"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2021/304 E., 2023/858 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar, bir kısım davacılar vekili ile davalılar Axa Sigorta A.Ş. vekili ve davalı ... mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar vekili asıl davada; davalı ...'in noter olduğunu, davalının noterlik görevi sırasında 06.04.2006 tarihinde düzenlenen 8701 ve 8702 nolu sahte imzaların yer aldığı vekaletname ile müvekkillerine ait gayrimenkulün el değiştirdiğini, sahte vekaletname her ne kadar davalı noter ... tarafından düzenlenmemiş ise de bu davalının kusursuz sorumluluğu nedeni ile müvekkillerinin maddi ve manevi zararlarından sorumlu olduğununu, müvekkillerine ait gayrimenkulün hileli yollarla el değiştirmesi üzerine bilinen şüpheliler hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, Asliye Hukuk Mahkemesinde tapu iptali ve tescil davası açıldığını, bu davanın devam ettiğini, davalı ... şirketinin noterler birliği ile Noterlerin Hukuki Mali Sorumluluk Sigortası sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme kapsamında noterin verdiği zarardan sorumlu olacağını ileri sürerek; fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, ile şimdilik 21.000,00 TL manevi ve 379.000,00 TL maddi tazminatın gayrimenkulün sahte vekaletname kullanılması sureti ile ellerinden çıktığı tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; dosyaya sunduğu 07.05.2009 tarihli dilekçesiyle; 379.000,00 TL maddi tazminatın 250.000,00 TL' sinin 17.04.2006 tarihli vekalet ücret sözleşmesinden, 129.000,00 TL'sinin ise taşınmazın müvekkilleri tarafından kullanılamamasından kaynaklandığını açıklamış; 17.12.2018 tarihli beyan dilekçesinde harcı yatırılan miktarın davacıların kira kaybı zararı olarak değerlendirilmesi istenmiştir.
2.Davacılar vekili birleşen davada; aynı olay nedeniyle ilk dava tarihinden taşınmazın tapusunun iptal edildiği ve müvekkillerine iade edildiği 27.11.2012 tarihine kadar geçen sürede uğradıkları zarar nedeniyle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 200.000,00 TL maddi tazminatın işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1. Davalı .... vekili asıl davada; 3. şahısların doğrudan doğruya müvekkili sigorta şirketi aleyhine dava açamayacağını, davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu sahte vekaletnamenin düzenlenmesinde davalı noterin kusur ve ihmali bulunmadığını, somut olayda noterlik işlemi ile varolduğu iddia edilen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, birleşen davada ise; davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, derdestlik itirazında bulunduklarını, Noterlik Kanunu'nun 162. maddesine göre noter çalışanlarınca mesai saatleri dışında kasten meydana getirilen suç teşkil eden eylemlerden noterin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, somut olayda mağdurun ve 3. kişinin ağır kusuru nedeniyle illiyet bağınının kesildiğini savunarak, davaların reddini istemiştir.
