Logo

3. Hukuk Dairesi2024/708 E. 2025/139 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, davalıya teslim ettiğini iddia ettiği unların bedelini alamadığı gerekçesiyle açtığı alacak davasının reddine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıya ait fırında kullanılmak üzere dava dışı oğlunun teslim aldığı unlara ilişkin irsaliyelerin ve tanık beyanlarının bulunması, tarafların esnaf olması sebebiyle ticari defter kayıtlarının zorunlu olmaması ve yerel teamül gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının davacı yararına bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1599 E., 2023/1711 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Niğde 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/112 E., 2023/44 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin yufka üretimi yaptığını, yine yüklü ve peşin ödeme ile temin ettiği unları normal piyasa rayiç bedelinden biraz daha ucuza alabilme imkanına sahip olmasından kaynaklı olarak 3. kişilere satıp kar elde ettiğini ve bu hususa ilişkin bayisi olduğu un firması/fabrikası da bulunduğunu, müvekkilinin dava dışı şirketlerden aldığı unlardan toplam 350 çuval unu 24.08.2021 ve 25.08.2021 tarihlerinde yine bu şirketlerin araçları ile davalıya ait fırında dava dışı ...'a teslim ettiğini, bu teslimatlara ilişkin dava dışı ... tarafından imzalanan irsaliyeler bulunduğunu, dava dışı ...'ın bu un çuvallarını davalı annesine ait fırında kullanmak üzere teslim aldığını, zira davalıya ait fırındaki tüm iş ve işlemlerle teslim alan ...'ın ilgilendiğini, dava dışı ... hakkında icra takibi başlattıklarını, takibe haksız şekilde itiraz edilmesi üzerine takibin durduğunu, icra takibine ilişkin ödeme emrinin dava dışı ...'a 01.04.2022 tarihinde davalıya ait işyeri adresinde teslim edildiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL asıl alacağın 5.000,00 TL'sine 21.10.2021 tarihinden, 5.000,00 TL'sine ise 24.08.2021 tarihinden itibaren işleyecek ticari olmayan işlerde uygulanan temerrüt faizi ile tahsiline, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun (TBK )122. maddesi uyarınca müspet zarar olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; taraflar tacir olduğundan dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmasının zorunlu olduğunu, davacının müvekkiline un teslim etmediğini, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, delil olarak sunulan evrak ve irsaliyeleri üzerilerindeki yazı ve imzaları kabul etmediklerini, müvekkilinin ticari defterlerinde böyle bir kayıt bulunmadığını, teslimat yapıldığının delili olarak sunulan irsaliyenin faturası olmadığını, 350 çuval unun dava tarihi itibari ile maddi değeri düşünüldüğünde bu konuda tanık dinlenilmesinin mümkün olmadığını ve tanık dinletilmesine muvafakat etmediklerini savunarak, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davalı arabuluculuk itirazında bulunmuşsa da, Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlığına yazılan yazı cevabında tarafların esnaf olduğu anlaşıldığından bu itirazın yerinde olmadığı, davacı tanık deliline dayanmış, davalı muvafakat etmemişse de, miktarın tanıkla ispat sınırının altında olması, ayrıca tanıkların un çuvallarının teslimi ve aradaki sözleşme ilişkisine yönelik dinlenecek olmaları nedeniyle tanık dinlendiği, sunulan irsaliye fatura ve evraklar ile tanık beyanlarından anlaşıldığı üzere sevk irsaliyesine dava dışı ... adlı kişinin teslim aldığına dair imza attığı, yani unların davacının alacaklı olduğu kişiye teslim edildiği yönünde tanık beyanları ve irsaliye mevcutsa da bu evraklar ve kayıtlara yönelik yapılan bilirkişi incelemesinde fatura irsaliye ve mal-sevk evraklara tükenmez kalem ve ıslak imza ile sonradan eklenmiş ve teslim alınan un sayısını gösterir yazı ve imza dışında, gerek davalı tarafın ve gerekse davacı tarafın Mahkemeye sunduğu belgelerin 3475 sayılı Vergi Usul Kanunu (VUK), 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK), 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve Genel muhasebe usul ve esaslarınca değerlendirilen evrakların, taraflar arasındaki ticari ilişkiyi ispatlayacak kayıt ve belge statüsü taşımadığını belirttiği, davacının davalıya mal teslimine ilişkin bir belge ya da imza bulunmadığı, tanıkların da dava konusu olayın özelinde bir beyanda bulunmadıkları, yine alınan raporun davalının da ticari defterlerinin incelenmesi ile hazırlandığı, davacının alacağına yönelik bir kayıt bulunmadığı, davacının sunmuş olduğu belgelerin ise delil niteliğinde olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; karara karşı, süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili;

1.Sunulan belgelerde unların davalıya ait işyerine teslim edildiğine dair davalının oğlunun imzası olduğunu, bu nedenle 350 çuval unun tesliminin gerçekleştiği kabul edilerek Mahkemece bedelinin bilirkişi tarafından belirlenmesi gerektiğini,

