"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2115 E., 2023/2295 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/649 E., 2021/786 K.
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve duruşma istemli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Vekâletnamesinde kanun yolundan feragat yetkisi bulunan davacı vekili Avukat ...'in 06.02.2024 tarihli dilekçesi ile temyiz isteminden feragat ettiğini açıkça, kayıtsız ve şartsız olarak bildirdiği anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin feragat sebebiyle reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesi ile duruşma isteminin kabulü ile 15.02.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı vekili Avukat ... ve davalı vekili Avukat ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen saat 14.00'te Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili şirket ile davalı arasında 30.11.2013 tarihli "Afiş Panoları Tahsis Sözleşmesi" ve 26.12.2013 tarihli " Zeyilname" başlıklı sözleşmelerin bulunduğunu, tahsis sözleşmenin 01.12.2013 tarihli ve dört yıl süreli olduğunu, zeyilnamede sözleşmenin başlangıç tarihinin 01.01.2014 olarak belirtildiği ve panoların ebatları, sayısı, fiyat yönünden değişiklikler yapıldığını, davalı tarafça 12.09.2014 tarihli yazı ile bir yıl olan sözleşme süresinin 30.11.2014 tarihinde dolacağı ve sürenin uzatılmayacağının bildirildiğini, davalının müvekkili
şirket çalışanlarından birisi ile de ortak hareket ettiğinin tespit edildiğini, 03.12.2014 tarihinde davalı tarafça sırayla 19 adet ardından da 111 adet panonun söküldüğünü, müvekkili şirketin 4 yıllık sözleşmeye güvenerek yatırım yaptığını, pano hazırlattığını, bundan ayrı müşterileri ile de yapılan sözleşmelerin sonuçsuz kaldığını ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 107 inci maddesi gereğince hesaplanacak yoksun kalınan kârın ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 01.09.2016 tarihli dilekçe ile maddi vakıalar yönünden davayı ıslah ettiğini bildirerek; 03.12.2014 tarihinde davalının panoları değil üzerindeki afişleri indirdiğini, indirilen afişlerin müvekkili şirket yetkilileri tarafından yeniden yerlerine asıldığını, bundan sonra davalı tarafça sözleşmenin süresinin bittiği ve ecrimisil istemiyle açılan davanın derdest olduğunu, 04.04.2015 tarihinde dava dışı Başakşehir Belediyesi zabıta ekipleri tarafından davalı ile aralarındaki 17.03.2015 tarihli protokol gerekçe gösterilerek afiş panolarının direkleriyle söküldüğünü, bahsedilen dava henüz sonuçlanmadan sözleşmenin feshini doğuran haksız eylemin gerçekleştiğini belirtmiş; 09.09.2020 tarihinde belirsiz alacak davası olarak açtığı davasında dava değerini 5.793.603,18 TL' ye artırmıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili; taraflar arasındaki sözleşmenin menkul kira sözleşmesi olup afiş panolarının mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, imalat masraflarının da müvekkili tarafından karşılandığını, sözleşme süresinin bir yıl olarak belirlendiğini ve davacının yükümlülüklerine uyması halinde sözleşmenin 4 yıl uzatılacağının kararlaştırıldığını, davacının kira bedelini ödemede sürekli temerrüte düşmesi sebebiyle sözleşmedeki koşulun gereğinin yerine getirilmediğini, bundan ayrı panoların bakım ve onarım giderlerini ödemediğini, reklam panolarının arkasının kapatılması işinin de sözleşmeye uygun olarak ifa edilmediğini, bu haliyle taraflar arasındaki ticari güvenin sarsıldığını, bundan sonra 12.09.2014 tarihli adi yazılı ve 08.10.2014 tarihli noter kanalıyla sözleşmeyi uzatmama bildirimi ve ilk senenin sonunda sözleşmeyi haklı ve geçerli nedenle feshettiğini bildirdiğini, her iki tarafın şikayeti üzerine savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, sözleşme feshedildiği halde afiş panolarının müvekkiline teslim edilmediğini, afiş panolarına yapıştırılmak istenilen ilanlara davacı tarafça zarar verildiğini, 17.03.2015 tarihli dava dışı belediye ile imzalanan protokol gereğince Organize Sanayi Bölgesi sınırları içerisindeki 34 adet yolun hüküm ve tasarrufunun belediyeye bırakıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; sözleşmenin davalı tarafından uzatılmaması ve feshi için gerekli koşulların oluşmadığı, davacının 04.04.2015 tarihinden itibaren sözleşmenin normal koşullar altında sona ermesi gerektiği 30.11.2017 tarihine kadar olan 111 adet panonun kullanılamamasından doğan mahrum kaldığı kârını talep edebileceği, mahrum kalınan kâr miktarının 29.02.2021 tarihli ek bilirkişi raporu ile hesaplandığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, 2.084.284,98 TL'nin 01.01.2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; tazminat miktarı 200 adet afiş panosu üzerinden hesaplanması gerekirken 111 adet afiş panosunun hesaplamaya dahil edilmesinin ve buna bağlı olarak davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik, hatalı