"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki maddi-manevi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, asıl ve birleşen davada davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı asıl ve birleşen davada davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmekle incelemenin duruşmalı olarak yapılması davalı ... vekili ile Özel Palmiye Hastanesi vekili tarafından istenilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 14.05.2024 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.
Belli edilen günde gelen davacı ... ve diğerleri vekili Av. ... ile davalı ... vekili Av. ..., diğer davalı asil ... ve vekili Av. ..., diğer davalı ... A.Ş. vekili Av. ...'ın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için uygun görülen günde Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Aslı davada davacılar vekili; 03.10.2012 tarihinde davacı ... ve Münüre çiftinin davacı ... ve ... isimli ikiz çocuğunun prematüre olarak davalı hastanede dünyaya geldiğini ve yoğun bakım ünitesine alındığını, davalı göz doktorunun da ihmali ile davalılar tarafından gerekli muayenelerin yapılmaması ve müdahalede gecikilmesi sonucunda Ahmet’in ROP 4. evrede müdahale edilmesi nedeniyle geri dönüşü olmayacak şekilde %80’i aşkın oranda ve ...'ın ise ROP 5. Evrede müdahale edilmesi nedeniyle %100 oranında kör olduğunu, davalı doktorun objektif ve kusur sorumluluğu dışında davalı hastanenin objektif sorumluluk ilkelerine göre zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını, davalı hekimin kusurlu bulunduğunu ve hakkında ceza davası açıldığını, meslekten geçici men cezası verildiğini, davalı hastane ve hekimin zararın meydana gelmesinde ağır kusurlu olduğunu, davacı çocukların ömür boyu başkasının yardımına muhtaç halde olacağını bu nedenle bakıcı gideri oluşacağını, davacı anne ve babanın da bu durum karşısında büyük manevi üzüntü duyduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, Ahmet için 100.000,00 TL manevi ve 20.000,00 TL maddi, Miray için 150.000,00 TL manevi ve 20.000,00 TL maddi; davacı anne Münüre ve baba ... için 75.000,00 TL’şer manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş; davacı vekili, yargılama sırasında verdiği ıslah dilekçesiyle de davacı ... için istenen maddi tazminat miktarını 1.995.213,78 TL'ye yükseltmiştir.
2. Birleşen davada davacılar vekili; asıl davadaki aynı nedenlerle davalı çocuk doktoru ...'nın da ihmali davranışları nedeniyle; davanın kabulü ile fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklyı kalmak kaydıyla şimdilik davacı çocuk ...için 100.000,00 TL manevi ve 20.000,00 TL maddi tazminatın, davacı çocuk ... için 150.000,00 TL manevi, 20.000,00 TL maddi tazminatın, davacı anne ve baba ... ve ...'nun her biri için ayrı ayrı 75.000'er TL den 150.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Asıl davada davalı ... vekili; davacı bebeklerin doğumdan 41. gün sonra konsültasyon için davalıya getirildiğini, yapılan muayenede pupilla çok iyi dilate olduğu evre 1 zone III rop bulguları bulunduğu, plus hastalığının olmadığı genel durumun iyi olduğu tespitleri ile her iki çocuğun taburcu edildiğini, yani oksijen takviyesi ihtiyacının kalmadığının bildirildiğini, bu şartlarda bebeklerin iyi durumda olması ve oksijene maruz kalmaması için 6 hafta sonra kontrole getirilmesinin söylendiğini, bebeklerin taburcu olmasından sonra Miray’ın durumunun morarma ve solunum sıkıntısı yaşaması nedeniyle yeni doğan yoğun bakıma alındığını ve oksijen tedavisine başlandığını ancak müvekkilinin bu durumdan haberdar olmadığını, bu yeni durumdan haberdar olduğunda ise 6 hafta kontrol kararına rağmen aileye haber verilerek çocuğu getirmesinin istendiğini, ancak Miray’ı 1 hafta sonra getirdiklerini diğer çocuk ...i ise iyi olduğu söylenerek getirilmediğini, müvekkilinin yaptığı kontrolde Miray’da ROP hastalığının ilerlemiş