"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/238 E., 2022/534 K.
Taraflar arasındaki alacak davasında bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın dahili davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
Dahili davalı ... vekili tarafından Dairece verilen kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; kesinlik, süre ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, karar düzeltme dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; alıcı müvekkili, satıcı dava dışı ... Ltd. Şti. ve garantör olan davalı arasında 03.06.2008 tarihinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, garantörün sorumlu olduğu borç tutarının İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/545 E., 2013/430 K. sayılı kararı ile belirlendiğini ve kararın kesinleştiğini, davalının mahkeme kararı ile sabit hale gelen alacak miktarından sözleşme uyarınca garantör sıfatı ile doğrudan sorumluluğu bulunduğunu, dava bundan ayrı, dava dışı satıcı şirket lehine verdiği kefaletten dolayı da müteselsil kefil sıfatı ile de sorumlu olduğunu, davalının kötü niyetli olarak şahsi mal varlığını kaçırdığını ve satışı için ilan verdiğini ileri sürerek, İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/545 E., 2013/430 K. sayılı dosyası ile karara bağlanan miktardan tahsil edilen tutarın mahsubunu, 15.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte 558.513,00 TL ve 396.120,00 USD alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; yargılama sırasında davalının vefat etmesi üzerine mirasçılar davaya dahil edilerek, yargılamaya devam olunmuştur.
II. CEVAP
Davalı vekili; sözleşme geçersiz olduğundan müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece verilen 21.11.2018 tarihli ve 2017/205 E., 2018/459 K. sayılı kararla; davalı ...'un dava dışı satıcı şirket ile birlikte garantör sıfatı ile 03.06.2008 tarihinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini imzaladığı, sözleşmenin (13.) maddesinde satıcı şirket ile birlikte müteselsil ve müşterek kefil ve garantör olduğunun belirtildiği, satış vaadi sözleşmesi gereğince davacı alıcı tarafından satıcıya 632.034,66 TL ve 396.120,00 USD ödeme yapıldığının İzmir 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/545 E., 2013/430 K. sayılı ilamı ile hüküm altına alındığı ve kararın kesinleştiği, davalının satıcının kefil/garantörü sıfatı ile imzaladığı İpotekli Gayrimenkul Satım Vaadi Sözleşmesi uyarınca garanti veren sıfatı ile yüklendiği satıcı şirketin borçlarından sözleşme resmi şekilde yapılmamış olsa dahi sözleşme tarihinde aynı zamanda akrabaları olan şirket ortaklarının vekili sıfatıyla hareket etmesi ve bu vekaletler vasıtasıyla şirketin kararlarını yönlendirebilecek bir konumda olması olguları birlikte değerlendirilerek davalı ...'un üstlendiği borcun miktarını bilmemesi imkansız olduğundan sözleşmenin (13.) maddesindeki ifadeye göre garanti veren sıfatıyla sorumlu olacağı, söz konusu sözleşmenin geçersiz sayılması halinde dahi şirketin borcu yerine getirmemesi karşısında her türlü zararı karşılamak durumunda kalacağı, davalı tarafından inkar edilmeyerek kabul edilen sözleşmenin sırf şeklen geçersiz olması nedeniyle davalının sorumlu tutulmayacağının kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile alacağın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 23.06.2020 tarihli ve 2020/1602 E., 2020/5064 K. sayılı ilamıyla; "...Mahkemece, 21.11.2018 tarihli celsede davalı vekilinin mazeret dilekçesinin reddine karar verilerek aynı celse davanın kabulüne karar verilmiş ise de; tahkikat bitirilerek 6100 sayılı Kanun'un 186. maddesi uyarınca sözlü yargılama aşamasına geçilmesi için taraflara herhangi bir tebligatta bulunulmadığı, taraflara dosya içerisindeki bilgi ve belgelere karşı savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamayacağı, aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış olacağı, bu hususun kamu düzenine ilişkin olduğu gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle, karar bozulmuştur.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 04.08.2021 tarihli ve 2020/348 E., 2021/250 K. sayılı kararıyla; davalılardan Handan ve Melda hakkındaki davanın mirasın gerçek reddi nedeniyle husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... hakkındaki davanın kabülüne, Aydın 3. İcra Müdürlüğünün 2014/316 sayılı takip dosyasında tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydı ile 396.120,00 USD alacağın 15.08.2012 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun'un 4/a maddesine göre hesaplanacak döviz faizi ile birlikte ve 558.513,00 TL alacağın 15.08.2012 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairece verilen 15.02.2022 tarihli ve 2021/7320 E., 2022/1054 K. sayılı ilamla; "...Davalı ...'un 23.01.2021 tarihinde vefat