ve bilimsel verilerden uzak olduğu yönündeki itirazlarının değerlendirilmediğini, başka bir heyetten rapor alınması talebinin de haksız olarak reddedildiğini, davacının aynı davada ikinci defa ıslah yoluna başvuramayacağını, Mahkemece bu durumun resen dikkate alınarak davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, gerekçenin bilirkişi raporunun aynen aktarımıyla oluşturulduğunu, panoların müvekkili tarafından kaldırılmadığını, bir talep ve bilgisi bulunmadığından müvekkiline kusur yüklenemeyeceğini, bu noktada illiyet bağı bulunmadığından davanın reddi gerektiğini, bilboardların bir kısmının dava dışı belediye ile yapılan protokole dahil olmadığı halde belediye tarafından haksız eylemin gerçekleştirildiğini, 106 adet panonun kaldırılıp 5 panonun kullanılmaya devam edildiğini, bunun da müvekkilinin panoları kaldırma kastı olmadığını gösterdiğini, davacı tarafça sonradan sunulan ticari defterlerin delil olarak kabul edilmemesi gerektiğini, gidere ilişkin eksik düşüm yapıldığını, kişisel fikirler doğrultusunda yapılan hesaplamaların kabul edilemeyeceğini, başka panolardan elde edilen gelirin hesaplamaya dahil edilmediğini, faturaların tamamının tahsil edildiği varsayımında bulunulduğunu, davaya konu sözleşme çerçevesinde dava dışı kimseler ile yapılan sözleşmelerin ve önceki yıllara ait faturaların sunulmadığını, bu durum karşısında ispat edilmiş bir zarardan bahsedilemeyeceğini, dosyada birden fazla rapor bulunduğunu ancak hükme esas alınabilecek nitelikte olmadıklarını, çelişkilerinin giderilmesi gerektiğini, hükme esas alınan raporda müvekkili tarafından zarar gören panolara ilişkin bedeller ödendiği halde raporda bunların da zarar kalemi arasında belirtildiğini, hüküm kısmında taleple bağlı kalınarak yasal faize hükmedildiği halde, hüküm kısmında ticari faize hükmedildiğini ileri sürerek; kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki sözleşmeler ve alınan bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde, 03.03.2020 tarihli kök rapor ve itirazlar doğrultusunda düzenlenen 29.02.2021 ek raporun dosya içeriğine uygun, denetime elverişli ve gerekçeli olduğu, hüküm kurmaya yeterli bilirkişi raporuna göre de sözleşmenin feshi için gerekli koşulların oluşmadığı, davalının sözleşmeyi yerine getirmeme iradesinin anlaşıldığı 04.04.2015 tarihinden sözleşmenin normal koşullar altında sona ermesi gereken 30.11.2017 tarihine kadar 111 adet panonun kullanılamamasından doğan mahrum kalınan karın talep edebileceği, bu durumda davacının da fazlaya yönelik talebinin yerinde olmadığı gerekçes istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili; istinaf sebeplerini tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, taraflar arasındaki afiş panosu kiralama sözleşmesinin erken sonlandırılması sebebiyle mahrum kalınan kârın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun ( 6098 sayılı Kanun) 112, 125, 301, 309 ve 408 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Sözleşmeye bağlılık ilkesi uyarınca, taraflar akdettikleri sözleşmedeki hüküm ve koşullar ile bağlıdır. Sözleşmeye bağlılık (ahde vefa) ilkesi gereği taraflar sözleşme koşullarına, süresine uygun davranmak zorundadır. Kural olarak 6098 sayılı Kanun'un 301 inci maddesi gereğince kiraya veren, kiralananı sözleşme ile amaçlanan kullanıma uygun bir halde teslim ve sözleşme süresince bu halde bulundurmakla yükümlüdür. Kira, sürekli borç doğuran bir akit olduğundan hem sözleşmenin ifasına başlanmadan önce mevcut hem de sözleşmenin devamı süresince kiracının bir kusuru olmaksızın ortaya çıkan kiralananın kullanımına engel olan veya zorlaştıran ayıplar kiralaya verenin sorumluluğu altındadır. Diğer bir anlatımla kiraya veren, sözleşme süresince kiralananda meydana gelen bozuklukları ve eksiklerin meydana gelmesinde kiracının bir kusuru yoksa gidermekle yükümlüdür. Kiraya veren üçüncü kişinin kiralananda kiracının hakkıyla bağdaşmayan bir hak ileri sürdüğünde kiracının bu nedenle uğradığı her türlü zararı gidermekle yükümlüdür. (TBK m.309)
2. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Kanun'un 112 nci maddesine göre; alacaklının, borçludan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi nedeniyle tazminat isteyebilmesi için bu yüzden bir zarara uğramış olması gerekir. Sözleşmeden kaynaklanan zarar, müspet zarar olabileceği gibi, menfi zarar da olabilir. Müspet zarar, borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır, kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır. Kâr kaybı, kârdan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde sözleşmeyi kusuruyla fesheden taraftan istenir. Aslında kâr kaybı açısından, kârdan yoksun kalan tarafın malvarlığında kusurlu hareketten önce ve sonra bir değişiklik yoktur. Burada kârdan yoksun kalan kusurlu hareket yüzünden mal varlığında ileride meydana gelecek çoğalmadan mahrum kalır.
