Logo

3. Hukuk Dairesi2023/5498 E. 2024/3434 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hekim hatasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat isteminin miktarının tespiti ve zamanaşımı def'inin değerlendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Hekim kusurunun bölünemeyeceği ve en hafif kusurun dahi tam sorumluluk doğurduğu, hükmedilen manevi tazminat miktarının adalete uygun olmadığı ve davacıların manevi tatminini sağlayamayacağı gözetilerek yerel mahkeme kararı, davacılar yararına bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/235 E., 2023/172 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili; davacı ...'ın eşi, diğer davacıların annesi 1972 doğumlu ...'in hamilelik dönemindeki kontrollerini davalı ... Özel Tıp Hizmetleri Merkezi A.Ş.'nin işlettiği Sistem Tıp Merkezinde kadın doğum uzmanı olarak görev yapan davalı ...'a yaptırdığını, hamileliğin sonunda davalı doktorun Sistem Tıp Merkezinde sezeryan ameliyatı ile doğum gerçekleştiğini, bu ameliyat sebebiyle de ...'in 21.05.2007 tarihinde vefat ettiğini, davalı Dr Haldun hakkında açılan taksirle ölüme neden olma suçundan yapılan yargılamada davalının kusurlu olduğuna hükmedildiğini ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, davalının kusurlu olduğunu, ölenin hamilelik dönemindeki muayenelerinde kendisine ve eşine “bir hamilelikte başa gelebilecek ne kadar kötü şey varsa sizin başınızda o var doğum riskli tehlike var” tarzında sözler söylediğini, buna rağmen eşini daha donanımlı bir hastaneye sevk etmeden Sistem Tıp Merkezinde doğum için ameliyata aldığını, hamilelik sırasındaki olumsuzlukları dikkate almadığını, ölende plasenta previa tanısının bulunduğunu, risklerini bile bile donanımlı olmayan ve riskli ameliyatların yapılmasına hem hukuken hem de tıbben olanak olmayan bir tıp merkezinde ameliyat yaptığını, üstelik bu tıp merkezinde ameliyat yapabilmesi hukuken mümkün olmadığını, tıp merkezlerinin ancak acil durumlarda ameliyat yapabileceğini, maktulün durumu aciliyet gerektirmediği halde davanın sırf bu tıp merkezinde ameliyat yapabilmek için evraka acil ibaresi koyduğunu ve bu ameliyatı yaptığını, ameliyat karşılığında ücret alabilmek için öleni daha donanımlı bir hastaneye sevk etmediğini, davalı doktorun ameliyat sırasında yanlış uygulamalar yaptığını, bu hatasını telafi etmek için Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın ve Doğum bölümünden profesörü ameliyata çağırdığını, bunda dahi davalının geç kaldığını, çocuklarından ...'ın annesini hiç tanımayacağını, bunların aslında bir maddi karşılığının olmadığını belirterek fazlaya dair haklarının saklı tutarak davacılardan ... için 5.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi, ... ve ... için ayrı ayrı 2.000,00'er TL maddi, 100.000,00'er TL manevi, ... için 1.000,00 TL maddi, 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalıların vekilleri; ayrı ayrı davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 12.01.2016 tarihli ve 2010/811 E., 2016/4 K. sayılı kararı ile; davacıların tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 13.02.2020 tarihli ve 2016/31093 E., 2020/2079 K sayılı ilamıyla; "1-... yargılama sırasında alınan Yüksek Sağlık Şurası raporu, Adli Tıp Kurumu İhtisas kurulundan alınan rapor ve Hacettepe Üniversitesi’nden alınan bilirkişi raporunun sonuç kısmında gebelikte plasenta previa tanısı olan hastada olabilecek komplikasyonları öngörmesine rağmen ameliyatı tıp merkezinde yapmasının doğru olmadığı belirtilmesine rağmen ameliyat sırasında tıp bilimine uygun işlemler yaptığı ve tam teşekküllü hastaneye sevk edilse bile komplikasyonun gelişebileceği tespiti bildirilmiştir. Ancak bilirkişi raporlarında yer alan ikinci kısım varsayıma dayalı olduğundan davalıların tam teşekküllü hastane yerine tıp merkezinde ameliyat yapılmasının doğru olmadığı, plasenta previa tanısı olan hastada bu durumları öngörüp sevk etmesi beklenebileceği anlaşılmaktadır. O halde, Mahkemece, davalı doktorun vekil olarak en hafif kusurundan dahi sorumlu olacağı değerlendirilerek sonuca uygun makul maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, bozma ilamında ...'in ölümünden dolayı davalıların en hafif kusurları nispetinde sorumlu olması gerektiğinin belirtildiği, davacıların talep edecekleri maddi tazminat miktarının Mahkemece en hafif ve makul kusur oranı olarak belirlenen %10 kusur oranı dikkate alınarak hesaplanabileceği, 01.02.2023 tarihli bilirkişi ek raporunda davacılardan ...'ın 154.650,38 TL, ..., ...'in ve ...'ın ayrı ayrı 12.909,30'ar TL tazminat talep edebileceklerinin belirtildiği, müteveffa ...'in sezaryen ameliyatı sonrası 21.05.2007 tarihinde vefat ettiği, davalı ... hakkında Türk Ceza Kanununun 85/1 maddesi gereğince taksirle ölüme neden olma suçundan hükmün açıklamasının geri bırakılmasına karar verildiği, ceza zamanaşımı süresinin ...'in vefat ettiği 21.05.2007 tarihinden 15 yıl sonrasına tekabül eden 21.05.2022 tarihinde dolduğu, davalılar tarafından ıslah dilekçesine karşı süresinde zamanaşımı defi ileri sürüldüğü, davacıların maddi tazminat talebinin ıslah dilekçesi ile talep edilen kısım yönünden zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davacılardan ... için 5.000,00 TL, ... ve ... için ayrı ayrı 2.000,00'er TL, ... için 1.000,00 TL maddi tazminatın 21.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, davalı doktorun Mahkemece kabul edilen % 10 orandaki kusurlu eylemi, davacıların yaşadıkları manevi zarar ve tarafların ekonomik sosyal durumları gözetilmek suretiyle davacılardan her biri için ayrı ayrı 20.000,00'er TL manevi tazminatın 21.05.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraflar temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacılar vekili; belirsiz alacak davası, davanın açıldığı tarihte yürürlükte olmadığını, ıslah dilekçesi ile talep edilen kısım yönünden alacağının zamanaşımına uğramadığını, zamanaşımını kesen sebepler ve uzamış zamanaşımı hususunun dikkate alınmadığını, davalı hakkında Mersin 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/504 esas sayılı dosyasından 26.05.2010 tarihinde mahkumiyet kararı verildiğini, bu tarih itibariyle olağan zamanaşımı süresinin yeniden başladığını, 15 yıllık sürenin 26.05.2025 tarihinde sona erdiğini, manevi tazminat miktarının çok az olduğunu, davalı tarafın %10 kusurlu kabul edilerek bu orana göre tazminat miktarını hesaplanması yönündeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, davacının olayda tam kusurlu olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

