"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TARİHİ : 21.03.2019
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk (Tüketici) Mahkemesi
SAYISI : 2019/98 E., 2022/23 K.
Taraflar arasındaki maddi manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince davacılar vekilinin istinaf başvurusunun harç ve vekalet ücreti yönünden kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili, müteveffa ...'in 27.11.2018 günü 23.30 saati civarında aşırı titreme ve üşüme şikayeti ile davalı şirketin işletmekte olduğu özel hastane acil servisine giriş yaptığını, müteveffanın sarkidoz hastası olduğu ve buna ilişkin streoid ilacı devamlı surette kullandığının bildirildiğini, davalı doktorun bilgileri göz ardı ederek kan ve diğer tahlilleri istemeden soğuk algınlığı teşhisi koyarak reçeteye bir adet serum yazdığını, şikayetler serumdan sonra da devam ettiğinden müvekkillerinin durumu bildirmeleri üzerine başka bir doktor tarafından iğne yapıldığını ve taburcu edildiğini, taburcu olurken de şikayetlerin devam ettiğini, şikayet olunan doktorun telkinleri nedeni ile ciddi bir durum olmadığını düşünüp vekil edenlerin eve döndüğünü, 12-14 saat sonra müteveffada bilinç kaybı, titreme ve konuşma bozukluğu yaşandığını, 112 acil servisten istenen ambulans ile ... Üniversitesi...Tıp Fakültesi Hastanesine kaldırılan müteveffanın yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadığını, ölüm belgesinde ölüm nedenini sepsistemi olarak belirtildiğini, bu hastalığın en önemli aşamasının kan kültürü alınması olduğunu, her ne kadar karın ve baş ağrısı ile başvuru olduğu belirtilmiş ise de düzenlenen anamnez belgesinin gerçeğe aykırı olduğunu, bu hususun ... Tıp Merkezince yapılan tetkiklerle ortaya konduğunu ileri sürerek, vekil edenler için talep edilen maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili, müteveffanın 28.11.2018 tarihinde vekil eden şirket hastanesi acil servisine başvurduğunu, başvuru sırasında bilinci açık, genel durumu iyi olarak tespit edildiğinden bizzat hastanın kendisinden vekil eden hekim tarafından anamnez alındığını, şikayetlerinin dinlendiğini, fiziki muayene ve vital takibinin yapıldığını, hastanın baş ve karın ağrısı olduğunu söylediğini, buna yönelik detaylı batın muayenesi sırasında herhangi bir patolojik bulguya rastlanmadığını, tansiyonun 160/100 olarak tespit edildiğini, baş ağrısının yüksek tansiyona bağlı olduğu kanaatine varıldığını, muayene esnasında genel durum bozukluğu ve yüksek ateş saptanmadığının epikrize not alındığını, ayrıca epikrizde solunum yolu enfeksiyonu tanısının bahsinin dahi geçmediğini, dava konusu olayda hastanın takip sürecinde bir komplikasyon gelişmediğini, bir müddet takip edildikten sonra önerilerle taburcu edildiğini, 12-14 saat sonra hayatı kaybetmesinin dahi tek başına iddiaların temelsiz hale getirdiğini, taburcu sırasında genel durumu iyi, bilinci açık, vital bulgularının ve fizik muayenesinin normal bulunduğu, uygun tıbbi gereklilikler dahilinde teşhis ve tedavi uygulandığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı yazılı kararıyla; Adlı Tıp Kurumu 8.Adli Tıp İhtisas Kurulu 25.07.2020 tarih ve 1261 sayılı rapor ile kişinin sarkoidoz ve gelişen komplikasyonlara bağlı olarak vefat ettiği ve kişinin rahatsızlandığı 27.11.2018 tarihinden itibaren yapılan işlemlerin tıbben uygun olduğu dolayısıyla hastanın tedavisine katılan doktor ve sağlık personeline atfedilecek bir kusurun bulunmadığının mütalaa olunduğu, 30.06.2021 tarih ve 1892 sayılı raporla da aynı yönde görüş bildirildiği, her iki raporun birbirini doğrular içerik ve nitelikte olduğu, dava konusu olayın tüm yönleriyle irdelendiğinde kişinin ölüm sebebinin hizmet kusurundan kaynaklanmadığı, bir zararın doğduğundan söz edilemeyeceği, kusurun varlığının ispatlanamadığı, ölümle tedavi arasında kusura dayalı bir illiyet bağı bulunmadığı, sonuç olarak davacıların maddi ve manevi tazminat istemlerinin mevcut ve toplanan deliller ışığında kabulünün uygun bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili, vekil edenin ölümüne neden olan septik şokun asli nedenin davalı hekim tarafından kan kültürü alınmaması olduğunu, müteveffanın başvuru nedeninin kanda enfeksiyon yaşanması sürecinde ilk olarak görülecek belirtiler olduğu hususunun tanık beyanları ve tedavi evrakından açıkça anlaşıldığını, müteveffanın yakınmaları dinlenmeden teşhisin doğru konulmadığını, hükme esas alınan rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, alanında uzman hekimlerle yapılan görüşmeler sonucunda, 14 saat sonra septik şoka giren ve hayatını kaybeden hastanın 12-14 saat önce doku perfizyonu sağlanması için tansiyonun yükselmesinin olağan bir durum olup bu durumun davalı hekim tarafından değerlendirilmesi gerektiği, davacılar tarafından hastanın sarkoidiz hastalığı olduğu ve bu şekilde nöbetler geçirdiği davalı hekime bildirilmesine rağmen bu husustan sarfı nazar edildiği, bu durumun dahi kusurun açık bir örneği olduğu, ATK tarafından sunulan bilimsel hiçbir yönü olmayan rapor yerine alanında uzman bağımsız ve tarafsız üniversitelerde görevli öğretim üyelerinden kurulacak bilirkişi kurulunca dosyanın tekrardan incelenerek rapor tanzimi ve bu şekilde hükme varılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya uyarlı olmadığını, davalı taraf lehine hükmedilen vekalet ücretinin AAÜT 10/3 üncü maddesi uyarınca fazla hesaplandığını belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı hekimin, borcun (sağlık hizmetinin) ifasında yardımcı kişi konumunda olup borcun kusurlu ifasından kaynaklı zararlardan, davalı hastanenin TBK'nın 116 ncı maddesi uyarınca sorumlu olduğu, ne var ki, Adli Tıp Kurumu'ndan alınan rapor ile davalı hekimin meydana gelen zararda kusurunun bulunmadığı tespit edildiği, itiraz üzerine alınan raporda da aynı yönde görüş bildirildiği, bundan başka olaya ilişkin soruşturma dosyasında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği, anılan kararın kesinleştiğinin anlaşıldığı, bu durumda, davacılar vekilinin esasa yönelik istinaf başvuru nedenleri somut dosya kapsamı itibari ile yerinde görülmediği ancak davacıların tüketici olması ve manevi tazminat davasının maddi tazminat davası ile birlikte açılması durumunda ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi ve tümden reddedilen tazminat davasında Tarifenin 10/3 ve 13/4 maddeleri uyarınca tarifenin 2 nci kısmının 2 nci bölümüne göre vekalet ücreti takdiri gerekir iken, nispi tek vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak harç ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek yeniden hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili, istinaf dilekçesindeki hususları tekrar ederek hükme esas alınan raporun yetersiz olduğunu, itirazlarını karşılayacak şekilde yeniden rapor alınmaksızın karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, hatalı tıbbi müdahale nedeni ile davacılar murisinin vefat ettiği iddiası ile hastane ve hekim aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 502 ve devamı maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
Davanın temelini vekalet sözleşmesi oluşturmaktadır. Dava, davalı hastane ve doktorun vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Vekil, ... görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır . Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları ( hafif de olsa ) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktorlar, hastalarının zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor, tıbbi çalışmalarda bulunurken, bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmalı, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmalı ve en emin yolu tercih etmelidir ( Bkz. Tandoğan, Borçlar Hukuk Özel Borç İlişkileri, Cild, Ank.1982, Sh.236 vd). Gerçektende mesleki bir işgören; doktor olan vekilden ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz bir özen göstermeyen vekil, T.B.K. 506/2 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Her ne kadar dosyaya ATK 8. ihtisas Kurulu ve itiraz üzerine yeniden ATK 8. İhtisas Kurulu’ndan rapor alınarak hüküm kurulmuş ise de, bahsi geçen raporlar davacıların itirazlarını karşılamamıştır. Üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek aralarında Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji uzmanının da bulunduğu, konularında uzman doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdi edilerek, müteveffanın yakınmaları, mevcut hastalığı ve davalı özel hastaneye başvuru zamanındaki durumu ve sayılan bu şartlarda yapılması gerekli tetkik ve tahliller irdelenerek,davalıların açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesinden ibarettir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
05.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I O Y
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; hatalı tıbbi müdahale nedeniyle davacılar murisinin vefat ettiği iddiasına dayalı, hastane ve hekim aleyhine açılan tazminat davasıdır.
Toplanan deliller ve ATK 8. İhtisas Kurulu'ndan alınan rapor çerçevesinde kişinin ölüm sebebinin hekim hatasına dayanmadığı anlaşılmış olmakla; kararın ONANMASI görüşünde olduğumdan, Sayın Çoğunluğun bozma gerekçesine katılmadığıma ilişkin karşı oyumdur. 05.10.2023