Logo

5. Hukuk Dairesi2022/12535 E. 2023/2480 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro düzeltmesi sonucu taşınmazın yüzölçümünde meydana gelen azalma nedeniyle Hazine'ye karşı açılan tazminat davasında, tazminat miktarının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın değerinin belirlenmesinde emsal yöntemi uygulanırken, hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zamanda satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışlar dikkate alınmadan, açık piyasada gerçekleştirilen mülk satışları soyut ifadelerle kıyaslanarak metrekare birim fiyatının belirlendiği ve bu nedenle raporun hüküm kurmaya elverişli olmadığı gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Kabul

Taraflar arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 41 inci maddesi gereğince yapılan düzeltme nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Denizli ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 467 parsel sayılı taşınmazın 1972 yılında ... köyünde yapılan tesis kadastrosu sırasında 467 parsel sayılı taşınmazın 4025 m² yüzölçümüyle dava dışı üçüncü kişiler adına tespit ve tescil edildiği, davacı ...'ın, taşınmazın 3/8 hissesini 10.10.2001 tarihinde, davacı ...'ın ise 96/192 hissesini 16.01.2004 tarihinde tespitteki yüzölçümü ile tapu malikinden satın aldıkları, 2012 tarihinde 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uyarınca yapılan çalışma ile taşınmazın yüzölçümünün 2768,82

m² olarak düzeltilerek tapuya 02.07.2013 tarihinde tescil edildiği, davacıların taşınmazın yüzölçümünün azalmış olması nedeni uğradıkları zararın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; düzeltme işlemi 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesine istinaden yapıldığından bu davanın açılamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine göre Devletin sorumluluğunun oluşabilmesi için fiilin tapu sicilinin tutulmasına ilişkin bir fiil olması, fiilin hukuka aykırı olması, zararın doğması ve illiyet bağı şartlarının bir arada gerçekleşmesi gerektiğini, somut olayda bu unsurların oluşmadığını, davacıların iyi niyet iddiasının doğru olmadığını, 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi kapsamında hataların düzeltilmesi mümkün olduğundan açılan davanın yersiz olduğunu, iddia kanıtlansa bile talep edilen zarar miktarının Kanuna göre talep edilemeyecek unsurları da içerdiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 17.05.2016 tarihli ve 2014/62 Esas, 2016/477 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 20.09.2018 tarihli ve 2016/12102 Esas, 2018/5789 Karar sayılı bozma ilâmı ile bilirkişilerce yeniden rapor düzenlenerek taşınmazın çapında bir değişiklik olduğu ve komşu parsellere kayma olduğunun belirlenmesi hâlinde davacının açacağı tapu iptal davası ile zararını karşılayabileceği, taşınmazın çapında bir değişiklik olmamasına rağmen, taşınmazın miktarında azalma meydana gelmişse bu durumda davacının tazminat hakkının tapu sicilinin yanlış tutulmuş olması nedeni ile doğduğu gözetilerek, zararın doğduğu tarih itibari ile taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi hâlinde emsal metodu, arazi olduğunun belirlenmesi halinde net gelir yöntemiyle 3402 sayılı Kanun'un 41 inci maddesi uyarınca yapılan düzeltme işleminin kesinleşerek taşınmazın yeni yüzölçümü ile tapuya tescil edildiği 02.07.2013 tarihindeki gerçek değerinin hesaplattırılması gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Birinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemece 03.12.2019 tarihli ve 2018/947 Esas, 2019/1396 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 13.04.2021 tarihli ve 2020/8842 Esas, 2021/5417 Karar sayılı bozma ilâmı ile yeniden taşınmaz başında keşif yapılarak 3 kişilik fen bilirkişi heyeti oluşturulup düzeltmeye konu işlemde davacıya ait taşınmazdaki yüzölçüm eksikliğinin nereden kaynaklandığı ve lehlerine düzeltme yapılan parsel olup olmadığı hususunda kadastro paftası ile düzeltme kararı ve haritası uygulanarak ayrıntılı ve krokili rapor alınmalı, dava konusu taşınmazın da bulunduğu düzeltmeye konu olan diğer taşınmazların en son hallerine göre düzeltme işlemi nedeniyle bu işlem yararına olan kişi ya da kişiler belirlenerek, lehine düzeltme yapılan parsel bulunmaması hâlinde dava konusu somut olayda kadastro işlemleri sırasında yapılan hata sonucu tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumluluğuna ilişkin koşulların oluştuğunun kabulü ile arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza emsal incelemesi yapılarak değer biçilmesi gerektiğinden bahisle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar vermiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosyada toplanan delillerle düzeltme işleminin doğru olduğunu ve raporda sayılan parsellerin yüzölçümünde artış olduğu belirlenmesine göre davanın reddi yerine kabulüne karar verilmesini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun Yargıtay içtihatları ve kanunlara aykırı olarak yüksek belirlendiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, kabule göre vekâlet ücretinin fazla hesaplandığını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4711 sayılı Kanun'un 1007 nci maddelerine dayanan tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2.4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan, zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 437 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dairemizin bozma ilâmı sonrası 15.11.2021 tarihli fen bilirkişi heyeti raporuna göre, taşınmazın yüz ölçümünün azalmasının ilk tesis kadastrosu sırasındaki teknik hatadan kaynaklandığı, poligonlar arası mesafe hatası yapıldığından, ölçüme esas alınan 2/286 No.lu poligonun koordinatının yanlış hesaplandığı ve paftada yanlış yerde işaretlendiği, dolayısıyla pafta ile zemin arasında uyuşmazlık oluştuğu, yapılan düzeltme ile paftayla zeminin uyumlu hâle getirildiği, yapılan düzeltme işleminin sonucundan bölgede bulunan çok sayıda taşınmazın etkilendiği, buna göre çevrede bulunan 459, 462, 469, 509, 721 ve 722 No.lu parsellerin yüzölçümlerinde artış olduğu, yüzölçümü artan 469 ve 509 No.lu parsellerin bağ vasıflı gerçek kişiler üzerine kayıtlı olduğu 459, 462 ve 722 No.lu parsellerin mera vasıflı kamu orta malı olduğu, 721 No.lu parselin ise orman vasıflı Hazine parseli olduğu, yüz ölçümlerinde artış gerçekleşen taşınmazların davacıların parseline komşu olmadıkları anlaşıldığından, dava konusu somut olayda kadastro işlemleri sırasında yapılan hata sonucu tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle 4721 sayılı Kanun'un 1007 inci maddesi uyarınca Devletin sorumluluğuna ilişkin koşulların oluştuğunun kabulü doğrudur.

3. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesine dayalı olarak açılan davalarda, taşınmazın değeri 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 11 inci maddesindeki yönteme göre belirlenir. Aynı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci bendinin (g) fıkrasına göre, arsa niteliğindeki taşınmazlara değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerde ve benzer yüzölçümlü olması, değerlendirme tarihine yakın satışların emsal alınması ve kamulaştırma gününden önceki özel amacı olmayan satışlara göre değer biçilmesi gerekir.

4. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda arsa niteliğindeki dava konusu taşınmaza bu yönteme uyulmadan, açık piyasada gerçekleştirilen mülk satışları soyut ifadelerle kıyaslanarak metrekare birim fiyatı belirlendiğinden, bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir.

5. Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu hâlinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibarıyla emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibarıyla imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekilinin temyiz itirazları yerine görüldüğünden hükmün açıklanan gerekçelerle BOZULMASINA,

14.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.