2. Davalı ... Özel Tıp Hizmetleri Merkezi A.Ş. vekili; ölüm olayında müvekkili şirketin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, 20.06.2012 ve 01.08.2013 tarihli bilirkişi raporlarında, hekimin dolayısıyla müvekkilin herhangi bir kusurunun bulunmadığını, ATK 3. İhtisas Kurulunun raporunda kişiye konulan sezaryen endikasyonun ve sonrasında yapılan işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğunu, hastanın Tıp Merkezinde ameliyat edilmesi ile ölüm arasında illiyet bağı kuralamayacağını, müteveffanın müvekkil tıp merkezinde doktorunun aciliyetine ilişkin beyan ve raporu üzerine acilen sezaryen ameliyatına alındığı, doktorunun sezaryen operasyonu sırasında ortaya çıkan komplikasyonları uygun şekilde yönettiği, gerekli kan ve kan ürünlerinin naklini gerçekleştirdiği, sonrasında gerekli sevkleri yaptığı halde hastanın hayatını kaybetmesine engel olamadığını, bu şekilde meydana gelen vakalarda en iyi donanıma sahip hastanede bile ölümün gerçekleşebileceğini, hastanın tıp merkezinde ameliyat edilmesi ile ölüm olayı arasında illiyet bağı kurulamayacağının da bilimsel raporlarla sabit olduğunu savunarak, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Davalı ... vekili; davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, görevsiz Mahkemece hüküm tesis edildiğini, hasta aydınlatılarak onamının alındığını, tıp bilimi verilerine göre en uygun müdahalenin yapıldığını, müvekkilin hastasına karşı yükümlülüklerini yerine getirdiğini, konsültasyon yükümlülüğüne uygun olarak Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği Başkanı Prof. Dr. ... çağrılarak eşliğinde histerektomi işlemi yapıldığını, müvekkile kusur atfeden ya da bu kusur ile zarar arasında illiyet bağı kuran hiçbir bilimsel verinin yer almadığını, 4 ayrı rapor ile müvekkile atfı kabil kusur bulunmadığını, müteveffa ve davacı eşinin tüm riskler hususunda gebeliğin erken döneminde aydınlatıldığından ve uyarıldığından tazminat taleplerinin reddi gerektiğini, doğum olayının aniden gerçekleşmesi nedeniyle hekimin sağlık kuruluşunu seçme imkanının bulunmadığını, hesap raporunu kabul etmediklerini, müteveffa yaşasaydı emekliliğe hak kazanacağı tarihin tespiti mümkünken, 65 yaşına kadar aktif yaşam düşünülerek hesaplama yapılmasının hatalı olduğunu, davacılardan ...'ın evlilik ihtimalinin vefat tarihine göre belirlenmesi gerektiğini, müteveffanın çalışan olduğu gözetilerek, yol, giyinme, yemek gibi masraflarının düşmesi gerektiğini, asgari ücret üzerinden hesaplanma yapılmadığını, öğretmen olan davacı için yapılan ödemelerin Sosyal Güvenlik Kurumundan ve Milli Eğitim Bakanlığından sorulması gerektiğini, manevi tazminat miktarlarının davacılar açısından zenginleşmeye yol açacağını, Mahkemece kabul ve red oranlarına göre vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davalılar lehine müşterek ve tek vekalet ücretine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak, kararın bozulmasını istemiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hekim hatasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 386 ve devamı maddeleri,

