Logo

3. Hukuk Dairesi2023/874 E. 2023/1026 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin, vekaletname ile devrettiği taşınmazların bedelini müvekkiline ödeyip ödemediğine ilişkin alacak davasında, davalı vekilin yemin deliline dayanma hakkının gözetilmemesi uyuşmazlığına ilişkin karar düzeltme istemi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı vekilin cevap dilekçesinde yemin deliline dayandığı, bozma kararında ise yemin delilinin hatırlatılmasına dair bir hususa yer verilmediği gözetilerek, Yargıtay’ın daha önceki bozma ilamına “davalı tarafın yemin deliline dayandığı ve davalı tarafa yemin delili de hatırlatılması gerektiği” ibaresinin eklenerek bozma kararının düzeltilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/165 E., 2022/284 K.

ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA

ASIL VE BİRLEŞEN DAVADA

DAVA TARİHİ : 18.03.2015

KARAR : Asıl ve birleşen davanın reddi

KARAR DÜZELTME İSTEYEN : Asıl ve birleşen davada davalı vekili

Taraflar arasında birleştirilerek görülen alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın asıl ve birleşen davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Asıl ve birleşen davalı vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.Asıl davada davacı vekili; malik ve hissedarı olduğu Sultanbeyli ilçe hudutları dahilinde bulunan gayrimenkullerini satmak üzere davalıya Kadıköy 28. Noterliğinden 27.01.2015 günü vekaletname verdiğini, davalının bu vekaleti aldığını ve hesabına bir miktar para gönderdiğini ancak daha sonra hiçbir bilgi vermediğini, 04.02.2015 tarihinde davalıya ihtarname gönderildiğini ve yaptığı işlerin hesabının istendiğini ancak davalının 4 adet parseli satın almak üzere anlaştıklarını, o gün için sağlık raporu halledilemediğinden tapuda işlem yapılamadığını, bu nedenle satış vekaleti aldığını iddia ederek yaptığı işlerin hesabını bugüne kadar vermediğini, davalının bu beyanının gerçek dışı olup vekalet için aynı gün rapor alınıp işlem yapılabildiğine göre tapu için de aynı şekilde rapor alınıp işlem yapılabileceğini, davalının taşınmazları satarak bedeli aldığına dair yazılı belge verdiğini iddia ettiğini ancak böyle bir belgenin verilmediğini, netice itibariyle banka hesabından gönderilen para dışında başkaca hiçbir bedel almadığını ve davalının vekaleten yaptığı işlemlerden haberdar olmadığını beyan ederek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL'nin yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

2.Birleşen davada davacı vekili; asıl davadaki aynı nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 8.000.000 TL'nin davalıdan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Asıl davada davalı vekili; davacının tüm taleplerinin zaman aşımına uğradığını, davacının vekaleten hareket ettiğini iddia etse de taraflar arasındaki asıl ilişkinin vekalet ilişkisi olmayıp alım satım ilişkisi olduğunu, davaya konu edilen ve davacıdan satın alınan taşınmazların, yüzlerce hissedarın bulunduğu çok büyük parsellerden oluştuğunu, hissedar sayısının fazla olması ve bir takım mülkiyet sorunlarından dolayı tapuda yapılan işlemlerin çoğu zaman aynı gün halledilemediğini ve davacının yaşı itibariyle günlük sağlık kurulu raporu gerektiğinden davacının, tapuya bizzat gelmek yerine taşınmazların bedelini alıp, vekalet vermeyi teklif ettiğini, kendisinin de davacının ilerlemiş yaşı ve verilen sağlık kurulu raporunun günlük olması ve işlemlerin bir günde bitmeyeceğini öngörerek teklifi kabul ettiğini ve taşınmazlara ilişkin bedeli davacının hesabının bulunduğu Türk Ekonomi Bankası Bostancı E5 şubesinde bizzat davacıya elden teslim ederek akabinde vekaleti aldığını, daha sonra üçüncü bir alıcı bulduğundan taşınmazı kendi üzerine almadan davacı üzerinden üçüncü şahsa devrettiğini, taraflar arasındaki asıl ilişki satış olduğundan ve davacı taraf belirtilen amaçlarla vekalet verdiğinden maddi olgular yönüyle tanık dinletmek istediğini, tapuda görünüşteki işlem açısından vekil olsa da, asıl hukuki ilişkide vekil sıfatı bulunmadığını, bu yönüyle de davacıya karşı hesap verme, aldıklarını iade etme gibi bir yükümlülüğü bulunmadığını, davacının vekalet vermesindeki amacın vekil sıfatıyla hareket ederek taşınmazları davacının nam ve hesabına başkasına satışı olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

