Logo

3. Hukuk Dairesi2024/1803 E. 2025/1147 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ödenmeyen kira alacağı ve faizine ilişkin başlatılan takibe yapılan itirazın iptali talebi.

Gerekçe ve Sonuç: Kira sözleşmesindeki kira artış şartının, 6570 sayılı Kanun'un geçici 7. maddesinin iki yıllık süresinin dolmasıyla tekrar yürürlüğe gireceği, ayrıca ticari kira sözleşmesinde faiz oranının serbestçe kararlaştırılabileceği ve alacak miktarının belirlenebilir olması nedeniyle icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/306 E., 2024/435 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Samsun 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2009/244 E., 2023/769 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan kira sözleşmesi uyarınca, 24.08.1999-15.11.2007 tarihleri arasına ilişkin ödenmeyen kira alacağı ve faiz toplamı 21.428.311,78 TL'nin tahsili amacıyla aleyhine başlatılan takibe davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; müvekkili ile davalı arasında Samsun otelinin yeniden inşa ve onarımı, bundan sonra da 15 yıl boyunca işletme hakkını içeren karma sözleşme bulunduğunu, davacı tarafça ödenmeyen bir kısım kira borcu nedeniyle tahliye sürecinin başlatıldığını ancak sonrasında sulh sözleşmesi yapıldığını, tarafların hukukunun söz konusu sulh sözleşmesine tabi olduğunun mahkeme kararı ile kesinleştiğini, kiralanana yapılan 24.093,077,61 TL harcamanın yargılamaya konu olduğunu ve davanın derdest olduğunu, söz konusu alacak nedeniyle ödemezlik def'i bulunduğunu, aylık kira bedeli 50.150 USD olup takipte hesaplamanın hatalı yapıldığını, ayrıca faizin %7 olarak istenilemeyeceğinin Mahkeme kararı ile kesinleştiğini savunarak, davanın reddi ile müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiş; 23.09.2019 tarihli dilekçe ile alacak ve faiz talebinin zamanaşımına uğradığını belirterek, cevap dilekçesini zamanaşımı yönünden kısmen ıslah etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; aylık kira bedelinin 24.08.1999 tarihinden itibaren 50.150 USD şeklinde uyarlandığı ve takip tarihinde yürürlükte bulunan 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanuna (6570 sayılı Kanun)16.02.2000

tarihinde 4531 sayılı Kanun'la eklenen geçici 7. maddesinin 2. fıkrasında “ Kira parasının yabancı para

veya kıymetli madene endeksli olarak belirlendiği sözleşmelerde ayrıca yıllık kira artışı uygulanmaz.”

hükmü gereğince yabancı paraya endeksli kira sözleşmesi olduğundan kira artışının uygulanamayacağı, uygulanacak faiz yönünden ise 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun) 120. maddesi uyarınca oranın yasal faizin iki katını geçemeyeceği, bunun yanında sözleşmedeki faiz oranının da dikkate alınacağı, taraflarca akdi faiz oranı kararlaştırıldığı halde temerrüt faizi kararlaştırılmamış ve yıllık akdi faiz oranı da mevzuattaki faiz oranından fazla ise temerrüt faiz oranı olarak akdi faiz oranının uygulanacağı, takibe konu edilen kira alacakları 24.08.1999 – 15.11.2007 tarihleri arası ödenmeyen kira bedellerine ilişkin olduğu, takip tarihi olan 10.01.2008 tarihinde Yargıtayın yerleşik içtihatlarına göre süresinde cevap dilekçesi veren davalının ıslah ile zamanaşımı

savunmasını ileri sürebileceği, davalı tarafça usulüne uygun şekilde zamanaşımı itirazında bulunulduğu, takip tarihinde yürürlükte olan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 126. maddesi ve 6098 sayılı Kanun'un 147. maddesi uyarınca

kira alacaklarının 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, takip tarihinden geriye doğru 5 yıllık süre 10.01.2003 tarihi olup davalının zamanaşımı itirazının 24.08.1999-09.01.2003 tarihleri arasındaki dönem için yerinde olduğu, bu durumda takibe konu edilebilecek kira alacağı döneminin 10.01.2003 – 15.11.2007 tarihleri arası olduğu, bu döneme ilişkin bilirkişi raporunda yapılan hesaplamaya göre davacının 4.091.329,49

