Logo

3. Hukuk Dairesi2024/985 E. 2025/78 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı belediyenin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan daire teslim borcunu yerine getirmemesinden dolayı davacının yasal faizi aşan munzam zarar tazminatı talebinin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının munzam zararını ispatlayamadığı, zararı azaltma yükümlülüğüne uymadığı ve yargılamanın gecikmesinde kusurlu olduğu gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Konya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2023/1203 E., 2023/1579 K.

İLK DERECE MAHKEMESİ : Konya 2. Tüketici Mahkemesi

SAYISI : 2022/837 E., 2023/176 K.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; davalı ... Belediyesi ile dava dışı ... İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. (...) arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yapılacak olan Gedavat Konutları isimli projeden dava dışı yüklenici ile yaptığı satış sözleşmesi uyarınca daire satın aldığını, ancak dairenin teslim edilmemesi üzerine açılan davada Mahkemece satış sözleşmesinin feshine, 134.000,00 TL ödenen bedelin tahsiline karar verilmiş olup, ilamın icraya konulduğunu, 30.06.2022 tarihinde tahsil edildiğini, davalının temerrüte düştüğü 17.08.2011 tarihinden ödeme tarihi arasında geçen 11 yılda paranın alım gücünde afaki değer kaybı yaşandığını, bu nedenle yasal faizle karşılanamayan munzam zararının tespiti ile şimdilik 40.000,00 TL'sinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı vekili; görevli mahkemenin Tüketici Mahkemesi olmadığını, munzam zararın kusura dayalı bir alacak olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, tarafı olmadığı sözleşmeden sorumlu tutulmak istendiğini, müvekkili Belediyenin sadece güven teorisi gereği sözleşme kapsamında ödenen bedel yönünden sorumlu tutulması gerektiğini, zarar yönünden sadece sözleşmenin tarafı olan ...'ın sorumlu olduğunu, munzam zarardan söz edebilmek için öncelikle taraflar arasında borç-alacak ilişkisinin olması gerektiğini, sözleşmeye dayalı herhangi bir borcu bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatlanamadığı, munzam zararın varlığı kabul edilseydi dahi bu durumda davacının zararı azaltma külfetinin de bulunduğu, davacının açtığı önceki davanın kısmi dava niteliğinde olduğu yine davacının kendi beyanıyla o dönemde emsal nitelikte bulunan dosyalarla ilgili pilot karar verilmesinin talep edilerek diğer dosyaların bekletici mesele yapılmasına rıza gösterildiği, ıslah hakkının pilot dosyaların Yargıtay'dan geçtikten sonra kullanıldığı, hatta dosyanın duruşmadan çekilmesinin talep edildiği, davacının bu beyanları ile eldeki davada munzam zarar talep etmesinin çelişkili olduğu, davacının önceki davayı görevli olmayan mahkemeye açarak yine yargılamanın gecikmesine kısmen kendisinin sebebiyet verdiği, davalı Belediyenin alıcı ile ... şirketi arasında yapılan satım sözleşmesinin tarafı olmadığı, her ne kadar davalı ... güven sorumluluğu kapsamında ödenen bedelin iadesi ile sorumlu tutulmuş ise de bu sorumluluğun oldukça sınırlı tutulması gereken bir sorumluluk olduğu, güven sorumluluğu gereğince sözleşmenin tarafı olmayan 3. kişiden yani davalıdan ancak menfi zararın tazmininin istenebileceği, sadece davacının ödemiş olduğu miktardan sorumlu tutulması gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

Bölge Adliye Mahkemesinin ilam başlığında tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; temerrüt tarihi olan 30.09.2011 tarihinden ödeme tarihine kadar olan dönem için aynı ilamda belirlenen yasal faizle karşılanmayan ve ancak ispat edilebilen somut zararların istenebilecek olmasına ve 30.09.2011 tarihinden öncesi için temerrüt oluşmadığı için munzam zarar talebinin mümkün olmamasına göre; mevcut delillerin takdirinin ve yazılı gerekçeyle davanın reddine dair verilen İlk Derece Mahkemesi kararının, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili; gerekçenin dayanaksız ve yetersiz olduğunu, dava dilekçelerinde munzam zararın somutlaştırıldığını, müvekkilinin konut ihtiyacını karşılamak üzere daire satın aldığını, temerrüt tarihinde ödeme yapılmış olsa idi yine emsal bir daire alabileceğini, fiili ödeme tarihinde daire almasının artık mümkün olmadığını, dolayısıyla munzam zararın sadece paranın alım gücündeki azalmadan kaynaklanmadığı vs. hususlarının açıkça belirtildiğini, munzam zarara ilişkin sair tüm değerlendirmeler ve kusur değerlendirmesinde hata yapıldığını, buradaki kusurun temerrüde düşmeye ilişkin olup başkaca kusur araştırılmasına da gerek bulunmadığını, yargılamanın uzun sürmesine ilişkin değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, zira davalının temerrüdün gerçekleşmesinden sonra her zaman ödemeyi yaparak temerrüdün sonuçlarını ortadan kaldırabilecek iken bunu yapmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

B. Değerlendirme ve Gerekçe

Uyuşmazlık,yasal faizle karşılanmayan munzam zarar tazminatı istemine ilişkindir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun "Aşkın Zarar" başlıklı 22. maddesinde "Alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür.

Temerrüt faizini aşan zarar miktarı görülmekte olan davada belirlenebiliyorsa, davacının istemi üzerine hâkim, esas hakkında karar verirken bu zararın miktarına da hükmeder. " hükmü düzenlenmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinde; mevcut olan zararın açık ve somut bir biçimde ispatlanamadığı, davacının zararı azaltma külfetinin bulunduğu, açılan davanın kısmi dava niteliğinde olduğu, diğer dosyaların bekletici mesele yapılmasına rıza gösterildiği, ıslah hakkının pilot dosyaların Yargıtay'dan geçtikten sonra kullanıldığı, davacının görevli olmayan mahkemeye dava açarak yargılamanın gecikmesine kısmen kendisinin sebebiyet verdiği anlaşılmaktadır.

Hukuk Genel Kurulunun 29.03.2022 tarihli ve 2021/11-938 E., 2022/401 K. sayılı tarihli munzam zarara ilişkin kararı eldeki dava bakımından emsal niteliktedir.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere ve özellikle yukarıda açıklanan nedenlere göre davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/1 hükmü uyarınca ONANMASINA,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

07.01.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi