Logo

3. Hukuk Dairesi2024/2221 E. 2025/963 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kiralananın kullanıma elverişli bulundurma yükümlülüğüne aykırı davranılması nedeniyle oluşan menfi ve müspet zararın tazmini istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı vekilinin, idarenin kiralanan taşınmazları teslim borcunu yerine getirdiği, taşınmazlara kamu kurum ve kuruluşlarınca ihtiyaç duyulması halinde sözleşmenin sona ereceği ve bu durumda kiracının tazminat isteme hakkının bulunmadığı, idarenin mevzuata aykırı davranmadığı ve sözleşme hükümlerini yerine getirdiği, hükmedilen menfi zarar miktarının ispatlanmadığı, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiği ve ticari faize hükmedilemeyeceği yönündeki temyiz itirazlarının reddine, ilk derece mahkemesinin davalı lehine vekalet ücretine hükmetmemiş olması sebebiyle davalı vekilinin bu yöndeki temyiz itirazının kabulü ile kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/482 E., 2023/498 K.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak verilen karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Davacı asıl davada; 09.10.2013 tarihli ve 25254 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ağaçlandırma Yönetmeliği kapsamında davalı ile iki ayrı kira sözleşmesi imzalayarak, ... Köyünde bulunan 453.817,99 m² ve 918.000 m² olmak üzere toplam 1.371.817,99 m² yüzölçümlü alanı, onaylı projesinde belirtilen nitelikteki ağaçları belirtilen adette dikmek, bakımını sağlamak ve sözleşmenin yenilenmesi ile birlikte oluşacak dönemi de kapsar şekilde elde edilecek her türlü üründen faydalanmak üzere kiraladığını, belirtilen yerleri ağaçlandırma projesine uygun hale getirdiklerini, bu aşamadan sonra tescil ve tahsis işlemlerinin tamamlanmasını talep ettiğini, davalının her iki kiralananın bulunduğu alanın mera olarak değerlendirilen alanlar sınıfına dahil edildiğini, bu nedenle kira sözleşmesinin tescil ve tahsis işlemlerinin yapılamayacağını bildirdiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, dava konusu taşınmazlarda yapmış olduğu yatırım ve masraflar nedeniyle 50.000,00 TL ve yine mahrum kaldığı kâr nedeniyle 50.000,00 TL olmak üzere toplam 100.000,00 TL maddi tazminatın sarf tarihinden itibaren ticari reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 03.01.2018 havale tarihli ıslah dilekçesi ile masraf ve yatırımlar yönünden maddi tazminat değerini 495.037,38 TL'ye yükseltmiştir.

2. Davacı vekili birleşen 2018/3 E. sayılı davada; davalı İdarenin her iki taşınmaz yönünden sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, haksız fesih nedeniyle mahrum kalınan kâr talepleri yönünden fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.413.403,00 TL mahrum kalınan kârın, kiralananların meraya ayrıldığı ve kullanımın fiilen imkansız hale geldiği 05.08.2015 tarihinden itibaren ticari reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

3. Davacı vekili birleşen 2023/129 E. sayılı davada; kiralanan taşınmazlara ilişkin kira sözleşmelerinin davalı tarafından haksız şekilde fesih edildiğinin, müvekkilinin sözleşmelerin devam edeceği inancı ile yaptığı masraflar için toplam 892.000,00 TL maddi tazminatın, taşınmazların meraya ayrıldığı ve kullanımın imkansız hale geldiği tarih olan 05.08.2015 tarihinden itibaren işletilecek ticari reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; taşınmazların davacıya teslim edilmesi ile birlikte ifa borcunun yerine getirildiği, sözleşme hükümleri gereği davacının tazminat talep hakkı bulunmadığını, 453.817,99 m² yüzölçümlü taşınmaz ile ilgili kira sözleşmesinin (11.) maddesinde 918.000,00 m² yüzölçümlü taşınmaz ile ilgili kira sözleşmesinin (12.) maddesinde ve ekindeki şartnamenin (33.) ve (34.) maddelerinde, arazi üzerinde fesih tarihine kadar yapılmış işler ve dikilmiş ağaçlar için kiracı tarafından herhangi bir hak ve tazminat talebinde bulunmayacağının düzenlendiğini, dava konusu taşınmazların mera olarak tahsis edilmek suretiyle yine bir kamu hizmetine ayrıldığını, tarafların üzerinde tasarruf edemeyeceği bir statüye sokulduğunu, dolayısıyla sözleşmede bahsi geçen maddelerin uygulanacağı hukuki bir durumun oluştuğunu, tacir olan davacının, basiretli bir işadamı gibi davranmak zorunda olduğunu savunarak, asıl ve birleşen davaların reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 01.10.2019 tarihli kararıyla; kira sözleşmesi kurulduktan sonra kiralananların vasfının mera olarak değiştirilmesinin on bir kişilik mera komisyonunun kararı üzerine olduğu, davalı idarenin kusurunun bulunmadığı,+ davalı idarenin sözleşmeyi haklı bir şekilde feshettiği, bu hususta davalı idarenin kiralanandaki ayıptan sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin 03.02.2021 tarihli kararıyla; istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