olduğunu tespit etmesi üzerine acilen ileri bir sağlık merkezinde tedavi önerdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Asıl davada davalı ... vekili; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı çocukların hastanede 29 haftalıkken doğduğunu, genel durumlarının iyi olduğu yönündeki tespit sonucu davacı anne-babaya ikiz bebekleri 6 hafta sonra getirmelerinin söylenerek şifayla taburcu edildiğini, müvekkili hastane ve hekimler tarafından verilen sağlık hizmetlerin ilgili yasa ve yönetmeliklere, tıbbi etik kurallara uygun ve eksiksiz olduğunu, verilen hizmet ile meydana geldiği bildirilen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmadığını, davacıların bebekleri önerilen kontrolleri için zamanında hastaneye getirmediklerini, davacıların rutin kontrolleri aksatarak ROP hastalığının durdurulması olanağını ortadan kaldırdıklarını, ROP hastalığı hızlı ilerlemiş ise bu durumun erken doğumdan kaynaklanan komplikasyon olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili hastane ile davalı hekimin herhangi bir kusuru bulunmadığını bu bakımdan maddi ve manevi tazminattan sorumlulukları bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
3. Birleşen dosyada davalı ... vekili; birleşen ve asıl davada müvekkiline herhangi bir tebligat yapılmadığını, davadan haricen bilgi sahibi olduklarını, prematüre olarak doğan bebeklere müvekkilinin çocuk hastalıkları mütehassısı olarak tedavi uyguladığını, bu tedavilerde hiçbir eksiklik bulunmadığını, prematüre bebeklerde ROP hastalığı riski nedeniyle doğumun gerçekleştiği 2012 yılında 4-6 haftada göz doktoruna görünmesinin öngörülmesi nedeniyle göz doktoruna sevk edildiğini, 4 haftalık standardizasyonun daha sonra 2013 yılında oluşturulduğunu, kaldı ki 6. haftada yapılan muayenede 1. Evre ROP saptandığını ve bu evrenin tedaviye ihtiyaç duymayan en erken evre olduğunu, hasta için zaman kaybı ve tedavi şansının kaybolmadığını, davalı göz mütehassısının kısa aralıklarla bebeği gözetim altında takibe tabi tutması ve hastalığın seyrine göre tedavi uygulaması gerektiğinin bilirkişi raporunda belirtildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut olayda dava konusu eylemin karşılığının TCK'nun 89(3/a) maddesinde düzenlendiği, buna göre TCK'nun 66(1/e) maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin sekiz yıl olarak öngörülmesi nedeniyle haksız fiilin işlendiği tarihin 03.10.2012 olduğu gözönünde tutularak her iki davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, davacı taraflar ile davalı şirket arasındaki ilişki hizmet sözleşmesi kapsamında olup, bu davalı yönünden 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 125 inci maddesi ve TBK'nın 146 ncı maddesi uyarınca davanın on yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu dikkate alınarak zamanaşımı itirazlarının haklı görülmediği, davalı tarafça, ıslah ile arttırılan tutar yönünden zamanaşımı definde bulunulmuşsa da, maddi kaybın tam olarak öğrenilmesi ancak bu husustaki bilirkişi raporunun tebliği ile mümkün olduğundan ve zamanaşımının da zararın ve zarar verenin öğrenilmesinden itibaren başlayacağı kuralı gereğince zamanaşımına yönelik itirazlarının reddedildiği;
3 kişilik bilirkişi heyeti tarafından sunulan raporda; davaya konu olayda davalı doktor...'nın ROP muayenesi için ilk muayenenin yapılması gereken tarihten iki hafta geç göz konsültasyonu istediği, bu durumda 3/8 oranında kusurlu olduğu, davalı doktor ...'nun ise bebeği en az 1 hafta sonra muayeneye çağırması gerekirken 6 hafta sonra kontrole çağırmış olması nedeniyle 5/8 oranında kusurlu olduğu, ailenin herhangi bir sorumluluğunun olmadığınının belirtildiği, davalıların müştereken ve müteselsilen zarardan sorumlu olacağı;
Adli Tıp Kurumundan alınan maluliyet raporlarının hükme esas alındığı;
