Logo

5. Hukuk Dairesi2023/4139 E. 2023/10550 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedeli ve ecrimisil alacakları için açılan kısmi davada, ilk davada saklı tutulan bedelin tahsili ve yargılama giderlerinin belirlenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Kesinleşen ilk davada tespit edilen bedelin saklı tutulan kısım için de esas alınması gerektiği, ancak 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun Ek 4. maddesinin 04.11.1983 sonrası el atmalar için uygulanma imkânı bulunmadığından, harçların nispi olarak alınması gerektiği gözetilerek, mahkeme harçlarına ilişkin kısmı düzeltilerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2021/1949 Esas, 2022/2862 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Antalya 12. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2019/57 Esas, 2021/182 Karar

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil istemine ilişkin olarak açılan ilk davada saklı tutulan bölümün tahsiline ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usûl eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,

Miktar veya her paydaş için değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın her paydaş için değeri kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun’un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun’un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Tüm davacılar için hükmedilen ecrimisil bedeli ve davacılar ..., ... ve ... için hüküm altına alınan kamulaştırmasız el atma tazminatı Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibari ile kesinlik sınırı olan 107.090,00 TL’nin altında kalmaktadır.

Bu nedenle; davalı idare vekilinin ecrimisile ve adı geçen davacılar için kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedeline ilişkin temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı idare vekilinin davacılar ... vd. yönünden gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; davacıların murisinin Antalya ili, ... ilçesi, Kışla Mahallesi 298 ada 5 parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, davalı ... tarafından taşınmaza park yapılmak suretiyle kamulaştırılmaksızın el atıldığını, bu nedenle davalı lehine Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/428 Esas, 2013/336 Karar sayılı dosyasında tazminat ve ecrimisil talepli dava açıldığını, diğer mirasçı tarafından açılan Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/235 Esas, 2016/366 Karar sayılı dosyası ile birleştirildiğini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL tazminat ve 5.000,00 TL ecrimisilin davacıların payları oranında ödenmesine karar verildiğini, kararın temyiz incelemesinden geçerek onandığını, ilk davada hükmedilen bedel mahsup edildikten sonra kalan kısmın ilk dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili Belediyenin dava konusu yere herhangi bir fiili müdahalesinin bulunmadığını, parselin imar planında park alanı olarak Büyükşehir Belediyesi tarafından işlem gördüğünü, taşınmazın ana arter üzerinde bulunduğu için müvekkili idare yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini beyan etmiş, ayrıca ecrimsilin kötü niyetli şagilden istenebilecek tazminat çeşidi olduğunu, idarelerin sosyal sorumluluğu gereği yaptığı işlemler nedeni ile kötü niyetli sayılamayacağını bu nedenle de haksız davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, dava konusu yerin ... Belediyesi sınırları içerisinde kaldığını, müvekkilinin dava konusu parselde herhangi bir çalışma yapmadığını, tapu kaydında İl Defterdarlığının 12.09.1985 tarihli ve 41355/2502 sayılı yazısı ile 17.10.1989 tarihli ve 6878 yevmiye numara ile verilen Antalya Asliye Hukuk Hakimliği 31.01.1969 tarihli ve 9619/82 Esas, 1969/45 Karar sayılı kararı ile dava konusu parselin 2319,13 m² yüzölçümlü kısmının Hazine adına tescil kararı ile 04.07.2021 tarihli ve 4639 yevmiye numara ile 1. Derece Doğal Sit Alanı (şablon: Kültür ve Tabiat Varlıkların Belirtilmesi) beyanı bulunduğunu, dava konusu taşınmazda Hazine adına kesinleşmiş tescil kararı olması nedeniyle husumetin Maliye Hazinesi adına yöneltilmesi gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın tapu kayıtlarına göre 2504 m² yüzölçümlü arsa vasfında tescilli olduğu anlaşıldığından, dava konusu 184,87m² yüzölçümlü kısmın 19,38 m² yüzölçümlü kısmının yolda, 122,85m² yüzölçümlü kısmının kaldırımda, 42,64 m² kısmının ise parkta kaldığının anlaşıldığı, dava konusu yere müvekkili tarafından el atılmadığını, park düzenlemesi yapılmadığını, gerek dava konusu yerin ve gerekse emsal olarak gösterilen taşınmazların doğal sit alanı içinde kaldığının tespit edildiğini, koruma kurulu kararı gereğince l. Derece Arkeolojik Sit alanında yer alan dava konusu yerin alınıp satılamayacağını, bina yapılamayacağını, dava konusu Kışla Mahallesi 298 ada 5 parselin 1/1000 ölçekli planları uygun bulunan “Park Alanı” kapsamında kaldığını, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 13 üncü maddesi ile “Hazineye ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarına ait olup, usulüne göre tescil ve ilan olunan, her çeşit korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ile bunlara ait korunma sınırları dahilindeki taşınmazlar, Kültür ve Turizm Bakanlığının izni olmadan, gerçek ve tüzelkişilere satılamaz, hibe edilemez.” hükmü getirildiğini, gerek Danıştay’ın gerekse Yargıtay’ın pek çok kararında Arkeolojik Sit Alanında kalan taşınmazlarla ilgili olarak imar planı ve parselasyon işlemlerine konu edilemeyeceği, alım satıma konu edilemeyeceği, dolayısıyla kısıtlı durumda olan bu tür taşınmazlara fahiş bedel belirlenemeyeceğinin belirtildiğini, koruma kurulu kararı gereğince bir kısmı l. Derece Arkeolojik Sit alanında yer alan dava konusu yerin alınıp satılamayacağı, bina yapılamayacağını, bu vasıfta olan bir yerin park alanı olarak planlanması dışında bir seçenek bulunmadığını, davaya konu taşınmazın 2.504,00 m² yüz ölçümlü olduğu ve taşınmazın 2.319,13 m²'lik kısmının Hazine tarafından istimlak edildiği, geriye kalan 184,87 m²lik kısmı ile ilgili iş bu davanın açıldığının ifade edildiğini, Hazine tarafından gerçekleştirilen kamulaştırma işlemi nedeniyle bahse konu taşınmaz üzerindeki mülkiyet hakkı ile diğer tüm hak ve alacakların Hazineye geçtiğini, emsal karşılaştırmasının usulüne uygun yapılmadığını ileri sürerek kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.11.2016 tarihli ve 2016/235 Esas, 2016/366 Karar sayılı kararı ile bilirkişi raporu doğrultusunda tespit edilen metrekare birim fiyatı 6.424,00 TL üzerinden taleple bağlı kalınarak asıl dava ve birleştirilen dava yönünden davalı Antalya Büyükşehir Belediyesi hakkındaki davanın kabulüne, davacıların fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına karar verildiği, bu karara karşı temyiz yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 12/11/2018 tarihli ve 2017/24485 Esas, 2018/20112 Karar sayılı ilâmı ile hükmün onanmasına karar verildiği, karar düzeltme yoluna başvurulmadığından 02.01.2019 tarihinde kesinleştiği, böylece mahkeme kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekilli temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ilk davada saklı tutulan bedelin tahsiline ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. 6100 sayılı Kanun’un “Kısmi Dava” kenar başlıklı 109 uncu maddesinin birinci fıkrası şöyledir;

“Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

4. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Antalya 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.11.2016 tarihli ve 2016/235 Esas, 2016/366 Karar sayılı kararı ile bilirkişi raporu doğrultusunda tespit edilen metrekare birim fiyatı 6.424,00 TL üzerinden taleple bağlı kalınarak asıl dava ve birleştirilen davanın davacıların fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak kabulüne karar verildiği, bu karara karşı temyiz kanun yoluna başvurulması üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 12.11.2018 tarihli ve 2017/24485 Esas, 2018/20112 Karar sayılı ilâmı ile hükmün onanmasına karar verildiği, karar düzeltme yoluna başvurulmadığından 02.01.2019 tarihinde kesinleştiği, iş bu davanın kesinleşen davada hesaplanan bakiye alacak için açıldığı anlaşılmakla, taraflar arasında görülüp kesinleşen önceki davada tespit edilen bedel esas alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerindedir.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre, usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

