"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1700 E., 2023/1648 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İzmir 2. Tüketici Mahkemesi
SAYISI : 2022/183 E., 2023/196 K.
Taraflar arasındaki kredi borcu nedeniyle emekli maaşından yapılan kesintinin iptali ile kesilen bedelin iadesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin 20.12.2016 tarihinde davalı bankadan tüketici kredisi kullandığını, davalı tarafından, müvekkilinin bu krediden kaynaklanan borcuna mahsuben PTT aracılığıyla almakta olduğu emekli maaşına, açık rızası ve onayı alınmaksızın bloke konularak, 17.02.2017 tarihinden itibaren kesinti yapılmaya başlandığını, ancak davalının bu işleminin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, arabulucuya başvurulmuş ise de olumlu sonuç alınamadığını ileri sürerek, müvekkilinin emekli maaşından yapılan kesintinin iptali ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla kesinti bedelinden şimdilik 16.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; müvekkili tarafından davacıya kullandırılan kredinin PTT Emekli Kredisi olup, sadece emeklilere özel bir kredi türü olduğunu, tahsis koşulunun ise kredi taksitlerinin davacının emekli maaşından tahsili olduğunu, ayrıca davacının sözleşmeye ek olarak Rehin Sözleşmesi, Taahhütname ve Virman-Takas-Mahsup Talimatı’nı da imzalayarak kredi taksitlerinin, emekli maaşından kesinti yapılmak suretiyle ödenmesine muvafakat verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacının, davalı bankadan 20.12.2016 tarihinde 48 ay vadeli, eşit taksitlerle geri ödemeli ve aylık %1,75 akdi faizli olmak üzere 40.000,00 TL tüketici kredisi kullandığı; davalı banka tarafından, davacının 17.02.2017-18.03.2022 tarihleri arasında SGK emekli maaşından, davaya konu 40.000,00 TL miktarlı kredi için toplam 54.089,46 TL tahsil edildiği; davacının, taraflar arasında imzalanan 20.12.2016 tarihli tüketici kredi sözleşmesinin 3. maddesinde yer alan takas, mahsup, rehin, hapis hakkı kapsamında davalı bankaya yetki ve muvafakat vermiş olduğu, davalı bankanın da verilen bu yetkiye istinaden sözleşme hükmü uyarınca emekli maaşından kesinti yaptığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili; kredi sözleşmesinin kuruluşu sırasında genel işlem koşullarına dayanan davalı bankanın, müvekkiline görüşme ve pazarlık konusu yapma imkanı vermemesinin ve bu şartların müvekkiliyle görüşülmeksizin sözleşmeye alınmasının, sözleşmede genel işlem koşulu bulunduğunun açık göstergesi olduğunu, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 5 inci maddesinde de tüketici sözleşmesindeki haksız şartların kesin hükümsüz olduğuna dair düzenleme bulunduğunu; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.06.2021 tarihli ve 2017/13-1980 E. 2021/829 K. sayılı ilamına göre, davalı banka tarafından alacağın tahsili için müvekkili aleyhinde icra takibi başlatılması ve icra dosyasına müvekkili borçlu tarafından maaş haczi ve kesintisi yapılmasına yönelik açık bir muvafakat verilmesinin gerektiğini, ancak somut olayda davalı tarafından başlatılan bir icra takibi bulunmadığı gibi müvekkilinin de böyle bir muvafakatinin bulunmadığını, emekli maaşından yapılan kesintinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda, davacı tüketicinin kredi sözleşmesi imzalayarak davalı bankadan kredi kullandığı, ayrıca kredi sözleşmesine ek rehin sözleşmesi, taahhütname ve virman- takas- mahsup talimatını da imzalandığı, kredi borcunun başka herhangi bir olur ve/veya talimat aranmaksızın düzenli olarak tahsil edilmesine muvafakat ettiği, sözleşmede bankaya hesaptan tahsilat yetkisi de verildiği, davacının sözleşmeden dönmediği gibi borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamadığı, bankanın da bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya krediyi kullandırdığı; öte yandan, davalı bankanın kesintileri kredi sözleşmesine istinaden yaptığı, borcun ödenmemesi üzerine davacının aylığına bloke konulacağına dair hükmüne dayanarak, kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığı; davacının, taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazî kayıtsız kabul edip, daha sonra dava açmak suretiyle kesinti bedelini geri istemesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu ve iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayacağı; Mahkemece, değinilen bu yönler gözetilerek davanın reddine dair verilen kararın, Dairece de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir hal bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf itirazlarını tekrar ederek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; tüketici kredisi borcu nedeniyle davacının emekli maaşından yapılan kesintinin iptali ile kesilen bedelin iadesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun’un 56 ncı maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesi.
2. 5510 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesine değişiklik getiren ve 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun’un 32/2-b maddesi.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 31.01.2024 tarihli ve 2023/3-52 Esas 2024/29 Karar sayılı kararı.
3. Değerlendirme
1. 17.04.2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanun'un 56 ncı maddesi ile değişik 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” hükmü bulunmaktadır.