Hesap bilirkişisi tarafından dosyaya sunulan13.04.2020 tarihli ek rapor hükme esas alınarak ve sigorta ödemelerinin mahsubu olmadan önce Ahmet'in maluliyet zararının 151.921,47 TL, Miray'ın maluliyet zararının ise 1.076.336,08 TL olduğunun kabul edildiği, küçüğün herhangi bir kusuru olmaksızın sürekli olarak bakıcıya ihtiyaç duyduğunun dosya kapsamı ile sabit olduğu;
Hakkaniyet indiriminin, her somut olayın kendi özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği, BK'nın 52 nci maddesi her olayda uygulanması zorunlu bir hüküm olmadığı, eldeki davada bu hükmün uygulanmasının koşullarının oluşmadığı, sigorta tarafından yapılan ödemelerin mahsubu neticesinde Ahmet'in bakiye maluliyet zararının ve bakıcı gideri zararının kalmadığı, Miray'ın maluliyet zararının 725.608,31 TL, bakıcı gideri zararının ise 1.269.605,74 TL olduğu, talep ile bağlı kalınarak ve sigorta şirketi tarafından dava sırasında yapılan ödemelerin ıslah edilen miktar üzerinden resen mahsup edildiği;
Eylemin ağırlığı, olayın oluş şekli, küçüğün ve anne babasının kusurunun bulunmayışı, maluliyetin derecesi ve tarafların ekonomik sosyal durumları değerlendirilerek asıl ve birleşen davada (tahsilde tekerrür olmayacak şekilde) manevi tazminata hükmedildiği gerekçesiyle;
Asıl davada, davacı ... yönünden; maddi zararlarının faiziyle birlikte yargılama sırasında ihbar olunan sigorta şirketi tarafından karşılanması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı Küçük ...'na yönünden davanın kısmen kabulüyle, 1.045.213,78 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 03.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, birleşen dava yönünden tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde, davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile küçüğe velayeten davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talep hakkında yargılama sırasında ihbar olunan sigorta şirketleri tarafından karşılanması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Manevi tazminat talepleri yönünden; davacı Küçük ...'nun manevi tazminat talebinin kabulüyle; 40.000,00 TL'nin, davacı Küçük ...'nun manevi tazminat talebinin kabulüyle; 150.000,00 TL'nin, davacı Münire Delioğlu'nun manevi tazminat talebinin kabulüyle; 75.000,00 TL'nin, davacı ...'nun manevi tazminat talebinin kabulüyle; 75.000,00 TL'nin birleşen dava yönünden tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde, olay tarihi olan 03.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile bu davacılara verilmesine;
Birleşen davada davacıların maddi tazminat talepleri bakımından; davacı Küçük ...'nun maddi zararlarının faiziyle birlikte yargılama sırasında ihbar olunan sigorta şirketi tarafından karşılanması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davacı Küçük ...'na velayeten açılan ve ıspatlanan davanın ıslah edilmiş haliyle kısmen kabulüyle, 1.045.213,78 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 03.10.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, asıl dava yönünden tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde, davalıdan tahsili ile küçüğe velayeten davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin talebin yargılama sırasında ihbar olunan sigorta şirketleri tarafından karşılanması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davalı ... vekili; dava dilekçesinin tebliğ edilmeği iddiasının dikkate alınmadığını, zamanaşımı def”inin reddinin doğru olmadığını, davalının hastaya baktığı tarihte rop hastalığında göz muayene süresinin 4-6 hafta olduğunu, bu görüşün 2016 yılında rop protokolü ile değişmiş oduğunu, davalının olayda kusurunun bulunmadığını, ceza soruşturmasında ortaya çıkan kusur durumu ile hukuk yargılamasında çıkan kusur durumu arasında (yani bilirkişi raporları arasında) mevcut çelişki giderilmeden karar verildiğini, bakıcı ücretinde SGK tarafından bağlanan aylığın dikkate alınmamasının,bakıcı ücretinin brüt ücrete göre belirlenmesi ve