Logo

5. Hukuk Dairesi2023/5702 E. 2023/10950 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacılar tarafından, davalı idare aleyhine, kamulaştırmasız el atma nedeniyle taşınmaz bedeli tespiti ve tahsili istemiyle açılan davada, idarenin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, bedelin tespiti ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın sağlık alanı olarak planlanıp uzun süre kamulaştırılmaması ve davalı idarenin plan değişikliği talebiyle taşınmaz maliklerinin mülkiyet hakkına müdahale ettiği gerekçesiyle idarenin sorumluluğu kabul edilmiş, bedelin emsal değerlendirmesiyle tespitine ve mahkeme masraflarının davalı idareye yükletilmesine ilişkin yerel mahkeme kararları, usul ve yasaya uygunluğu değerlendirilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1044 Esas, 2023/915 Karar

KARAR : Düzeltilerek yeniden esas hakkında verilen karar

İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/797 Esas, 2022/80 Karar

Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı idare vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı idare vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda,

Miktar veya her paydaş için değeri kesinlik sınırını geçmeyen davalara ilişkin nihai kararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 362 nci maddesi uyarınca temyiz edilemez. Temyize konu edilen miktarın her paydaş için değeri kesinlik sınırının altında kalması hâlinde anılan Kanun'un 366 ncı maddesi atfıyla aynı Kanun'un 352 nci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekir.

Davacılar ... ve ... haricindeki davacılar yönünden hüküm altına alınan bedel Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibarıyla kesinlik sınırı olan 238.730,00 TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla, işbu davacılar yönünden davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

