Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4783 E. 2024/327 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tüketici kredisinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasında, alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı ve davalının borcu ikrar edip etmediği hususları.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının imzaladığı protokolün borç ikrarı niteliğinde olup olmadığının ve bu ikrarın zamanaşımından feragat anlamına gelip gelmediğinin değerlendirilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle protokolün imzalandığı tarihte alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülerek bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1667 E., 2023/1299 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 2. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2019/1068 E., 2021/179 K.

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili ve fer'i müdahil vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve katılma yoluyla feri müdahil vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,

... vekilinin asli müdahale dilekçesi sunduğu ve gerekli harçları yatırdığı, ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 65 inci maddesinde yer alan şartları taşımayan asli müdahale talebinin İlk Derece Mahkemesinin 16.10.2020 tarihli duruşmasında ara kararla usulüne uygun şekilde reddedildiği ve ...'nın dosyaya fer'i müdahil olarak eklendiği, ...'nın davalının davayı kazanmasında hukuki yararı olduğu, bu durumda davalı yanında fer'i müdahil olarak yer aldığının kabulü gerektiği ve fer'i müdahilin yanında yer aldığı taraf olmaksızın yalnız başına kararı temyiz etme hakkı olmadığı anlaşılmakla fer'i müdahil vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı (temlik eden) vekili; davalının müvekkili bankadan 08.11.2000 tarihinde bireysel kredi borçlanma ve rehin sözleşmesi ile kredi kullandığını, davalının ve müşterek müteselsil borçlu kefil ...'nın borcu ödememesi üzerine İstanbul 27. Noterliğinin 11.06.2001 tarihli ihtarnamesi ile hesabı kat ettiklerini, sonrasında da İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2003/16916 Esas sayılı ve İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2001/16856 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, sonuç alınamadığı için dosyaların SEKA'ya gönderildiğini, adı geçen bu dosyalar ile zamanaşımı süresinin kesildiğini, zamanaşımının en son işlemlerden sonra tekrar işlemeye başlayacağını, bu defa İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2017/19861 Esas sayılı dosyası ile yasal takip başlattıklarını, takipte istenen faiz oranının taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ile belirlenen oran olduğunu, borçlunun haksız olarak takibe itiraz ettiğini belirterek, İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2017/19861 Esas sayılı dosyasında davalı-borçlunun itirazının iptaline, takip miktarının %20'sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2. Fer'i müdahil ... vekili; İstanbul 26. İcra Müdürlüğünün 2017/19861 Esas sayılı icra dosyasındaki ödeme emrinin müvekkiline tebligat Kanunu 21/2 uyarınca tebliğ edildiğini ve takibin kesinleştiğini ancak müvekkilinin bu takipten hesabına konulan blokaj nedeni ile haberdar olduğunu, bu nedenle İİK m.72/2 uyarınca İstanbul 4. Tüketici Mahkemesinin 2018/200 Esas sayılı dosyası ile açtığı menfi tespit davasının devam ettiğini, müvekkilinin kefaletinin geçersiz olduğunu, asıl borç yönünden 10 yıllık zamanaşımı süresinin söz konusu olduğunu, müvekkilinin kefaletinin şekle aykırı düzenlendiğini, kefalet süresinin 10 yıl olduğunu, talep edilen faizin fahiş olduğunu, davalı banka tarafından başlatılan takibin haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, takip alacaklısı bankanın açmış olduğu itirazın iptali davasının reddine ve %20 oranında kötü niyet tazminatının karşı taraftan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, 20 yıldan uzun süre geçtiğini, ayrıca faiz miktarının ana parayı geçemeyeceğini, davaya bakmakla Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğunu, müvekkilinin icra dosyasına itiraz etiğini, buna rağmen maaşından 1/4 oranında kesinti yapıldığını, 2001 yılına ait alacağın zaman aşımına uğradığını belirterek, usule ve esasa ilişkin nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14.05.2018 tarihli 2018/284 Esas, 2018/523 Karar sayılı kararıyla davaya bakmakla Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilen görevsizlik kararının kesinleşmesi ve talep üzerine dosya Tüketici Mahkemesine gelmiş, İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalıya 08.11.2000 tarihinde kredi verilmiş olduğu, davalının bu sözleşmeyi asıl borçlu sıfatıyla imzalamış olduğu, kredi taksitlerinin ödenmemesi sebebiyle davalıya 11.06.2001 tarihinde ihtarnamenin gönderildiği, bu ihtarnamenin davalıya 14.06.2001 tarihinde tebliğ edildiği ve işbu davaya konu itirazın iptali istenen icra takibinin ise 2017 tarihinde açıldığı, her ne kadar davacı vekili tarafından davalının icra takip dosyasında hazırlanan protokolü imzalanması nedeniyle zamanaşımının kesildiği, bu sebeple davanın kabulüne karar verilmesi dile getirmiş ise de esasen protokolün 2017 yılında imzalandığını, bu tarih itibariyle alacağın zamanaşımına uğramış olduğu ve eksik borç niteliğinde olduğu, icra baskısı altında protokol imzalanmakla eksik borç niteliğinin değişmeyeceği, her aşamada davalının bu itirazda bulunacağı, davacı bankanın tasfiye halinde olduğu, TMSF tarafından devralınmadığı, fonun devralmadığı banka alacakları yönünden 20 yıllık zamanaşımı süresinin söz konusu olamayacağı, genel zamanaşımı süresinin geçerli olduğu ve 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, bu itibarla kredi alacağının muaccel olduğu ihtarname tarihi dikkate alındığında 2011 yılında zamanaşımına uğradığı, takibin ise bu tarihten sonra 2017 tarihinde başlatıldığı anlaşılmakla, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve feri müdahil vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı vekili; müvekkili şirketin alacağı temlik alan sıfatı ile davada yer aldığını, alacağın zamanaşımına uğramadığını, 2001 tarihli ihtarnameye istinaden, ödenmeyen alacak ile ilgili İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2003/16916 Esas sayılı ve İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2001/16856 Esas sayılı dosyaları ile yasal takip başlattıklarını, bu dosyaların SEKA'ya gönderilmiş olması sebebi ile 2017 yılında davaya konu icra takibinin başlatıldığını, bu dosyalardaki icra takipleri nedeni ile zamanaşımı süresinin kesildiğini ve bu icra dosyalarındaki en son işlem tarihinden sonra yeniden işlemeye başlayacağını, kaldı ki davaya konu alacağın 10 yıllık değil 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, müvekkili şirketin Bankacılık Kanunu'nun 143 üncü maddesi üzerine kurulmuş olan Varlık Yönetim Şirketi olduğunu, %100 hissesinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na ait olduğunu, temlik sözleşmesini dosyaya ibraz ettiklerini, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 141 inci maddesi uyarınca bu Kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunu, davalının borcu ikrar ettiğini, 2019 yılı Eylül ayında borcun tasfiyesine yönelik protokol imzaladığını, zamanaşımı süresinin dolduğu kabul edilse dahi zamanaşımı dolduktan sonra borcunu ikrar eden borçlunun bu beyanı ile zamanaşımı defini kullanmaktan feragat ettiğinin kabulü gerektiğini, mahkeme kararının bu açılardan usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf taleplerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına, davanın esasına girilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ve talepleri gibi davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