hakkaniyet indirimi yapılmamasının doğru olmadığını, uzman bir bilirkişiden yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini, bilirkişi ek raporundan sonra müvekkilinin sigortasından 19.08.2015 tarihinde davacı tarafa 600.000,00 TL ödeme yapıldıktan sonra davacı yandan ibraname alındığını, bu ibranamenin avukat huzurunda ve usulüne uygun yapıldığını, bu ibranamenin kabulü ile davanın müvekkili açısından reddi gerekirken ibranamenin makbuz kabul edilmesininde yerinde olmadığını, Mahkemece harcın yanlış hesaplandığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararınının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı ... vekili; olayda davalı hastane ve doktorların kusurunun olmadığını, dava konusu olayda ceza dosyasınında bekletici mesele yapılmamasınında açıkça hukuka aykırı olduğunu, bakıcı gideri tazminatından hakkaniyet indirimi yapılması gerekmektiğini, eddedilen (karar verilmesine yer olmadığına karar verilen) kısım bakımından davalılar lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararınının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
3. Davalı ... vekili; davaya konu olan durumun nitelikleri göz önünde bulundurulduğunda çok nadir rastlanan bu gelişimsel hastalık ile ilgili yüzdelik bölüşük kusur oranı tespit etmenin ve atfetmenin mümkün olmadığını, söz konusu dosyada en temel iddialardan biri ilk muayeneden sonra dava konusu küçüklere oksijen tedavisi uygulandığını, bu hususun ise ROP hastalığının gelişimine/hızlanmasına sebebiyet verdiğini dolayısıyla bu durumun, meydana gelen sonuç ile aradaki illiyet bağını kestiğini, müvekkiline atfı kabil kusur olmadığını, tazminatın takdiri yapılırken tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının gözetilmediğini, davacı ailenin sosyal ekonomik durumları araştırılmadan karar verildiğini, hükmedilen tazminat miktarının hakkaniyete aykırı olduğunu, öncelikle zamanaşımı def'i itirazının kabulü ile davanın usulden reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise, davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararınının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; özel hastane ile hasta arasındaki hukukî ilişkinin, bir sözleşme ilişkisi olup hastaneye kabul sözleşmesi karma sözleşme olarak kabul edildiği ve asıl edimi oluşturan tıbbî tedavi ediminin ait olduğu vekâlet sözleşmesi hükümlerine tabi tutulması, ancak diğer yükümlülüklere ilişkin tipik sözleşme hükümlerinin de niteliklerine uygun düştüğü oranda kıyasen uygulanması gerektiği, davalı hastanenin çalıştırdığı yardımcı hizmet gören diğer görevliler de borcun (sağlık hizmetinin) ifasında yardımcı kişi konumunda olup borcun kusurlu ifasından kaynaklı zararlardan davalı hastanenin BK'nın 100 (TBK' nın 116) maddesi uyarınca davacılara karşı sorumlu olduğu, bu durumda en azından tedavinin gerçekleştirildiği hastane bakımından organizasyon kusurunun bulunduğunun kabulü gerekeceği;
Davalı ... vekilinin istinaf talepleri yönünden; davalı doktor ...'nun ikiz hastaları en az haftada bir sonra muayeneye ile izlemesi gerekirken 6 hafta sonra kontrole çağırmış olması ve düzenli takibe almamış olması ve sonraki kontrolde ileri evre ROP saptanarak tedavi edilmez düzeyde gelişmiş olması nedeniyle kusurlu olduğu, vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresinin beş yıl olarak düzenlendiği, taraflar arasındaki vekalet ilişkisi meydana gelen maluliyet nedeniyle haksız fiili de içerdiği, TBK'nın 72 nci maddesinde (818 sayılı BK'nın 60(2)maddesi) zarar ve ziyan davasının ceza kanunları mucibince müddetinin daha uzun zamanaşımına tabi ceza içeren bir fiilden doğması durumunda şahsi davaya o zamanaşımının uygulanacağının düzenlendiği, bu maddenin uygulanması için eylemi işleyen hakkında ceza davası açılmış olması ya da mahkumiyet kararı verilmiş olmasının gerekmediği, yalnız eylemin suç niteliğini taşıması