2.Aynı Kanun’un 321/1 inci fıkrası,

3. Borçlar Kanunu'nun 47 nci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan kararın, uyulan bozma ilamında belirtilen şekilde alınan bilirkişi raporu doğrultusunda verilmiş olduğu, ıslah dilekçesi ile talep edilen kısım yönünden talebin zamanaşımına uğradığı, bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmadığı hususları gözetildiğinde tarafların sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Hakimin, özel durumları göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı, onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.

3. Mahkemece, davalı hekimin olay nedeni ile %10 kusurlu olduğu kabul edilerek davacılar lehine ayrı ayrı 20.000,00'er TL manevi tazminata hükmedilmiş ise de, hekimin en hafif kusurunun dahi tam sorumluluğu gerektirdiği ve kusurun bölünemeyeceği gözetilmeksizin manevi tazminat miktarının belirlenmesi doğru görülmemiştir. Davacıların talebi, davalının kusuru, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, ölüm olayının davacılarda yarattığı elem ve ızdırabın derecesi nazara alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının zarara uğrayanlarda manevi huzuru ve tatmini gerçekleştirecek ölçüde ve adalete uygun olmadığı, az olduğu anlaşılmıştır.

4. Bu durumda, manevi tazminat miktarının tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, ölüm olayının davacılarda yarattığı elem ve ızdırabın derecesine göre uygun bir manevi tazminat miktarına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde az miktarda manevi tazminata karar verilmesi doğru görülmemiştir.

5. Diğer taraftan, Mahkemece, Yargıtay bozma ilamında ...'in ölümünden dolayı davalıların en hafif kusurları nispetinde sorumlu olması gerektiğinin belirtildiği gerekçesiyle davalı doktora olay nedeniyle %10 kusur atfedilerek sonuca gidildiği görülmüştür. Oysa ki mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumlu olması, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurlarının hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmesi ve kusurun bölünemeyeceğinin gözetilmesi gerekirken takdiren belirlenen kusur oranı çerçevesinde maddi tazminatın miktarı belirlenmesi doğru görülmemiş ise de ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğramış olması nedeniyle sonuç değişmediği için sadece eleştiri konusu yapılmıştır.

6.Bozma nedenine göre, davalı ... vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1-Davalı ... Özel Tıp Hizmetleri Merkezi A.Ş vekilinin tüm, davacı ve davalı ... vekilinin sair temyiz istemlerinin reddine,

2-Temyiz olunan Mahkeme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 428 inci maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA,

3-Bozma nedenine göre davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı ... Özel Tıp Hizmetleri Merkezi A.Ş.'ye yükletilmesine,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine,

1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

31.10.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.