2.Birleşen davada davalı vekili; asıl davadaki cevapları yanında, taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesinden kaynaklandığı varsayılsa dahi satış yapıldığı tarih itibariyle davacının hissedar bulunduğu parsellerin değerinin resmi senette belirtilenden çok daha düşük olduğunu, o tarihte taşınmazları hissedarlarından satın alan alıcının Bakanlar Kurulu'nun 06.10.2011 tarih ve 2011/2266 sayılı kararı ile İstanbul İli, Sultanbeyli İlçesinde yapılan iyileştirme, yenileme ve dönüşüm planı çerçevesinde yapılacak trampa işlemlerinden dolayı taşınmazların değerlerini yüksek göstermek istediğini, kendisinin de sakınca görmediğinden bu duruma razı olduğunu, davacının iddiasının aksine gerçek satım bedelinin davacı asile bizzat ödenmiş olup, resmi senette yazılan miktarın taşınmazların gerçek değerlerinden çok fazla olduğunu, bu yönüyle taşınmazların değeri açısından keşif yapılması talepleri de olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece vekalet Sözleşmesinden kaynaklanan davanın Tüketici Mahkemesi'nin görev alanında kaldığı gerekçesiyle mahkemenin görevsizliğine, kararın kesinleşmesi ve iki haftalık süre içerisinde istekte bulunulması halinde dava dosyasının görevli İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesine gönderilmesine, karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkeme kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Mahkemece 18.09.2015 tarihli ek karar ile mahkeme kararının davalı tarafça süresinde ancak temyiz posta giderini yatırmaksızın temyiz edilmesi nedeniyle eksik giderin yatırılması için gönderilen 24.07.2015 tarihli muhtıranın 26.08.2015 tarihinde tebliğ edilmesine rağmen muhtıra gereğinin yerine getirilmediği gerekçesiyle davalının temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Mahkemenin 18.09.2015 tarihli ek kararına karşı davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

3.Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 23.03.2016 tarih ve 2015/38118 E., 2016/8507 K. sayılı ilamıyla; muhtıranın 7201 sayılı Tebligat Kanunu' nun 21 inci maddesindeki koşullara uyulmadığı, yapılan tebligatın usulsüz olduğu ve bu durum davalı tarafından öğrenildikten sonra temyiz posta giderinin süresinde yatırıldığı gerekçesiyle mahkemece verilen temyiz talebinin reddi kararının kaldırılmasına karar verilerek davalının temyiz itirazları incelenip davacının tüketici Yasasında tanımı yapılan tüketici kapsamında olmadığı, taraflar arasındaki ilişkinin 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun'un kapsamı dışında kaldığı, davaya bakma hususunda genel mahkemelerin görevli olduğu, mahkemece işin esasına girilerek taraf delilleri sorulup toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, banka kaydı ve taraf beyanları itibariyle davalının davacıya 27.01.2015 tarihinde 3.353.000 TL ödeme yaptığının ihtilafsız olduğu, benimsenen rapor içeriğindeki olması gereken gerçek bedellerin toplamı ile davalı tarafından davacıya gönderilen bedelin yakın olduğu, satış bedelinin satışlardan evvel davacıya gönderilmiş olduğu, taşınmazların satış bedelinin ödendiğine ilişkin banka kaydının davalı lehine yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirildiği, bu kabul kapsamında davalı tanıklarının dinlenmesine karar verildiği, taşınmazların bulunduğu Sultanbeyli İlçesinin sosyal ve ekonomik yapısı, taşınmazların imar uygulaması görmeksizin satışının yapılması, dosyada mevcut benzer mahiyetteki satış senet örnekleri dikkate alındığında, bölgede taşınmaz satışına aracılık eden tanıkların, davaya konu olayın ne şekilde gerçekleştiğine yönelik beyanlarına mahkemece itibar edildiği, taşınmazların satışından evvel davacıya gönderilen satış bedelinin, taşınmazların gerçek satış bedelinin ödenmesi amacıyla gönderildiğinin sabit görüldüğü, bu kapsamda davalı vekilin, hesap verme yükümlülüğünü yerine getirdiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuran

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleşen davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Dairenin 07.11.2022 tarihli ve 2022/7193 E., 2022/8515 K. sayılı kararıyla; davacıya vekaletnamenin düzenlendiği gün ödeme yapılmış olmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 202 nci maddesinde yer alan koşulları taşımadığı, delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği, bu hususta tanık dinlenemeyeceği, taraflar arasında noterde düzenlenmiş vekaletname bulunduğu, davalının taşınmazları vekil sıfatıyla 3. kişilere devrettiği ve müvekkile hesap verme yükümlülüğü bulunduğu kabul edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanılgılı gerekçeyle taraflar arasındaki ilişkinin satış ilişkisi olduğunun kabul edilmesi ve bu şekilde hüküm kurulmuş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu ve yine tapudaki işlemin tarafı davalı vekil ve parselleri satın alan dava dışı 3. kişiler olduğu, kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağı, davacının talebi doğrultusunda müvekkili lehine hareket etmekle yükümlü olan davalı vekilin tapuda gösterilen bedeli müvekkiline iade etmekle yükümlü olduğu gözetilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, aksi şekilde yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

VI. KARAR DÜZELTME

A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

B. Karar Düzeltme Sebepleri

Davalı vekili; taraflar arasındaki asıl ilişkinin satım ilişkisi olduğunu, bu hususun ödeme ilişkin belgeyle belli olduğunu, yazılı delil başlangıcı niteliğindeki belge olduğundan tanıkların dinlendiğini, tapudaki değerlerin gerçeği yansıtmadığını, bilirkişi raporu ile bu durumun belli olduğunu, davacının tapudaki değerleri talep etmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, Yüksek Mahkemenin kararını kabul anlamına gelmemek kaydı ile söz konusu kararda yemin delilinden de hiç bahsedilmemesinin ayrı bir hukuka aykırılık teşkil ettiğini, delil listesinde yemin delilinin yer almasına rağmen ve Yüksek Mahkemece söz konusu bozma kararında yemin deliline başvurma hakkı olduğunun karara derc edilmemesinin yasalara ve yerleşmiş içtihatlara açıkça aykırılık teşkil ettiğini, kararın usul ve kanuna aykırı bulunduğunu ileri sürerek; kararın düzeltilmesini ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekilin hesap verme yükümlülüğünden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 440 ıncı maddesi.

2.6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 506 ncı maddesi şöyledir:

"Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır."

3.6098 sayılı Kanun'un Hesap Verme başlıklı 508 uncu maddesi şöyledir:

"Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.

Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür."

4.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) Senetle İspat Zorunluluğu başlıklı 200 üncü maddesi şöyledir:

"Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. "

5.6100 sayılı Kanun'un Delil Başlangıcı başlıklı 202 nci maddesi şöyledir:

"Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir.

Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir."

6. 6100 sayılı Kanun'un Yemin Teklifi başlıklı 227 nci maddesi şöyledir:

"Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir.

Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez."

7.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 22.12.2021 tarihli ve 2021/1236 E., 2021/23475 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...Diğer taraftan, vekâlet sözleşmesi ölümle son bulmakta ise de; vekilin hesap verme borcu, müvekkil ölürse, müvekkilin mirasçılarına karşı dahi devam etmektedir.

Vekilin vekâletin ifası için veya ifa dolayısıyla aldıklarını müvekkile verme borcu (iade borcu) kapsamında vekil, müvekkilinin sözleşme gereği olarak talep ettiği işin yapılması için her ne ad altında olursa olsun almış olduğu şeyleri müvekkile iade ile yükümlü bulunmaktadır. Bu borç BK'nın 392 nci maddesinin birinci fıkrasından çıkarılmaktadır. Madde hükmüne göre; vekil her ne ad altında olursa olsun almış olduğu şeyi müvekkile tediyeye zorunludur.

İade borcu vekâlet sözleşmesinin niteliğinden kaynaklanmaktadır, çünkü vekil sözleşme konusu işi kendisi yararına değil, müvekkili için görmektedir. Müvekkilin alınanların teslimine ilişkin alacağı, ifaya yönelen akdi bir alacaktır, yoksa bir tazminat alacağı değildir.

Alınanları teslim borcu, vekâletin konusu olan işi görme borcu gibi bir yapma borcu değil, bir verme borcudur. Vekil, vekâleti başarı ile ifa edememiş olsa ve kendisine bir özen eksikliği isnat olunamasa dahi; fiilen aldığı ve halen elinde bulunan şeyleri müvekkile vermekle yükümlüdür.

Vekil, müvekkili hesabına kazandığı hakları bunların devrine ilişkin şekillere uyarak müvekkile devretmeli, onun adına aldığı şeylerin zilyetliğini de ona geçirmelidir. Vekâletin icrası, vekil için hak kazandığı ücret dışında, bir zenginleşmeye yol açmamalıdır.

Vekilin iade borcunun kapsamına, vekilin üçüncü kişilerden aldığı değerler ve paralar ile avanslar gibi müvekkilin işin ifa edilmesi için vekile verdiklerinden arta kalanlar girmektedir.

Diğer taraftan, vekâlet ilişkisi çerçevesinde, tarafların aralarında anlaşmak suretiyle vekilin bu yükümlülüğünü ortadan kaldırmaları mümkün değildir.

Vekilin, iade borcu yukarıda da değinildiği gibi, müvekkilin ölümü ile sona ermeyip, bu alacak müvekkilin mirasçılarına geçmekte; vekil öldüğü takdirde ise bu borcu vekilin mirasçıları yerine getirmek mecburiyetinde olmaktadır..."

8.Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 07.09.2021 tarihli ve 2020/8285 E., 2021/8011 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...davacıya ait taşınmazların vekaleten dava dışı 3. kişiye satıldığı hususu ihtilafsızdır. Bu durumda, satış bedelini vekalet verene ödediğini ispat yükü davalılardadır..."

9.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 29.06.2021 tarihli ve 2021/3754 E., 2021/7518 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...TBK 508 inci maddesi hükmünce, vekilin vekil edeninin adına veya yararına yaptığı tüm işlerden dolayı hesap verme yükümlülüğü gereği davalı vekil, satış bedelini aldıktan sonra davacıya ödeme yaptığını ispatla mükelleftir. Başka bir deyişle, davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Dosyanın incelenmesinde, davalı vekilin davacıya ait taşınmaz hisselerini dava dışı 3. kişiye sattığı sabittir. Davalı, satışa konu bedeli davacıya ödediğini ispat etmekle yükümlüdür..."

