"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/371 E., 2024/33 K.
HÜKÜM/KARAR : Konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (kapatılan) 17.Hukuk Dairesinin 17.01.2013 tarihli ve 2012/12574 Esas, 2013/227 Karar sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiş, Yargıtay (kapatılan) 17.Hukuk Dairesinin 10.04.2019 tarihli ve 2016/14159 Esas, 2019/4543 Karar sayılı ilamıyla Onanmasına karar verilmiş, ancak davacı vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 30.11.2021 tarihli 2021/14188 Esas, 2021/9743 Karar sayılı ilamıyla kabul edilerek karar bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkemenin kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davalı ... San. A.Ş.nin müvekkiline olan vergi borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek malının bulunmadığını, bunun üzerine şirket ortakları olan davalılar ... ve ... hakkında icra takibi yaptıklarını ancak alacağı tahsil edemediklerini ve ... ve ...’un alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendilerine ait taşınmaz paylarını diğer davalı ...’a sattıklarını öne sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar vekilleri haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 21.10.2010 tarihli ve 2010/25 Esas, 2013/227 Karar sayılı kararıyla; ivazlar arasında önemli oransızlık olmadığı, üçüncü kişiler ile borçlular arasında bağlantı kurulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı (I)
Yargıtay (Kapatılan) 17.Hukuk Dairesinin 17.01.2013 tarihli ve 2012/12574Esas, 2013/227 Karar sayılı ilâmı ile;
"...Dava konusu 454 parsel sayılı bahçeli kargir fabrika binası niteliğindeki taşınmaz üzerinde 2 Trilyon (2 Milyon) TL. tutarındaki ipotek bedeli ile birlikte 600.000.00 TL bedelle borçlu davalılar ... ve ... ile dava dışı ... tarafından davalı ...’a satıldığını, taşınmazın tasarruf tarihindeki gerçek değerinin 4.000.280.00 TL olduğunu, ipotek bedeli dahil edilmediği takdirde ivazlar arasında bir mislini aşan fark bulunduğu, taşınmazı satın alan davalı ... ipotek bedelini çekle ödediğini savunarak buna ilişkin keşide edilen çek sureti dosyaya ibraz etmiş ise de dosyadaki suretten çek’in kim tarafından keşide edilip ödendiği anlaşılamadığı, İİK.nun 280/son maddesindeki karine ile ilgili taraflardan delillerinin istenilmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmeli " gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar (I)
Mahkeme 23.06.2015 tarih ve 2013/513 Esas ,2015/241 sayısı belirtilen kararı ile anılan dairenin bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiştir.
C. Bozma Kararı (II)
Yargıtay (Kapatılan) 17.Hukuk Dairesinin 10.04.2019 tarihli ve 2016/14159Esas, 2019/4543 Karar sayılı ilâmı ile; karar onanmış, bu karara karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur. Dairenin 30.11.2021 tarihli 2021/14188 Esas, 2021/9743 Karar sayılı ilamı ile "...Mahkemece; taşınmazın ipotekle beraber 600.000,00 TL bedelle satıldığı, davalı ...'un taşınmaz üzerinde bulunan ipotek bedelini de ipotek alacaklısına ödediği, satış bedeli ile bilirkişilerin tespit ettiği bedel arasında bir misli fark bulunmadığı, davalı ...’un bu taşınmazı üzerindeki fabrika binası ile birlikte satın aldığı ancak ticari işletmeyi devralmadığı, taşınmazı aldıktan sonra yine üzerindeki fabrika binasıyla birlikte davalı-borçlu şirkete kiraladığı, kira borcunu ödememesi nedeniyle tahliye ettirdiği ve fabrikanın fiilen davalı şirketin borçlarından dolayı haczedilerek boşaltıldığından bahisle davalı ... hakkında İİK.280/III.md.si uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ile bağdaşmamaktadır.
İİK'nın 280/son fıkrasında; ticari işletmenin veya işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu hallerde ızrar kastıyla hareket ettiğinin kabul edildiği, bu karinenin, ancak iptal davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğinin veya ticari işletmenin bulunduğu yerde görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde münasip vasıtalarla ilan olunduğunun ispatla çürütülebileceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda, dava konusu taşınmaz fabrika binası olup, borçlu şirket tarafından ...’a satıldıktan sonra 3. kişi ... tarafından borçlu şirkete kiralanmıştır. Başka bir anlatımla borçlu şirket, 3. kişiye satmış olduğu faaliyet adresinde faaliyetine devam etmiştir. Mahkemece yapılan emniyet araştırmasında ise taşınmazın satış tarihinde 04/05/2005 tarihinde fabrika binası olarak faaliyet göstermekte iken fabrikadaki malların maliyece hacizle satıldığı, 03/11/2011 tarihinden itibaren ise Gürol Porselen Showroomu olarak kiralandığı belirtilmiştir.
Bu halde, davalı ...’un borçlu şirketin mali durumunu bilebilecek kişilerden olması, aralarında yapılan devrin ise işyeri devri niteliğinde olduğunun anlaşılmasına göre, İİK’nın 280/son da belirtilen devir için gerekli ilan ve bildirimlerinin yapıldığı iddia ve ispat olunmadığından davanın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetli olmayıp, davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
2- Bozma neden ve şekline göre davalı ... vekilinin vekalet ücretine ilişkin karar düzeltme talebinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir..." gerekçesi ile davacı vekilinin kara düzeltme talebi kabul edilerek, karar bozulmuştur.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar (II)
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile anılan dairenin bozma ilâmına uyularak yapılan yargılama sonunda; dava konusu kamu borcunun ödenmemiş olması nedeni ile konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 7740 Sayılı Yasa'nın 9/13.fıkrası gereğince, davanın tarafları lehine veya aleyhine vekalet ücreti hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, lehe vekalet ücreti takdiri gerektiğini ileri sürerek mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dosya içeriğine, bozmanın mahiyeti ve kapsamına göre uyuşmazlık, 6183 sayılı Yasa'nın 24 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 428 inci maddesi, 438 inci maddesinin yedi, sekiz ve dokuzuncu fıkraları ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrası.
2.6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunu'nun 24 ve devamı maddeleri hükümleri
3. Değerlendirme
1.Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesinin hukukça mümkün olmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
492 Sayılı Harçlar Kanunu'nun 13/J maddesi uyarınca davacıdan harç alınmamasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,05.11.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.