2. Tarafların tacir olmayıp esnaf olduklarını, sadece un teslimine ilişkin ıslak imzalı evraklar ile müvekkilinin işyerinde tuttuğu excel kayıtlarının dosyaya sunulabildiğini, bu nedenle bilirkişinin fatura vb. evraklar olmadığı yönündeki değerlendirmesinin hatalı olduğunu, müvekkili tacir olmadığından ticari defteri bulunmadığı gibi davalıya keşide ettiği bir faturanın da olmadığını,

3. Dosyaya sunulan evrakın üretici firmanın müvekkiline keşide ettiği evrak olduğunu, ancak söz konusu evrak üzerinde unların teslim edildiğine dair davalıyı temsilen ıslak imza bulunduğunu, unun teslim alındığına dair ıslak imzalı evrak varken yazılı delil bulunmadığına hükmedilmesinin hatalı olduğunu, ürünlerin teslim alındığını gösteren evrakın dahi yazılı delil başlangıcı niteliğinde olduğunu,

4. Dinlenen tanık beyanları da dikkate alındığında müvekkilinin ürünleri teslim edip alacaklı olduğunun sabit olduğunu, davalının malları teslim alan oğlu dava dışı ... adına yapılan icra takibinde ödeme emrinin davalının fırınında dava dışı ...'a teslim edildiğini, bu durumun dahi dava dışı ...'ın bu işyeri ile ilişkisini ortaya koyduğunu,

5.Ürünü teslim alanın temsilci sıfatını haiz olduğunu, müvekkilinin alacağının muaccel olduğunu, munzam zarar talep haklarının da bulunduğunu,

6.Dosya bilirkişiye tevdi edilip dava konusu alacağın miktarının belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasını istemiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

1.Uyuşmazlık, davacının davalıya satıp bedelini alamadığını iddia ettiği un alım satımından kaynaklı alacak istemine ilişkindir.

2. 6100 sayılı Kanun'un 200. maddesinin birinci fıkrası gereği; bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz.

Yazılı delille (senetle) ispatı gereken hususlar, istisnalar dışında takdiri delillerle ve bu kapsamdaki tanık delili ile ispatlanamaz ise de bu hususların senet dışındaki yemin, ikrar ve ticari defterler gibi diğer kesin delillerle kanıtlanması mümkündür.

Bilindiği üzere, tanık dinlenebilmesi için HMK'nın 200/2 maddesine göre davalının açık muvafakatının olması veya aynı Kanun'un 203/1-b maddesine göre bu tip satışların senede bağlanmadan yapıldığının yörede teamül haline gelmiş olması gerekir. Teamül unsurunun gerçekleşmesi, yeni bir çevrede herhangi bir hukuki işlemin devamlı olarak senede bağlanmamasının adet haline gelmesi ve bu hususun zaman içinde herkesçe uyulmak suretiyle istikrarlı bir nitelik kazanmış bulunması ve ayrıca kamuoyunda da bu teamüle inanılmış olması gerekmektedir.

3. Temyizen incelenen kararda; her ne kadar İlk Derece Mahkemesince hatalı değerlendirme ile davacının davalıya mal teslimine ilişkin bir belge ya da imza bulunmadığı, tanıkların da dava konusu olayın özelinde bir beyanda bulunmadıkları, yine alınan raporun davalının da ticari defterlerinin incelenmesi ile hazırlandığı, davacının alacağına yönelik bir kayıt bulunmadığı, davacının sunmuş olduğu belgelerin ise delil niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; bu karara yönelik istinaf başvurusu da davacının dosyaya bu yönde deliller sunmadığı ve kesin olarak davasını ispat edemediği gerekçesiyle reddedilmiş ise de, dosya kapsamında yer alan davacı tarafça dosyaya sunulan un teslimine ilişkin belgeler incelendiğinde, bu belgelerde davalının değil, dava dışı oğlunun imzasının yer aldığı, yine dosya kapsamında maddi vakıanın tespiti yönünde bilgisine başvurulan davacı tanıklarının da beyanlarında un teslimini davalının oğluna yaptıklarını, davalıya ait fırının fiilen işleticisini davalının oğlu olarak bildiklerini beyan ettikleri de nazara alındığında ve özellikle bu konudaki teamül ve yerel adet de gözetildiğinde davalının dava dışı oğlunun davaya konu edilen unları davalıya ait fırında işlem görmek üzere aldığının kuşkusuz bulunduğu sabittir.

Yine dosyadaki Esnaf ve Sanatkarlar Oda cevabı da dikkate alındığında taraflar tacir olmadıklarından bilirkişi raporundaki değerlendirmelere itibar edilemeyeceği de açıktır.

4.O halde Mahkemece; davalının dava dışı oğluna yapılan un teslimatlarının dosya kapsamındaki davalının oğlunun imzasını taşıyan belgelerle ispat edildiği, teamül ve yerel örf ve adet de gözetildiğinde dava konusu unların davalıya ait iş yerinde kullanılmak üzere dava dışı oğlu tarafından teslim alındığı anlaşıldığından davacının davalıdan olan alacak miktarının tespiti ile sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

5. Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacı yararına BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.01.2025 tarihinde oybirliği ile karar verildi.