2.Davalı ... vekili asıl davada; davacılar tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasının derdest olduğunu, davacıların zararlarını talep haklarının söz konusu taşınmazın hukuka aykırı şekilde elinden çıktığına ilişkin yargı kararının kesinleşmesi halinde doğacağını, vekaletnamelerin dava dışı baş katip ... tarafından düzenlendiğini, müvekkilinin söz konusu işlemlerde ve denetlemelerde gerekli özen ve dikkati gösterdiğini, davacıların bizzat kendilerinin nüfuz cüzdanlarının asıllarını 3. şahıslara verdiklerini, bu nedenle de uğradıkları zarardan kendilerinin sorumlu olduklarını, manevi tazminatın koşullarının da oluşmadığını, birleşen davada ise; davacıların taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava konusu olayda 3. kişilerin ve mağdurların illiyet bağını kesen ağır sorumluluğunun bulunduğunu, davacıların nüfus cüzdanlarının asıllarını ve fotoğraflarını emlakçılık yaptığını söyleyen ancak daha sonra hiç tanımadıkları bir başka şahsa teslim ettiklerini ve iki ay boyunca akıbetini araştırmadıklarını, davacıların bu davayı açmakta hukuki yararlarının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 05.12.2012 tarihli kararıyla; dava dışı emlakçı ... ile noter başkatibi ...'ın birlikte sahte vekalet düzenleyerek zincirleme resmi belgede sahtecilik suçunu işlemeleri nedeniyle olayda 3. kişinin ağır kusurunun olduğu ve eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunmadığı, davacıların zararlarını kanıtlayamadıkları ve davalı noterin sigortacısı diğer davalı ... bakımından poliçedeki teminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararının süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece verilen 10.09.2013 tarihli ilamla; davada davalı noterin yanında çalışan başkatip ...'ın kusurlu davranışı ile bilerek sahte vekaletname düzenlediğinin Ağır Ceza dosyası ile sabit olduğu, ayrıca, davacıların nüfus cüzdanlarını başka bir iş için dava dışı emlakçı ...'e vermiş olmalarının sahte vekalet düzenlenmesinde kusurlu olduklarını göstermeyip illiyet bağını kesmediği, bu durumda, Mahkemece davacıların uğradığı zararın belirlenmesi yönünden taraf delilleri toplanarak, gerekirse yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
2. Bozmaya uyan Mahkemenin 07.03.2019 tarihli kararıyla; davalıların birleşen dosyaya yönelik derdestlik ilik itirazında bulundukları, ancak birleşen davanın asıl davanın eki olarak fazlaya ilişkin saklı tutulan haklar kapsamında açılan ek dava niteliğinde olduğu, asıl davada davacıların talebi 17.04.2007 tarihine kadar olan zararla sınırlandırıldığından davalıların derdestlik itirazlarının yerinde olmadığı, davalılardan Axa Sigorta A.Ş.nin asıl ve birleşen davadaki zamanaşımı def'i ile davalı ...'in birleşen davadaki zamanaşımı def'inin incelenmesinde ise, Ağır Ceza Mahkemesince 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 204/3 maddesi uyarınca mahkumiyet kararı verildiği, bu maddenin öngördüğü ceza miktarı itibariyle aynı Kanunun 66. maddesi uyarınca asıl ve birleşen dava yönünden zamanaşımı dolmadığı, davalı ...nin asıl ve birleşen davadaki husumet itirazı yönünden ise, poliçe lehdarı davalı noter ... olup, ödemenin ancak lehdar noterin kaybedilen dava nedeniyle ödeme yapması koşuluyla gerçekleşeceği, bu haliyle davalı ... 'nin davacılara ödeme yapması istenemeyeceğinden davalının husumet itirazının yerinde olduğu, asıl davada davacılardan İrfan'ın ölümü ile mirasçısı ...'ın davayı şahsen takip edeceğini bildirdiği, ancak davacı asilin 06.12.2018 tarihinde davayı takip etmediğinin tespit edildiği, yasal 3 aylık sürenin sonunda bu davacı yönünden asıl davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği, asıl davada dava konusu taşınmazın tapuda 3. kişilere devredildiği 11.04.2006 tarihinde haksız fiilin gerçekleştiği, bu haksız fiilin noter baş katibi ...'ın hazırladığı sahte vekaletler ile meydana geldiği, başkatip ...'