Logo

3. Hukuk Dairesi2023/884 E. 2024/2395 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kısıtlıya ait taşınmazların vekil tarafından satışı sonucu elde edilen bedelin kısıtlıya ödenip ödenmediği ve vekilin hesap verme yükümlülüğünün ihlal edilip edilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, kısıtlıya ait taşınmazları sattıktan sonra elde ettiği bedeli kısıtlıya ödediğini ispatlayamaması ve sunulan ibranamenin geçersiz olması gözetilerek, vekilin hesap verme yükümlülüğünü ihlal ettiği gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2020/1192 E., 2020/1569 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bala Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2015/471 E., 2017/129 K.

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinde geçen tazminat ve alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının, süresi içinde davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.11.2022 tarihli ve 2021/(13)3-248 E., 2022/1481 K. sayılı kararı ile direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunarak, sair hususların incelenmesi amacıyla dosya Dairemize gönderilmiş olup, kesinlik, süre, temyiz sartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde duruşma isteğinin reddine, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; Bala Sulh Hukuk Mahkemesinin 22.07.2010 tarihli ve 2010/300 E., 2010/270 K. sayılı ilamıyla müvekkili ...'in kısıtlanmasına, davalılardan kısıtlının kızı olan ...'nun kısıtlıya vasi olarak atanmasına karar verildiğini, önceki vasi ... tarafından Sulh Hukuk Mahkemesinden kısıtlının hissedarı olduğu Ankara ili, ... ilçesi, ... mahallesi 363, 392 ve 556 parsel sayılı taşınmazların satışına izin verilmesi talebinde bulunulduğunu ancak Mahkemenin herhangi bir karar vermesi beklenilmeksizin kısıtlı adına kayıtlı olan 363, 392 ve 556 parsel sayılı taşınmazların dava dışı ... Tic. San. A.Ş.'ye satıldığını, satış işleminin 06.11.2013 tarihli vekaletname ile kısıtlının davalılardan ...'ya verdiği vekalet kullanılarak 11.11.2013 tarihinde gerçekleştirildiğini, taşınmazların metrekaresinin 38,00 TL üzerinden satıldığını, satış işleminin vesayet makamının izni olmaksızın gerçekleştirilmesi nedeniyle önceki vasi avukatının yaptığı ihbar üzerine yapılan incelemede taşınmazların satışının yapıldığının anlaşıldığını, Bala Sulh Hukuk Mahkemesinin 05.02.2014 tarihli ek kararı ile önceki vasi ...'nun vasilik görevine son verilerek yeni bir vasi atandığını, Bala Sulh Hukuk Mahkemesine sunulan 21.08.2014 havale tarihli ek bilirkişi raporu ile 1.538.205,94 TL'nin önceki vasi ... tarafından vesayet hesabına iade edilmesi gerektiği, kısıtlıdan aldığı satış yetkisini taşıyan vekaletname ile tapuda devir işlemi yapan davalı ...'nun taşınmazların satışından 1.888.567,68 TL'den önceki vasiye iade edilen 355.000,00 TL'nin mahsubu ile 1.533.567,68 TL'nin kısıtlıya ödenmesinden vekalet akdi gereği sorumlu olduğunu, davalılara çekilen 11.11.2014 tarihli ihtarnamelere rağmen vesayet makamına herhangi bir ödeme yapılmadığını, vasinin vesayet kararının verilmesinin ardından kısıtlının malvarlığı durumunu bildirir 3 nolu defteri Mahkemeye sunmadığını, böylece Mahkemenin kısıtlıya ait taşınmazlardan haberdar olması ve taşınmazlar üzerine kısıtlılık yönünden tedbir konulmasını engellediğini, vasi ...'nun kısıtlı adına yürütülen satış işlemlerinin ifası sırasında bizzat kısıtlının yanında hazır bulunduğunu, kusurlu davranışları ile kısıtlının zarara uğramasına neden olduğunu, kısıtlı olan kişiden alınan ibranamenin hiçbir geçerliliğinin olmadığını, vekillik görevini yerine getirmeyen davalı vekilden iade edilmeyen satış bedelinin tahsilinin gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.538.205,94 TL'nin davalı önceki vasi ...'dan taşınmazların tapuda gösterilen satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, tahsilde tekerrür olmamak ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.533.567,68 TL'lik kısmının diğer davalı önceki vasi ... ile birlikte müşterek ve müteselsilen davalı ...'dan taşınmazların tapuda gösterilen satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... vekili; davanın satışın kısıtlılık nedeniyle baştan itibaren geçersiz olduğu iddiasıyla açıldığını, bu durumda satışın iptali talep edilmeliyken tazminat davası açılmasının olaya uygun düşmediğini, müvekkilinin davacının kısıtlı olduğu konusunda bilgi sahibi olmadığını, bu kişinin görünüş itibariyle en ufak bir şüphe dahi uyandırmadığını, kısıtlının akrabaları ve kızının da müvekkiline bilgi vermediğini, kısıtlılık kararıyla birlikte vesayet organlarınca tedbir alınması gerekirken bu hususun yerine getirilmediğini, bu nedenle iyi niyetli müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, müvekkili adına çıkarılan vekaletnamede satışa konu taşınmazın birim ve toplam fiyatlarının ayrıntılı olarak gösterildiğini, satış sonrasında müvekkilinin satış bedelinin tamamını satıcıya ödediğini, buna dair şahitler huzurunda yazılı bir belge düzenlenerek müvekkilinin ibra edildiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

