu hususun davalının özen yükümlülüğüne aykırılık olarak değerlendirilmesi gerektiğini, ortaklık sürecinde müvekkilleri tarafından davalı şirkete toplam 54.220,22 TL tutarında elden ödemeler yapıldığını ve makbuzlar düzenlendiğini, ancak ödeme makbuzlarının Mahkemece değerlendirilmeye alınmadığını, bu ödemelerin de tasfiye hesabına kâr olarak katılması gerektiğini, düzenlenen bilirkişi raporlarında bu hususun Mahkeme takdirine bırakıldığını ancak Mahkemece bu hususta bir değerlendirme yapılmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 141 inci maddesinin üçüncü fıkrası,
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 297 inci uncu maddesi,
3. Değerlendirme
1. Yukarıda belirtilen Anayasa hükmü ile 6100 sayılı Kanun'un ilgili maddesi uyarınca, bir Mahkeme kararında; tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür.
2. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların Mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
3. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
4. Mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
5. Gerekçeye ilişkin hükümler, kamu düzeni ile ilgili olup gözetilmesi kanun ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama, gerek yargı erki ile hâkimin gerek Mahkeme kararlarının her türlü kuşkudan uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
6. Somut olayda; Mahkemece, Anayasa'nın ve 6100 sayılı Kanun’un aradığı anlamda herhangi bir gerekçe oluşturulmadan karar verildiği, kararın hangi sebep ya da sebeplerle verildiğine ilişkin açıklama ve gerekçe içermediği, bozma ilamına uyulmakla bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmediği, davacılar tarafından sunulan ödeme makbuzları yönünden olumlu olumsuz hüküm kurulmadığı, bozma ilamında değinilen özen borcu hususunda gerekçede herhangi bir açıklama yapılmadığı, eş söyleyiş ile bu hususun gerekçede tartışılmadığı anlaşılmaktadır.
7. Bu durumda Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte gerekçe içeren, bozma ilamına uygun bir karar verilmesi gerekirken, gerekçesiz karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
8. Bozma nedenine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazları şimdilik incelenmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
2. Bozma nedenine göre, davacı tarafın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.