Logo

3. Hukuk Dairesi2023/720 E. 2023/1900 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı ile aralarında adi ortaklık kurulduğunu iddia eden davacının, davalının taahhütlerini yerine getirmemesi nedeniyle açtığı itirazın iptali davasında, mahkemenin usulüne uygun tebligat yapıp yapmadığı ve delilleri doğru değerlendirip değerlendirmediği hususunda çıkan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Gerekçeli kararın davalıya MERNİS adresine tebliğ edilmeden önce bilinen son adresine tebligat çıkarılmaması ve yasal şartların oluşmadan Tebligat Kanunu m. 21/2'ye göre tebligat yapılması usule aykırı olduğu, ayrıca adi ortaklığın varlığının ispatı için davacı tarafından sunulan belgenin davalının el ürünü olup olmadığı hususunda yeterli inceleme yapılmadan hüküm kurulması, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme nedeniyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2009/78 E., 2014/454 K.

ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA

DAVA TARİHİ : 27.02.2009

KARAR : Asıl davanın kısmen kabulü, birleşen davanın reddi

Taraflar arasında birleştirilerek görülen itirazın iptali davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Asıl davada verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Mahkemenin 27.04.2022 tarihli ek kararı ile davalı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiş; bu kez 27.04.2022 tarihli ek kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Davalı vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı asıl ve birleşen davada; aralarındaki sözlü anlaşma uyarınca, davalının sahibi ve işleteni olduğu kafeye ortak olmak için bir kısım ödemelerde bulunduğunu, yine kafe için bazı harcamalarda bulunduğunu, ancak davalının taahhüdünü yerine getirmediğini, kandırıldığını, bu hususta davalı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, zarara uğradığını, alacağının tahsili amacıyla davalı aleyhine 2008/14294 ve 2008/15475 sayılı icra takiplerini başlattığını, davalının haksız ve kötü niyetli itirazı üzerine takiplerin durduğunu ileri sürerek; itirazların iptali ile takiplerin devamını, davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı; davaya cevap vermemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; tanıklarının davacının iddiasını doğrular şekilde beyanda bulunduğu gerekçesiyle, 11.03.2013 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak, asıl davanın kısmen kabulü ile davalının takibe vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 43.700 TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine; ispatlanmayan birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Mahkemenin 27.04.2022 tarihli ek kararıyla; 02.12.2014 tarihli gerekçeli kararın davalının Merkezi Nüfus İdare Sisteminde (MERNİS) kayıtlı adresi olan "No: 114 Ocaklı Merkez Gelibolu/Çanakkale" adresine 11.03.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin ise 15 günlük temyiz süresini geçirdikten sonra 21.04.2022 tarihinde temyiz talebinde bulunduğu, UYAP' tan yapılan sorgulamada MERNİS' te kayıtlı adresini ne zaman düzenlendiği anlaşılamadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin süreden reddine karar verilmiş; bu kez Mahkemenin 27.04.2022 tarihli ek kararaına karşı, davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 28.11.2022 tarihli ve 2022/4345 E., 2022/8983 K. sayılı ilamıyla; temyiz dilekçesinin süreden reddine ilişkin ek kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle, Mahkeme ek kararının onanmasına karar verilmiştir.

V. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı, davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davalı vekili; gerekçeli kararın davalıya tebliğine ilişkin yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, öncelikle muhatabın bilinen en son adresine Tebligat Kanunu madde 10 uyarınca tebligat çıkartılması gerektiğini, adresin MERNİS adresi olduğundan bahisle doğrudan Tebligat Kanunu madde 21/2 uyarınca tebligat yapılamayacağını, davalının MERNİS adresinin yargılama sırasında değişmiş olup, ''114 Ocaklı Merkez/Gelibolu/Çanakkale'' adresi olduğunu, dolayısıyla öncelikle işbu adrese Tebligat Kanunu madde 10 uyarınca normal tebligat yapılması gerekirken doğrudan 21/2'ye göre yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, usulsüz yapılan tebligatın 08.04.2022 tarihinde öğrenildiğini ve süresinde temyiz yoluna başvurulduğunu, hukuka aykırı olan ek kararın kaldırılarak esasa girilip inceleme yapılması gerektiğini, davalının davacıya borcunun bulunmadığını, davacının iddia ettiği gibi şayet karz sözleşmesi çerçevesinde borç verilen bir para var ise, bu paranın davalı taraf temerrüde düşürülmeden icra takibine konu edilemeyeceğini, ispat yükü üzerinde bulunan davacının iddiasını ispat edemediğini, öyle ki havale dekontlarında paranın borç para olarak verildiğine dair herhangi bir kaydın bulunmadığını, havalenin borç ödeme vasıtası olduğunu, tanık deliline dayanılarak hüküm tesis de edilemeyeceğini, nitekim havale dekontunun yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunmadığını, davacı tarafça dosyaya sunulan yazılı metnin davalının eli ürünü olmadığını ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl ve birleşen davada uyuşmazlık, adi ortaklık iddiasına dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takiplerine vaki itirazların iptali istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun (7201 sayılı Kanun) "Bilinen adrese tebligatı" başlıklı 10 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre; tebligat, muhatabın bilinen en son adresine yapılır. Kanun'da yazılı bilinen en son adres kavramı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'ndaki yerleşim yeri kavramı ile aynı kavrama gelmemekte olup daha geniş içeriktedir. Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik'in 16 ncı maddesinin birinci fıkrasına göre, bilinen en son adresin tespitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgeler esas alınır.

2. 7201 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrası ile Yönetmelik'in 16 ncı maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, bilinen en son adrese tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.

