"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/554 E., 2024/330 K.
Mahkemece bozmaya uyularak verilen karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin, 06.04.2011 tarihinde Özel ... Hastanesinde mide ameliyatı olduğunu, müvekkiline başarılı geçtiği söylenen ameliyat sonrasında şiddetli ağrıları nedeniyle doktorunun talimatı üzerine hemşire tarafından kalça kısmından ağrı kesici iğne vurulduğunu, akabinde müvekkilinin sağ bacağında hissizlik başladığını ve aynı günün akşamı müvekkilinin bacağını kullanamadığını doktoruna bildirdiğinde, ortopediste sevkedildiğini ancak durumunun geçici olduğu söylenince taburcu edildiğini, ağrılarının devam etmesi üzerine başka hastanelere de başvurduğunu, bacağına vurulan iğne nedeniyle sinir hasarı oluştuğunu ve müvekkilinin durumunun ciddi olduğunu öğrendiğini, fizik tedavi gördüğü halde düzelmediğini ve AFO adlı bir cihazla sağ bacağını kullanabildiğini ileri sürerek, şimdilik taşıma, yol giderleri, ilaç, yürüme aracı, iş göremezlik tazminatı için 10.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar vekili; yaşadığı mide rahatsızlığı nedeniyle müvekkillerine başvuran davacının geçirdiği ameliyat öncesinde çok fazla kilo kaybetmiş olduğunu, bu tarz kişilere "kaşektik" denip, bu tarz durumlarda kemikle deri arasındaki destek yağ dokusunun kaybı sonucu bu tür bir olayın gerçekleşebileceğini ve müvekkillerinin kusurlarının olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 06.02.2014 tarihli kararıyla; davanın reddine karar verilmiş; karara süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
1. Yargıtay (Kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 13.10.2014 tarihli ilamla; Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalından alınan 18.01.2013 tarihli rapora göre, hastada peroneal nöropatiden ziyade sinir hasarı olduğunun anlaşıldığı ve bu seviyedeki bir peroneal sinir hasarının olayın gelişme şekli ve hastanın vücut yapısı göz önünde bulundurulduğunda ameliyat sonrası kalçadan yapılan hatalı intramuskuler ilaç enjeksiyonuna bağlı gelişmiş olabileceği yönünde rapor düzenlendiği, davalıların itirazı sonucu Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan alınan bilirkişi raporunda ise, litotomi pozisyonunda yapılan ameliyatlardan sonra da peroneal sinire yakın bölgeden kas içine yapılan ilaç uygulamalarından sonra özellikle aşırı kilo kaybı olan kişilerde paroneal sinirde hasarın oluşabileceği, davacının zayıf ve kaşektik yapıda olduğu ve her iki durumda da oluşabilecek tablonun her türlü özene rağmen oluşabilen komplikasyon olarak nitelendirilmesi gerektiği, dolayısıyla davalıların kusurlu olmadığı yönünde görüş bildirildiği, dosya kapsamındaki bu iki rapor arasında çelişki olduğu, konusunda uzman bilirkişilerden çelişkiyi giderecek şekilde taraf ve Yargıtay denetimine elverişli yeniden bir rapor alınarak sonucuna uygun karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, hüküm bozulmuştur.