2. Davalı ... vekili; vesayet makamı tarafından hazırlattırılan 09.07.2013 tarihli kıymet takdir raporuna göre taşınmazların değeri 342.750,00 TL iken satış sırasında bedelin gerçeğin üstünde bir şekilde 1.888.567 TL olarak gösterildiğini, hayatın olağan akışına uygun düşmeyen bu durumun alıcı şirketin taşınmazları bankalara teminat olarak gösterme niyetinden kaynaklandığını ancak vesayet makamının izni beklenmeksizin davacının, parsellerde bulunan diğer hissedarlarında sıkıştırması ile Noterde diğer davalı adına kayıtlı taşınmazların satışı için vekaletname verdiğini, bunun üzerine vekaleti alan diğer davalının ise davacı adına kayıtlı gayrimenkulleri dava dışı 3. şahıs olan şirkete sattığını, müvekkili davacı adına kayıtlı olan gayrimenkulleri satmadığından hukuken bu taşınmazların satışından sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin tamamen iyi niyetli davrandığını, vasilik görevinin hukuki gereklerini bilmeden yaptığı hatalar olabileceğini, kötü niyetli olsa satıştan elde edilen parayı iade etmeyeceğini belirterek, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında belirtilen kararıyla; davacı kısıtlı ...'in, davalı ...'ya Ankara .... Noterliğinin 06.11.2013 tarih ve 29765 nolu vekaletnamesi ile "Ankara İli ... ilçesi ... mah. Kain ve tapunun 363, 392 ve 556 parselinde kayıtlı taşınmazlarının m2 si 38,00 TL den satışını yapması ve bedelini alması" yetkisini içeren vekalet verdiği, işbu parsellerdeki davacı kısıtlının hisseselerinin, davalı ... tarafından anılan vekaletname ile 11.11.2013 tarihinde dava dışı ... A.Ş.'ye satışının yapıldığı, satış akdine göre satıştan kısıtlı hissesine 1.888.481,25 TL düştüğü ve bedelinin vekil sıfatıyla davalı ... tarafından alındığının anlaşıldığı, davacı ...'in noterde vekaletname verdiği 06.11.2013 tarihi itibariyle temyiz kudretinin olmadığı, dolayısıyla fiil ehliyetinin bulunmadığının açık olup, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 15 inci maddesi gereği davacı kısıtlı tarafından yapılan hukuki işlemlerin, özellikle davalı ...'ya verdiği Ankara .... Noterliğinin 06.11.2013 tarih ve 29765 yevmiye nolu satış vekaletinin geçersiz olduğunun anlaşıldığı, işbu geçersizlik nedeniyle davalı ...'nun uhdesine geçen 1.888.481,25 TL'yi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 508 vd. hükümleri uyarınca davacı kısıtlıya iade etmek durumunda olduğu, her ne kadar davalı ... satış nedeniyle uhdesine geçen 1.888.481,25 TL bedelin tamamını kısıtlıya Noterde bizzat teslim ettiğini, yanında vasisi ...'nun da bulunduğunu iddia etmişse de, işbu ödeme iddiasının Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 200 üncü maddesi gereği "miktar itibariyle" ancak senetle ispat edilmesi gerektiği, ancak davalı ... tarafından ispat bakımından herhangi bir senet ileri sürülmediği, bu nedenle davalının iddiasını ispat edemediği, şu halde davacı ...'nun uhdesine geçen miktardan(1.888.481,25 TL), kısıtlı vasisine yapılan ödeme (355.000,00 TL) düşüldükten sonra, bakiye(1.533.481,25 TL) miktardan davacı kısıtlıya karşı vekalet hükümleri uyarınca sorumlu olduğu, vesayet makamının 05.02.2014 tarihli vesayet dosyasındaki ek kararında; davalı ...'nun, 4721 sayılı TMK'nın 483 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği vasilik görevini kötüye kullandığı ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu gerekçesiyle vasilik görevine son verildiği, aynı tarihli kararla Ankara Barosu avukatlarından ...'