"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/637 E., 2022/1448 K.
DAVA TARİHİ : 22.04.2019
SAYISI : 2019/169 E., 2021/96 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili ve duruşma talepli olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda;
Dosya içeriğine göre, hükmedilen ve temyize konu edilen miktar 101.559,66 TL olup, Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca kesinlik sınırı olarak belirlenen 107.090,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmakla; davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekilinin gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 21.04.2004 tarihli harici satış sözleşmesi ile davalıdan 40.000,00 TL'ye taşınmaz satın aldığını, sonrasında davalı tarafından dava dışı üçüncü kişiye satılarak tapuda tescil edildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesi uyarınca ulaştığı miktardan şimdilik 250.000 TL'nin 09.03.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı; davanın zamanaşımına uğradğını, taraflar arasında herhangi bir alışveriş olmadığını, harici satış sözleşmesi düzenlenmediğini, belgedeki yazıların kendisine ait olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; taraflar arasındaki harici satış sözleşmesinin 21.09.2004 tarihinde yapıldığı, davalı tarafından dava konusu taşınmazın 07.03.2018 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye satıldığı ancak davacının bu satış işleminden 09.03.2019 tarihinde haberdar olduğu, bu tarihten dava tarihine kadar geçen süre içerisinde zamanaşımı süresinin dolmadığı, taraflar arasında davalının maliki olduğu dükkan vasıflı taşınmazın davacıya satışı hususunda sözleşmenin resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu, davalı satış bedelinin 60.000,00 TL, davacı ise 40.000,00 TL olduğunu iddia ettiği, davacı tarafından davalının duruşmada kabul ettiği üzere 15.000,00 TL ödeme yapıldığı, davacı tarafça ibraz edilen ... başlıklı belgedeki "..., baksan 40/1 40.000.000,00 sattım, baksan 40/1 .3. faz saat 14527, tek faz 8214, fatma kolsuz aldım" yazılarının Adli Tıp Kurumu raporuna göre davalının eli ürünü olmadığı, bu nedenle satış yönünden delil başlangıcı ve delil niteliğine haiz olmadığı, belgenin delil başlangıcı olarak kabul edilemeyeceğinden miktar itibari ile yazılı belge ile ispatının zorunlu olduğu, davacı tarafça ibraz edilen belgenin delil başlangıcı olarak kabul edilmesi halinde dahi dinlenen davacı tanıklarının ödemeye ilişkin yer ve zaman içerecek şekilde somut bir bilgilerinin olmadığı, davacının sadece 15.000,00 TL ödeme yaptığı kabul edilerek sebepsiz zenginleşen tarafın zenginleştiği bedeli iade ile yükümlü olduğu, 28.01.2021 tarihli rapor ile denkleştirici adalet ilkesi uyarınca altın, döviz, tüketici fiyat endeksi, banka mevduat faizi ve asgari ücretteki değişimlerin ortalamasını esas alarak 21.09.2004 tarihinde yapılan 15.000,00 TL ödemenin ifa olanağının ortadan kalktığı 09.03.2019 tarihindeki güncel değerinin 101.559,66 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 101.559,66 TL'nin 09.03.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili; Adli Tıp Kurumunca düzenlenen bilirkişi raporunun yanlış değerlendirildiğini, hesap bilirkişisinin düzenlediği rapora karşı itirazların nazara alınmadığını, tanıkların tamamı dinlenilmeden yanlış gerekçe ile hüküm tesis edildiğini, defterdeki ödemelerin alındığına ilişkin yazıların davalının eli ürünü olup satış bedelinin 40.300,00 TL olduğunu, söz konusu belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi ve diğer tanıkların dinlenilmesi gerektiğini, Mahkeme huzurunda davalının alım satım konusunda anlaştığını kabul ve ikrar ettiğini, her bir tanığın farklı vakıaları gören ve bilen kişiler olduğundan tanıkların tamamının dinlenmesi gerektiğini, davalıya ödenen 40.000,00 TL nin döviz, altın ve mevduata uygulanan en yüksek faiz ile birlikte emlak piyasası bedeli açısından da hesaplama yapılması gerektiğini, davalının söz konusu taşınmazın satımına ilişkin olarak 40.350,00 TL aldığını, karşı taraf lehine hükmedilen vekalet ücretinin yanlış olduğunu, tazminat talebi tümden reddedildiğinden hükmedilecek vekalet ücretinin lehine hükmedilecek maktu vekalet ücretini geçmeyeceğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili; harici satış sözleşmesinin esaslı unsurlarının tarafına ait olmadığını, hesaplamaya dahil edilmesi gereken paranın 10.000,00 TL olması gerektiğini, harici satış sözleşmesinin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilerek tanık dinlenmesi ve hükme esas alınmasının yerinde olmadığını, uzun süre taşınmazı kullanan davacının ödemesi gereken ecrimisil bedelinin söz konusu tazminattan düşürülmesi gerektiğini savunarak, davanın reddi ile kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu harici taşınmaz satış sözleşmesinin resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olduğu, geçersiz sözleşme gereğince davacı tarafça ödenen bedelin iadesi gerektiği, davalının 05.12.2019 tarihli celsede davacının 10.000-15.000 TL civarında bir ödeme yaptığını, başkaca bir ödeme yapmadığı, defterde yazdığı araçların satışını gerçekleştiremediği için alım satımdan vazgeçtikleri ödediği miktarı davacıya iade etmediğini belirttiği gerekçesiyle, taraf vekillerinin istinaf taleplerinin esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; istinaf aşamasında ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, geçersiz taşınmaz satış sözleşmesi uyarınca ödenen satış bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 281 inci maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme yaptırabileceği açıklanmıştır. Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
3. Değerlendirme
1. Davacının, davaya konu taşınmazın satış bedelini ispata ilişkin delil olarak gösterdiği yazıda davalıya ait olduğu belirtilen kısmını (Adli Tıp Kurumunun raporuna göre) delil başlangıcı olarak kabul edilmesi için yeterli olmadığı, bu nedenle taşınmazın 40.000,00 TL'ye satıldığı ve bedelinin ödendiği hususunun ispatlanmadığı ancak davalının duruşmada taşınmazın satış bedeline ilişkin olarak 15.000,00 TL ödeme yapıldığını beyan etmesi karşısında, derece Mahkemecelerince davacının 15.000,00 TL ödeme yaptığının kabul edilmesi yerinde olup, davacının sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2. Hükme esas alınan raporda; alım gücünün hesaplanması noktasında, ekonomik etkenlerden olan enflasyon, ÜFE, memur maaşı ve işçi ücretinin ortalamaya dahil edilmediği ve hesaplamaya esas alınan ekonomik verilerin yıl yıl ulaştığı değerler tek tek uygulanmadan sonuca varıldığı anlaşılmıştır.
3. Buna göre İlk Derece Mahkemesince; konusunda uzman bilirkişiden, davacının ödediği satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği tarihte ulaştığı alım gücünün; enflasyon, ÜFE, TÜFE, faiz, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vb. ekonomik etkenlerin ödeme tarihinden itibaren yıl yıl ulaştığı değerler gösterilmek suretiyle belirlenmesi için rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, hüküm vermeye elverişli olmayan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
KARAR
Açıklanan sebeple;
1. Davalının temyiz dilekçesinin (miktar itibariyle) REDDİNE,
2. Davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
3. Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
4. İlk Derece Mahkemesi kararının davacı yararına BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.