2. Bozmaya uyan Mahkemenin 01.04.2021 tarihli kararıyla; davanın ispatlanamadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda meydana gelen olayın bir komplikasyon olduğunun tespit edildiği, bu sebeple davalılara kusur yüklenemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; karar süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Dairece verilen 27.12.2021 tarihli ilamla; somut olayda Mahkemece; bozma ilamı doğrultusunda, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için 2 nöroloji, 1 dahiliye uzmanından alınan bilirkişi raporunda, hastada meydana gelen bu sinir hasarının sebebinin ameliyat pozisyonu (litotomi) ve/veya sonradan uygulanan gluteal (kalçadan) intramüsküler enjeksiyonun sebep olabileceğini ancak bu sebebi tam belirlemelerinin mümkün olmadığını, ayrıca hastanın zayıf ve kaşetik olmasının hem ameliyat için hem de enjeksiyon için daha riskli bir durum meydana getirdiğini, fakat bu riskin yine de söz konusu müdahalelerin yapılmasına engel teşkil etmeyeceğini, sadece daha özenli olunması gerektiğini, söz konusu olayın bir komplikasyon olarak nitelendirilebileceğini, dolayısıyla davalıların kusurunun olmadığının bildirildiği, her ne kadar raporda olayın bir komplikasyon olduğu tespiti yapılmışsa da; raporun davalıya yapılan tedavi ve uygulanan ameliyat nedeniyle gerekli özenin gösterilip gösterilmediği, bu tip komplikasyonlara hangi sıklıkta ve ne gibi durumlarda rastlandığı, doğabilecek komplikasyonlara karşı hastanın bilgilendirilip bilgilendirilmediği, tedavi ve ameliyatta herhangi bir hata, ihmal olup olmadığı konularında açıklama içermediğinden, olayda davalıların kusurlu olup olmadığının tespitinin yeterli olmadığı, raporun sonuç ve kanaat kısmının 4. bendinde, hasarın yerini dolayısıyla nedenini belirlemeye yardımcı olabilecek olan olayın gelişim sürecinde yapıldığı, elektrofizyolojik veriler dışında sağ kalça veya bacağa ait değişik düzeylerde ödem ve hasarı gösterebilecek o döneme ait görüntüleme verisinin de bulunmadığının bildirildiği, bu görüntülemenin davalılar tarafından yapılmadığının anlaşıldığı gibi, davacı hastaya kaşektik yapıda olmasının özellikle bu komplikasyonlara sebebiyet verebileceği bilgisinin de verildiğinin, yani hastanın bu hususta aydınlatılmış olup olmadığı da dosyadan ve rapordan anlaşılamadığı, davacı hastanın ameliyat ya da iğne sebebiyle vücudunda kalan sekele neyin sebebiyet verdiğinin tespiti açısından önem arz ettiği hususunun bilirkişi raporu ile sabit olduğu ancak görüntüleme yapılmış olsa idi erken müdahale ile bacağın bu duruma düşmesinin engellenebilir olup olmadığı, yani tedavi açısından gerekli bir tetkik olup olmadığı, yine söz konusu tetkik yapılsa idi hastaya yapılması gereken müdahalenin tespitine etkisi olup hastada meydana gelen sonucun engellenip engellenmeyeceğinin değerlendirmesinin de yapılmadığı, ayrıca hükme esas alınan raporun heyet raporu olması gerekirken, 15.02.2017 tarihli kök raporun tek imzalı olarak teslim edildiği ve ifade tarzından da sadece imzası bulunan bilirkişinin kendi kanaatlerini açıkladığı dolayısıyla heyet incelemesi sonucu hazırlanmadığının görüldüğü, davacı vekilinin itirazı üzerine alınan ek raporun ise heyet olarak hazırlandığı ancak tek imzalı kök rapordaki görüşlerin tekrarı niteliğinde olduğunun anlaşıldığı, o halde Mahkemece; davacının kaşektik yapısının olaya etkisinin, aydınlatılmış onamının ve davalılar tarafından gelişen komplikasyonu da kapsar biçimde gereken özenin gösterilip gösterilmediği hususunun değerlendirilebilmesi için alanında uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiği gerekçesiyle, karar davacı yararına bozulmuştur.
