Logo

3. Hukuk Dairesi2024/3150 E. 2025/2368 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının, konut tesliminde gecikmesi nedeniyle davacı tarafından açılan munzam zararın tazmini davasında, genel ekonomik koşulların munzam zarar kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Paranın satın alma gücündeki azalmanın tek başına munzam zarar olarak değerlendirilemeyeceği, davacının geç ödeme nedeniyle uğradığı somut zararın genel ekonomik koşullar dışında ayrıca ispatlanması gerektiği, davada bu yönde ispat sunulmadığı gözetilerek, davanın reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 57. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2024/19 E., 2024/936 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 5. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2023/371 E., 2023/505 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalının müvekkiline taşınmaz satım vaadinde bulunduğunu ancak süresinde konutu inşa ederek teslim etmediğini, Bakırköy 5. Tüketici Mahkemesinin 24.09.2021 tarihli ve 2021/353 E., 2021/535 K. sayılı dosyasında alınan kararın, icra takibine konu edildiğini, davanın 10.05.2021 tarihinde açıldığını, ödemenin 24.01.2023 tarihinde gerçekleştirildiğini, dava tarihi ile paranın ödendiği tarih arasında 20 ay olduğunu, geç ödeme sebebiyle enflasyon karşısında paranın alım gücünün eridiğini belirterek, belirsiz alacak olarak açtıkları davada, munzam zarar olarak müvekkiline satımı vaad edilen taşınmazın rayiç değerinin tespiti ile bu bedelden kendisine ödenen bedelin mahsubu sonucu ortaya çıkacak rakamın davalıdan tahsilini, bu mümkün olmadığı taktirde, karara bağlanan Tüketici Mahkemesi davasında güncellenen 281.019,52 TL bedelin 10.05.2021 dava tarihinden 24.01.2023 ödeme tarihine kadar denkleştirici adalet prensibine göre güncellenmesini, güncellenen bu bedelden kendisine ödenen 328.000,00 TL bedelin mahsubu sonucu ortaya çıkacak bedelin munzam zarar olarak davalıdan tahsilini istemiş, 18.10.2023 tarihli talep arttım dilekçesi ile, bilirkişi ek raporunda dava tarihinden ödeme tarihine kadar geçen süre içerisinde uğranılan aşkın zararın hesaplandığını belirterek, dava değerini 403.361,34 TL'ye yükselterek, bu bedelin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; Bakırköy 5. Tüketici Mahkemesinin 2021/353 E. sayılı dosyası ile açılan dava derdest olduğundan davanın usulden reddinin gerektiğini, derdest davanın 24.09.2021 tarihinde davacı lehine sonuçlandığını, bilahare icra takibi başlatıldığını, 24.01.2023 tarihinde taraflar arasında "Borç Tasfiye Protokolü" imzalandığını, işbu protokole göre taraflar arasındaki tüm dava ve icra dosyaları ile asıl olarak dosyaların kaynağını oluşturan Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi konusunda tarafların karşılıklı olarak ibralaştıklarını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili şirket aleyhine Bakırköy 6. İcra Müdürlüğünün 2021/14026 E. sayılı dosya ile takip başlatıldığını ve müvekkili şirketin 381.600,00 TL ödeme yaparak dosyayı kapattığını, seçimlik hakkını kullanıp tüketen davacı tüketicinin tekrar aynı sözleşmeye dayanarak bedel talep etmesinin hukuken mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; soyut ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik konjoktürel olguların TBK'nın 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın tazminini gerektirmeyeceği, bu doğrultuda eldeki davada munzam zararın varlığının somut olarak ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; süresi içinde, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; temerrüt faizini aşan zararın, davacı tarafından kendi duruma özgü şekilde somut olarak ispat edilemediği gerekçesiyle, istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş; süresi içinde, davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; işbu dava tarihinde taşınmazın değerinin en az ortalama 1.500.000,00 TL civarında olduğunu, davalının geciktirmek suretiyle müvekkiline ödediği bedelin 328.000,00 TL olduğunu, müvekkiline ödenen bedelin görüldüğü üzere o dairenin gerçek bedelinin yaklaşık 1/5'ine karşılık geldiğini, müvekkilinin konut alımına halen faraziye demenin büyük bir haksızlık ve adaletsizlik olduğunu ifade ederek; kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.

1. Uyuşmazlık konusunun temelini oluşturan aşkın zarara ilişkin olarak 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)'nun 122. maddesi; "Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder." düzenlemesini içermektedir.

2. Anılan Kanun maddesi kapsamında, aşkın zararın talep edilebilirliğinin bir koşulu da alacaklı yönünden mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatıdır. Bu bağlamda salt ülkenin ve piyasanın içinde bulunduğu ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, alacaklı yönünden aşkın zarar olarak nitelendirilemeyeceği gibi salt bu olguya dayanılması neticesinde zararın ispatına dair koşulun gerçekleştiği söylenemez. Zira burada zarar olgusunun, 6100 sayılı Kanun'un 194. maddesi kapsamında ispata elverişli bir şekilde somutlaştırılarak, zarar iddiasının ispatı için gerekli tüm deliller ortaya konulmalıdır.

3. Somut uyuşmazlıkta, davacı tarafından ileri sürülen ve ülkemizde belirli dönemlerde mevcut olan ekonomik olumsuzluklardan enflasyon, yüksek faiz, para değerindeki düşüş gibi olgulara dayalı aşkın zarar talebi, zarar olgusunun delili olarak kabul edilemez. Zira ülkemizde belirli dönemlerde ortaya çıkan bu olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma, tek başına davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının ispatı değildir. Dolayısıyla ekonomik şartlar sebebiyle ortaya çıkan yüksek enflasyon, döviz kurlarındaki dalgalanma, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma gibi olumsuzluklar, bir karine olarak kabul edilip, davacıyı kendi somut durumuna özgü vakıalarla oluştuğu iddia olunan zararı ispat yükümlülüğünden kurtarmayacağı gibi davacıya bu yönde herhangi bir ispat kolaylığı da sağlamaz.

4. Bu itibarla, 6098 sayılı Kanun'un 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan aşkın zararın, genel ekonomik olumsuzlukların (ülkede cari enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri, paranın satın alma gücünde meydana gelen azalma) dışında davacının durumuna özgü somut vakıalarla ispatlanması gerekir. Burada kanıtlanacak olgular; ekonomik şartlar sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar gibi genel ve soyut hususlardan ziyade geç ödeme nedeniyle davacının, şahsen ve somut olarak uğradığı zarardır. Ancak yapılan yargılama sırasında, davacı tarafından yukarıda belirtildiği şekilde geç ödeme ile maruz kalınan zarar ve zararı doğuran vakıaların dosya kapsamında yasal çerçevede ispatlandığı söylenemez.

5. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle paranın satın alma gücünde meydana gelen azalmanın, tek başına munzam zarar kapsamında değerlendirilemeyeceği gibi davacının temerrüt faizi dışında bir zararının varlığının da ispatı olmayacağı, geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı doğuran vakıaların dosya kapsamında ispat edilememiş olması nedeniyle davanın reddi usul ve kanuna uygun olduğundan, davacı vekilinin bu karara yaptığı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370/1 maddesi uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

24.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.