ın bu eylem ve işlemlerinden "adam çalıştıranın objektif-kusursuz sorumlulugu" ilkesi gereğince davalı noter ...'in sorumlu olduğu, 05.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda haksız fiil tarihi olan 11.04.2006 tarihi ile asıl dava tarihi olan 17.04.2007 tarihleri arasında oluşan kira kaybının 141.864,95 TL olarak belirlendiği, davacılara zarar veren sahte vekalet işlemi nedeniyle davacıların tapuda ve Adliyede yaşadıkları sorunlar nedeniyle kişilik haklarına da saldırı olduğundan lehlerine manevi tazminata da hükmedilmesi gerektiği, birleşen dava yönünden ise, 17.04.2007 ilk dava tarihi ile taşınmazın tapusunun adlarına iade edildiği 27.11.2012 tarihine kadar geçen süre için alınan 22.11.2018 tarihli ek bilirkişi raporuna göre davacıların 878.406,15 TL kira kaybı oluştuğunun belirlendiği, davacıların taleplerinin 200.000,00 TL olduğu nazara alınıp taleple bağlı kalınarak birleşen davada hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle; birleşen dosyada davalı ... ve davalı ... Oyak Sigorta A.Ş. vekilinin derdestlik ve zamanaşımı itirazlarının reddine, davalı ... Oyak Sigorta A.Ş. yönünden davanın HMK.'nun 114 ve 115. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, asıl dosyada 141.864,95 TL gelir kaybı tazminatının İrfan mirasçısı ... dışındaki davacılar lehine davalı ...'den taşınmazın davacıların elinden çıktığı 11.04.2006 tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile alınıp davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, ölü davacı İrfan mirasçıları ..., ... için 1.000,00 'er TL ile diğer davacılar ..., ... , ... , ..., ..., ... için 3.000,00'er TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL manevi tazminatın taşınmazın davacıların elinden çıktığı 11.04.2006 tarihinden itibaren işleylecek yasal faizi ile alınıp davacılara verilmesine, davacı İrfan mirasçısı ... tarafından takip edilmeyen davanın HMK'nun 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına, birleşen dosyada 200.000,00 TL gelir kaybı tazminatının haksız fiil zarar tarihi olan 11.04.2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalı ...'den alınıp davacılara verilmesine karar verilmiştir.
3. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararının süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Dairece verilen 03.02.2020 tarihli ilamla; tarafların sair temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra, Mahkemece öncelikle, hükme esas alınan bilirkişi kök raporunda her ne kadar imar uygulama tarihi 13.08.2007 olarak belirtilmiş ise de, dava konusu taşınmaza ait imar bilgilerinden taşınmazın fonksiyonunun ticaret+konut olarak belirlendiği Yakuplu 1/1000 ölçekli revizyon imar planının tasdik tarihinin 16.02.2004 olduğunun anlaşıldığı, bu tarihin de gerek 17.04.2007 olan dava tarihinden gerekse taşınmazın tapuda başka şahıslara tescil tarihi olan 6.4.2006 tarihinden önceki bir tarih olduğunun ve yine dava konusu taşınmazın 13.08.2007 tarihli ve 13298 yevmiye numaralı imar uygulaması sonucu 746 ada 11 parsel olarak 8.474,06 m² yüzölçümü ile tescil edilmiş ise de, kayıtlarda 746 ada 11 nolu parselin pasif olup parsel numarasının 23 ve yüzölçümünün 8.867,35 m² olarak değiştirildiğinin belirtilmiş olması karşısında, dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin imar planının tasdik tarihi, uygulama tarihi vs. imar uygulamasının safahatına ve dava konusu taşınmazın yüzölçümüne ilişkin tüm hususlar ilgili yerlerden sorularak net bir şekilde belirlendikten ve bilirkişi marifetiyle yapılacak hesaplamalara esas olmak üzere taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenip, dava konusu taşınmaz ile benzer nitelikteki yerlerin dava konusu dönemlere ilişkin kira bedelleri araştırılıp, ilgili yerlerden emsal kira sözleşmeleri getirtildikten sonra, önceki bilirkişi heyeti dışında, konusunda uzman