10.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 17.04.2019 tarihli ve 2017/7104 E., 2019/3450 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"..Ne var ki; senetle ispat zorunluluğu bulunan hallerde ortada yazılı bir delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. (HMK m. 202)

Bir belgenin yazılı delil başlangıcı sayılabilmesi için üç şartın bir arada bulunması gerekmektedir. Bunlar; 1- Yazılı bir belge bulunmalı, 2- Belge aleyhine ileri sürülen şahıs tarafından verilmiş olmalı 3- Belge hukuki işlemin varlığına delalet etmelidir..."

11.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 01.07.2013 tarihli ve 2013/10446 E., 2013/11307 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...Türk Medeni Kanunu'nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir. (HMK m.190)

Kural olarak; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrar ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin yapıldıkları zamanki miktar veya değeri kanunda öngörülen sınırı geçtiği takdirde senetle ispatlanması gerekir. (HMK m. 200/1; HUMK m. 288)

Hukuki işlemin miktar ve değerinin HMK m. 200/1'deki sınırı geçip geçmediği, hukuki işlemin yapıldığı zamanki durumuna göre belirlenir.

İstisnai olarak; senet alınmasının imkansız olduğu bazı hallerde ise değeri HMK. m. 200/1 hükmündeki tutardan fazla olan hukuki işlemlerin tanıkla ispat edilebileceği kabul edilmiştir. Kanun, tanıkla ispatın mümkün olduğu halleri sınırlı yani tahdidi olarak saymış olup, bunlar dışındaki haller istisna olarak kabul edilemez.

Buna göre; miktar ve değerine bakılmaksızın, yakın hısımlar arasındaki hukuki işlemler, senede bağlanmaması teamül olan hukuki işlemler, yangın, deniz kazası ve deprem gibi senet alınması mümkün olmayan haller, hukuki işlemlerdeki irade bozukluğu ve aşırı yararlanma halleri, hukuki işlemlere ve senetlere karşı 3. kişilerin muvazaa iddiaları tanıkla ispat edilebilir.

Akdi ilişkinin tanık delili ile kanıtlanabilmesi için davacı tarafından yazılı delil başlangıcına dayanılmış olması veya davalının tanık dinlenmesine açıkça onay vermiş olması gerekir.

Somut olayda; davacı taraf davalıya 2.500,00 TL ödeme yaptığını iddia etmiştir. Ödemenin hangi tarihte yapıldığını açıklamamıştır. Ancak eldeki dava 08.06.2011 günü açıldığına göre ödemenin bu tarihten önceki bir tarihte yapıldığı açıktır. 2011 yılı itibariyle tanıkla ispat sınırı 590,00 TL'dir.

Davacı tarafından yazılı delil veya delil başlangıcı sunulmadığı gibi, tanık dinlenmesine de davalının açık onayı bulunmadığından davacı ödeme iddiasını tanık delili ile kanıtlayamaz.

Hal böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve kurallara aykırı şekilde davacının ödeme iddiasının tanık beyanları ile ispatlandığı gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir..."

12.Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 25.05.2012 tarihli ve 2020/5309 E., 2021/5385 K. sayılı ilamının ilgili kısmı şöyledir:

"...Yemin delili, HMK'nın 225 ve devamındaki maddelerde düzenlenmiş olup, yemin kesin delil niteliğindedir. Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf, o vakıayı başka delillerle ispat edemezse, diğer tarafa yemin teklifinde bulunabilir. Yemin deliline dayanan taraf, iddia veya savunmasının diğer delillerle ispatlanmamış olması nedeniyle bu delile sıra gelmiş olduğunu başka türlü bilemeyeceğinden; mahkeme, ispat yükü üzerine düşen tarafın, iddiasını yazılı delillerle ispat edemediği kanaatine vardığı takdirde, ispat yükü üzerine düşen tarafa, yemin teklif etme hakkı bulunduğunu hatırlatmakla yükümlü olup, mahkemece tüm deliller toplanıp değerlendirilmeden karar verilemez. Bununla birlikte, iddia veya savunmasını ispat edemeyen tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılabilmesi için, yemin deliline açıkça dayanılmış olması da zorunludur.