4. Bozmaya uyan Mahkemenin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; bozma ilamı doğrultusunda, dosyanın Mahkemece resen belirlenecek nöroloji alanında uzman profesör doktor bilirkişi heyetine tevdi edildiği, Yargıtay bozma ilamında belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmak suretiyle rapor tanzim edildiği, 17.04.2024 tarihli bilirkişi raporunda, davacının cerrahi işlem öncesi hem genel cerrahi, hem de anestezi bölümlerince uygulanması gereken yöntemlerin ayrı ayrı kendisine açıklandığı, riskler ve komplikasyonların anlatıldığı, bunlardan haberdar olarak tedavisini kabul ettiği, onamların alındığı, hastanın klinik yakınmalarının peroneal nöropatiye işaret ederken, elektrofizyolojik tetkik sonuçlarına bakıldığında ise hastada siyatik sinirin dalı olan peronel sinirin daha fazla olmakla beraber diğer dallarında da hasar geliştiğinin görüldüğü, bu etkilenmenin hem litotomi pozisyonuna hem de intramüsküler enjeksiyona bağlı olarak gelişmiş olabileceği, her türlü özen gösterilse dahi her iki duruma bağlı olarak siyatik-peroneal sinir hasarının özellikle zayıf bireylerde gelişebileceği, hastada gelişen sinir hasarının, elektrofizyolojik tetkiklerle tespit edilebileceği ve bu tetkiklerde sinirdeki etkilenme olaydan en az üç hafta geçtikten sonra gösterilebileceği, bu nedenle elektrofizyolojik tetkiklerin hemen yapılmamış olmasının bir ihmal olarak değerlendirilemeyeceği, bu sinir hasarının bu olası sebeplerden hangisine bağlı olabileceğinin ise elektrofizyolojik inceleme ile anlaşılamayacağı, oluşan tablonun her türlü özene rağmen meydana gelebilecek bir komplikasyon olarak nitelendirilebileceği yönünde görüş belirtildiği, somut olayda; davacının bacağına vurulan iğne nedeniyle sinir hasarı oluştuğuna yönelik iddianın alınan bilirkişi raporları gereği usulünce ispatlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; bilirkişi raporunda, müvekkilinin başına gelenlerin sorumluluğunun sadece müvekkilinin zayıf ve kaşetik yapısına bağlandığını, bilirkişi raporunu kabul etmediklerini, müvekkilinin başarılı geçen ameliyat sonrası yapılan enjeksiyon sonrasında sakat kaldığını, bilirkişi raporunda ameliyat sonrası uygulanan enjeksiyon işlemine hiç değinilmediğini, sadece ameliyat sonrası işlemler için onam alındığının belirtildiğini, müvekkilinden girdiği ameliyat ile ilgili risklere dair onam alınmış olsa dahi müvekkilinin ameliyat sırasında ve doğrudan ameliyat nedeniyle değil, sonrasında davalılar tarafından yapılan ağrı kesici enjeksiyon nedeniyle sakat kaldığını, bilirkişilerce, ağrı kesici iğnenin enjeksiyon yoluyla yapılması halinde karşılaşacağı riskler konusunda müvekkiline gerekli aydınlatmanın yapılıp yapılmadığı, seçim hakkı tanınıp tanınmadığının değerlendirilmediğini, müvekkilinin ameliyat sonrası talep ettiği ağrı kesici iğnenin kendisini sakat bırakma ihtimalini bilse büyük olasılıkla ağrı kesici alma talebinde bulunmayacağını ya da ağrı kesiciyi enjeksiyon olarak değil, serum yoluyla almak isteyeceğini, yine, bilirkişilerce müvekkilinin yapısının ameliyat olmasına engel olmadığı belirtilmişse de, anılan ağrı kesicinin müvekkiline sakat bırakması muhtemel enjeksiyon dışında bir yöntemle verilip verilmeyeceğinin irdelenmediğini, dava konusu olayda ne gibi önlemlerin alındığının hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, davalı doktorun yanlış uygulanan enjeksiyona müdahale etme imkanı varken, müdahale etmemesi nedeniyle müvekkilinin sakat kaldığını, müvekkiline ameliyat olana kadar aşırı kaşektik yapıda olduğuna dair bir teşhis konulmadığını ifade ederek; kararın bozulmasını talep etmiştir.
B. Değerlendirme ve Gerekçe
Uyuşmazlık, ameliyat sonrası yapılan hatalı iğne uygulamasından dolayı uğranılan maddi ve manevi zararın vekâlet ilişkisi kapsamında tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece uyulan bozma ilamında gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yapılarak karar verildiği, davacının bacağına vurulan iğne nedeniyle sinir hasarı oluştuğuna yönelik iddianın alınan bilirkişi raporları gereği usulünce ispatlanamadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar verilmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Mahkeme kararının ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edenden mahallinden alınmasına,
1086 sayılı Kanun'un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
10.04.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Davacı
615,40 TL mahallinden alınmasına