Logo

5. Hukuk Dairesi2023/5352 E. 2023/5795 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle oluşan zararın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Devletten talep edilmesi üzerine, Devletin sorumluluğunun olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, davacının iddia ettiği zararın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmadığı, sonradan verilen ve ilk veraset ilamını geçersiz kılan ikinci bir veraset ilamı nedeniyle oluştuğu, tapu memurlarının hukuka aykırı bir eyleminin bulunmadığı ve bu nedenle 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesinde düzenlenen kusursuz sorumluluğun şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine dair kararının, usul ve yasaya uygun olduğu gözetilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacılar vekilince temyiz edilmekle, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi ...'nun 29.05.1959 tarihinde vefat ettiğini, müteveffanın ölümünden 28 yıl sonra ... adında birinin murisin yegâne mirasçısı olduğunu ileri sürerek hukuksuz bir şekilde Üsküdar Sulh Hukuk Mahkemesinden veraset ilâmı aldığını, murisin tüm gayrimenkullerini tapuda kendi adına intikal ettirerek üçüncü kişilere satış suretiyle devrettiğini, ... tarafından Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/343 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, müvekkillerinin de davaya aslî müdahil olduklarını, davaya konu 736 ada, 9 parsele ilişkin bölümü izale-i şuyu yolu ile alan taraf adına olan tapu işlemlerinin korunmasına ve tescilin devamına dair verilen kararın onanarak kesinleştiğini, taşınmazın 2/3 hissesi müvekkillerinin miras bırakanı ... adına kayıtlı iken yolsuz tescil ile başkaları adına tapuda kayıt altına alındığını, haksızlıkların tazmini yoluna gidilebileceği hususunun Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin onama kararında açıkça belirtildiğini ileri sürerek uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; görev, hak düşürücü ve zamanaşımı itirazında bulunarak, dava konusu 736 ada 9 parsel sayılı taşınmazla birlikte, 714 ada 2 parsel, 715 ada 1 parsel, 739 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar hakkında Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinde sahte veraset ilamı ile oluşan yolsuz tescil ve 2644 saylı Tapu Kanunu'nun (2644 sayılı Kanun) 35 inci maddesindeki mütekabiliyet esasına göre Arnavutluk vatandaşlarının Türkiye'de miras yoluyla taşınmaz mal edinemeyeceklerinden mirasçı sıfatıyla Hazineye intikali talepli tapu iptal ve tescil davası açıldığını, dava sonucunda müdahil davacılar ... mirasçılarının davasının reddine, 739 ada 9 parsel yönünden davanın reddine, diğer parsellere ilişkin bir kısım davalılara ait hissenin iptali ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiğini, kararın temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2010/8760 Esas, 2010/13386 Karar sayılı ilâmı ile 736 ada 9 parsel yönünden davanın reddine dair verilen kararın yerinde olduğu belirtilerek diğer yönlerden ilâmda yazılı gerekçelerle bozulduğunu, işbu davanın belirtilen Yargıtay kararına istinaden açıldığını, kararda sicillerin tutulmasından dolayı dava açılabileceği belirtilmiş ise de dava dışı üçüncü kişi durumunda olup sahte veraset istihsal eden ... 'in eyleminin söz konusu edilmediğini, oysa zararın doğumunda sahte veraset ilâmının birinci derecede etken olduğunu, bu nedenle üçüncü kişinin ağır kusuru nedeniyle meydana gelen hukuka aykırı eylemi illiyet bağını keseceğinden Hazinenin sorumlu tutulamayacağını, olayda davacıların müterafik kusurlarının söz konusu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 13.07.2015 tarihli ve 2012/161 Esas, 2015/322 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; Mahkemece, ıslah harcını tamamlamak üzere davacılara süre verilerek ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken harcı yatırılmayan ıslah beyanına değer verilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.06.2017 tarihli ve 2016/400 Esas, 2017/209 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; somut olayda, tazminat isteğinin dayandırıldığı hukuki sebep sicilin en baştan itibaren oluşturulmasına ilişkin işlemlere ait olmayıp sonradan meydana gelen sebebe bağlı olduğu ve sonradan doğan duruma göre de sicilin tutulmasıyla ilgili olarak tapuda görevli memurların yaptığı hukuka aykırı bir işlemin varlığından da bahsedilemeyeceği, öyleyse iddia edilen zararın tapu sicilinin tutulmasından doğmadığı aksine mahkemece verilen ve verildiği tarihte geçerli olan bir veraset ilamına göre yapılan işlem yapılmasına rağmen aynı murise ait daha sonra başka mahkemece verilen ve ilk veraset ilamını geçersiz kılan ikinci bir veraset ilamı ile ilk verasetin geçersiz olduğunun anlaşılması üzerine zararın doğduğu, bu durumda tapu memurlarının hukuka aykırı bir eylemi olmadığına göre 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinde düzenlenen kusursuz sorumluluğun şartları somut olayda gerçekleşmediğinden davanın reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Verilen Direnme Kararı

