Logo

3. Hukuk Dairesi2023/4978 E. 2024/3179 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı alıcının, turşuluk biber alım satım sözleşmesi kapsamında kalan biberleri teslim alıp almadığına ilişkin alacak davası uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, davalının sözleşme konusu biberleri teslim almaktan imtina ettiğini ispatlayamaması ve ispat yükünün davacı tarafta olması gözetilerek, yerel mahkemenin davanın reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/359 E., 2023/120 K.

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili, davalı ile 13/03/2012 tarihli turşuluk biber alım satımına ilişkin sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre davalı alıcıya ihracata hazır hale getirilmiş olarak toplam 350 ton kırmızı kardola ve makedon cinsi biber temin edeceğini, teslim edilen kardola cinsi biberin kilogram fiyatının 1,75 TL, makedon cinsi biberin kilogram fiyatının 1,50 TL üzerinden hesaplanacağını, haziran ayında hasadın başlamasından sonra davalıya ürün teslim etmeye başladığını, 10.08.2012 tarihine kadar davalıya yaklaşık olarak 35 ton biber ile 12 ton da saplı biber teslim ettiğini, davalının kalan biberleri teslim almadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili, davacının sözleşme konusu ürünleri teslim etmediğini, davacıya yüklü miktarda avans verdiğini ve avanslar karşılığında kendisine senetler verildiğini, ancak davacı tarafın buna rağmen ürünleri teslim etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 20.10.2015 tarih 2012/645 Esas, 2015/869 Karar sayılı kararıyla; davalının sözleşme hükümleri uyarınca taahhüt ettiği ürünü üretici davacıdan almaması nedeniyle oluşan 318.900,00 TL zarardan sorumlu olduğu anlaşılmış olup, davacının talep miktarı gözetilerek 10.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 30.09.2019 tarihli ve 2016/19181 E., 2019/9167 K. sayılı ilamıyla; ....Somut olayda uyuşmazlık sözleşme konusu ürünlerin kalan kısmının davacı yanca davalıya tesliminin mi gerektiği yoksa davalı yanca davacıdan teslim alınmasının mı gerektiği noktasında toplanmaktadır. Davacı yanca davalıya teslim edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır. Taraflar arasında yapılan 13.03.2012 tarihli sözleşmeye göre davacı sözleşme konusu biberleri davalıya veya davalının göstereceği firmaya teslim edecektir. Sözleşme hükmüne göre sözleşme konusu malların alıcı davalı tarafından teslim alınmaktan imtina edildiğinin usulüne uygun deliller ile ispat yükü davacı tarafa aittir. Hal böyleyken mahkemece, ispat yükünün davacı üzerinde olduğu gözetilerek davacıdan bu yöndeki delillerinin neler olduğu sorularak, bildirilen deliller toplanıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B.Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma ilamından sonra dosyadaki delil durumunda herhangi bir değişiklik olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; davacının ürünleri yetiştirip hasada hazır hale getirmesine rağmen davalının ürünleri teslim almaktan kaçındığını, tanık beyanlarına hukuka aykırı olarak itibar edilmediğini, tanık beyanları ve dosyadaki belgelerle davalının ürünleri teslim almaktan kaçındığının ispatlandığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, alacaklının temerrütünden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.818 sayılı BK’nın “Alacaklının Temerrüdü” başlığını taşıyan 92 inci maddesi: “ Akdin mevzuu olan şeyin mahiyeti veya işin nevi tevdia mani olur veya verilecek şey bozulmağa maruz veya muhafazası masrafı mucip veya tevdii büyük masrafları müstelzim olur ise borçlu evvelen ihtarda bulunduktan sonra hakimin izniyle onu alenen sattırarak bedelini tevdi edebilir. Verilecek şey borsada mukayyet veya cari fiatı mevcut veya masraflarına nispetle kıymeti az ise satışın aleni olması lazım olmadığı gibi ihtara lüzum görmeksizinde hakim, satışa müsaade edebilir." şeklinde düzenlenmiştir.

Benzer düzenleme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 108 inci maddesinde yer almakta olup buna göre:

“Sözleşmenin konusu olan şeyin niteliği veya işin özelliği tevdi edilmesine uygun düşmez veya teslim edilecek şey bozulabilir ya da bakımı, korunması veya tevdi edilmesi önemli bir gideri gerektirir ise, borçlu, alacaklıya önceden ihtarda bulunması koşuluyla, hâkimin izniyle onu açık artırma yoluyla sattırıp bedelini tevdi edebilir.