2. Fer'i müdahil vekili; İlk Derece Mahkemesinde asli müdahale talebinde bulunduklarını ancak mahkemenin bu talebi reddettiğini, verilen red kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin söz konusu sözleşmeyi maaş ödeme sözleşmesi inancı ile asıl borçlu ... tarafından kandırılmak sureti ile ve hata ile imzaladığını, ayrıca asıl borcun 10 yıllık zamanaşımına uğradığını, kefaletinin geçersiz olduğunu, müvekkilinin herhangi bir borcunun bulunmadığını belirterek, asli müdahale davalarının müvekkili yönünden kabulüne ve AAÜT vekalet ücretinin davacıdan alınarak müvekkiline ödenmesine, müvekkili lehine % 20 oranında tazminata hükmolunmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu kredi alacağı TMSF kapsamında kalan bir kredi alacağı olmadığından, takip konusu kredi alacağı yönünden davacı ...Ş.'nin alacağı temerrüt tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan, zamanaşımını kesen bir işlem de sözkonusu olmadığından, 10 yıllık zamanaşımı sürüesinin dolmuş olması nedeniyle İlk Derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygun olup, davacının ve asli müdahale talebinde bulunanın istinaf istemi yerinde olmadığı gerekçesiyle oy çokluğuyla temlik alan davacı ve asli müdahale talebinde bulunan ...'nın istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve katılma yoluyla feri müdahil vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; istinaf başvuru dilekçesinde yer alan beyanlarını tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, tüketici kredisinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun, "On Yıllık Zamanaşımı" kenar başlıklı 146 ncı maddesi.

2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ''Asli müdahale'' başlıklı 65 inci maddesi.

3. 6100 sayılı Kanun'un ''Fer’î müdahale'' başlıklı 66 ncı maddesi.

4. 5020 sayılı Bankalar Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunla 4389 sayılı Bankalar Kanunu'na eklenen EK 5 inci madde.

5. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun geçici 13 üncü maddesi.

6. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 04.11.2015 tarihli, 2013/22-2202 Esas, 2015/2362 Karar sayılı ilamı.

3. Değerlendirme

1. Davacı vekilinin dava konusu alacağın 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nda TMSF'ye ''fon alacakları'' için özel takip ve tahsil imkanları tanındığı gibi bu tür alacaklar için zamanaşımı süresi de ''20 yıl'' olarak öngörülmüştür.