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.12.2020 tarihli ve 2020/64 Esas, 2020/270 Karar sayılı kararı ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesindeki sorumluluk, kusursuz sorumluluğa dayalı bir sorumluluk hali olduğu, zarar gören kişiler, davalının kusurunun bulunduğunu kanıtlamak zorunda olmadıklarını, kusursuz sorumlulukta illiyet bağının kesilebilmesi için zarar görenin ağır kusurunun olması veya üçüncü bir kişinin illiyet bağını kesebilecek nitelikte ağır kusurunun olması veya zararın meydana gelmesinde öngörülemeyen bir halin bulunması gerektiğini, satış işleminden önce murisin tüm verasete esas nüfus kayıtları, Arnavutluk daki kayıtlar istenebilir titiz bir araştırma yapılmadığı gibi davacıların, zarar veren bu eylemin meydana gelmesinde kasıtlı yada kusurlu bir eylemlerinin olduğuna dair herhangi bir tespit mevcut olmadığı, davacıların kasıtlı yada kusurlu eylemleri ile bu zararın gerçekleşmesine neden olduklarına dair herhangi bir tespit bulunmadığı da göz önüne alınarak, olayda davalının sorumluluğunun kabulü gerekmiş ve önceki karar da direnilmesine karar vermek gerekmiş ancak dava konusu parselin yol olarak ayrılan kısmı için davalı idareyi sorumlu tutmak mümkün olmadığı gibi ek raporda herhangi bir emsal kıyaslaması yapılmaksızın m² birim fiyatı soyut olarak % 40 artırılarak 3.500,00 TL'ye çıkarılmış olduğundan, kök rapordaki miktara itibar edilmiş ve davanın kısmen kabulü ile kısmen direnme kararı verilmiştir.

E. Dairemizce Yapılan İnceleme Sonucu Dosyanın Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna Gönderilmesi Kararı

1. İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararının, Dairemizce incelenmesi sonucunda; 28.05.2019 tarihli ve 2019/1017 Esas, 2019/3705 Karar sayılı Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesi bozma ilâmı usul ve Kanuna uygun bulunmuş olup mahkemece verilen direnme kararının yerinde olmadığı anlaşıldığından, Dairemizin 11.10.2022 tarihli ve 2022/7769 Esas, 2022/13720 Karar sayılı ilâmı ile temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43 üncü maddesi ile değişik 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 373 üncü maddesinin beşinci fıkrası uyarınca yetkili ve görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

F. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı

Mahkemesinin yukarıda belirtilen bozma ilâmına direnme kararı üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılan inceleme sonunda verilen 26.04.2022 tarihli ve 2021/5-609 Esas, 2022/597 Karar sayılı ilâmı ile Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı yeni hüküm niteliğinde olduğu ve bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Özel Daireye ait olduğu gerekçesiyle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşılmıştır.

G. Üçüncü Bozma Kararı

Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş ise de delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü, davacının iddia ettiği zarar tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmamakta, somut olayda, tazminat isteğinin dayandırıldığı hukuki sebep sicilin baştan itibaren oluşturulmasına ilişkin işlemlere ait olmayıp sonradan meydana gelen sebebe bağlı olduğu ve sonradan doğan duruma göre de sicilin tutulmasıyla ilgili olarak tapuda görevli memurların yaptığı hukuka aykırı bir işlemin varlığından da bahsedilemeyeceği, öyleyse iddia edilen zararın tapu sicilinin tutulmasından doğmadığı aksine mahkemece verilen ve verildiği tarihte geçerli olan bir veraset ilamına göre işlem yapılmasına rağmen aynı murise ait daha sonra başka mahkemece verilen ve ilk veraset ilamını geçersiz kılan ikinci bir veraset ilamı ile ilk verasetin geçersiz olduğunun anlaşılması üzerine zararın doğduğu, bu durumda tapu memurlarının hukuka aykırı bir eylemi olmadığına göre 4721 sayılı Kanun'un1007 nci maddesinde düzenlenen kusursuz sorumluluğun şartları somut olayda gerçekleşmediğinden davanın bu gerekçe ile reddi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

H. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Dördüncü Karar

İstanbul 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.01.2023 tarihli ve 2022/751 Esas, 2023/13 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Nedenleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve Kanuna aykırı olduğunu, bozulması gerektiğini, sahte veraset ilamı çıkaran kişilerin muris ile hiç bir akrabalık ve soyadı benzerliği olmayan kişiler olduğunu, veraset ilamı alınırken nüfus kayıtları ve soyadları tutmadığı halde sadece tanık anlatımı ile yetinildiğini, tapu dairesinde intikal işlemi yapılırken, nüfus kayıtları ellerinde olduğu halde, hiç bir memur, kişilerin ve nüfus kayıtlarının tutarsızlığı konusunda bir tedavül istenmediğini, ... adına kayıtlı olan taşınmazın malikini tapu memuru tarafından değiştirdiğini, kurum içi resmi yazışmalarda Devletin kendi kusurunu kabul ettiğini, tapu memuru işlem yapmamış olsaydı zararın doğmayacağını, zararın tapu memurununn dikkat ve özen göstermeden, umursuzca yaptığı bu hatalı intikal işleminden doğduğunu, ilamlarda bulunan muhalefet şerhlerinde tapu memurunun yaptığı işlemin bir araştırma gerektirdiğini vurgulamış davacıların zararının memurun işleminden kaynaklandığını kabul edildiğini, kararın usul ve kanuna aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Mahukemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile, arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun )146 ncı maddesi (eski 125 inci md.)

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, davalı tarafın aynı temyiz sebeplerini Dairemizin bozma ilamı öncesinde sunduğu dilekçelerinde belirttiği, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davacılarda peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,

05.06.2023 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 28.05.2019 tarihli ve 2019/1017 Esas, 2019/3705 Karar sayılı ilamındaki karara muhalif olarak imza attığım karşı oy yazısındaki gerekçelerinde belirtitiğim tapu sicilinin düzenlenmesin de TMK'nın 1007 nci kapsamında değerlendirilmesi ve tapu memurunun hukuka aykırı olmasınını zorunlu olmayıp kusursuz tehlike sorumluluğu karşısında murisin taşınmazlarının hukuka aykırı olarak el değiştirmesinin zarara sebebiyet vermesi nedeniyle devlet zararlarından sorumludur, gerekçesi ile Dairemizin sayın çoğunluğunun görüşlerine katılmıyorum.