yeterli olup buna göre hekimlerin kusuru sonucunda bebeklerin sürekli iş göremez hale gelecek şekilde yaralandığı, eylemin karşılığının TCK'nın 89(3/a) maddesinde düzenlendiği, buna göre TCK'nın 66(1/e) maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin sekiz yıl olarak öngörülmesi haksız fiilin işlendiği tarihin 03.10.2012 olduğu gözönünde tutularak her iki davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, İlk Derece Mahkemesince olayda brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapılarak ve indirim yapılmadan bakıcı giderine hükmedilmiş olmasının olayın özellikleri ve maluliyetin mahiyeti göz önüne alınarak yerinde olduğu;
Davalı ... Taşcı vekilinin istinaf talepleri yönünden; davalı doktor ...'nın ROP muayenesi için ilk muayenenin yapılması gereken tarihten iki hafta geç göz konsültasyonu istediği bu itibarla kusurlu olduğu davalı her ne kadar İskenderun C.Başsavcılığınca yürütülen 2013/2962 Soruşturma Nolu soruşturma dosyasında Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas kurulunun İst.14 Kasım 2014 tarihli raporunda “…ilk muayeneyi 41.günde yaptıran çocuk hastalıkları uzmanının eyleminin tıbbi eksiklik olduğu,ancak ilk kez göz muayene bulgularının müdahale edilecek evrede olmaması nedeniyle bu gecikmenin herhangi bir zarara etkisinin bulunmadığı" belirterek raporlar arasında çelişki olduğu ve bu giderilmeden karar verildiğini ileri sürmüş ise de hekimin vekil sıfatıyla en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altında olduğu gözetildiğinde adli tıp raporunda tıbbi eksiklik olarak olarak belirtilen eylem nedeniyle ve alınan 17.02.2019 tarihli ek rapora göre davalı doktor ...'nın kusurlu olduğu, davalı vekili kendisine tebligat yapılmadığını ileri sürmüş ise de dosyadan haberdar olduğu ve cevap dilekçesini vermiş olduğu ve bilirkişi raporuna ve esasa ilişkin beyanda bulunduğu bu itibarla bu yöndeki itirazın yerinde olmadığı, eylemin karşılığının TCK'nın 89(3/a) maddesinde düzenlendiği, buna göre TCK'nun 66(1/e) maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin sekiz yıl olarak öngörülmesi haksız fiilin işlendiği tarihin 03.10.2012 olduğu gözönünde tutularak her iki davanın zamanaşımı süresi içinde açıldığı, İlk derece Mahkemesince olayda brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapılarak ve indirim yapılmadan bakıcı giderine hükmedilmiş olması olayın özellikleri ve maluliyetin mahiyeti göz önüne alınarak yerinde olduğu;
Davalı ... A.Ş. vekilinin istinaf talepleri yönünden; davalı hastane bakımından olayın meydana gelmesinde çalıştırdığı personelin ihmali nedeniyle zamanında göz muayenesinin yerine getirilmemesi ve Sağlık Bakanlığının ilgili yönetmeliği gereği ROP tanısını ve tedavisini düzenleyen prosedürlere sahip olma yönünde gerekli özeni göstermemesi nedeniyle kusurlu olduğu, ceza mahkemesinin, kusurun ve zarar miktarının takdiri hususundaki kararı, fiilin işlendiği sabit olduğu halde, kusurluluğa ya da kusursuzluğa ilişkin saptaması, hukuk hakimini bağlamacağı bu itibarla ceza mahkemesi sonucunun beklenmesinin gerekmediği, İlk Derece Mahkemesince olayda brüt asgari ücret üzerinden hesaplama yapılarak ve indirim yapılmadan bakıcı giderine hükmedilmiş olması olayın özellikleri ve maluliyetin mahiyeti göz önüne alınarak yerinde olduğu, İlk Derece Mahkemesince maluliyet kalemi hususunda 18 yaşından itibaren daimi işgücü kaybı zararının hesaplanması yönündeki bilirkişi ek raporu hükme esas alınmış olduğu belirtilmiş olmasına göre bu yöndeki itirazın yerinde olmadığı, manevi tazminatın miktarıyla ilgili istinaf istemleri incelendiğinde; davalıların kusur durumu, küçüğün görme yetisini kaybetmesi ve bunun hayatı boyunca olası sonuçları birlikte değerlendirildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarlarının yerinde olduğu gerekçesiyle, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuşlardır.
