"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/802 E., 2023/1592 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : Kütahya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/466 E., 2023/268 K.
Taraflar arasındaki muarazanın giderilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın muarazanın giderilmesine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; 20.04.2012 tarihli Tıbbi Atıkların Toplanması,Taşınması, Tıbbi Atık Sterilizasyon Tesisinin Kurulması ve İşletilmesi İşi İhale Uygulama Sözleşmesi uyarınca brüt gelirden davalı idareye %37 oranında pay verilmesi gerektiğini, müvekkilince ödemeler gecikmeksizin yapılırken davalı idarenin göndermiş olduğu 08.03.2019 tarihli yazısında, toplanan atıklarla ilgili tahakkuk ettirilen tutarların sadece tahsil edilen kısımlarından %37 oranına tekabül eden tutarların ödendiğinin ve bu nedenle tahakkuk edilen ve tahsil edilmeyen tutarlar ile KDV ve damga vergisi oransal tutarlarının sözleşme hükmüne göre ödenmesi gereken tutar hesabına dahil edilmediğinin görüldüğü, sözleşme hükmünde belirtildiği şekilde hesapları yapılarak gecikme zammı uygulanacağı hususlarının belirtildiğini, müvekkilinin verdiği cevapta davalı idarenin bu husustaki değerlendirmesinin hatalı olduğunun ifade edildiğini, davalı idarenin buna göre %37’lik payı 08.03.2019 tarihli yazısında belirttiği gibi tahakkuk ettirmekte, bu şekilde kesilen makbuzların müvekkil şirket defterlerine işlenememekte, ancak ihale mevzuatına göre yasaklı ve cezalı duruma düşmemek için ödeme yapılmaya devam edilmekte olduğunu, oysa KDV ve damga vergisi gelir olmaması nedeniyle gelir vergisi matrahında da gösterilmeyeceğini, ayrıca henüz tahsil edilmemiş, şirket kasasına girmemiş, şirket geliri olmamış bir tutarın davalıya aktarılmasının sözleşmenin hem lafzına hem de ruhuna aykırı bir talep olduğunu, davalının bu görüş değişikliği ile sözleşmenin yürütülmesini müvekkil şirket yönünden imkânsız hale getirmekte olduğunu ileri sürerek; davalı idarenin uyguladığı hesaplama yönteminin sözleşmeye aykırı olduğunun ve hesaplamanın tahsil edilen tutar üzerinden yapılması gerektiğinin tespiti ile muarazanın giderilmesine karar verilmesini dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili, davacını talepleri menfi tespit ve istirdata yönelik olduğu halde tespit davası niteliğindeki bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacı iddialarının aksine sözleşme bölümlerinin açık olduğunu, davacı tarafın alacakların tahsilinde hizmet alanlara ek süre verilmesi isteminin kamu zararına neden olacağını, ilk tespit anına kadar eksik ödeme yapılmış olmasının sözleşmenin bu şekilde uygulanacağının müvekkilince kabul edildiği anlamına gelmeyeceğini, davacının itirazlarının değerlendirilmesinden sonra uzman görüşü alındığını, düzenlenen raporla davacının iddia ve itirazlarının yersiz olduğunun anlaşıldığını, rapora göre sözleşmede belirtilen brüt gelirin elde edilen gelir tutarının üzerinden hiçbir kesinti yapılmamış olan ham tutarı ifade ettiğini, aksi yorumda sözleşme bedelinin ödenmesinin tamamen davacının keyfiyetine bırakılmış olacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin 13.10.2021 tarihli ve 2020/590 E. 2021/647 K. sayılı kararıyla; davacının, iddiaya göre sözleşme hükümlerinin yanlış yorumlanması nedeniyle varsa fazla ödediği bedeli eda davası açmak suretiyle davalı taraftan talep edebileceği, bu açıdan somut uyuşmazlıkta davacının bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesinin 06.10.2022 tarihli ve 2022/1810 E., 2022/142 K. sayılı kararıyla; davacının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinde ileriye yönelik çekişme bulunduğunu ileri sürerek bu çekişmenin giderilmesini talep ettiği, muarazanın giderilmesi davalarının usul hukuku anlamında tespit değil eda davası niteliğinde olduğu, zira bu tür davalarda, hem bir muarazanın varlığının tespiti ve hem de onun meni talep edildiği, bu itibarla Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilerek davacının iş bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğunun kabulü ile yargılamaya devam edilip bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediği gerekçesiyle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