ın vasi olarak atandığı, ayrıca vesayet makamınca 05.10.2015 tarihinde kısıtlının haklarını korumak bakımından alacak davası açmak üzere izin ve yetki verildiği, davalı ...'nun vasilik görevinden alınmadan önce, kısıtlıya Ankara'da bir ev almak için, kısıtlının hisselerinin bulunduğu 363, 392 ve 556 parsel sayılı taşınmazlardaki hisselerin satışı içi vesayet makamından yetki talebinde bulunduğu, vesayet makamınca da talep haklı bulunarak vasiye 27.10.2013 tarihli ek karar ile satış yetkisinin verildiği, vesayet dosyasında, hukukçu bilirkişinin ibraz ettiği 21.08.2014 havale tarihli rapora göre, davalılardan ...'nun, vaki satış nedeniyle kısıtlı adına aldığı ve satış için yapılan masraflar ve belgelendirilen sair giderlerin tablo halinde gösterildiği, satıştan elde edilen 355.000,00 TL'nin, 350.930,63 TL'sinin kısmen vesayet hesabına iade edildiği ve bakiye 1.538.205,94 TL üzerinden halen sorumluluğunun bulunduğunun tespit edildiği, 4721 sayılı TMK'nın vesayet organlarının sorumluluğunu düzenleyen 466 ncı maddesine göre vasinin özen yükümlülüğünün bulunduğu, 467 nci maddeye göre ise, vasinin, kusurlu davranışıyla vesayet altındaki kişiye verdiği zarardan doğrudan sorumlu olduğunun hüküm altına alındığı, davalı ...'nun, kısıtlı babası ile birlikte Ankara 37.Noterliğine giderek davalı ...'ya anılan parsellerdeki hisselerin satışı için vekaletname verilmesini sağladığı, alıcı emlak şirketinden 355.000,00 TL'yi aldığı vesayet dosyası itibariyle sabit olduğu, davalı ..., vasisi olduğu kısıtlının, hukuki işlem yeteneğinin olmadığını bildiği halde noterden vekaletname verilmesini sağlamak suretiyle oluşan zarardan, yani 21.08.2014 havale tarihli rapora göre 1.538.205,94 TL'den sorumlu olduğu belirtilerek davanın kısmen kabulü ile, 1.538.205,94 TL'nin davalı ...'dan, iş bu miktarın 1.533.481,25 TL'sinin davalı ... ile davalı ...'dan müştereken ve müteselsilen olmak üzere tahsil edilerek davacı kısıtlı adına Vasi'ye ödenmesine, iş bu bedele satış tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 25.10.2018 tarihli ve 2018/751 E., 2018/2036 K. sayılı kararıyla; resmi senette gösterilen satış bedellerinin dava dışı şirket tarafından davalı ...'ya ödendiğinin tüm dosya kapsamı ve davalının ikrarı ile sabit olduğu, bu durumda davalı ...'nun satış bedelini davacı tarafa teslim ettiğini yasal delillerle ispatlaması gerektiği, davalı ..., 14.09.2017 tarihli duruşmada, resmi senetlerde yazılı satış bedelini kısıtlı ...'e bizzat noterde teslim ettiğini beyan ettiği, davalı tarafından sunulan ibranamenin, hem davacı kısıtlıya parmak bastırılarak imzalatıldığı hem de açıkça bir meblağ içermediği için geçersiz olduğu, hisseli taşınmazın iptal edilmesinin tek başına davacı kısıtlıya bir faydası olmayacağı gibi, böyle bir davanın açılması halinde kısıtlının, satış bedelinin iadesi talebi ile karşılaşmasının kaçınılmaz olacağı, Mahkemece, davalı ...'nun haksız olarak uhdesinde bulunan meblağın tahsiline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı ...'nun davacının kısıtlı olup olmadığını bilmemesi, davacının kısıtlı olduğu halde bizzat başka taşınmazlarını da satmış olmasının dava konusu taşınmazların satış bedelinin davalı ... tarafından tahsil edilmiş olması karşısında sonuca bir etkisinin bulunmadığını, davalı ...'nun satış bedelini haksız olarak elinde bulundurması nedeniyle, satış tarihinden itibaren faize karar verilmesinin de yerinde olduğu belirtilerek davalı ...'nun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMA SONRASI YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 18.02.2020 tarihli ve 2018/6931 E., 2020/2329 K. sayılı kararıyla; davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmediği belirtilerek, Bölge Mahkemesince, "Mahkemece davalı ...'nun haksız olarak uhdesinde bulunan meblağın tahsiline karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı ...'nun davacının kısıtlı olup olmadığını bilmemesi, davacının kısıtlı olduğu halde bizzat başka taşınmazlarını da satmış olmasının dava konusu taşınmazların satış bedelinin davalı ... tarafından tahsil edilmiş olması karşısında sonuca bir etkisi bulunmadığı" gerekçe gösterilerek, davalı ...'nun istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiği, bu durumda, Bölge Adliye Mahkemesince, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-2 nci maddesi gereğince, yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, yukarıdaki gerekçesi nedeniyle istinaf isteminin reddi ile düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği belirtilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

