"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/379 E., 2023/926 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/353 E., 2021/484 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında Ankara Yenimahalle, ... Köyü mevkiinde bulunan ve o dönemde henüz imar izni haiz olmayan taşınmazın toplam satış bedelini 1/2 oranında ödemek ve aynı oranda ortak mülkiyet hakkına sahip olmak üzere anlaşma sağlandığını, taraflar arasındaki anlaşmaya istinaden taşınmazın o tarihteki bedelinin müvekkilince payına düşen kısmının eksiksiz olarak ödendiğini, tarafların akdedilen sözleşmeye istinaden her biri 1/2 oranında mülkiyet hakkına sahip paydaşlar olma iradesi ile tapunun tescili talebi ile Tapu Müdürlüğüne başvurduklarını, ancak gerekçesi açıklanmayan şekilde o dönemde imar iznine de haiz olmayan tarla niteliğindeki çok hisseli taşınmazın tapusunun müvekkili ve davalı lehine tescil edilemeyeceğini, yalnızca taraflardan birinin malik olarak tapuya kaydolacağı yönünde beyanda bulunarak tarafların talebinin reddedildiğini, tarafların bunun üzerine kura çekerek tapuda kimin malik olarak tescil edileceğine ilişkin karar kıldıklarını ve bu şekilde Tapu Sicil Müdürlüğünde davalının malik sıfatı ile tescil edildiğini, anlaşmaya binaen müvekkilinin taşınmaz üzerindeki payını/alacağını teminat altına almak amacıyla davalı tarafından bedeli boş bırakılarak açık senet tanzim edildiğini, tarafların söz konusu taşınmazı yatırım amaçlı satın aldıklarını, aralarındaki anlaşmaya binaen söz konusu mevkide imar çalışması yapıldığında ve taşınmazın değeri yükseldiğinde satarak satış bedeli üzerinden 1/2 oranında paylaşmayı veya taşınmaz üzerinde müteahhitle anlaşılarak bina inşa edildiğinde her biri payları oranında bağımsız bölüm/daire sahibi olmayı amaçladıklarını, yine aynı şekilde taşınmazın ne zaman satılacağı belli olmadığından, sözleşme konusu alacak niteliği itibariyle "belirsiz. vadeli alacak" olduğundan senet üzerinde vade kısmının da doldurulmadığını, yapılan imar uygulaması neticesinde taşınmazın ifraz edilerek 3 ayrı taşınmaza bölünüp 21.12.2014 tarihinde davalı adına tescil edildiğini, taşınmazın imar iznini almasını binaen taraflar arasında kâr amacı güderek yatırım amaçlı edindikleri taşınmazları satıp satmama konusunda görüşme gerçekleştirildiğini, davalı taraf senetle teminat altına alınan ve tanıklar huzurunda akdedilen anlaşmanın yükümlülüklerini ifa etmekten haksız ve kötü niyetli olarak kaçınarak müvekkilini oyaladığını, müvekkil tarafından davalının satış işlemlerini ertelemeye yönelik telkinleri kabul edilmediğinde ise davalı tarafın ödeme yapacağını beyan ederek müvekkilini aldattığını, ancak bu tarihe kadar bir ödeme yapmayan davalının sebepsiz zenginleştiğini, müvekkilinin taşınmazlar üzerindeki payının tahsili istemi ile .... Noterliğinin 09.05.2019 tarihli ve 07276 yevmiye numaralı ihtarnameyi keşide ettiğini ve 13.05.2019 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı tarafın 20.05.2019 keşide tarihli ve .... Noterliğinin 07472 yevmiye numaralı cevabı ihtarında haksız olarak alacağı bulunmadığını ve kabul anlamına gelmemekle birlikte alacağın zamanaşımına uğradığını iddia ettiğini belirterek; müvekkilinin 1/2 payına karşılık şimdilik 2.000,00 TL'nin 13.05.2019 temerrüt tarihinden itibaren bankalarca fiilen mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 05.01.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 252.825,50 TL'ye artırmıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili; taşınmazların mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, taşınmazları müvekkilinin 1992 yılında satın aldığını, davacının iddiasına göre taraflar arasındaki sözleşmenin gayrimenkul satımına ilişkin olduğunu, gayrimenkul satımının sadece tapuda yapıldığını, bunun dışındaki tüm sözleşmelerin geçersiz olduğunu, kaldı ki davacının iddia ettiği sözleşme nedeniyle müvekkiline bir ödeme yaptığına ilişkin yazılı delili de bulunmadığını, taşınmaza ilişkin alacak ve taleplerin zamanaşımına uğradığını, taşınmazların 1992 yılından beri müvekkilinin mülkiyetinde olduğunu, davacının alacak iddiasının temelde 1992 yılında alınan taşınmazın satımından kaynaklanan bir alacak iddiası olduğunu, alacağın muaccel hale gelmesi için ortada hukuken geçerli bir alacağın mevcudiyetinin gerektiğini, oysa davacının hukuken geçerli bir alacağının mevcut olmadığını, bu nedenle