4. Buna karşın; eldeki davada taşınmaza 04.11.1983 tarihinden sonra el atılmıştır. 7421 sayılı Kanun ile 2942 sayılı Kanun’a eklenen Ek Madde 4'ün üçüncü fıkrası; “Bu Kanun kapsamında açılan davalarda verilen bedel ve tazminat kararlarına ilişkin mahkeme ve icra harçları, davalı idare tarafından ödenmek üzere maktu olarak belirlenir.” şeklinde düzenlenmiştir. 2942 sayılı Kanun'un 6487 sayılı Kanun'la değiştirilen Geçici 6 ncı maddesinin onikinci ve onüçüncü fıkraları; "09.10.1956 ile 04.11.1983 tarihini kapsayan dönemde oluşan mağduriyetin giderilmesi amacıyla getirilen ve malikler aleyhine bir takım hükümler içeren bu istisnai düzenlemenin 04.11.1983 tarihinden sonraki dönem içinde uygulanmasının hukuk güvenliğini zedeleyeceği" gerekçesiyle ve Anayasa'nın 2 nci ve 35 inci maddelerine aykırı bulunarak 13.03.2015 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 tarihli ve 2013/95 Esas, 2014/176 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir. 2942 sayılı Kanun'da 04.11.1983 tarihinden sonraki fiili el atmalara ilişkin başkaca bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle kaynağını Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar ile 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararlarından alan 04.11.1983 tarihinden sonra fiilen el atılan taşınmazlar yönünden, kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan davalarda mahkeme ve icra harçları ile her türlü vekâlet ücretinin nispi olarak uygulanması gerektiğinden 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde 4'ün üçüncü fıkrasının uygulanma imkanı bulunmamaktadır.

İstinaf mahkemesince ilk derece kararının nisbi harca ilişkin bölümüne dokunulmaksızın istinaf İsteminin şekli olarak esastan reddine karar verildikten sonra "ek 4 üncü maddenin uygulanması gerekir" gerekçesiyle istinaf harcının maktuya çevrilerek nisbi harcın bakiyesinin iadesine karar verilmesi suretiyle 1983 sonrası fiili el atma nedeniyle açılan tazminat davalarında ek madde 4 e dayanarak maktu harç alınması gerektiği yönünde irade ortaya konulmuş ancak kamu düzenine ilişkin ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gereken ve İlk Derecede nisbi alınan harcın yeniden esas hakkında hüküm kurulması suretiyle düzeltilmesi yoluna gidilmemesi harca yönelik Yargıtay uygulamasının 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrasının kullanılması suretiyle etkinliğinin ortadan kaldırılarak Yargıtayın içtihat birliğini sağlamak görevinin devre dışı bırakılması suretiyle hukuki öngörülebilirlik ve hukuki güvenliğin zedelenmesi sonucunu doğurduğundan kararın bozulması gerekir.

Ne var ki, bu yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Davalı İdare Vekilinin Ecrimisil ve Davacılar ..., ... ile ... İçin Hükmedilen Tazminat Bedeline İlişkin Temyizi Yönünden

Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden reddine,

B. Davalı İdare Vekilinin Davacılar ... vd. Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat Bedeline İlişkin Temyizi Yönünden

1. Davalı idare vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddine,

2. Kamu düzenine ilişkin hususlar yönünden yapılan inceleme sonucunda; Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin 2013/4139 Esas ve 2023/10550 sayılı ilamının (2) numaralı bendinin hükümden çıkartılmasına, yerine "Karar tarihi itibarıyla alınması gereken 129.843,15 TL harçtan peşin alınan istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 97.382,38 TL istinaf karar harcının davalı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınarak peşin alınan istinaf harçları ile birlikte Hazineye irat kaydına," cümlesinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Davalı idareden aşağıda yazılı kalan harcın alınmasına,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.