"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/194 E., 2023/205 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; davalılar arasında kat karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca müvekkilinin, inşa edilecek yapının dükkan nitelikli iki bağımsız bölümünden birini satın almak üzere arsa sahibinin bilgisi ve onayı doğrultusunda vekil sıfatıyla hareket eden davalı müteahhit ... ile anlaştığını, müvekkili ile davalı müteahhit arasında 09.08.1999 tarihli noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi imzalandığını ve taşınmaz bedelinin de peşin ödendiğini, inşaatın bir kısmının yapıldığını, A1 numaralı bağımsız bölümün müvekkiline teslim edildiğini ve bir süre zilyetliğinde kaldığını, akabinde tapu iptal ve tescil davası açıp önce davayı kazandığını, ancak bozma üzerine davanın aleyhine kesinleştiğini, mevzuata aykırı yapılan bina için yıkım kararı alındığını ve yıkıldığını, davalı arsa sahibi ...'ın müteahhidi yetkilendirdiğini, sözleşmenin vekaleten de olsa davalı arsa sahibi ile akdedildiğini, dükkanın devrini vaat edenin arsa sahibi olduğunu, bu nedenle arsa sahibinin kendisine karşı sorumlu olduğunu belirterek, inşa edilecek dükkanın dava tarihindeki değerinin belirlenmesine ve şimdilik 15.000,00 TL bedelin dava tarihinden itibaren işletilecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 09.05.2013 tarihli dilekçesiyle dava değerini 175.000,00 TL'ye yükseltmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ... vekili; müvekkili ile davalı müteahhit arasında inşaat sözleşmesi yapıldığını ve müteahhidin davacıya bir dükkan sattığını, müteahhidin inşaatı belediyeden ruhsat almadan kaçak olarak yaptığını, mahkeme kararı ile aralarındaki sözleşmenin geçersiz olduğunun tespiti ile kaçak binanın yıkımına ve davacının müdahalesinin menine karar verildiğini, müteahhidin tapuya hak kazanamadığını, bu nedenle müteahhidin taşınmazı satmış olduğu üçüncü kişilerin de hak kazanamayacağını, müvekkilinin davacı ile sözleşme yapmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
2. Davalı ... vekili; davacı ile diğer davalı ...'a vekaleten yaptıkları sözleşmede müvekkili açısından bağlayıcı hiçbir beyana yer verilmediğini ve bütün işlemlerin vekaletnamede yer alan yetkiler çerçevesinde ve diğer davalı adına yapıldığını, sözleşme konusu iş yerinin davacıya teslim edildiğini, gayrimenkulün tapusunun alınması veya binanın yapılması vaadinde bulunulmadığını, diğer davalı ile arasındaki hukuki ilişkiyle davacının ilgisi olmadığını, davacı ile yapılan sözleşmede yer alan karşılıklı edimlerin yerine getirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 06.01.2015 tarihli ve 2011/416 E., 2015/5 K. sayılı kararıyla; davalı ... yönünden davanın husumet yönünden reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 1.688,00 TL'nin 25.10.2011 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsili ile davacıya verilmesine, fazla istenen miktarın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 01.02.2018 tarihli ve 2015/41277 E., 2018/1074 K. sayılı ilamıyla; davacı kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile davalı müteahhide düşen dükkanları satın aldığından davalı arsa sahibi aleyhindeki davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiği, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, her ne kadar satış vaadi sözleşmesinde davalı müteahhit Mustafa'nın davalı ...'a vekaleten sözleşmeyi imzaladığı anlaşılsa da Yargıtay aşamasından geçerek kesinleşen tapu iptali ve tescil dosyasında davacının davalı müteahhidin ardılı olduğu, yani hukuk ilişkisinin ikisi arasında kurulduğu kabul edildiğine göre, davacının gerçek akidinin davalı müteahhit Mustafa olduğunun kabulünün gerektiği, bu nedenle, davalı ... hakkındaki davada işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyan Mahkemece verilen 22.06.2021 tarihli ve 2020/154 E., 2021/139 K. sayılı kararıyla; davalı ... hakkındaki davanın reddine, davalı ... hakkındaki davanın kısmen kabulü ile 1.688,00 TL'nin davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı vekili ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Dairemizin 29.12.2021 tarihli ve 2021/7849 E., 2021/13812 K. sayılı ilamıyla; vekalet ücreti yönünden kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, davacı vekili, bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuşlardır.