3. Taraflar arasında 30.11.2013 tarihinde 69 adet afiş panosu için imzalanan sözleşmenin "Sözleşmenin Süresi" başlıklı 5. maddesinde; " Sözleşme süresi, imzalandığı tarihten itibaren 1 yıl olup, taraflar sözleşmeyi bu süre zarfında hükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumu haricinde fesh edilemez. Bir yılın sonunda ödemelerin zamanında yapıldığı ve kurallara harfiyen uyulduğu görüldüğünde, Yönetimin onayı ile sözleşme İTO'nun her ay açıkladığı üretici fiyat endeksi oranında veya bu orandan az olmamak üzere, anlaşılacak yeni bir artış oranında artırılarak devam ettirecektir. Bu sözleşme yukarıdaki artış ve uygunluk dahilinde toplam 4 yıl geçerli olacaktır.", (7.b) maddesinde; "Sözleşme, imzalanması ile birlikte 01.12.2013 tarihinden itibaren kiralama başlayacaktır." düzenlemelerine,
4. 26.12.2013 tarihli "Zeyilname" başlıklı belgede; sözleşmenin (7.b) maddesindeki kira başlangıç tarihinin 01.01.2014 tarihi olarak değiştirildiği, ilave 35 adet afiş panosu yaptırılacağı, yeni yapılan afiş panolarının kira başlangıç tarihinin 01.02.2014 tarihi olduğu; sözleşmenin kira başlangıç tarihindeki değişikliğin sözleşmenin 5. maddesinde bir değişikliğe neden olmayacağı, düzenlemelerine yer verilmiştir.
5. Yine dava dışı Başakşehir Belediyesi ile davalı arasında imzalanan 17.03.2015 tarihli protokolün 2. maddesinde; "... Ekli planda harita üzerinde işaretlenmiş, fiilen var olan ve tüm vatandaşların kullanımına açık olan toplam 34 adet yolun, hüküm ve tasarruf hakkının Başakşehir Belediyesine devridir", 3. maddesinde; " Hüküm ve tasarruf hakkı, ekli listede belirtilen cadde ve sokakların bakım, onarım ve yenilenmesi, temizlik, çevre düzenlemesi ve peyzaj işleri ile bu cadde ve sokaklarda oluşacak veya oluşturulacak olan her türlü reklam ve tabela konulması, kaldırılması, baz istasyon yerlerinin veya MOBESA direklerinin değerlendirilmesi veya ileride değerlendirilmesi mümkün olacak diğer iş ve işlemleri...", 4.4.maddesinde; "İstanbul, İkitelli Organize Sanayi Bölgesi içerisindeki ana arter ve yollardaki her türlü reklam ve tabela gelirleri Belediye'ye ait olacaktır." hükümlerine yer verilmiştir.
6. Davalı tarafça gönderilen 12.09.2014 tarihli yazı ile sözleşmenin bir yıl olduğu ve sözleşme süresinin bitim tarihi olan 30.11.2014 tarihinde sözleşmenin uzatılmayacağı hususu; 08.10.2014 tarihli ihtar ile de sözleşmenin bir yıl geçerli olduğu, sözleşmenin dört yıl için uzamasının yönetimin onayına bağlı olduğu, yönetimin onay vermek zorunda olmadığı, kaldı ki davacının sözleşmeye harfiyen uyma yükümlülüğünü yerine getirmediğini, sözleşmenin 30.11.2014 tarihinde sona ereceğini ve panoların boş teslim edilmesi gerektiğini bildirilmiştir.
