"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2447 E., 2023/292 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/773 E., 2022/380 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; müvekkillerinin zilyet olarak fiilen kullandıkları İstanbul ili, ... ilçesi, eski 19 pafta 1532 sayılı parselde yer alan ve imar uygulamaları sonucu önce 639 ada 1 parsel olarak tespit edilen alanda yer alan Ek-1'deki krokide belirlenen 600 m²'lik taşınmazın bedelini imar uygulamaları sonucunda tapularının verilmesi şartı ile eski Yenidoğan yeni ... Belediye Başkanlığından 25.12.1997 tarihli satış belgesi ile 480.000.000,00 TL (eski TL) bedelle satın aldıklarını, satış bedelinin 120.000.000,00 TL'si (eski TL) peşin, geri kalanı 36.000.000,00 TL (eski TL) olarak 10 taksit halinde ödenmesinin kararlaştırıldığını ve satış bedelinin tamamının müvekkilleri tarafından ödendiğini, gerek satın almadan önce gerekse de satın aldıktan sonraki tarihlerde emlak vergilerinin ödendiğini ancak mülkiyetin devredilmeyerek taşınmazın dava dışı 3. kişilere devredilmesi nedeniyle müvekkillerinin mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek, mülkiyetin devredilmemesi nedeniyle uğranılan zarar olan taşınmazın dava tarihindeki rayiç bedeline karşılık olmak üzere şimdilik 150.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; davacıların taşınmazda zilyet oldukları ifadesinin doğru olmadığını, davacılar tarafından müvekkili aleyhine İstanbul Anadolu 29. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/468 E. 2019/141 K. sayılı dosyasında görülen ziyetliğin tespiti davasının reddine karar verildiğini ve hükmün kesinleştiğini, tarafların imzalarını içeren bir sözleşme bulunmadığını, peşinat ve taksit tutarları ile dava konusu taşınmazın parsel vd. bilgilerinin yer aldığı belgenin tek taraflı düzenlendiğini, dava konusu taşınmaz tapuya kayıtlı olduğundan satışın geçersiz olduğunu, 2007 yılında borcu yoktur yazısı alındıktan sonra en geç o tarihte bir hak söz konusu ise talep etme imkanı bulunduğu halde davanın uzun yıllar geçtikten sonra açıldığını, tapuda hissesi bulunmayan ve tapu tahsis belgesi de olmayan davacı adına taşınmazın rayiç bedelinin ödenmesi talebinin kanuna aykırı olduğunu, davacının ancak ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edebileceğini fakat bu bakımdan da zamanaşımı süresinin dolduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere kötüniyetli olmayan müvekkilinden ancak ödenen paranın yasal faizi ile talep edilebileceğini savunarak, haksız davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafça zilyetliğe ilişkin davanın reddedilmesi üzerine yasal sürelerin başlayacağı iddiasıyla dava ikame edildiği, ancak dava dışı tapu malikleri adına taşınmazın 01.03.2007 tarihli ve 7081 nolu encümen kararı ile tescil edildiğinin cevap dilekçesi ekindeki evraklardan anlaşıldığı, söz konusu tarihten yaklaşık on yıl sonra zilyetliğe ilişkin davanın açıldığı, her halde huzurdaki davanın sebepsiz zenginleşme için ön görülen yasal süre içerisinde açılmadığı ve davalı yanca zamanaşımına yönelik savunmada bulunulduğu gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili; taşınmazın aynına ilişkin davalarda zamanaşımı süresi bulunmadığını, taşınmazın dava dışı 3. kişiye satıldığının öğrenilmesinden sonra tescil imkanının ortadan kalktığını, bundan sonra zilyetlik tespiti davasını ve ardından eldeki davanın açıldığını, zilyetlik tespitine ilişkin davanın kesinleşmesiyle ödenen bedellerin iadesini talep etme hakkı doğduğunu, verilen kararın haksızlığa neden olduğunu belirterek, kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu uyuşmazlığın taşınmazın aynına ilişkin değil bir miktar para alacağına ilişkin olduğu, her halükarda zenginleşmenin gerçekleştiği, eş söyleyişle dava konusu ödemenin yapıldığı 1997 yılından itibaren dava tarihine kadar on yıllık süre geçirildiğinden zamanaşımı nedeniyle davanın reddi yönünde verilen kararda usul ve kanuna aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili; istinaf sebeplerini tekrar etmiş, ayrıca zamanaşımı başlangıcı konusunda İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararında farklılık bulunduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşmeden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun )6098 sayılı Kanun) 146 ncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Tapuda kayıtlı taşınmazların satışının, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 706, 6098 sayılı Kanun'un 237, 2644 sayılı Tapu Kanunu’nun 26 ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 60 ve 89 uncu maddeleri gereğince resmi şekilde yapılması zorunlu olup, haricen yapılan satış sözleşmeleri hukuken geçersizdir.
2. Geçersiz sözleşme nedeniyle verilenlerin geri istenmesi hâli 6098 sayılı Kanun'un sebepsiz zenginleşmeden doğan borç ilişkilerini düzenleyen 77 ve devamı maddeleri çerçevesinde çözümlenir. Kanun’un 77 nci maddesine göre; haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğar. Anılan madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik (illiyet) bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekmektedir. Sebepsiz zenginleşme hâlinde zenginleşen ve fakirleşen arasında kanun gereği bir borç ilişkisi doğar ve bu borcun konusu malvarlığında meydana gelen fazlalığın geri verilmesidir.
3. 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesi uyarınca; sözleşmeden doğan alacaklarda, zamanaşımı kanunda aksine bir düzenleme bulunmadıkça on yıldır.
4. 07.06.1939 tarihli ve 1936/31 E., 1939/47 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı üzere, geçersiz şekilde düzenlenen taşınmaz mal satışları on yıllık genel zamanaşımı hükümlerine bağlı olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı tapuda ferağ verilmeyeceğinin anlaşıldığı tarihtir.
5. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacılar vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
6. Yukarıda da açıklandığı üzere, kanunlarda öngörülen şekil şartlarına uyularak, resmi merciler önünde yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığından, yapılan arsa satış işlemi geçersizdir. O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda taraflar verdiklerini sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince geri isteyebilirler. Taraflar arasında taşınmaz satımına ilişkin akdi ilişki bulunması nedeniyle 6098 sayılı Kanun'un 146 ncı maddesine göre taşınmazın davalı tarafından üçüncü kişiye satılması tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresinin hesaplanması gerekir. Eş söyleyişle, satış tarihi itibariyle davacılar açısından tapu devri imkansız hale geldiğinden, 06.12.2021 tarihinde açılan eldeki davanın zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, Bölge Adliye Mahkemesince zamanaşımı başlangıç tarihinin ödeme tarihi esas alınarak belirlenmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirir.
Ne var ki, Bölge Adliye Mahkemesi kararı sonucu itibariyle doğru bulunduğundan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca, Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek onanması gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Davacılar vekilinin gerekçeye yönelik itirazının kabulüne, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin DEĞİŞTİRİLEREK VE DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.