3. Dairemizin 10.05.2022 tarihli ve 2022/3093 E., 2022/4369 K. sayılı ilamıyla; bozma nedenine göre davacının sair karar düzeltme itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmediği belirtilerek, davacı ile davalı ...'a vekaleten davalı ... arasında yapılan 09.08.1999 tarihli noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesinde, davalı ...'ın tapu tahsis belgesi ile sahibi olduğu 3010 nolu parselde davalı müteahhit Mustafa tarafından inşa edilecek olan dükkanın satışının vaad edildiği ve davacı tarafından satış bedelinin nakden davalıya ödendiğinin belirtildiği, davacı ile davalı ... arasında geçerli bir taşınmaz satış vaadi sözleşmesi bulunmakta olup ifa imkansızlığı nedeniyle taşınmazı devir ve temlik yükümünü yerine getiremeyen vaad borçlusunun, ifa edemediği bu edim yerine karşı tarafa yani vaad alacaklısına tazminat ödeme yükümlülüğünün söz konusu olacağı, davacının, bu durumda şahsi hakkının ifasının imkansız hale getirildiği tarihteki taşınmazın rayiç değerini davalı ...'dan isteyebileceği, bu durumda Mahkemece; davacının, satış vaadi sözleşmesi uyarınca ifa yükümlülüğünü yerine getiremeyen davalıdan, sözleşmeye konu taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarihteki değerini talep etme hakkı olduğu gözetilerek ifasının imkansız hale geldiği tarihteki taşınmazın rayiç değeri belirlenip sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek davacının karar düzeltme taleplerinin kabulü ile "düzelterek onama" ilamının kaldırılmasına, temyiz edilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; Mahkemece İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/543 E., 2010/496 K. sayılı ... tarafından Ali Osman'a karşı açılan tapu iptal ve tescil davasında verilen ve 10.02.2011 tarihi olan kesinleşme tarihi itibariyle taşınmazın o dönemdeki şartlara göre değerinin; 112.207,00 TL
kadar olacağının belirtildiği, davacının gerçek akidinin davalı müteahhit Mustafa olduğunun kabulünün gerektiği belirtilerek, davalı ... yönünden davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabulüne ile 112.207,00 TL'nin bu davalıdan bu bedelden 15.000,00 TL'ye dava tarihinden, 97.207,00 TL'ye ıslah tarihi olan 09.05.2013 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili; Mahkemenin 2020/154 E., 2021/139 K. sayılı kararı ile hükmedilen 1.688,00 TL'den fazla olan davacı taleplerinin usuli müktesep hak gereğince reddinin gerektiğini, müvekkilinin diğer davalının vekili olup davacı ile kendi nam ve hesabına hareket etmediğini, sözleşmedeki bütün işlemlerin vekaletnamede yer alan yetkiler çerçevesinde ve diğer davalı adına yapıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin bir taşınır mal(menkul) satış sözlemesi olduğu değerlendirildiğinde müvekkilin davacıya karşı edimlerini ifa ettiği ve başkaca sorumluluğunun kalmadığının açık olduğunu, usuli kazanılmış hak iddialarının ve bu yöndeki itirazlarının kabul görmemesi halinde ise davacı satın almış olduğu mecuru yıllarca kullanıp ve semerelerinden yararlandığından gelir ve menfaatlerinin toplam tazminat miktarından mahsup edilmesi gerektiğini ifade ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; taraflar arasında imzalanan gayrimenkul satış vaadi nedeniyle teslim edilmeyen taşınmazın ifa imkansızlığı nedeniyle rayiç değerinin tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı, 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları.
3. Değerlendirme
1. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).
2. Bundan başka, Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş olan bu kısımları lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
3. Temyizen incelenen kararın; bozma ilamında belirtilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince verildiği, ifa imkansızlığının tapu iptal ve tescil davasının kesinleşme tarihi olan 10.02.2011 tarihi itibariyle oluştuğu, o tarih itibariyle taşınmazın rayiç değerinin hesaplandığı hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve yeterli olduğu, bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yapılamayacak olduğu anlaşılmakla davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 439 uncu maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine,
6100 sayılı Kanun'un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi geregince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
03.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.