TL asıl alacak, 3.394.041,29

TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.485.370,77

TL alacağının bulunduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, takibin 4.091.329,49 TL asıl alacak ve 3.394.041,29 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.485.370,78 TL yönünden davalının itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, şartları oluşmadığından icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş; karar karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmaza ait taraflar arasında uyarlama davası görüldüğü, buna göre yıllık kira bedelinin 24.08.1999 tarihinden itibaren yıllık 601.812 USD olarak uyarlandığı, kararın temyiz aşamasından geçerek kesinleştiği, Mahkemece hükme ve denetime elverişli 17.06.2022 tarihli bilirkişi heyeti raporu dikkate alınarak alacağın hesaplanmasında bir isabetsizlik olmadığı, bilirkişinin sözleşme hükümlerini ve uyarlama davasını dikkate alarak terditli rapor hazırladığı, cevap dilekçesinin ıslah edilerek zamanaşımı itirazında bulunulmasının mümkün olduğu ve Mahkemece zamanaşımı itirazının kabulünün yerinde olduğu, taraflar arasında devam eden davalar, alacağın varlığının yargılama gerektirmesine göre icra inkar tazminatı isteminin reddinin doğru olduğu gerekçesiyle, davacı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; zamanaşımı itirazının taraflar arasında devam eden yargılamalar nedeniyle kesildiğini, kira artış oranının geçerli olduğunu, faizin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun'a (6183 sayılı Kanun) göre uygulanması gerektiğini, icra inkar tazminatı talebinin reddinin doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Gerekçe ve Değerlendirme

Uyuşmazlık, kira ilişkisi kapsamında ödenmeyen kira alacağı ve faize ilişkin başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

1. Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında belirtilen gerekçeye göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesi uyarınca kararlaştırılan kira bedelinin üçer aylık dönemler halinde ödeneceği, vadesinde ödenmeyen kira bedeli için 6183 sayılı Kanun'a göre tespit edilmiş gecikme zammının alınacağı, yıllık kira bedelinin %7 oranında artırılacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında görülen ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen davada aylık kira bedelinin 24.08.1999 tarihinden itibaren 50.150 USD olarak uyarlanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.

6570 sayılı Kanun'a 16.02.2000 tarihinde 4531 sayılı Kanun ile eklenen geçici 7. maddesinde, "Sözleşmede kararlaştırılan kira paraları 2000 yılında yıllık % 25, 2001 yılında %10 oranında artırılabilir. Ancak taşınmazın bulunduğu bölgede rayiç kira oranındaki artış bu oranın altında ise bu oranlar uygulanmaz.

Kira parası yabancı para ve kıymetli madene endeksli olarak belirlenen sözleşmelerde ayrıca yıllık artış uygulanmaz.

Kira parasının artış sınırlarının aşılması amacı ile kira sözleşmesi yapılamaz.

Kira tespit davalarında da yukarıdaki sınırlar uygulanır.” hükmü mevcut olup, 20.07.1999 tarihli TBMM Adalet Komisyonu Raporunda da; tasarının 2000 ve 2001 yılını kapsayan 2 yıl için düzenleme getirdiği açıklanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin 19.07.2001 tarihli ve 2001/303-333 sayılı kararında geçici 7. maddenin 1. fıkrasının ilk tümcesindeki “2001 yılında ise yıllık %10” ibaresinin Anayasanın 2/5 ve 35. maddelerine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir. Buna göre, Anayasa Mahkemesinin kararında sadece 2001 yılı için öngörülen %10 artış oranının iptal edildiği, yabancı para ya da kıymetli madene endeksli olarak kira parasının belirlendiği sözleşmelerde ayrıca yıllık kira artışının uygulanmayacağı ilkesine yönelik olmadığı görülmektedir.

