Logo

3. Hukuk Dairesi2024/110 E. 2025/19 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Harici taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan cayma tazminatı ve icra takibinde borçlu olmadığının tespiti talebiyle açılan menfi tespit davasında, Hukuk Genel Kurulu'nun bozma ilamına rağmen yerel mahkemenin direnme kararından dönerek bozma ilamına uymasının ve yeni bir hüküm kurmasının doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Hukuk Genel Kurulu'nun direnme kararını usulden bozması ve yerel mahkemenin direnme kararı doğrultusunda hüküm kurması gerekirken, bozma kararına uyarak hüküm tesis etmesi usul ve yasaya aykırı görülerek karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/57 E., 2022/190 K.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar; davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalının müvekkili hakkında takip başlattığını, müvekkilinin haciz tehdidi altında ödeme taahhüdünde bulunduğunu, müvekkilinin geçersiz sözleşme gereğine borcunun olmadığını ileri sürerek müvekkilinin Nazilli 3. İcra Müdürlüğünün 2013/4181 E. sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitini, alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; davacı ile müvekkili arasında yapılan 25.12.2012 tarihli adi yazılı sözleşme ile davacıya ait gayrimenkulün alım ve satımı konusunda anlaştığını, davacıya peşinat olarak 2.000,00 TL ödediğini, kalanı ise tapu dairesinde ödenmek üzere davacıya 25.02.2013 tarihinde senedi imzalayarak teslim ettiğini, davacıya ödediği paralar ile imzalanan sözleşmede yer alan cezai şartın ödenmesi için icra takibi başlattığını savunarak davanın reddi ile davacının yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 10.01.2014 tarihli kararı ile davacının 27.12.2013 tarihinde borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunduğu, bu ödeme taahhüdünden sonra borçlu davacının ancak ödeme yaptığını kanıtlayarak borcu olmadığını ileri sürebileceği gerekçesiyle davanın reddine, icra inkar tazminatının kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

İlk Derece Mahkemesinin 10.01.2014 tarihli kararının süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.01.2016 tarihli ve 2015/27025 E., 2016/1124 K. sayılı ilamıyla; davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddiyle her ne kadar davacı 27.12.2013 tarihli haciz tutanağında borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunmuş ise de bu taahhüdün haciz baskısı altında yapıldığının açık olduğu, ayrıca 25.12.2012 tarihli noterde düzenlenmeyen emlak alım-satım sözleşmesinin ve tabii olarak ferilerinin geçersiz olduğu, Nazilli 1. İcra Müdürlüğünün 2013/1577 E. sayılı dosyasında davacının yaptığı tahsilatın ilgili emlak alım-satım sözleşmesi ile bağının kurulamadığı, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin 13.11.2017 tarihli kararı ile sözleşmenin geçerli bir şekilde tapu sicilinde resmi şekilde taşınmaz satış vaadi şeklinde yapılması gerekeceğinden feri nitelikteki cezai şartın sözleşmenin tabi olduğu müeyyide ile hükümsüz kalacağı, bu kapsamda bozmaya uyulduğu, ancak diğer hususlar yönünden direnildiği gerekçesiyle Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 2015/27025 E., 2016/1124 K. sayılı bozma ilamına cayma parası yönünden uyulmasına, diğer hususlar yönünden direnilmesine, cayma parası olan 20.000,00 TL nin faiz, vekalet ücreti, masraf ve fer'ileri ile (icra dosyasında toplam borçla orantı yapılacak şekilde tespit edilecek ) Nazilli 2. İcra Müdürlüğünün 2013/4181 E. sayılı dosyasında davacının kısmen borçlu olmadığının tespitine, kalan miktar yönünden takibin devamına dair verilen kararın süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2021 tarihli ve 2018/(13)3-844 E., 2021/1395 K. sayılı ilamıyla; eldeki davaya konu takipteki senet bedeli üzerinden davacının menfi tespit talebinin reddedilmesi sonucuna bağlı olarak icra inkar tazminatına hükmedilmişken, direnme adı altında verilen kararda direnme noktasıyla bağlantılı bu yöne ilişkin hiçbir hüküm tesis edilmediği, oysa direnme kararı verildikten sonra Mahkemece yapılması gerekenin uyulan bozma nedenleri dışında 6100 sayılı Kanun'un 294. ve 297. maddelerine uygun şekilde verilen ilk karar gibi hüküm fıkrası oluşturması ve buna uygun gerekçeli karar yazılması olduğu, 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesine aykırı şekilde tarafların talepleri hakkında açık hüküm sonucu oluşturulmadığı, ilk karardan farklı hüküm tesis edildiği, usule uygun bir direnme kararının varlığından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 21.01.2016 tarihli ve 2015/27025 E., 2016/1124 K. sayılı bozma ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne, davacının Nazilli 2. İcra Müdürlüğünün 2013/4181 E. sayılı takip dosyasından dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından davacı tarafın tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; müvekkilinin davacıya imzalayarak verdiği tek bir senet olduğunu, 25.12.2012 tarihli sözleşmede davacı ve müvekkilinin inkar edilmeyen imzaları ile senedin varlığının kabul edildiğini, davacının sebepsiz zenginleştiğini, sözleşme ile senet arasında bir bağlantının olmadığı yönündeki iddiaların kabul edilebilir olmadığını, davacı borçlunun taahhüt verirken ihtirazi kaydı olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

B.Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık, harici taşınmaz satış sözleşmesinden kaynaklanan cayma tazminatı ve icra dosyasında ödenen bedelin tahsili için başlatılan icra takibinde borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.

1. Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’nun 429. maddesi hükmüne göre; hâkim, Yargıtay'ın bozma kararı üzerine tarafları duruşmaya çağırıp dinledikten sonra bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir. Yine HMK'nın 363/7. maddesinde de "Hukuk Genel Kurulunun verdiği karara uymak zorunludur." düzenlemesine yer verilmiştir.

Mahkemece direnme kararı verilmekle bir taraf yararına Hukuk Genel Kurulu kararı doğrultusunda işlem yapma konusunda usuli kazanılmış hak doğacağından direnme kararının aksine bir karar vermek HMK'nın 363/7. maddesine aykırı olmaktadır.

Somut olayda, Mahkemece direnme kararı verilmiş; Hukuk Genel Kurulu tarafından direnme adı altında verilen kararda direnme noktasıyla bağlantılı bu yöne ilişkin hiçbir hüküm tesis edilmediği, oysa direnme kararı verildikten sonra Mahkemece yapılması gerekenin uyulan bozma nedenleri dışında 6100 sayılı Kanun'un 294. ve 297. maddelerine uygun şekilde verilen ilk karar gibi hüküm fıkrası oluşturması ve buna uygun gerekçeli karar yazılması olduğu, 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesine aykırı şekilde tarafların talepleri hakkında açık hüküm sonucu oluşturulmadığı, ilk karardan farklı hüküm tesis edildiği, usule uygun bir direnme kararının varlığından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle, kararın usulden bozulmasına karar verilmiştir. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş; direnme kararı yönünde olmakla Hukuk Genel Kurulu tarafından tespit edilen usul hatalarının giderilmesi suretiyle direnme kararına uygun olacak şekilde hüküm kurmak olmasına rağmen, direnme kararından dönülerek bozma ilamına uyulması ve bozma ilamı doğrultusunda inceleme yapılarak hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

2. Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Bozma sebebine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

6100 sayılı Kanun’un Geçici 3 üncü maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 440 ıncı maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06.01.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.