bilirkişi heyeti marifetiyle mahallinde yeniden keşif yapılarak, dava konusu taşınmazın imar uygulamasından önceki ve sonraki dönem vasıf (tarla/arsa), konum, yüzölçümü, ve çevresel şartlar itibariyle emsal olabilecek nitelikteki taşınmazlar ile somut karşılaştırmasına yönelik hesaplamaları içerir taraf ve Yargıtay denetimine ve hüküm kurmaya elverişli, bilimsel verilere uygun rapor alınıp hasıl olacak sonuç dairesinde karar verilmesi gerektiği, yine davacıların manevi tazminat talepleri yönünden somut olayda, sahte satış sözleşmesi ile bilgi ve rızaları dışında davacıların ellerinden çıkan taşınmaz nedeniyle uğradıkları zararın malvarlığına ilişkin zarar niteliğinde olması nedeniyle manevi tazminatın koşullarını düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 58. maddesine göre, malvarlığına ilişkin zararların kişilik değerlerine saldırı niteliğinde değerlendirilemeyeceğinden davacıların manevi tazminat taleplerinin reddi gerektiği, kabule göre de; davacıların dava konusu taşınmazda paylı malik olup, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından, hükmün infazında sorun yaratmaması açısından her bir davacı yönünden taşınmazdaki pay oranına göre hesaplama yapılmak suretiyle hüküm tesisi gerektiği gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
4. Bozmaya uyan Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava dışı başkatip ...'ın eylem ve işlemlerinden "adam çalıştıranın objektif-kusursuz sorumlulugu" ilkesi gereğince davalı noter ...'in sorumlu olduğu, bozma ilamına uyularak alınan 10.04.2022 tarihli kök ve 04.09.2022 tarihli ek raporlarına göre, haksız fiil tarihi olan 11.04.2006 tarihi ile asıl davanın açıldığı 17.04.2007 tarihi arasındaki dönemde oluşan kira kaybının 124.290,17 TL olduğu, dosyada yer alan veraset ilamları ve 2. ek bilirkişi raporuna göre taşınmaza uygulanacak toplam miras payının 960 olarak kabul edilmesi gerektiği ve davacı mirasçılardan... davasını takip etmediğinden hakkında tefrik kararı verilmesi gerektiği, mirasçı ... yönünden ise davasını takip etmediğinden bu mirasçı hakkında davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, diğer davacıların miras payları oranında asıl davada toplam 117.816,73 TL' nin hüküm altına alındığı, birleşen davada ise hükme esas alınan bilirkişi raporları ile 907.357,30 TL kira kaybı belirlendiği ve davacıların 200.000,00 TL'lik talepleri ile bağlı kalınarak ve miras payları oranında karar verilmesi gerektiği, bozma ilamı uyarınca davacıları uğradıkları zarar malvarlığına ilişkin olduğundan manevi tazminat istemlerinin de reddi gerektiği gerekçesiyle; birleşen dosyada davalı ...'in ölümü ile mirasçıları ... ve ... vekili ile davalı ... Oyak Sigorta A.Ş. vekilinin derdestlik ve zamanaşımı itirazlarının reddine, davalı ... Oyak Sigorta A.Ş.nin yönünden davanın ...nun 114 ve 115. maddeleri gereğince dava şartı yokluğundan usulden reddine, asıl dosyada toplam 124.290,17 TL kira kaybı tazminatının davacıların miras payı gereği taşınmazda sahip oldukları miktar dikkate alınarak 14.500,51'er TL 'sinin davacılar ..., ..., ..., ... ve ...'e; 45.313,89 TL 'sinin ise ... 'e taşınmazın davacıların elinden çıktığı 11.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ... mirasçıları ... ve ...'dan tahsiline, fazla istemin reddine, davacılar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'in manevi tazminat taleplerinin reddine, asıl dosyada davacı İrfan'ın ölümü ile davacı olan mirasçılar ...'ın maddi ve manevi tazminat istemli davasının HMK.'nun 150. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına, birleşen dosyada taleple bağlı kalınarak 25.069,445 'er TL'nin ...'e, ...'a, ...'a, ...'e ve 74.652,775 TL'nin ise ...'e taşınmazın davacıların elinden çıktığı 11.04.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ... mirasçıları ... ve ...'dan alınıp davacılara verilmesine, davacı... yönünden dosyanın tefrikine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde bir kısım davacılar vekili, davalı ... mirasçıları vekili ve davalı .... vekili temyiz isteminde bulunmuşlardır.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