Somut olayda; davacı taraf, süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu yazılı delille ispat edememiştir. Mahkemece, davalı Beyaz İnşaat Petrol Ürünleri Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. 'ye karşı açılan davanın; davacının, açık ve gizli ayıpla ilgili ihbar yükümlülüğünü süresi içinde yerine getirmediği ve buna ilişkin delil sunamadığından bahisle reddine karar verilmiş ise de; davacı delil listesinde açıkça "yemin" deliline de dayanmış olmakla "yemin" delili ile iddiasını kanıtlayabilir. Bu itibarla; mahkemece, davacıya süresinde ayıp ihbarında bulunduğuna dair iddiasını ispat noktasında

yemin teklif etme hakkı hatırlatılmadan davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir..."

3.Değerlendirme

1.İlk Derece Mahkemelerinin nihai kararlarına karşı karar düzeltme yoluna başvurulması 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 440 ıncı maddesinde sayılı sebeplerinin birinin varlığı halinde mümkündür.

2.Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile bozma ilamında belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme taleplerinin reddi gerekir.

3.Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin süresinde sunduğu 02.09.2016 tarihli cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığı dikkate alınarak bozma ilamında davalı tarafa yemin delilinin hatırlatılıp sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin yazılması gerekirken, zuhulen bozma ilamında bu hususa yer verilmediği bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme sebebinin kabulü gerekmiştir.

4. O halde mahkeme kararının, davacıya vekaletnamenin düzenlendiği gün ödeme yapılmış olmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 202 nci maddesinde yer alan koşulları taşımadığı, delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceği, bu hususta tanık dinlenemeyeceği, taraflar arasında noterde düzenlenmiş vekaletname bulunduğu, davalının taşınmazları vekil sıfatıyla 3. kişilere devrettiği ve müvekkile hesap verme yükümlülüğü bulunduğu kabul edilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, mahkemece yanılgılı gerekçeyle taraflar arasındaki ilişkinin satış ilişkisi olduğunun kabul edilmesi ve bu şekilde hüküm kurulmuş olmasının usul ve kanuna aykırı olduğu ve yine tapudaki işlemin tarafı davalı vekil ve parselleri satın alan dava dışı 3. kişiler olduğu, kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağı, davacının talebi doğrultusunda müvekkili lehine hareket etmekle yükümlü olan davalı vekilin tapuda gösterilen bedeli müvekkiline iade etmekle yükümlü olduğu, davalı tarafın yemin deliline dayandığı ve davalı tarafa yemin delili de hatırlatılması gerektiği gözetilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, aksi şekilde yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle bozulmasına karar verilmesi gerekirken bozma sebebi olarak belirtilen 2. sebepte zuhulen "davalı tarafın yemin deliline dayandığı ve davalı tarafa yemin delili de hatırlatılması gerektiği" hususunun belirtilmediği, bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından Dairece 07.11.2022 tarihli ve 2022/7193 E., 2022/8515 K. sayılı bozma ilamının 2. bendine "davalı tarafın yemin deliline dayandığı ve davalı tarafa yemin delili de hatırlatılması gerektiği" hususunun ilave edilmesi gerekmiştir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1.Asıl ve birleşen davada davalı vekilin sair karar düzeltme taleplerinin REDDİNE,

2.Asıl ve birleşen davada davalı vekilinin yemin deliline yönelik karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairece 07.11.2022 tarihli ve 2022/7193 Esas, 2022/8515 Karar sayılı bozma ilamının 2. bendinin son kısmına "...davalı tarafın yemin deliline dayandığı ve davalı tarafa yemin delili de hatırlatılması gerektiği gözetilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, aksi şekilde yanılgılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. " ibaresinin ilave edilerek BOZULMASINA,

Aşağıda yazılı peşin alınan karar düzeltme harcının karar düzeltme isteyene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine,

10.04.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.