Logo

5. Hukuk Dairesi2023/6168 E. 2024/1593 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti ve bu bedele uygulanacak faizin başlangıç tarihi ile türüne ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazın güncel tapu kaydı üzerinden değerinin hesaplanması, yenileme sonrası oluşan durumun dikkate alınması, iptal edilen kanun hükmü gereğince faizin uygulanması gerektiği ve bozma öncesi kararla hükmedilen bedellerin de faize dahil edilmesi gerektiği gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/12 Esas, 2023/122 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak terkini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak terkinine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verilmiştir.

Davalı vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 13.02.2024 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.

Duruşma günü davacı idare vekili Avukat ... ile davalı vekili Avukat ... gelmişlerdir.

Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.

Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; İzmir ili, Bornova ilçesi, ... Mahallesi 419 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Bir Kısım davalılar vekili Av. ... cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planı içerisinde olup çevresinin meskun olduğunu, her türlü belediye hizmetlerinden iyi derecede yararlandığını, ulaşımının son derece kolay olduğunu, dava konusu taşınmazın değerli bir bölgede bulunduğunu belirtmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 03.09.2015 tarihli ve 2014/416 Esas, 2015/357 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ile bu bedelin bloke ettirilerek davalı tarafa derhal ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın bulunduğu Bornova ilçesi, Naldöken Mahallesinde benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihine yakın zamanlarda emsal satışların bulunması doğal olduğu halde, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda bu yönteme uyulmadan başka bir ilçede bulunan taşınmaz emsal alınarak ve taşınmazın 2014 yılı arsa metrekare rayiç değerinin altında kalacak şekilde değer biçildiğinden yapılan karşılaştırma inandırıcı bulunmamış olup yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi hatalı olduğu gibi dava konusu taşınmaz 6.240 m² olup 691,48 m²lik bölümü otoban yapılmak üzere kamulaştırılmış, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda kamulaştırmadan arta kalan kısım için değer düşüklüğü bedeli hesaplanmamıştır. Davalı vekilince kısmi kamulaştırma sebebiyle dava konusu taşınmazın önüne uzanan duvar sonrasında taşınmazın arta kalan bölümüne ulaşımın engelleneceği ileri sürdüğünden, otoyol kamulaştırması sebebiyle dava konusu taşınmazın önüne duvar yapılıp yapılmayacağı, duvar yapılması halinde taşınmaza ulaşımın engellenip engellenmeyeceği ve bu nedenlerle arta kalan kısmın kullanılamaz hale gelip gelmeyeceği veyahut değer kaybı olup olmayacağı yönünde bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak hasıl olacak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması ve tespit edilen kamulaştırma bedeline 25.01.2015 tarihinden karar tarihine kadar yasal faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken, faiz başlangıç tarihinin hatalı belirlenmesi doğru olmadığı gibi, İzmir 2. İdare Mahkemesinin 20.02.2018 tarihli ve 2016/602 Esas, 2018/178 Karar sayılı kararı ile dava konusu imar planlarının iptaline karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği anlaşıldığından iş bu iptal kararının kesinleşmesi beklenerek sonucu göre hüküm kurulması ve 7139 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası gereğince bankaya hak sahibi adına yatırılacak bedel bakımından; 7139 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik hükümlerine göre işlem yapılması gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin 08.09 2020 tarihli ve 2018/568 Esas, 2020/35 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ile bu bedelin bloke ettirilerek davalılara derhal ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; arsa niteliğindeki taşınmaza değer biçilirken dava konusu taşınmaz ile emsalin zaruret olmadıkça yakın bölgelerde olması gerektiği ve dava konusu taşınmazın bulunduğu Bornova ilçesi, Naldöken Mahallesinde benzer yüzölçümlü ve değerlendirme tarihine yakın zamanlarda emsal satışların bulunması doğal olduğu halde, hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda bu yönteme uyulmadan başka bir ilçede bulunan ve dava konusu taşınmaza uzak mesafede olan taşınmaz emsal alındığı gibi, taşınmazın 2014 yılı arsa metrekare birim değerinin altında kalacak şekilde ve dava konusu taşınmaz emsalden daha değerli olduğu halde bilirkişi kurulunca dava konusu taşınmazın emsalle eşdeğer olduğu kabul edilerek vergi değerlerine ters düşecek şekilde bedel biçildiğinden yapılan karşılaştırma inandırıcı bulunmamış olup yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi hatalı olduğu gibi tespit edilen bedele uygulanan faizin başlangıç tarihi 25.01.2015 tarihi olması gerektiği halde, 24.12.2014 tarihi olarak yazılması, doğru olmadığı gibi; Anayasa Mahkemesinin 27.11.2020 tarihli ve 31317 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 16.07.2020 tarihli ve 2018/104 Esas, 2020/39 Karar sayılı kararı ile 7139 sayılı Kanun'la Değişik 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrasının dördüncü cümlesinin; “idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit edilen bedelden az olması durumunda hâkim tarafından tespit edilen bedel, fazla olması durumunda idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit ettiği bedel, peşin ve nakit olarak hak sahibi adına, kalanı ise bedele ilişkin kararın kesinleşmesine kadar üçer aylık vadeli hesapta nemalandırılmak ve kesinleşen karara göre hak sahibine verilmek üzere” bölümü ile yedinci cümlesinde yer alan “idarenin kıymet takdir komisyonunca tespit ettiği bedelden fazla olması halinde fazla olan tutarın bloke edildiğine” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu ve iptal edildiği nazara alınarak hüküm kurulması gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar

Mahkemenin 21.03.2023 tarihli ve 2022/12 Esas, 2023/122 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne, kamulaştırma bedelinin tespiti ile bu bedelin bloke ettirilerek davalılara derhal ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile yol olarak terkinine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; belirlenen bedelin yüksek olduğunu, emsal karşılaştırmasının hatalı olduğunu ileri sürerek Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.

2. Davalı ... Dönmez vekili temyiz dilekçesinde özetle; belirlenen bedelin düşük olduğunu, düzenleme ortaklık payının kesintisinin hatalı olduğunu, bozma ilamı öncesi verilen kararlarda hükmedilen bedele faiz uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi hatalıdır.

3. Davalı ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; verilen kesin süreler içesinde fark bedel miktarının bloke edilmediğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, belirlenen bedelin düşük olduğunu, bilirkişi raporunun hatalı olduğunu ileri sürerek Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir. Ek beyan dilekçesi ile 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrasının Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini kamulaştırma bedelinin yasal faiz değil kamu alacaklara uygulanacak en yüksek faiz işletilmesi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 2942 sayılı Kanun'un 10 uncu maddesinin sekizinci fıkrası ile 11 inci maddesi.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Bozma ilamı sonrası artan fark kamulaştırma bedelinin verilen kesin sürelerden sonra bloke edildiği anlaşılmış ise de yapılan incelemede dava konusu 691.48 m² yüzölçümlü 1151 parsel sayılı taşınmazın 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun (3402 sayılı Kanun) 22 nci maddesi uyarınca yapılan yenileme çalışmaları sonucu 708.99 m² yüzölçümlü 22689 ada 8 parsel olarak tapuya tescil edildiği, Mahkemece taşınmazın yenileme öncesi yüzölçümü üzerinden yapılan hesaplama sonucu tespit edilen bedel üzerinden bloke kararı verildiği, bu itibarla doğru fark bedel üzerinden bloke kararı verilmediği gözetildiğinde verilen sürelerin usulüne uygun olmadığı gözetilerek işin esasına girilmesi sonucu itibarıyla doğrudur.

3. Arsa niteliğindeki İzmir ili, Bornova ilçesi, Naldöken Mahallesi 419 parsel sayılı taşınmazdan ifrazen oluşan 1151 (yenileme sonrası 22689 ada 8) parsel sayılı taşınmazlara emsal kıyaslaması yapılarak üzerinde bulunan ağaçlara maktuen değer biçilmesi yerindedir.

4. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukukî nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre taraf vekillerinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

5. Bozma ilamı öncesi hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu 1151 parsel sayılı 691.48 m² lik taşınmazın 3402 sayılı Kanun’un 22 nci maddesi uyarınca yapılan yenileme çalışmaları sonucu 22689 ada 8 parsel olarak tapuya tescil edildiği, taşınmazın alanın 708.99 m² olarak değiştiği belirtilerek hüküm kurulduğu anlaşılmış olup dava konusu taşınmazın güncel tapu kaydı getirtilerek yenileme sonrası oluşan durum üzerinden hesap yapılması ve yeni ada/parsel numarası üzerinden karar verilmesi gerektiği halde, yazılı şekilde taşınmazın değerinin yenileme öncesi durum üzerinden hesaplanması suretiyle karar verilmesi hatalıdır.

6. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması gerekir.

7. Bu itibarla; Dairemiz bozma ilamı öncesi Mahkemece verilen ilk kararla ödenmesine karar verilen bedele dava tarihinden 4 ay sonrasından ilk karar, ikinci karar ile ödenmesine karar verilen fark bedele ikinci karar tarihine kadar mükerrer ödemeye mahal vermemek üzere yasal faiz işletilmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde faiz hükmü kurulmaması doğru görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan mahkeme kararının BOZULMASINA,

Taraflar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, 21.09.2023 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 17.100,00 TL vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacı idareye, 17.100,00 TL vekâlet ücretinin de davacı idareden alınarak davalılara verilmesine,

Davalılardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde iadesine,

13.02.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının derdest davalara uygulanacağına dair benim de iştirak ettiğim kabulü nazara alınarak; kamu düzenine ilişkin olmayan faiz hakkındaki talebin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26/1 inci maddesinde düzenlenen “Taleple bağlılık ilkesi” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden, davalı tarafın açıkça yasal faiz dışında bir faiz oranının uygulanması istenilen bir talebi de dosya kapsamında bulunmadığından sonucu itibarıyla katıldığım Dairemiz çoğunluğu tarafından verilen kararın Değerlendirme bölümünün 6 No.lu bendinde yazılı olan gerekçesine açıkladığım bu nedenlerle katılmıyorum. 13.02.2024