3. İşbu düzenleme ile gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Öyle ki, bilinen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, tebligat muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine 7201 sayılı Kanun'un 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre yapılacaktır. Dolayısıyla bir kimsenin doğrudan doğruya yerleşim yeri adresine tebligat yapılması mümkün olmayıp, yerleşim yeri adresine tebligat ikincil bir yol veya çare olarak kullanılır.

4. Usule aykırı tebliğin hükmü ise, 7201 sayılı Kanun'un 32 nci maddesinde ve Yönetmelik'in 53 üncü maddesinde düzenlenmiş olup, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatap tebliğe muttali olmuş ise geçerli sayılıp, muhatabın beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olarak kabul edileceği belirtilmiştir.

5. Öte yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 620 nci maddesinin birinci fıkrasına göre; adi ortaklık sözleşmesi, iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir.

6. Adi ortaklık sözleşmelerinde "şekil serbestisi" ilkesi uygulanmakta olup, ortaklık ilişkisinin sözlü olarak da kurulabilmesi mümkündür. Adi ortaklık sözleşmesinde şekil, ispat açısından önem arz etmektedir.

7. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( 6100 sayılı Kanun) 190 ıncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca; ispat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Taraflar arasında ortaklık ilişkisinin varlığına dair ihtilaf çıktığında, ispat yükü, ortaklık ilişkisinin varlığını iddia edene düşer.

8. Adi ortaklık ilişkisi, 6098 sayılı Kanun'un 620 nci maddesinde de tanımlandığı gibi sözleşme temeline dayanmakta olup, aynı zamanda bir hukuki işlemdir. Bu nedenle, 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde düzenlenen parasal sınırın üzerindeki ortaklık ilişkisinin varlığının ispatında, kural olarak senetle ispat zorunluluğu geçerlidir.

9. Bununla birlikte, senetle ispatı gereken bir hukuki işlem hakkında delil başlangıcı varsa o hukuki işlem tanık dinlenerek de ispatlanabilir (6100 sayılı Kanun m.202/1). Delil başlangıcının varlığı halinde hakim, hem delil başlangıcı hem de dinlenen tanık veya diğer takdiri delilleri serbestçe değerlendirerek bir karar verecektir.

10. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir ( 6100 sayılı Kanun m. 202/2).

3.Değerlendirme

a. Davalı vekilinin ek karara yönelik karar düzeltme isteğinin incelenmesinde;

1. Somut uyuşmazlıkta; Mahkemece gerekçeli kararın davalıya tebliğinde, 7201 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme göz ardı edilerek, öncesinde bilinen adrese herhangi bir tebligat çıkartılmadan ve yasal şartlar oluşmadan, tebligatın doğrudan doğruya aynı Kanun'un 21 inci maddesinin ikinci fıkrasına göre MERNİS' te kayıtlı yerleşim yeri adresine yapıldığı, dolayısıyla işbu tebligatın usule aykırı olarak tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

2. Bu itibarla, davalı vekilinin usulsüz tebliğatı öğrenme tarihi olarak beyan ettiği (08.04.2022) tarihine göre süresinde temyiz talebinde bulunduğu kabul edilip, temyiz isteminin süresinde olmadığından bahisle temyiz dilekçesinin reddine ilişkin Mahkemece verilen 27.04.2022 tarihli ek kararının kaldırılıp, esasa yönelik temyiz incelemesi yapılması gerekirken; ek kararın zuhulen onandığı bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Mahkemenin 27.04.2022 tarihli ek kararının kaldırılmasına ve asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine karar verilmiştir.

b. Davalının vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

1. Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalı ile arasında adi ortaklık ilişkisi kurulduğunu, bu kapsamda davalıya bir kısım ödemede bulunduğunu ve yine ortaklık adına harcama yaptığını, ancak davalının taahhüdünü yerine getirmediğini iddia etmiş, iddiasını ispat zımnında, davalının el yazısı ile yazmış olduğunu ileri sürdüğü belgeye delil olarak dayanmış, ancak Mahkemece işbu belgenin aslı üzerinde herhangi bir inceleme yapılmadan, yalnızca tanık beyanlarına dayanılarak karar verildiği görülmüştür.

2. Hal böyle olunca, Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, iddiaya konu adi ortaklık ilişkisinin varlığının 6100 sayılı Kanun'un 200 üncü maddesinde belirtilen parasal sınır dikkate alındığında kesin delille ispatı gerektiği, davacı tarafça delil olarak dayanılan ve dosyaya ibraz edilen belgenin davalının eli ürünü olduğunun tespit edilmesi halinde, işbu belge delil başlangıcı olarak kabul edilip bu yönde tanık dinlenebileceği dikkate alınarak, öncelikle söz konusu belge aslı üzerindeki yazıların davalıya ait olup olmadığının tespiti hususunda, 6100 sayılı Kanun'un 171 inci maddesi gereğince davalıya isticvap davetiyesi çıkartılması, davalı tarafın davete uyması ancak yazıyı kabul etmemesi halinde belgedeki yazının kendisine oturarak ve ayakta yazdırılması, ayrıca resmi kurum ve kuruluşlardan davalının el yazısının bulunduğu belgeler saptanıp getirtilerek uzman bilirkişi kurulundan delil olarak dayanılan belgedeki yazıların davalıya ait olup olmadığı yönünde taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınması, daha sonra toplanan deliller ile birlikte değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

3. Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairece verilen 28.11.2022 tarihli ve 2022/4345 E., 2022/8983 K. sayılı onama ilamının ve Mahkemenin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 27.04.2022 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA,

2. Temyiz olunan asıl davada verilen Mahkeme kararının davalı yararına BOZULMASINA,

3. Bozma nedenine göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,

Peşin alınan karar düzeltme ve temyiz harçlarının istek halinde davalıya iadesine,

13.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.