ettiği, mirasçılarının davaya dahil edilerek yargılamaya devam edildiği ancak yasal mirasçılarından olan dahili davalılar Handan ve Melda'nın mirası kayıtsız şartsız olarak reddettikleri anlaşılmaktadır. O halde Mahkemece, 4721 sayılı TMK'nın 611. maddesine göre, mirası reddeden davalıların mirasçıları tespit edilip, bu kişiler davaya dahil edilmek suretiyle taraf teşkili sağlandıktan sonra, davanın esası incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekir." gerekçesiyle, kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı ...'un Ticaret Sicil Gazetelerinde şirket ortağı olarak yer alan kişilerin yakın akrabası olduğu ve şirket ortağı ve müdürünün vekili sıfatıyla hareket ederek 03.06.2008 tarihli sözleşmeyi imzaladığı, şirket ortaklarından aldığı vekaletname ile işlemler yaptığı, dava dışı satıcı şirket ile fiili bağlantısı olduğu ve sözleşmenin (13.) maddesinde satıcının kefili-garantörü sıfatı ile sözleşme nedeniyle oluşabilecek her türlü maddi-manevi, olumlu-olumsuz zararı cezai ve tazmini gereken sorumluluk karşısında satıcı ile birlikte müşterek müteselsil kefil ve garantör olduğunu beyan ederek alıcı tarafın sözleşmeye güven duymasını temin ettiği, sözleşmedeki imzanın inkar edilmediği, sözleşmenin şeklen geçersiz olması nedeniyle kefil/garantör sıfatıyla sözleşmeye imza koymuş olan davalının sorumlu olmayacağını iddia etmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu, 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 2 nci maddesinde açıklanan dürüstlük kuralına uygun olmadığı, herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğu ve bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasının hukuk düzeni tarafından korunmayacağı gerekçesiyle; davalılar Handan ve Melda hakkındaki davanın mirasın gerçek reddi nedeniyle husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı ... hakkındaki davanın kabulü ile Aydın 3. İcra Müdürlüğünün 2014/316 sayılı takip dosyasında tahsilde tekerrüre yol açmamak kaydı ile 396.120,00 USD alacağın 15.08.2012 tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanunun 4/a maddesine göre hesaplanacak döviz faiziyle; 558.513,00 TL alacağın 15.08.2012 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde dahili davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Dairece verilen 18.12.2023 tarihli ve 2023/1982 E., 2023/3754 K. sayılı ilamla; kararın onanmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR DÜZELTME
A. Karar Düzeltme Yoluna Başvuran
Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı dahili davalı ... vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
B. Karar Düzeltme Sebepleri
Dahili davalı ... vekili; taşınmaz satışına ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadığından geçersiz olup asıl sözleşmeye bağlı kefalet sözleşmesinin de geçersiz olduğunu, buna göre davalı murisin kefil/ garantör olarak sorumluluğunun bulunmadığını, dava dışı Şule tarafından dava konusu sözleşmeye dayalı açılan davada davalı murisin sorumluluğunun bulunmadığına dair verilen hükmün Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, kabul anlamına gelmemekle, murisin sadece kefil olarak sorumlu olduğunun kabul edilebileceğini ancak şekli şartlara uyulmadan yapılan sözleşmenin geçersiz olduğunu, taksitlerin ödenmesinde temerrüt nedeniyle sözleşmenin davacı tarafça feshedildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; taşınmaz satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (818 sayılı Kanun) 110 ve 484 üncü maddeleri.
2. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 1 inci maddesi.
3. Değerlendirme
1. 818 sayılı Kanun'un 484 üncü maddesi hükmü uyarınca, kefalet sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekle tabi olduğu ve ayrıca sözleşmede kefilin sorumlu olacağı belirli bir miktarın gösterilmesi gerektiği halde, aynı Kanun'un 110 uncu maddesindeki "Başkasının Fiilini Taahhüt" başlığı altında düzenlenmiş olan garanti sözleşmesi herhangi bir şekle tabi tutulmadığı gibi, verilen garantinin belli bir limite bağlanmış olması da öngörülmemiştir.
2. Karar düzeltme yoluyla incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle adi yazılı şekilde yapılan taşınmaz satış sözleşmesi geçersiz olduğundan kural olarak tarafların sözleşmenin ifasını isteyemeyecekleri ancak davadaki talebin tapu iptal ve tescil olmayıp sebepsiz zenginleşmeye ilişkin olduğu, bu çerçevede sözleşmenin (13.) maddesindeki düzenleme gereğince davalı ...'un sorumlu olduğunun anlaşılmasına göre, dahili davacı ... vekilinin karar düzeltme talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Dahili davacı ... vekilinin karar düzeltme talebinin REDDİNE,
2.320,00 TL para cezası ile karar düzeltme harcının karar düzeltme isteyen davalıya yükletilmesine
18.12.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.