Davalı idare vekilinin, davacılar ... ve ... ile ilgili olarak gerekli şartları taşıdığı anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Ankara ili, Yenimahalle ilçesi, ... Mahallesi 43006 ada 1 parsel sayılı taşınmazın “sağlık alanı” olarak ayrılmış olduğunu ve taşınmaza fiilen el atılmış olduğundan tazminat alacağının davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı idare cevap dilekçesinde özetle; taşınmaza fiili olarak herhangi bir müdahalede bulunulmadığını, el koyma tarihindeki niteliklerine göre değer belirlenmesi gerektiğini, takyidatların değerlendirme sırasında dikkate alınması gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı idare vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmaza fiili bir müdahalelerinin bulunmadığını, “özel sağlık alanı” olarak ayrılmış olması nedeniyle tasarrufa engel durumun söz konusu olmadığını, davanın Sağlık Bakanlığına yöneltilmesi gerektiğini, özel sağlık alanı kullanımlı taşınmazın imar planı değişikliklerinin İdare Mahkemesince iptal edildiğini ve plansız alanda kaldığını, tapu kaydında taşınmazda hisse hatası olduğu beyanının olduğunu, bu nedenle hatanın düzeltilmesi ya da tapudaki şerhin terkini için davacı yana süre verilip bu hususun bekletici mesele yapılması gerektiğini, tazminata esas alınan bedelin adalete uygun olmadığını, hacizlerin bedele yansıtılmamasının usule aykırı olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile taşınmazın davalı ... meclisinin 12.10.1995 tarihli ve 711 sayılı kararı ile onaylı 1/5000 ölçekli "... Köyü Çevresi Revizyon İmar Planı" ve bu doğrultuda hazırlanan Yenimahalle Belediye Meclisinin 25/05/1996 tarihli ve 85 sayılı kararı ile uygun görülerek 19.08.1996 tarihinde onaylanan 1/1000 ölçekli "... Köy ve Çevresine Ait Uygulama İmar Planı" kapsamında "Sağlık Tesis Alanı" kullanımında iken Yenimahalle Belediye Meclisinin 09.11.2012 tarihli ve 863 sayılı kararı ile uygun görülerek davalı ... meclisinin 12.02.2013 tarihli ve 249 sayılı kararı ile onaylanan 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliği ile dava konusu parselin yapılaşma koşullarında bir değişiklik yapılmadan kullanımının "Özel Sağlık Tesis Alanı" olarak değiştirildiği, dava konusu taşınmazın kullanım kararının ve yapılaşma koşullarının aynen korunduğu, parselin güneybatısından 5.000,00 metrekarelik alanın ifraz edildiği ve ifraz sonucu oluşan parselin çekme mesafelerinin tüm cephelerinden 10'ar metre olacak şekilde belirlendiği, diğer 41.055 metrekarelik parselin çekme mesafelerinin de doğu cephesinden 20 metre diğer cephelerde ve komşu parsellerden 10'ar metre olacak şekilde düzenlendiği 1/1000 ölçekli uygulama imar planı değişikliğinin Yenimahalle Belediye Meclisinin 12.07.2016 tarihli ve 413 sayılı kararı ile uygun görülerek davalı ... meclisinde 13.12.2016 tarihli ve 2416 sayılı kararı ile onaylandığı ancak taşınmazın “Özel Sağlık Tesis Alanı” olarak ayrılmasına yönelik imar planı ile en son 2016 onay tarihli uygulama imar plan değişikliğinin Ankara 2.İdare Mahkemesinin 2019/1793 Esas, 2020/842 Karar sayılı ilamı ile iptaline karar verildiğini, bu durumda taşınmazın “özel sağlık tesis alanı” olarak ayrılmasına yönelik imar planlarının iptali yönünde verilen karar uyarınca taşınmazın ilk kez yapılan imar planına geri dönülmüş olup 1996 onay tarihli 1/1000 ölçekli uygulama imar planında “sağlık tesis alanı” kullanımında kaldığı, bu planın iptali yönünde alınmış bir yargı kararı bulunmadığı, iş bu plan gereğince sorumluluğun Sağlık Bakanlığında bulunduğu tespit edilmiş ise de “Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünün 07.02.2012 tarihli ve 20911 sayılı yazısı ile ... Mahallesi 43006/1 parsel sayılı taşınmaza müdürlüklerince ihtiyaç bulunmadığı, taşınmazın sağlık alanından çıkartılarak sahiplerinin tasarrufuna bırakılması yönünde 23.12.2011 tarih ve 194856 sayılı Valilik Olurunun alındığı, onayın Bakanlıklarınca 23.01.2012 tarihli ve 2360 yazısı ile uygun görüldüğü, taşınmazın imar planında sağlık kullanımından çıkartılmasına yönelik işlemlerin yapılmasının talep edildiği” davalı idare tarafından bu talep doğrultusunda imar plan revizyonuna gidildiği; ancak 1/5000 ölçekli nazım imar planları yapılmadan 1/1000 ölçekli uygulama imar planları yapılarak taşınmazın “özel sağlık tesis alanı” olarak ayrılması nedenine dayalı olarak imar planlarının iptaline karar verildiği dikkate alındığında, sorumluluğun davalı idarede bulunduğunun anlaşıldığını, taşınmaza fiilen el atılmadığını, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerektiğini, adli yargı görevli olduğunu, arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak dava tarihi itibarıyla değerinin tespit edilerek davalı idareden tahsiline, dava konusu taşınmazdaki davacılar payının iptali ile davalı idare adına tesciline dair kararda, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden kanuna aykırılık bulunmadığını; ancak dava konusu taşınmazın tapu kaydında davacı taraf paylarında bulunan haciz ve takyidatların bedele yansıtılması gerektiğinin düşünülmemesinin ve 26.11.2022 tarihli ve 32025 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7421 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na eklenen Ek Madde 4’ün son fıkrasında “Bu kanun kapsamında açılan davalarda verilen bedel ve tazminat kararlarına ilişkin mahkeme ve icra harçları davalı idare tarafından ödenmek üzere maktu olarak belirlenir.” düzenlemesi yapıldığını, yasa koyucu tarafından daha önce 09.11.1956 ile 04.11.1983 tarihleri arasındaki fiili el atmalarda maktu harca hükmedilmesi gerektiği 6487 sayılı kanun değişikliği ile kabul edilmiş olup, bu kanun halen yürürlükte olduğundan 7421 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'na (2942 sayılı Kanun) eklenen 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında kabul edilen hükümle 04.11.1983 tarihinden sonra yapılan fiili el atmalarda da maktu harca hükmedilmesi gerektiğinin amaçlandığının kabulü gerektiğini, bu nedenle harca yönelik düzenleme usul hükümlerine ilişkin olduğundan derhal uygulanması gerektiği gibi kamu düzenine ilişkin olduğundan resen dikkate alınması gerektiği de gözetildiğinde, İlk Derece Mahkemesi kararı düzeltilmek suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kuralarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı idare vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde tüm davacılar yönünden verilen kararın temyizi kabil olduğunu ve haciz ile takyidatların neler olduğunun açıklanmadığını ilave etmek suretiyle istinaf dilekçesini tekrar etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, davacı tapu maliki ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin idareden tahsili istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Kanun'un (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”