B. Temyiz Sebepleri
Davalılar vekilleri, istinaf başvuru dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl ve birleşen davada vekilin özen yükümlülüğüne aykırı davranması nedeniyle oluşan maddi ve manevi tazminatın davalılardan tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 502, 506, 510 uncu maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı sağlık kuruluşları için de geçerlidir.
2. Somut uyuşmazlıkta dosya kapsamında yer alan raporlarda; küçük çocukların takip ve tedavisini yapan doktorların kusurlu olduğu, ailenin herhangi bir sorumluluğunun olmadığının belirtildiği, kusur ve maluliyet oranlarının tespiti için alınan raporların dosya kapsamına uygun, yeterli ve maddi tazminat için yapılan hesaplamanın hakkaniyete, hukuk kurallarınına uygun olduğu, yargılama sırasında verilen ıslah dilekçesine uygun hüküm kurulduğu da anlaşıldığından, davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
3. Asıl ve birleşen davalar için ayrı ayrı hüküm kurulması yanında, asıl ve birleşen davalarda alınması gereken karar ilam harçlarının da ayrı ayrı hesaplanması gerekmektedir. Zira bu husus kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese bile re'sen nazara alınması gerekir. Buna göre eldeki dosyada, her bir dava için tek bir karar ilam harcı alınması gerektiği de göz önüne alındığında; asıl davada davanın kabul edilen kısmı üzerinden davalılar aleyhine ve birleşen davada da davanın kabul edilen kısmı üzerinden davalı aleyhine karar ilam harcı alınması gerekirken, asıl ve birleşen davada kabul edilen toplam miktar üzerinden asıl davalıların aleyhine ayrı ayrı ve yine toplam üzerinden birleşen dosya davalısı aleyhine karar ilam harcına hükmedilmiş olması usul ve kanuna aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir.
Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerektirmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Yukarıda 2. bentte açıklanan gerekçelerle göre davalıların tüm temyiz itirazlarının REDDİNE,
2. Yukarıda 3. bentte yazılı gerekçelerle Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinin hükümden çıkartılarak, yerine; ''2)a- Asıl dava yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 94.623,95 TL'den davalı ... A.Ş. tarafından başlangıçta yatırılan 23.656,00 TL'nin ve davalı ... tarafından başlangıçta yatırılan 6.500,00 TL'nin mahsubu ile bakiye kalan 64.467,95 TL'nin ( birleşen dava yönünden tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde ) asıl dosya davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye irat kaydına, b- Birleşen dava yönünden Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 94.623,95 TL'den davalı ... tarafından başlangıçta yatırılan 4.731,19 TL'nin mahsubu ile bakiye kalan 89.892,76 TL'nin ( asıl dava yönünden tahsilde tekerrür oluşturmayacak şekilde) birleşen dosya davalısı ...'dan alınarak Hazineye irat kaydına'' ibarelerinin yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
17.100,00 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacılara verilmesine
Aşağıda yazılı bakiye temyiz harçlarının temyiz edenlere yükletilmesine,15.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.