Fon alacağı kavramı 5411 sayılı Kanun'da tanımlanmış olup, TMSF'nin her türlü alacağının fon alacağı olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Bir alacağın 20 yıllık zamanaşımına tabi fon alacağı olarak nitelendirilebilmesi için bu alacağın 5411 sayılı Kanun'dan kaynaklı bir alacak olması gerekir.

Bu anlamda banka kaynaklarının sömürülmesi (5411 sayılı Kanun'un 108/4 üncü maddesi), bir bankanın fona devredilen alacaklarının 5411 sayılı Kanun'un 107 nci maddesi uyarınca devir alınması gibi hallerden doğan alacaklar fon alacağı niteliğindedir. (Kürşat Göktürk ''Fon alacağ'' Gazi Ünv. H.F. Dergisi, 2010, S.1 sh.78)

Somut olayda bu nitelikte bir alacak bulunmadığından 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması söz konusu olmayacağından davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının reddine karar verilmiştir.

2. Davalı asıl borçlunun, ...'nın ise müşterek borçlu müteselsil kefil olarak yer aldığı 08.11.2000 tarihli bireysel kredi borçlanma ve rehin sözleşmesi ile kredi kullandığı, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul 27. Noterliğinin 11.06.2001 tarihli ihtarnamesi ile hesabın kat edildiği, davacı tarafça dava dilekçesi ekinde sunulan belgelerin incelenmesinde ise; İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2003/16916 Esas sayılı ve İstanbul 11. İcra Müdürlüğünün 2001/16856 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı ancak dosyaların sekaya gönderildiği ve asıllarının dosya içerisinde yer almadığı, son olarak 2017 yılında davaya konu icra takibinin başlatıldığı anlaşılmaktadır.

Ne var ki davacı tarafça sunulan ve davalı tarafından da imzası inkar edilmeyen ''protokol'' başlıklı belgede davalı borçlunun (temlik eden) Türkiye Emlak Bankası A.Ş.'nin, BİREŞİM'e devir ve temlik edilen borcundan dolayı, devir tarihleri itibariyle borçlarının anaparasının toplam 20.124,00 TL olduğunu kayıtsız, şartsız ikrarı ile kabul ve beyan ettiği, bu protokolün borcun temditi/uzatılması ve tecditi/yenilenmesi anlamına geldiğinin protokolde yazıldığı, protokolün şartlarının düzenlendiği 5 inci maddede dava konusu icra dosyasında sürecin nasıl işleyeceğinin belirlendiği anlaşılmıştır.

6098 sayılı Kanun'un 160 ıncı maddesi zamanaşımından feragati düzenlenmiştir. Anılan maddeye göre, zamanaşımından önceden feragat edilemez. Önceden feragatten amaç, sözleşme yapılmadan önce veya yapılırken vaki feragattir. Oysa daha sonra vazgeçmenin geçersiz sayılacağına ilişkin yasada herhangi bir hüküm bulunmamaktadır. O nedenle borç zamanaşımına uğradıktan sonra borçlu zamanaşımı defini ileri sürmekten feragat edebilir. Zira, burada doğmuş bir defi hakkından feragat söz konusudur ve hukuken geçerlidir. Bu feragat; borçlunun, ileride dava açılması halinde zamanaşımı definde bulunmayacağını karşılıklı olarak yapılan feragat anlaşmasıyla veya tek yanlı iradesini açıkça bildirmesiyle veyahut bu anlama gelecek iradeye delalet edecek bir işlem yapmasıyla mümkün olabileceği gibi, açılmış bir davada zamanaşımı definde bulunmamasıyla veya defiyi geri almasıyla da mümkündür.

Zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya yöneltilen borç ikrarının, zamanaşımı definden zımni (örtülü) feragat anlamına geldiği, öğretideki baskın görüşlerle ve yargı inançlarıyla da doğrulanmaktadır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 19.11.1963 T. 5924-6419 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.

Dahası, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra alacaklıya karşı bir borç ikrarında bulunan borçlunun, bu borç ikrarına dayanılarak açılan davada zamanaşımı defini ileri sürmesi, çelişkili davranış yasağını oluşturur. Bu durum Medeni Kanunun 2 nci maddesine aykırı olup hukuken korunamaz (HGK’nun 23.02.2000 gün ve 2000/15-71 E, 2000/116 K.).

Bu açıklamalar ışığında somut olayın incelenmesinde; taraflar arasında düzenlenen ve davalı tarafça imzalanan protokolün borç ikrarı niteliğinde olup olmadığı ve borç ikrarı niteliğinde ise bu hususun zamanaşımından feragat niteliğinde olup olmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle protokolün 2017 yılında imzalandığı, bu tarih itibariyle alacağın zamanaşımına uğramış olduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, kararın bozulmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Fer'i Müdahil Vekilinin Temyizi Yönünden

Fer'i müdahil vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE,

B.Davacının Temyizi Yönünden

1. Davacı vekilinin alacağın 20 yıllık zamanaşımına tabi olduğuna yönelik temyiz itirazının REDDİNE,

2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Temyiz olunan ilk derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

23.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.