7. Davalı kiraya veren tarafından davacı kiracı aleyhine 06.01.2015 tarihinde açılan ... 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.11.2016 tarihli ve 2015/4 E., 2016/896 K. sayılı dava dosyasında; menkul kira sözleşmesinde kararlaştırılan hususlara davalı kiracı tarafından uyulmadığından sözleşmenin devamının mümkün olmadığı, 12.09.2014 tarihli yazı ve 08.10.2014 tarihli noter ihtarı ile sözleşmenin 30.11.2013 tarihi itibariyle feshedildiği halde afiş panolarının teslim edilmediği belirtilerek, 30.11.2013 tarihinde sözleşmenin sona erdiğinin tespiti ile afiş panolarının teslimi ve ecrimisil talebinde bulunulduğu; Mahkemece sözleşmenin bir yıl süreli olduğu, koşullar elverişli olsa dahi sözleşmenin uzamasının yönetimin onayına bağlı olduğu, yönetimin 12.09.2014 tarihli yazısı ile sözleşmeyi uzatmayacağını belirttiği gerekçesiyle; sözleşmenin 30.11.2014 tarihinde sona erdiğinin tespitine karar verildiği, söz konusu kararın davalı kiracı tarafça istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 12.05.2017 tarihli ve 2017/552 E., 2017/712 K. sayılı kararla; sözleşmenin feshinin haklı ve geçerli bir fesih olmadığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.
8. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin genel hükümlere tabi olduğu, kiraya veren tarafından sözleşmenin feshine dair açılan dava derdest iken davalı tarafça kiralanan alanın protokol ile dava dışı belediyeye devredildiği, 04.04.2015 tarihinde de dava dışı belediye tarafından 106 adet afiş panosunun yerinden söküldüğü, buna göre kiraya verenin kiralananı sözleşme süresi sonuna kadar, kiracı kullanımına hazır bulundurma yükümlülüğünü ihlal ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda davacı kiracı kiralananı süre sonuna kadar kiralananın kullanımını sağlayamadığından kiraya veren davalıdan kâr kaybı zararı adı altında bir miktar paranın kendisine ödenmesini isteyebilecektir. Ancak kâr kaybının hesabında kiracının aynı şartlarda reklam panosu kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki kiracı kârının ne olabileceği tespit edilip mahrum kalınan kârın belirlenmesi gerekir. Kâr kaybı zararına uğrayan kiracının isteyebileceği zararın saptanmasında kıyasen TBK m.408 hükmünde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması gerekir. Bu yönteme göre kâr kaybı ise sözleşme ifa ile bitse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden önce feshedildiğinden süresinden evvel fesih nedeniyle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları toplamı indirilerek bulunur. Elde edilecek fark miktara da net kâr denilir. Bu yönteme uygun kâr kaybı zararı hesaplanırken davacının ödemesi gereken kira paraları da elbette davacının yapması zorunlu giderler içindedir.
9. Somut olayda; davacı kiracının dava konusu kiralanan ile aynı vasıf ve özelliklere sahip başka bir taşınmazı aynı şartlarda ne kadar sürede kiralayabileceğinin bilirkişi aracılığıyla tespit edilmesi ve bu süreyle sınırlı olarak davacının kâr kaybının 6098 sayılı Kanun'un 125 inci maddesi uyarınca kıyas yoluyla aynı Kanun'un 408 inci maddesinde gösterilen kesinti yönteminin uygulanması suretiyle belirlenmesi gerekmektedir. Bu bağlamda kâr kaybının belirlenmesinde hükme esas alınan bilirkişi heyeti raporu denetime elverişli görülmemiştir.
10. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince yapılacak iş; konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden, öncelikle davacı kiracı şirketin sözleşme konusu yeri aynı şartlarla kiralaması için gereken makul süre tespit edilip bu süre içindeki davacı şirketin ticari defterleri, vergi beyannameleri ve diğer davacı delilleri dikkate alınarak sözleşme ifa edilse idi zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerin taraf delilleri ve itirazlarını içerir ve yargı denetimine elverişli şekilde değerlendirilerek belirlenmesi, belirlenen davacı gelirlerinden davacının kiralananı kullansa idi yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri ile sözleşme süresinden evvel kira sözleşmesine konu reklam panoları söküldüğünden bu nedenle sağladığı yani tasarruf ettiği haklar ve yine bu süre içerisinde başka işten sağlayacağı veya kasten sağlamaktan kaçındığı kazanç miktarları ve davacının davalıya ödemesi gereken kira paraları toplamı ayrıntılı ve denetime elverişli bir şekilde tespit edilip hasıl olacak sonuca göre kâr kaybının bulunması gerekirken, eksik inceleme ile düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin temyiz dilekçesinin feragat nedeniyle REDDİNE,
2. Davalı vekili tarafından temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,
3. İlk Derece Mahkemesi kararının aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca davalı yararına BOZULMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde temyiz edene iadesine,
Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
15.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.