1. Dairece verilen 26.04.2022 tarihli ilamla; dava konusu kiralananların mera vasfına dönüştürüldüğü ilgili mera komisyon kararında davalı idarenin temsilcisinin bulunduğu ve ilgili karara ilişkin herhangi bir itirazda bulunulmadığı gibi mevcut durum karşısında oluşacak mağduriyetlere ilişkin herhangi bir tedbir alınmadığı, kaldı ki ihbar olunan Ankara İl Gıda Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğünün dosya içerisinde mevcut muhtelif tarihli yazışmalarından, mera tespit çalışmalarının yenilenmesine devam edildiğinden, dava konusu kiralananların da bulunduğu sayılı köylerde, kiralama çalışmalarının yapılmamasının davalı idareye bildirildiği, buna rağmen sözleşme imzalandığı, taraflar arasındaki kira sözleşmeleri devam ederken davalı kiraya veren tarafından, 26.11.2015 tarihli yazı ile davaya konu taşınmazların mera olarak sınıflandırıldığının ifa alacaklısı konumdaki kiracıya bildirildiği ve aynı gerekçelerle kira sözleşmelerinin feshedildiği, yapılan keşif sırasında ise taşınmazların mera olarak kullanılmakta olduğunun tespiti ile bu noktada fiili bir teslimden söz edilemeyeceğinin anlaşılması karşısında, kiraya verenin sözleşmenin feshinde kusursuz olduğunu iddia etmesinin iyi niyet kurallarına aykırı olduğu gibi, açıklanan sözleşme maddelerinin kusuru ortadan kaldırmayacağı, bu nedenlerle sözleşmenin kiraya veren tarafından tek taraflı ve haksız feshedildiğinin kabulü ile davacının kira sözleşmesine güvenerek ve gelir elde etme amacıyla yapmış olduğu harcama bedellerine yönelik menfi zararları ile faydalı ve zorunlu masraflara ilişkin isteminde haklı olduğu gözönüne alınarak bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle, sair temyiz itirazları reddedilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

2. Bozmaya uyan İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davacının menfi zararının 1.387.564,98 TL hesaplandığı, menfi ve müspet zarar kalemlerinin ise aynı anda talep edilemeyeceği gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulüne, 495.037,38 TL tazminatın davalıdan tahsiline, birleşen 2023/129 E. sayılı davanın kabulüne, birleşen 2018/3 E. sayılı davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili; idarenin kiralanan taşınmazları davacı şirkete teslim borcunu yerine getirdiğini, bu nedenle herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu taşınmazlara kamu kurum ve kuruluşlarınca ihtiyaç duyulması halinde taraflar arasındaki sözleşmenin sona ereceğini ve bu durumda kiracının tazminat isteme hakkının bulunmadığını, idarenin mevzuata aykırı davrandığı veya sözleşme hükümlerini yerine getirmediği yönünde bir kusurunun bulunmadığını, hükmedilen menfi zarar miktarının ispatlanmadığını, bu yönüyle bilirkişi raporunun da eksik ve hatalı olduğunu, sözleşmelerin haklı nedenle feshedildiğini, söz konusu işin ticari bir iş olmadığını, bu nedenle ticari faize hükmedilemeyeceğini, red edilen kısım yönünden hazine lehine vekalet ücretine karar verilmemiş olmasının da doğru olmadığını ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık; kiralananın kullanıma elverişli bulundurma yükümlülüğüne aykırı davranılması nedeniyle oluşan menfi ve müspet zararın tazmini istemine ilişkindir.

1. Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçeye, alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğunun anlaşılmasına göre; davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Asıl davanın 50.000,00 TL menfi zarar ve 50.000,00 TL müspet zararın tazmini istemiyle açıldığı, İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne karar verilerek 50.000,00 TL müspet zarar istemi reddedilmiştir. Bu durumda, Mahkemece; davalı lehine reddedilen miktar üzerinden nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, vekalet ücretine hükmedilmemiş olması usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Ne var ki bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370/2 maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. Davalı vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının, hüküm fıkrasının (A) numaralı bendine ayrı bir alt bent olarak ''Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 10.700,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,'' bendinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,19.02.2025 tarihinde oybirliği ile karar verildi.