1.Bir kısım davacılar vekili; davalılardan Axa Oyak Sigorta A.Ş. yönünden husumetten ret kararı verilmesinin hatalı olduğunu, bu tür davalarda tazminat hususu belirlenirken taşınmazın vasfının arsa olduğunun anlaşılması halinde kira kaybı tazminatının emsal metoda göre belirlenmesi gerektiğini, bilirkişilerce bölgede yaptıkları araştırmadan ve emlak firmalarından elde ettiklerini belirttikleri soyut ve afaki bilgilerden hareket ederek kira bedelini tespit etmeye çalıştıklarını, dava konusu taşınmazın 14.840,00 m² gibi emsallerine göre oldukça büyük bir yüzölçüme sahip olup, ticaret + konut alanında yer almasına ve bunun yanında emsallere göre daha merkezi konumda, ana yolun hemen bitişiğinde bulunduğundan emsal taşınmazların hepsinden daha üstün ve cazip konumda olmasına rağmen taşınmazın bu vasfının bilirkişiler tarafından nazara alınmadığını, hükme esas alınan rapor ve ek raporların bozma ilamına uygun olmadığını, önceden yapılan imar uygulamasının İdare Mahkemesi tarafından iptal edildiği ve Danıştay tarafından da bu kararın onanarak kesinleştiği dikkate alındığında, 02.08.2016 tarihinde yapılan imar uygulamasına kadar ortada geçerli bir imar uygulaması bulunmadığından dava konusu taşınmazın tapusunun Mahkeme kararı ile müvekkillerinin uhdesine girdiği 27.11.2012 tarihine kadar 14.840,00 m² yüzölçümüne sahip olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususta hatalı değerlendirme yapıldığını, hesaplamanın tümüyle 02.08.2016 tarihli imar uygulamasından önceki taşınmaz durumuna göre yani 14.840,00 m2 üzerinden yapılması ya da bilirkişilerce seçenekli hesaplama yapılması gerektiğini, Mahkemece rapora bu yöndeki itirazlarının dikkate alınmadığını, dava konusu taşınmazın emsaller ile mukayesesinde ciddi çelişkiler bulunduğunu, dosyaya sundukları 01.01.2008 başlangıç tarihli emsal kira sözleşmesinin bilirkişilerce dikkate alınmadığını ve raporda tartışılmadığını, asıl davada davalılardan ... ve ... yönünden davanın aynı nedenle reddine karar verilmesine rağmen reddedilen kısım yönünden ayrı vekalet ücretlerine hükmedilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
2.Davalı ... mirasçıları vekili; birleşen davanın zamanaşımına uğradığını, tapu iptal tescil kararının kesinleşmesi ve davacılar adına tapuya tescilin gerçekleştiği 27.11.2012 tarihine kadar dava konusu yerin fiili kullanımının bulunmadığını, bu nedenle davacıların taleplerinin sebepsiz zenginleşmeye neden olacağını, dava tarihi itibariyle tarla olan taşınmazın arsa olarak değerlendirilmesinin hatalı olduğunu, taşınmaza binaların yapıldığı ve maliklerin kullanımına sunulduğu tarih itibariyle tarla ve arsa olarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini, taşınmazların davacıların elinden çıktığı tarihten değil, taşınmaz ellerinde bulunsa idi fiilen kullanmaya başlayacağı tarihten itibaren kira kaybı ve faize hükmedilmesi gerekirken taşınmazın davacıların elinden çıktığı 11.04.2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğunu ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
3.Davalı .... vekili; birleşen davanın zamanaşımına uğradığını, hükme esas alınan rapordaki hesaplama yönteminin bozma ilamına uygun olmadığı gibi denetime de elverişli olmadığını, hükme esas alınan ikinci ek raporda bilirkişilerin kök rapordaki hatalı hesaplama yöntemini değiştirmediklerini ve görüşlerini aynen tekrar ettiklerini, bozma ilamına ve Mahkeme ara kararına aykırı rapora göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, dava konusu taşınmazın dava konusu edilen dönemlerdeki konum ve çevresel şartları ile günümüzdeki konum ve çevresel şartlarının farklı