2.İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; pay hesaplamasında damga vergisi ve KDV kesintilerinin düşülmesinin sözleşme hükümlerine uygun olmadığı, diğer yandan davacı şirket "brüt gelir" kavramı içerisinde yalnızca tahsil edilen tutarların girdiğini, bu sebeple 10 gün içerisinde ödenmesi gereken pay hesabında tahakkuk eden değil tahsil edilen tutarların sözleşme yorumunda esas alınması gerektiğini bildirmiş ve dayanak olarak şartnamenin (32.) maddesinin son cümlesini göstermiş ise de; taraflar arasında imzalanmış sözleşmede brüt gelirin hesabında tahakkuk eden ancak henüz tahsil edilmeyen gelirlerle ilgili herhangi bir hüküm bulunmadığı, sözleşmede açıkça brüt gelirin %37'sinin 10 gün içinde ödeneceğinin belirtildiği, her ne kadar şartnamenin (32.) maddesinin son cümlesinde yüklenicinin sağlık kuruluşundan topladığı tıbbi atıklar için tahsil etmiş olduğu gelirlerine ait resmi belgelerin tasdikli suretini takip eden ayın ilk 10 gün içerisinde idareye vermek zorunda olduğu belirtilmiş ise de, şartnamenin bu hükmünün davacının belirttiği usulle sözleşmenin yorumlanmasını gerektirmeyeceği, zira tahsil edilmeyen gelirlerin belgelerinin idareye verilmesinin zaten mümkün olmadığı; ayrıca yüklenicinin sağlık kuruluşundan tahsil edeceği tutarların, kuruluşla arasındaki iç ilişkiye dair olduğu, bu hususta davalı birliğe sorumluluk yüklenmesinin mümkün olmadığı, sözleşmedeki "brüt gelir" ifadesinden toplanan tıbbi atıklarla ilgili tahakkuk ettirilen tutarların KDV ve damga vergisi dahil olarak yorumlanması gerektiğinden bahisle, muarazanın giderilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; taraflar arasında sözleşmenin yorumuna ilişkin görüş farkı ortaya çıkana kadar, davalı İdarenin müvekkilinin tahsil ettiği tutardan %37'lik ödeme talep etmekte olduğunu, İdari Şartnamenin (32.) maddesinin 3. paragrafında "Yüklenici sağlık kuruluşlarından topladığı tıbbi atıklar için tahsil etmiş olduğu gelirlerine ait resmi belgelerin tasdikli birer suretini takip eden ayın ilk on günü içerisinde idareye vermek zorundadır." denmekte olduğunu, burada açık şekilde gelirin tahsil edilen tutar olduğunun ortaya konulduğunu, Mahkemenin ise bu hükme bir değer vermediğini, bununla birlikte bu maddenin sözleşmede yer almasının İdarenin alacağı payın hesaplanmasından başka hiç bir mantığının bulunmadığını, eğer hesaplamaya esas alınmayacaksa bu maddenin sözleşmede yer almasının gereğinin bulunmadığını, davalı İdarenin hesaplama için bu maddeyi esas aldığının delilleri arasında sundukları 27.12.2013 tarihli yazısında ortaya koyduğunu, İdarenin %37'lik payın tahakkuk işlemini yapmak için müvekkiline gönderdiği 27.12.2013 tarihli yazıda bu maddeye atıf yaparak, "tahsil etmiş olduğu gelirlerine ait resmi belgelerin tasdikli suretlerini" istediğini, bilahare kendi gelir hesabını bu madde çerçevesinde müvekkil şirket tarafından verilen evrak üzerinden yaptığını, yıllar boyunca uygulanan yöntem konusunda taraflar arasında herhangi bir anlaşmazlık yaşanmadığını, taraflar arasında bu konuda bir anlaşmazlık olmamasının, tarafların sözleşmenin kurulması sırasındaki iradesinin "brüt gelir"in tahsil edilen tutar olarak kabul edildiğini ortaya koymakta olduğunu, bu sebeple henüz tahsil edilmemiş, şirket kasasına girmemiş, şirket geliri olmamış bir tutarın davalıya aktarılmasının sözleşmenin hem lafzına hem de ruhuna aykırı olduğunu, KDV ve Damga Vergisinin mahiyet olarak gelir olmadığını, bu tutarları devlete teslim edilmek üzere emaneten taşınan bir para olarak değerlendirmesi gerektiğini, bu sebeple bu tutarların gelir vergisi matrahında da gösterilmeyeceğini, daha da önemlisi müvekkilinin KDV'li fatura kesmekle birlikte % 90'lara varan KDV tevkifatı nedeniyle KDV'yi tahsil edememekte olduğunu, davalı İdareye fatura bedeli üzerinden ödeme yapmaları gerekirse bu tutarın müvekkilinin cebinden çıkacağını, örnek olarak 84,75 TL'lik fatura kesmeleri halinde bu tutarın KDV ile birlikte 84,75 + 15,25 (KDV) = 100,00 TL etmekte olduğunu, ancak müvekkilinin tahsil ettiği tutara tevkifat uygulandığından tahsilatının 84,75 TL + 1,53 (KDV) = 86,28 TL olduğunu, bu tahsilata karşılık davalı