muaccel hale gelmiş bir alacaktan bahsedilemeyeceğini, davacı yanın bahsi geçen boş senedin taşınmazlar üzerindeki payını teminat altına almak amacı ile keşide edildiğini beyan ettiğini, taraflar arasında gerçek bir alacak ilişkisi olsa dahi dava konusu senedin davacının ikrar ettiği üzere teminat senedi olarak verildiğini, teminat senetlerinin kambiyo vasfında olmaması nedeniyle icraya konu edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalının, davacıya payını devretmediği gibi bedelini de ödemediği, bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre taşınmazın rayiç değeri davacıya ödemekle yükümlü olduğu, alınan bilirkişi raporundan birlikte satın alınan taşınmazın davalı adına tescil edilen hisselerinin dava tarihindeki değerinin 1/2'sinin 252.825,50 TL olduğu, Belediye kayıtlarına göre bu taşınmazlardaki imar borcunun 99,69 TL olduğu, davacı hissesine 50,00 TL isabet ettiği, bu miktarın mahsubundan sonra davalının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre bakiye borcunun 252.775,50 TL olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 252.775,50 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı vekili; 1992 yılında taşınmazın davalı tarafından devralındığını, taşınmazın 15.08.2002 imar uygulaması ile arsa vasfında olduğunu, zamanaşımı süresinin dolduğunu, senedin bu taşınmaz için verildiğine ilişkin kayıt bulunmadığını, taşınmazın satışının harici ve geçersiz olduğunu, kayıt bulunmadığını, bilirkişi raporuna karşı itirazlarının gözetilmediğini, satışı yapılan yerlerin emsal alınması gerektiğini, fiyatların fahiş olarak hesaplandığını, davacının tapu iptali ve tescil isteyebileceğini, taşınmazların değerini istemesinin haksız olduğunu, dava konusu itibariyle tanık dinlenmesine muvaffakatlarının olmadığını, dava tarihinde itibaren faiz işletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu, davaya konu taşınmazların dava tarihindeki değerinin 1/2'sinin 252.825,50 TL olarak belirlendiği Belediye kayıtlarına göre dava konusu taşınmazlardaki imar borcunun mahsubu ile sebepsiz zenginleşme hükümlerine 252.775,50 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ilişkin hüküm kurulmasında isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrarlayarak, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem nedeniyle alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller" başlıklı 266 ve devamı maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Bonoda bulunması gereken zorunlu unsurları taşımayan bir senedin bono sayılamayacağı, Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarında, Yasa da belirtilen zorunlu unsurları taşımadığı için bono vasfını taşımayan senedin adi senet hükmünde olduğu, davalının bonodaki imzaya itiraz etmediği, davalının cevap dilekçesinde açıkça "Taraflar arasında gerçek bir alacak ilişkisi olsa dahi, dava konusu senet davacının ikrar ettiği üzere teminat senedi olarak verilmiştir. Yargıtayın yerleşik içtihatları doğrultusunda teminat senetlerinin kambiyo vasfında olmaması nedeniyle icraya konu edilemeyeceği aşikardır. Diğer taraftan söz konusu senet davacı tarafın açık beyanına göre 1992 yılındaki taşınmaz satımına ilişkin düzenlenmiş olup temeldeki alacak ilişkisi taşınmaz satımından kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla keşide tarihi de 1992'dir. Bu nedenle bu senet alacağı açısından da zamanaşımı dolmuştur." şeklinde beyanda bulunduğu, davalının söz konusu senedin başka bir borcun teminat senedi olduğunu ispat edemediği, taşınmaz satımına ilişkin verilen senet olduğu, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2. Somut olayda; davacı vekili 05.01.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 2.000,00 TL'den 252.825,50 TL'ye artırmıştır. Buna göre Mahkemece; ıslah ile artırılan kısım yönünden davalının bu tarihte temmerrüde düşürüldüğü gözetilerek, bu tutarın ıslah tarihinden itibaren işleyecek faiz ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, hükmedilen alacağın tamamının dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılması ve İlk Derece Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi
Kararının hüküm fıkrasının ikinci bendi çıkartılarak yerine "252.775,50 TL'nin 2.000,00 TL'sinin dava tarihinden, 250.775,50 TL'sinin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine," ibaresinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.