olduğunu, bilirkişi raporunda emsal olarak dikkate alınan ilanlar ve fiyatların dava konusu taşınmaz için emsal teşkil edemeyeceğini, dava konusu taşınmazın kira getiren bir taşınmaz olduğu ispat edilemediğinden davanın reddi gerektiğini, dosyadaki uydu fotoğraflarından da görüleceği üzere dava konusu edilen dönemlerde taşınmazın etrafının tamamen boş olduğunun tespit edildiğini, bununla birlikte dosya içerisinde dava konusu dönemlerde taşınmaz ve çevresinde herhangi bir ticari faaliyetin yapıldığını gösterir bir bilgi ve belge de bulunmadığını, dava konusu taşınmazın kiraya verilebilecek vasıfta olduğunu gösteren ve dava konusu dönemlerde Beylikdüzü bölgesinde ticari bir faaliyette kullanılabileceğine dair davacılar tarafından delil sunulmadığını, dava konusu edilen dönemlerde davaya konu taşınmaz ve çevresinin boş olduğu tespit edilmesine rağmen araziden açık otopark olarak gelir elde edilebileceği yönündeki bilirkişi değerlendirmesinin hatalı olduğunu, bilirkişilerce farazi değerlendirme yapıldığını, dava konusu taşınmazın tarla niteliğinde olup üzerinde bir yapı bulunmadığını, bu itibarla bu nitelikteki boş bir arsanın olay tarihi itibariyle hangi şartlarda kiraya verilebileceğinin ve kiraya verilmesinin mümkün olup olmadığının araştırılması gerektiğini, bilirkişilerce emsal olarak dikkate alınan ilanlar ve fiyatların dava konusu taşınmaza emsal teşkil etmediğini, tespit edilen rayiç bedellerin hangi ölçütlere göre tespit edildiğinin belli olmadığını, 03.08.2007-27.11.2012 tarih aralığında uygulanan bir imar planı bulunmadığından bu tarih aralığında taşınmazın tarla vasfında olduğu kabul edilerek değerlendirme yapılması gerekirken bilirkişilerce aksi yönde değerlendirme yapıldığını, davalı noterin meydana gelen zarardan sorumluluğu bulunmadığını, davacıların ağır kusurlu olduklarını, müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, davacılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Asıl ve birleşen davadaki uyuşmazlık, noterin kusursuz sorumluluğundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Temyizen incelenen kararda; bozmanın kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan yönlere ilişkin ileri sürülen sebeplerin incelenmesinin artık mümkün olmamasına, bozma ilamı uyarınca Mahkemece mahallinde icra edilen keşif sonucunda alınan kök ve ek raporda da belirtildiği üzere dava konusu taşınmazın 06.04.2006-13.08.2007 tarihleri arasındaki dönemde uygulama görmemiş arsa olarak değerlendirilmesi ve 13.08.2007-27.11.2012 tarihleri arasında ise imar uygulaması sonrası DOP kesilerek parselasyonu yapılmış arsa olarak değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına, dava konusu parselin değer takdirinde parselin konumu, yüzölçümü ve imar araştırmalarından ve dosya kapsamındaki verilerden hareket edilerek ve emsallerin konumu, yüzölçümü, imar durumu da dikkate alınarak değerinin belirlernesine, dava konusu taşınmazın 06.04,2006,17.04.2007, 27.11.2012 tarihleri için emsal kira sözleşmeleri için resmi kurumlara yazılan yazılara verilen cevaplara göre söz konusu tarih aralığına ait bir emsal, kira sözleşmesi ya da kira çalışması olduğunun belirtilmesine, davacı tarafça sunulan 01.01.2008 başlangıç tarihli emsal kira sözleşmesinin ''boş dükkan'' nitelikli taşınmaza ait olup ''arsa'' niteliğindeki dava konusu emsal teşkil etmeyeceği yönündeki bilirkişi heyetinin değerlendirmesinin yerinde bulunmasına, Mahkemece hüküm altına alınan vekalet ücretlerinde de bir isabetsizlik görülmemesine göre, bir kısım davacılar vekili, davalı ... mirasçıları vekili ve davalı .... vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının ONANMASINA,
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harcının temyiz edenlere yükletilmesine,
HMK'nın geçici 3. maddesi atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,13.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.