Olayımızda ise; Mahkemece 10.01.2003 – 15.11.2007 tarihleri arasına ilişkin kira bedeli hüküm altına alınmış olup, 6570 sayılı Kanun'un 7. maddesine 4531 sayılı Kanun ile eklenen “yabancı para yada kıymetli madene endeksli olarak kira parasının belirlendiği sözleşmelerde ayrıca yıllık kira artışının uygulanmayacağı” hükmünün 2 yıl için geçerli bir hüküm olması ve iki yılın sonunda kendiliğinden hükümsüz hale gelmesi nedeniyle, hüküm altına alınan dönemde sözleşmedeki artış şartının geri geleceği ve taraflarını bağlayacağının kabulü gerekir. Bu nedenle, istenen kira bedellerinin sözleşmedeki artış şartına uygun olarak belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile artış şartı dikkate alınmadan karar verilmesi doğru olmadığından, kararın bozulması gerekmiştir.

3. Temerrüt (gecikme) faizi; borçlunun, para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödemesi gereken, miktarı yasalarla belirlenmiş asgari bir tazminat türü olarak tanımlanabilir (Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İst.1992, s.127 vd.)

Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır (6098 sayılı Kanun'un 117. maddesi). Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir (11.12.1957 tarihli ve 17/29 sayılı İçihadı Birleştirme Kararı). Temerrüde esas icra takibi de bulunmuyorsa dava tarihinde temerrüt gerçekleşir.

6183 sayılı Kanun'un 51. maddesinde; " Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı %1,40 oranında gecikme zammı tatbik olunur. " şeklinde düzenleme yapılmıştır.

6098 sayılı Kanun'un "Temerrüt Faizi" başlıklı 120. maddesinin 1. fıkrasında; "Uygulanacak yıllık temerrüt faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.", 2. fıkrasında ise; "Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz." hükümlerinin, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasında; " Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76. faize ilişkin 88. temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi, görülmekte olan davalarda da uygulanır." hükümleri düzenlenmiştir.

Bununla birlikte; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (6102 sayılı Kanun) 8/1 maddesinde; "Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenebilir. " hükmü getirilmiştir.

Tüm bu açıklamalar ışığında; 6102 sayılı Kanun'un 19/1. maddesine davalı tacirin borçlarının ticari olması asıl olduğuna göre, sözleşmedeki gecikme zammına ilişkin düzenleme geçerli olup, 6098 sayılı Kanun'un 120. maddesindeki sınır davalı için geçerli değildir.

Hal böyle olunca, Mahkemece; tarafların hür iradeleri ile kararlaştırdıkları sözleşme şartlarının geçerli olduğu, tarafları bağlayacağı, kira sözleşmesinde ödeme zamanı ve vadesinde ödenmediği takdirde uygulanacak faiz oranının belirlendiği, bu nedenle kira alacağına vade tarihinden itibaren sözleşmede kararlaştırılan faiz oranının uygulanması gerektiği dikkate alınarak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.

4. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun 67. maddesindeki düzenlemeye göre; davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi için, davaya konu alacağın gerçek miktarın belli olması veya belirlenebilmesi için bütün unsurlarının borçlu tarafından bilinebilecek nitelikte bulunması, hâkimin takdirine bağlı olmaması gerekir. Eldeki davada, kira alacağı bakımından alacak miktarı likit yani belirlenebilir mahiyette olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine karar verilmiş olması da usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

3. İlk Derece Mahkemesi kararının aynın Kanun'un 371. maddesi uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,26.02.2025 tarihinde oybirliği ile karar verildi.