3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.

4. 2942 sayılı Kanun’un Ek Madde-1 inci maddesi: “Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. (İptal: Anayasa Mahkemesinin 20.12.2018 tarihli ve 2016/181 Esas, 2018/111 Karar sayılı Kararı ile)”

5. 26.11.2020 tarih ve 32025 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 7421 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi ile 2942 sayılı Kanun'un Ek Madde-1 inci maddesinin 1 inci fıkrasına eklenen cümle: "Bu süre içinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından mülkiyet hakkından kaynaklı bedele ilişkin açılacak davalar, adli yargıda görülür."

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Dava konusu taşınmaza 2942 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak değer biçilmesi aynı bölgeden Dairemize intikal eden dosyalar dikkate alındığında yerindedir.

3. Dava konusu taşınmaza fiilen el atılmadığı anlaşılmakla birlikte, taşınmazın 1996 onay tarihli imar planında “Sağlık Tesisleri Alanı” olarak ayrılmış olduğu, sonradan “Özel Sağlık Tesisi” olarak planlanlanmış olmasına rağmen, işbu planın iptal edildiği, halihazırda yürürlükte bulunan ve iptal edildiğine dair bilgi bulunmayan imar planına göre ise taşınmazın “Sağlık Tesisleri Alanı” nda bulunduğu, Ankara Valiliği İl Sağlık Müdürlüğünün taşınmazın sağlık alanından çıkartılarak sahiplerinin tasarrufuna bırakılmasına ilişkin talebi üzerine “Özel Sağlık Alanı” olarak düzenleme yapılmış olması nedeniyle sorumluluğun davalı idarede olduğunun kabulü doğru olduğu gibi, makul süre içinde imar planına uygun herhangi bir işlem tesis edilmediğinden, idarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü de doğrudur.

4. Bölge Adliye Mahkemesince 26.11.2022 tarihli ve 32025 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7421 sayılı Kanun'un 5 inci maddesi ile 2942 sayılı Kanun'a eklenen Ek Madde 4 'ün son fıkrasında "Bu kanun kapsamında açılan davalarda verilen bedel ve tazminat kararlarına ilişkin mahkeme ve icra harçları davalı idare tarafından ödenmek üzere maktu olarak belirlenir." hükmü gereğince maktu harca hükmedilmesi yerindedir.

5. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılama hakim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

A. Davalı İdare Vekilinin ... ve ... haricindeki Davacılara İlişkin Temyizi Yönünden;

Davalı idare vekilinin temyiz dilekçesinin miktar yönünden REDDİNE,

B. Davalı İdare Vekilinin Davacılar ... ve ...’e İlişkin Temyizi Yönünden;

Davalı idare vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davalı idareden peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

14.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.