B. Direnme Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin ilam başlığında belirtilen kararıyla; Mahkeme kararından farklı bir gerekçe oluşturulmadığı, davalı ...'nun istinaf sebeplerinin değerlendirildiği, yani esastan red gerekçelerine yer verildiği belirtilerek, önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.11.2022 tarihli ve 2021/(13)3-248 E., 2022/1481 K. sayılı ilamıyla; İstinaf başvurusunun esastan reddi kararının gerekçesinde; istinaf sebeplerinin karşılandığı, davalı ...'nun davacının kısıtlı olduğu hâlde başka taşınmazları da bu şekilde sattığı yönündeki savunmasının varılan sonucu değiştirecek, esasa etkili bir durum olmadığı yönündeki tespitin de yeni bir gerekçe olarak kabul edilemeyeceği, bu açıklamaların tamamının, İlk Derece Mahkemesinin kararından farklı bir gerekçe kabul edildiği sonucunu doğurmadığını, direnme kararının usule ilişkin uyuşmazlık noktası itibarıyla usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle davalı ... vekilinin temyiz itirazları yönünden direnme uygun olup diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderilmesine oy çokluğu ile karar verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili; davacının kızı ve o tarihteki vasisi diğer davalı ...'nun, anlaştıkları tutar üzerinden paralarını aldıkları beyanı karşısında tapu bedelinin ne kadar olduğu değil, anlaşılan bedelin tamamının ödenip ödenmediğinin önem arzettiğini, Mahkemece taşınmazın satış tarihindeki değerinin bilirkişi marifeti ile hesap ettirilmediğini, müvekkilinin davacının kısıtlı olduğunu bilmesinin mümkün olmadığını, müvekkilinin satış bedelinin tamamını ödediğine dair tanıklar huzurunda davacıdan imzalı bir ibraname aldığını, davacının kızı olan ve müvekkilinin sonradan davacının vasisi olduğunu öğrendiği ...'nun, noterde müvekkiline vekaletname verilirken ve tapuda satış işlemleri yapılırken babasının kısıtlı olduğunu söylemediğini, kısıtlı tarafından yapılan hukuki işlemler yok hükmünde olduğundan vekaletname ve satış işlemlerinin baştan itibaren yok hükmünde kabul edilerek satışın iptali ve ödenen bedelin müvekkiline iadesi yönünde karar verilmesi gerektiğini, Bala Sulh Hukuk Mahkemesinin 2010/300 E. sayılı dosyasında taşınmazın satışına izin verildiğine ilişkin kararda, bu taşınmazın 342.750,00 TL üzerinden satışa çıkarılmasına karar verildiğini, işbu dosyada alınan 09.07.2013 tarihli bilirkişi raporunda, satış işlemine konu taşınmazların davacıya ait olan 1/4 hisselerinin toplam değerinin 342.750,00 TL olarak belirlendiğini, zaten bedeli ödenmiş olan taşınmaz için müvekkilinden 1.533.481,00 TL ödemesini beklemenin, afaki ve hakkaniyete aykırı olacağını ifade ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava; vekilin hesap verme yükümlülüğü kapsamında alacak ve vasinin görevini yerine getirirken kusurlu davranışı sebebiyle vesayet altındaki kısıtlı kişiye verdiği zararın tazmini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 506 ncı maddesi, "Hesap Verme" başlıklı 508 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. 6098 sayılı Borçlar Kanunu'nun 506 ncı maddesinde;

"Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." denilmiştir.

2. 6098 sayılı Kanun'un "Hesap Verme" başlıklı 508 inci maddesi şöyledir:

"Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.

Vekil, vekâlet verene tesliminde geciktiği paranın faizini de ödemekle yükümlüdür." denilmiştir.

3. Temyizen incelenen karar; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yukarıda açıklanan uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle davacı kısıtlının hisseli taşınmazlarının davalı vekil tarafından satışının gerçekleştirildiği, resmi senette gösterilen satış bedellerinin dava dışı şirket tarafından davalı ...'ya ödendiğinin tüm dosya kapsamı ve davalının ikrarı ile sabit olduğu, davalı vekilin resmi senetteki bedelin tamamını davacı kısıtlıya verdiği iddiası kapsamında sunulan ibranamenin, hem davacı kısıtlıya parmak bastırılmak suretiyle imzalanması, hem de açıkça bir meblağ içermemesi nedeniyle geçersiz olduğu, davalı vekil Necmi'nin, davacının kısıtlı olup olmadığını bilmemesinin taşınmazların satış bedelinin tarafınca tahsil edilmiş olması karşısında sonuca bir etkisinin bulunmadığı, vekaleten satışı gerçekleştirilen taşınmazların satış bedelinin tamamının davacıya ödendiğinin ispatlanamadığının anlaşılmış olmasına göre davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz eden davalı tarafa yükletilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,19.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.