2. 2004 sayılı Kanun'un 83/a maddesindeki "82 ve 83 üncü maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir." hükmüne karşın, 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 sayılı Kanun'un 32 nci maddesi ile değişik 5510 Sayılı Kanun'nun 93 üncü inci maddesinin birinci fıkrasında, "... bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepleri, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
3. Bu hükmün, 2004 sayılı Kanun'un 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 sayılı Kanun'un 93 üncü maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
4. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle davacı tarafından imzalanan ek taahhütname ile kredi borcuna ilişkin ödemelerin emekli maaşı hesabından virman-takas-mahsup yapılarak tahsil edilmesine muvafakat edildiğinin, davacı tarafça sözleşmeden dönülmediği gibi borcun ne şekilde ödeneceğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadığının ve davalı bankanın da bu taahhüde inanarak başka teminat istemeden davacıya kredi kullandırdığının, yine kesintilerin kredi sözleşmesine istinaden yapılmış olup, icra müdürü tarafından yapılmış bir haczin de bulunmadığının, borcun ödenmemesi üzerine davalı bankanın, davacının maaşına bloke konulacağına dair hükme dayanarak kesinti ve tahsilat yapmasında hukuka aykırılık bulunmadığının anlaşılmasına göre usul ve kanuna uygun olduğundan, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
24.10.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
1. Dava, davalı Banka tarafından emekli maaşından yapılan haksız kesintinin iadesi ve mevcut blokenin kaldırılması istemine ilişkindir.
2. Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin davalı bankadan çektiği tüketici kredisinden doğan borç sebebiyle emekli maaşına bloke konulduğunu ve maaşından kesinti yapıldığını ileri sürerek blokenin kaldırılması ve haksız kesintinin iadesini talep etmiştir.
3. Mahkemece, davacının Tüketici Kredisi Sözleşmesinde ilerde borcunu ödememesi halinde maaşına bloke konulmasını ve kesinti yapılmasına muvafakat ettiği için davanın reddine karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de aynı gerekçeyle davacının istinaf isteminin reddine karar vermiştir.
4. İİK 83’te “Maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratlar, borçlu ve ailesinin geçinmeleri için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra haczolunabilir.
Ancak haczolunacak miktar bunların dörtte birinden az olamaz.”
Düzenlemesi yer almakta ise de, 83-a maddesinde ise, “82 ve 83 üncü maddelerde yazılı mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir.” Denilerek borç doğmadan önce emekli maaşlarından kesinti yapılacağına dair muvafakatların geçerli olmadığı düzenlemesi getirilmiştir.
5. Bunun yanında 5510 sayılı kanunun 93/1’de yer alan “(Değişik 1. fıkra: 17.04.2008 - 5754 S.K/Madde 56)Bu Kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının genel sağlık sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu Kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler; 88 inci maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez. (Ek cümle: 18.02.2009 - 5838 S.K/Madde 32) Bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin talepler, borçlunun muvafakati bulunmaması halinde, icra müdürü tarafından reddedilir.”
Şeklindeki sonraki tarihli düzenleme ile borçlunun haciz yapılmasına muvafakat edilebileceğini düzenle İİK 83-a ile birlikte değerlendirildiğinde, emekli maaşına ancak borç doğduktan sonra ve borçlunun muvafakati ile haciz konulabileceği açıkça anlaşılmakta olup, borç doğmadan önce verilen muvafakatların emredici şekilde geçersiz olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
6. Öte yandan, bu hükümler olmasaydı bile TBK 20 vd. maddelerindeki “Genel İşlem Koşulu”, TKHK’nın 5. Maddesi uyarınca da, önceden bilgilendirme yapılmaksızın, çok sayıdaki seri sözleşmeye konulacak genel işlem koşulu mahiyetindeki tüketici aleyhine hükümlerin geçersiz olacağı düzenlemesi karşısında da emekli maaşı üzerine haciz ve blokaj konulmasına izin veren hükümler de geçersiz kabul edilmelidir.
7. Yargıtay’ın önceki içtihatları da emekli maaşları üzerine haciz ve blokaj konulmasına dair sözleşmelerin geçersiz olduğuna dair çok sayıda içtihatları bulunmaktadır.
Bu meyanda Y HGK’nın;
“25. Neticeten yukarıda anılan sözleşmelerin imzalanması sırasında davalı bankaya, anılan sözleşmelerden doğan mevcut ve müstakbel borçların teminatı olarak davacının banka nezdindeki maaş hesaplarından bloke, rehin, hapis, virman ve mahsup işlemleri suretiyle alacağını tahsil yetkisini veren sözleşme hükümleri, İİK’nın 83/a maddesi gereğince geçerli değildir. Bu sebeple mahkemece, davalı banka tarafından davacının maaş hesaplarına bloke konulmasının hukukî dayanağı bulunmadığı gibi geçersiz sözleşme hükümlerine dayalı ve İİK’nın 83. maddesine aykırı bir şekilde tahsil edilen meblağın davacıya iadesi gerektiği nazara alınarak yapılacak değerlendirme sonucu hâsıl olan sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.” (YHGK’nın 0.02.2022 tarih ve 2019/11-565 E. - 2022/108 K.)
Şeklindeki emsal içtihadına atıfla yetinmekteyiz.
Anılan nedenlerle davanın kabulü gerekirken davanın reddine dair yerel mahkeme kararını onayan Daire çoğunluk görüşüne katılmıyorum.