Teslim edilecek şey, borsada kayıtlıysa veya piyasa fiyatı varsa ya da yapılacak gidere oranla değeri az ise, satışın açık artırma yoluyla yapılması zorunlu olmadığı gibi, hâkim, önceden ihtarda bulunma koşulunu aramaksızın satışa izin verebilir.”

Borçlu tarafından borca uygun olarak ifası teklif edilen bir edim, alacaklı tarafından haklı bir neden olmadan kabul edilmediği takdirde, alacaklı temerrüde düşmüş olur. Borca uygun olarak teklif olunan bir ifanın, alacaklı tarafından haklı bir neden olmaksızın kabul edilmemesi, borca aykırı bir davranıştır. Borçlu borca uygun olarak ifada bulunmak istediği hâlde, alacaklı kabulden kaçınır ya da borçlunun ifada bulunmasına engel olursa, borçluya borçtan kurtulma olanağını tanımak gerekir. Tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmede borçlu kendi edimini ifa ederek karşı edimi talep etmek ister. Alacaklının temerrüdü bu nedenlerle kabul edilmiş ve borçluya borcunu ifa ile kurtulma olanağı getirilmiştir (Kılıçoğlu M.A.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2016, s. 698).

Alacaklının temerrüdünün gerçekleşmesi için borç muaccel olmalı, borcun ifası borçlu tarafından alacaklıya teklif edilmiş olmalı son olarak da alacaklının ifayı reddetmesi ve reddin haklı bir sebebe dayanmaması gerekir.

Alacaklının temerrüdü hâlinde borçluya, borç konusunun ya da satış bedelinin tevdi edilmesi suretiyle borçtan kurtulma imkânı tanınmıştır. 6098 sayılı Kanunun 108 inci maddesinde, borç konusunun bazı hâllerde tevdi edilmeye elverişli olmaması ya da tevdiinin zararlı olacağı göz önüne alınarak, alacaklının kabulde temerrüde düştüğü borç konusunun satılması suretiyle bedelinin tevdi edilmesini öngörmüştür. Borç konusunun işin özelliği gereği tevdiinin mümkün olmaması, bozulacak cinsten olması, korunması ya da tevdi edilmesinin önemli masrafı gerektirmesi hâlinde, tevdi edilmesi yerine satışına karar verilebilir (Kılıçoğlu, s. 703).

Borç konusu şeyin satışına izin verilebilmesi için alacaklıya satışın ihbar edilmesi gereklidir. Bu ihbarın amacı borç konusunun satılması gibi ağır sonuçlardan alacaklıyı korumaktır. Tevdide alacaklı, tevdi edilen malı kabul ederek mülkiyeti iktisap edebilir. Satışta ise temerrüde düşen alacaklının artık borç konusuna sahip olması, mülkiyetini elde etmesi mümkün değildir. Borçlunun alacaklıya satışı ihbar ettiği her türlü delille kanıtlanabilir (Kılıçoğlu, s. 704).

Bunun yanında, satışın koşulları gerçekleşmiş olsa bile, buna borçlu kendi başına karar veremez. Bu koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğine, koşullar gerçekleşmişse satışın şekline ancak mahkeme karar verebilir.

2. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK).

3. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "İspat yükü" başlıklı 190 ıncı maddesi,

4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddesi,

3. Değerlendirme

1. 4721 sayılı Kanun'un 6 ncı maddesi gereği; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. Kural olarak belli bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini, tarafların ispat etmesi gerekir. İspat yükü, ispatı gereken vakıalara dayanan tarafa ait olup, herkes iddiasını ispatla mükelleftir.

2. Mahkemece uyulan bozma ilamında belirtilen şekilde inceleme yapılarak verilen karara, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle bozma ilamında ispat yükünün üzerinde olduğu belirtilen davacı tarafın sözleşme konusu malların alıcı davalı tarafından teslim alınmaktan imtina edildiğinin usulüne uygun deliller ile ispat edemediğinin anlaşılmasına göre, temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle,

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,

6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

21.10.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.