Logo

5. Hukuk Dairesi2024/7363 E. 2025/3757 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında, bedelin belirlenmesi ve uygulanacak faiz oranına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Hükme esas alınan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu, 2942 sayılı Kanun'un 10. maddesinin 9. fıkrasının Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş olsa da davanın iptal kararından önce açılmış olması sebebiyle geriye yürümezlik ilkesi gereğince iptal kararının uygulanmayacağı ve dava tarihi itibariyle yasal faiz uygulanmasının doğru olduğu gözetilerek direnme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 9. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1874 Esas, 2024/526 Karar

KARAR : Esastan ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Diyarbakır 3. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/608 Esas, 2021/520 Karar

Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanun'la değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı idare vekili dava dilekçesinde özetle; Diyarbakır ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 497 ada 68 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile kamulaştırılan taşınmazın müvekkili idare adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz için davacı idare tarafından teklif edilen bedelin düşük olduğunu, taşınmazın niteliklerinin davacı idare tarafından eksik ve yanlış tespit edildiğini ileri sürmüştür.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kabulüne ve kamulaştırma bedelinin tespiti ile davalılara ödenmesine, dava konusu taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tesciline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1. Davacı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin yüksek olduğunu, bilirkişi raporunda kullanılan verilerin resmî verilerle uyuşmadığını, münavebeye alınan ürünlerin verim ve fiyat verilerinin yüksek, maliyetlerinin düşük alındığını, dava konusu taşınmazın bulunduğu yörede uygulanmakta olan kapitalizasyon faiz oranı %6 olduğu hâlde, %4 olarak alınıp buna göre değerlendirme yapılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 2942 sayılı Kanun’un 25 inci maddesine göre kamu yararı kararının asılmak suretiyle ilan edildiğini, ilan süresinin 26.09.2013 tarihinde sona erdiğini, malikin tasarruf yetkisini sınırlandıran 5 yıllık sürenin 26.09.2018 tarihinde dolduğunu, eldeki davanın ise 04.12.2018 tarihinde açıldığını, dolayısıyla 5 yıllık süre içinde dava açılmadığından bu 5 yıl içerisinde ekilen ve dikilen muhdesatlarla birlikte, dava tarihine kadar ekilen ve dikilen muhdesatların değerinin de dikkate alınması gerektiğini, Anayasa Mahkemesinin 16.07.2020 tarihli ve 2018/104 Esas, 2020/39 Karar sayılı kararının eldeki davada uygulanması gerektiğini, verim ve fiyatın düşük, maliyetin yüksek alınması sebebiyle net gelirin eksik hesaplandığını, üretim masrafının brüt gelirin 1/3’ünden fazla olmaması gerektiğini, kapitalizasyon faizin %3 oranında, objektif değer artış oranının ise en az %75 oranında uygulanması gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda sulu tarım arazisi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net gelir metoduna göre değer biçildiği, kapitalizasyon faiz oranı %4 uygulanarak çıplak metrekaresine 27,05 TL/m² değer biçildiği, taşınmazın çıplak metrekare değerine objektif değer artırıcı unsur ilave edilmesini gerektiren bir niteliğinin bulunmadığı belirtilerek objektif değer artışı uygulanmadığı, taşınmazın vasfına, konum ve niteliklerine göre bilirkişi kurulunca belirlenen kapitalizasyon faizi ile taşınmazın çıplak değerine objektif değer artışı uygulanmamasının, dava konusu taşınmaz için belirlenen metrekare birim fiyatının uygun ve resmi verilerle uyumlu olduğu, belirtilen nedenlerle hükme esas alınan bilirkişi raporunun yasal niteliklere haiz ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğunun tespit edildiği gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiştir.

2. Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar etmiş; ayrıca dava tarihinin dört ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanmasına ilişkin hüküm kurulmamasının hatalı olduğunu, dava tarihinden itibaren karar tarihine kadar faize hükmedilmesi gerektiğini, kamulaştırma bedeline el koyma tarihinden itibaren kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz oranı üzerinden faize hükmedilmesi veya enflasyon, döviz, altın ve banka faizindeki artışların bedele yansıtılması gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak davacı idare ile davalı tapu malikleri arasındaki kamulaştırma bedelinin tespiti istemine ilişkindir.

2. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Arazi niteliğindeki Diyarbakır ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 497 ada 68 parsel sayılı taşınmaza 2942 sayılı Kanun’un 11 inci maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi uyarınca olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelir esas alınarak değer biçilmesi ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine karar verilmesi yerindedir.

3. 01.08.2023 tarihli ve 32266 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas, 2023/69 Karar sayılı kararı ile 04.11.1983 tarihli ve 2942 sayılı Kanun’un 24.04.2001 tarihli ve 4650 sayılı Kanun’un 5 inci maddesiyle değiştirilen 10 uncu maddesine 11.04.2013 tarihli 6459 sayılı Kanun’un 6 ncı maddesiyle eklenen dokuzuncu fıkrası iptal edilmiştir. Dava 01.08.2023 tarihinden önce açılmıştır. Anayasa’nın 153 üncü maddesinin beşinci fıkrasında yer alan; “İptal kararları geriye yürümez.” hükmü ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun; “Her davada açıldığı tarihte tespit edilen vaziyet hükme ittihaz olunması iktiza eylemesine…” gerekçesini içeren 28.11.1956 tarihli ve 15/15 sayılı kararı ile; “Her dava açıldığı tarihteki fiili ve hukukî duruma göre karara bağlanır.” genel hukukî prensibini hâvi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.05.2017 tarihli ve 2017/3-990 Esas, 2017/954 Karar sayılı kararları nazara alındığında kamulaştırma bedeline 2942 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası gereğince davanın açıldığı tarihten 4 ay sonrasından başlamak üzere yasal faiz uygulanması doğrudur.

4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Davacı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davalıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

20.03.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı ve müstakar kararlarında da açıkça ifade edildiği üzere Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm halini almamış derdest davalar yönünden uygulanmaları gerekir. Zira Anayasa Mahkemesinin iptal kararları usulî kazanılmış hakkın ve aleyhe bozma yasağının istisnasını teşkil ederler.

Bu nedenle somut olayda; davalı tarafın Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası uyarınca kamu alacaklarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasına yönelik Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26 ncı maddesinin birinci fıkrası kapsamında değerlendirilecek bir temyiz talebinin (Davalılar vekilinin 15.05.2024 tarihli dilekçesindeki “Faize” ilişkin talebi) de dosya münderecatında bulunması karşısında, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10 uncu maddesinin dokuzuncu fıkrası hükmünün iptali yönünde Anayasa Mahkemesi tarafından verilen ve 01.08.2023 tarihli, 32266 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 05.04.2023 tarihli ve 2022/83 Esas - 2023/69 Karar sayılı iptal kararı doğrultusunda karar verilmeli ve “dava tarihinden itibaren mahkeme karar tarihine kadar” Anayasanın 46 ncı maddesinin son fıkrası hükmü nazara alınarak faize hükmedilmelidir.

Hâl böyle iken, eldeki derdest davada Anayasa Mahkemesi iptal kararının uygulanmadığı, Sayın çoğunluğun diğer yönleriyle katıldığımız “Onanma Kararı”na (faize ilişkin yönüyle) ve faizle ilgili 3 No’lu “Değerlendirme görüşündeki gerekçeye” açıkladığımız nedenlerle katılmıyoruz. 20.03.2025