"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/3952 Esas, 2024/1311 Karar
KARAR : Kabul
Taraflar arasındaki tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın 751 parsel yönünden feragat nedeniyle reddine, 1205 parsel yönünden ise kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davalı Hazine vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Şanlıurfa ili, ........... ilçesi, ...köyü 751 ve 1205 parsel sayılı taşınmazların müşterek maliki iken taşınmazlarda yapılan satış üzerine önalım hakkını kullanmak için 28.03.2008 tarihinde Şufa davası açıldığını ve taşınmazın satış bedelinin 13.000,00 TL olduğu için dava değerinin 13000,00 TL olarak belirtildiğini ve harcının yatırıldığını, taşınmazların devri ve temliklerinin önlenmesi amacıyla tedbir taleplerinin mahkemece kabul gördüğünü, taşınmazlar üzerine tedbir konulduğunu, sonraki tarihlerde haricen aldıkları duyumlar üzerine yapmış oldukları araştırmada tedbir konulan taşınmazların el değiştirdiği bilgisi üzerine Savcılığa vermiş oldukları dilekçe ile işlem yapan memurlardan şikayetçi olduklarını, devir ve temlikinin önlenmesi amacıyla tedbir konulan dava konusu taşınmazların tapu memur işlemi nedeni ile mahkemeden habersiz bir şekilde tedbirin kaldırıldığı ve satışının yapıldığı ve ilgililer hakkında savcılığa şikayetçi olduklarını ve bu nedenle taşınmazı en son devri alan kişiler hakkında da dava açacaklarından taşınmazlara yeniden tedbir konulması talepleri üzerine bir daha tedbir konulduğunu, yapmış oldukları şikayet üzerine ilgili sanıklar hakkında yargılama yapıldığını, işlemi yapan 2 sanık (tapu sicil memuru) hakkında Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/94 Esas, 2012/867 Karar sayılı kararı ilamı ile görevi kötüye kullanmaktan dolayı mahkumiyet hükmü verildiğini ve cezanın kesinleştiğini, taşınmazların 3. Kişilere tekrar satılması üzerine taraflarından bu şahıslara karşı şufa davası açıldığını, taşınmaz satış değerinin 400.000,00 TL gösterildiği için bunun üzerinden harç yatırıldığını, Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 'nin 2013/304 Esas, 2014/239 karar sayılı Kararı ile irtibat bulunan ve taraflarınca açılan Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/269 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiğini, müvekkilinin ilk olarak açmış olduğu 28.03.2008 tarihindeki şufa değerinin 13.000,00 TL iken tedbirin memurlar tarafından kaldırılması sonucunda yapılan satışa karşı açılan Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/304 Esas, sayılı şufa davasının değerinin 400.000,00 TL oldğunu, müvekkilinin en son bu bedeli mahkemenin belirttiği bankaya yatırmak sureti ile davanın sonuçlandığını, beyan ederek tüm bu nedenlerle müvekkilinin uğradığı zararların tazmini açısından şimdilik 20.000,00 TL'nin mahkemeye şufa bedelinin Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/269 Esas, sayılı dosyasında bloke edildiği tarih olan 16.04.2014 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte olmadığı takdirde dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir .
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava ile ilgili kusuru bulunan tüm kişileri de davaya dahil etmesi gerektiğini, 4721 sayılı Kanun'a göre tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğunu, devletin zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği hükmünün yer aldığını, davacının yolsuz tescilini önleyebilecek imkanının olup olmadığı hususunun tespit edilmesi gerektiğini beyan ederek davanın müvekkili idare yönünden reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27.04.2018 tarihli ve 2017/644 Esas, 2018/422 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 08.03.2019 tarihli ve 2019/199 Esas, 2019/260 Karar sayılı kararıyla istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 342 nci maddesinin üçüncü fıkrasında ; “İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır” düzenlemesine; aynı Kanun'un 355 inci maddesinde ise; “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu re'sen gözetir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 352/1 inci maddesinde de başvuru şartlarının yerine getirilmemesi ya da başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi halinde gerekli kararın verileceği belirtildiği, davalı idare vekilinin istinaf dilekçesi incelendiğinde; önceki beyanlarını tekrar ederek cevap dilekçesinde ileri sürdüğü nedenlerle davanın reddini talep ettiği ve istinaf nedenlerini de bu dilekçeye dayandırdığı anlaşılmakla işin esasına girilerek inceleme yapılıp değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle istinaf dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi doğru görülmeyerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 29.03.2022 tarihli ve 2022/568 Esas, 2022/674 Karar sayılı kararıyla davalı Hazinenin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; davacının dava konusu ...köyü 751 ve 1205 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/269 Esas, 2015/178 Karar sayılı dosyasında önalım davası açtığı, bu dosyada iptali talep edilen sözleşmedeki satış değerinin toplam 13.000 TL olduğu ve mahkemece yargılama devam ederken dava konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi üzerine Tapu Sicil Müdürlüğünce taşınmazın tapu kaydı üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulduğu; davanın davacı lehine kabul edilip taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline ve ihtiyati tedbir kararının karar kesinleşinceye kadar devamına karar verildiğinin anlaşıldığı, yargılama safahatinde; Tapu Sicil Müdürlüğünde çalışan memurlarca ihtiyati tedbir kararına rağmen taşınmazın satışının yapıldığı; bu hususta Tapu Sicil Memurları hakkında kapatılan Şanlıurfa 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/394 Esas sayılı dosyası ile haklarında görevini kötüye kullanma suçlarından mahkumiyet kararı verildiği, yapılan yeni satış sözleşmesinde taşınmazların değerinin 400.000 TL olarak gösterildiği ve davacı tarafın bu kez Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/304 Esas, 2014/309 Karar sayılı dosyası ile önalım davası açtığı anlaşıldığı, dosyadaki bilgi ve belgelerden; davaya konu 751 parsel sayılı taşınmaz hakkında önalım davası açıldıktan sonra yapılmış bir satış olmadığından oluşmuş bir zarardan bahsedilemeyeceğinden davanın bu parsel yönünden reddine; 1205 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise önalım konusu olan davacıya ait 93/128 pay yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması, gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
D. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın 751 parsel yönünden feragat nedeniyle reddine, 1205 parsel yönünde ise kabulüne karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; davanın süresinde açılmadığını, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesinin şartlarının oluşmadığını, faiz başlangıç tarihinin hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Davacının dava konusu ...Köyü 1205 parsel sayılı taşınmazla ilgili Şanlıurfa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/269 Esas, 2015/178 Karar sayılı dosyasında önalım davası açtığı, bu dosyada iptali talep edilen sözleşmedeki satış değerinin 1205 parselin 1/2 payının satışı yönünden ön alım bedelinin toplam 7500 TL olduğu, yapılan yeni satış sözleşmesinde 1205 parselin satışı yönünden 1/2 payın bedelinin 261.505,38 TL'ye yükseldiği gözetilerek verilen karar yerindedir.
3. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakta olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle
Davalı Hazine vekilinin temyiz istemlerinin reddi ile usul ve kanuna uygun olan Mahkeme kararının ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
26.02.2025 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.