İdare müvekkilinin 100,00 TL'lik gelir elde edildiği iddiası ile 37,00 TL + %18 KDV = 43,66 TL talep etmekte olduğunu, diğer bir anlatımla müvekkilinin 86,28 TL'lik tahsilatına karşılık davalı İdarenin 43,66 TL talep etmekte olduğunu, bunun da %37'ye değil %50,60'a tekabül etmekte olduğunu, bu durumun da sözleşmenin amacına ve tarafların iradesine uygun olmayan bir yorum ve uygulama olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflarca dosyaya ayrı ayrı sunulan uzman görüşü niteliğindeki yeminli mali müşavirlik raporları içeriğinden, brüt gelir kavramından; herhangi bir kesintiye uğramamış giderler ile eksiltilmemiş gelirin anlaşılması gerektiği sonucuna varıldığı, yine bu raporlarda belirtildiği gibi, sözleşmede davalı birlik paylarının ödenmesinin brüt gelirlerin tahsiline bağlanmamış olduğu sözleşmeye göre tahsil edilmeyen tutarların da bu pay içinde dikkate alınması gerektiği kabul edilmesinin gerektiği, KDV de dikkate alınarak yapılan %37 pay hesabından sonra bulunan tutara ayrıca KDV eklenip eklenmeyeceği ise dava konusu ve açıkça istinaf konusu yapılmamış olup, Mahkemenin gerekçesinde söz edilmekle birlikte bu yönde bir hüküm de kurulmadığına göre, davacı tarafın yasal süreden sonra sunulan 11.07.2023 tarihli dilekçesine konu itirazları dikkate alınmadığı, bununla birlikte 2012-2019 yılları arasında davalı idarenin sadece tahsil edilen tutarlar üzerinden ve KDV ile damga vergisi oransal tutarları dikkate alınmadan yapılan ödemeleri ihtirazi kayıtsız kabul ettiği tarafların kabulünde olup, taraflar arasında bu şekilde fiili uygulama oluştuğu anlaşıldığı, ne var ki sözleşme ihalesi 2886 sayılı Kanun uyarınca yapılmış olup, yukarıda da açıklandığı üzere söz konusu Kanunun hükümleri ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 12/2 maddesi uyarınca bu sözleşmede yüklenici tarafın imzasının noterden tasdik ettirilmesi geçerlilik şartı olduğu, kaldı ki sözleşmenin (24.) maddesinde de sözleşme değişikliği yazılı şekle tabi kılındığı, dolayısıyla sözleşmenin açık hükmü karşısında aksi yöndeki fiili uygulama sözleşmenin söz konusu hükmünün değiştirilmesi mahiyetinde olup, şekle ilişkin geçerlilik şartına uyulmamış olması nedeniyle değiştirildiğinin kabulü de mümkün görülmediği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf sebeplerini tekrar etmiş, ayrıca İstinaf Mahkemesi KDV dikkate alınarak yapılan %37 pay hesabından sonra bulunan tutara ayrıca KDV eklenip eklenmeyeceği dava konusu ve açıkça istinaf konusu yapılmadığını beyan etmişse de, KDV uygulamasına itirazlarının dava ve istinaf dilekçesinde belirtilmiş olduğunu, bu hususta da muarazanın giderilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sözleşme hükümlerin hatalı yorumlandığı ve sözleşme ile fiili uygulamaya aykırı hesaplama yapıldığı iddiasıyla muarazanın giderilmesi istemine istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.Taraflar arasında imzalanan "Tıbbi Atıkların Toplanması Taşınması, Tıbbi Atık Sterilizasyon Tesisinin Kurulması ve İşletilmesi İşi İhale Uygulama Sözleşmesi" hükümleri.
2."Tıbbi Atıkların Toplanması Taşınması, Tıbbi Atık Sterilizasyon Tesisinin Kurulması ve İşletilmesi İdari Şartnamesi" hükümleri.
3.6098 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesi.
3. Değerlendirme
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında; hukuki ilişkinin ve bu ilişki nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarının doğru şekilde belirlendiği sözleşmedeki brüt gelir ifadesinin elde edilen gelir üzerinden hiçbir kesinti yapılmamış olan toplam ham tutarı ifade ettiği, sözleşmenin (7.1.3) maddesinde davacının brüt gelirden %37 oranında payı davalının hesabına yatıracağının kararlaştırıldığı, sözleşme hükmünün açık olduğu, sözleşmenin (24.) maddesinde sözleşme değişikliği yazılı şekle tabi kılındığından fiili uygulama ile sözleşmenin söz konusu hükmünün değiştirilmesinin mümkün olmadığı, davacının dava dilekçesinde KDV uygulamasına ilişkin herhangi bir talebi olmadığından bu hususun istinaf ve temyiz aşamasında ileri sürülemeyeceği anlaşılmakla, davacının temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
18.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.