"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki kadastrodan önceki sebebe dayalı 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın pasif husumet yokluğundan reddine, birleştirilen davanın ise hak düşürücü nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; süre, kesinlik, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verilmiştir.
Davacılar ... vd. vekilince temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasının istenilmesi üzerine, işin duruşmaya tâbi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.06.2023 günü tayin edilerek taraflara tebligat gönderilmiştir.
Duruşma günü yetki belgesine istinaden davacı ... vd. vekili Avukat ... , davacı ... vd. vekili Avukat ... ile davalı Hazine vekili ... gelmişlerdir.
Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verildi.
Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davacıların murisi adına olan, Cilt:56, Sayfa:9, Sıra No:18 ve 07.06.1951 tarihli tapu kaydı olan ve gittisi Cilt:58, Sahife:21, Sıra No: 43'de kayıtlı bulunan ve kadastro çalışmaları sonucunda, 323 ada 52 parsel numarasını alan taşınmazın, davacılar murisi ...'nın, 17.07.1952 yılında yaptığı devir işleminin usulsüz olduğundan bahisle, yolsuz tescil nedeniyle oluşan müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
2. Birleştirilen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının murisi adına olan, Cilt:58, Sıra No:43, Sayı:21'de kayıtlı bulunan ve yapılan kadastro çalışmaları sonucunda, 323 ada 53 parsel numarasını alan taşınmazın, davacı murisi ...'nın, 17.07.1952 yılında yaptığı devir işleminin usulsüz olduğundan bahisle, yolsuz tescil nedeniyle nedeniyle oluşan müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, kabul edilmemesi durumunda davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davanın husumet nedeniyle reddine, birleştirilen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar ... vd. vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu taşınmazlarda mükerrer kadastro söz konusu olamayacağından, mükerrer kadastroya itibar edilerek 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörülen on yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle hüküm kurulması usul ve kanuna aykırı olduğunu, davaya konu taşınmazların daha önce miras bırakan adına kayıtlı iken 17.07.1952 yılında usulsüz işlemlerle ... uhdesine geçtiğini, ... tarafından da tamamının 03.05.1971 tarihinde Cilt 75, Sayfa 82, ve Sıra 2 kayıt ile ... kızı ...’ya satışının yapıldığının görüldüğünü, tapuya kayıtlı olan taşınmazlarda tekrar kadastro yapılamayacağından, daha sonra yapılan Kadastro çalışmalarına itibar edilemeyeceğini, 3402 sayılı Kanun'un 22 nci maddesi hükmü uyarınca mükerrer kadastroda on yıllık hak düşürücü süre dikkate alınmayacağını, davaya konu taşınmazların usul ve kanuna aykırı bir şekilde başkası adına tescil edildiğini, bu nedenle yapılan tescil işleminin yolsuz tescil olduğunu, ayrıca dava mülkiyet hakkından kaynaklandığından olayda zamanaşımı söz konusu olmadığını, tapu sicilinin tutulmasından, dolayısıyla yolsuz tescil işleminden Hazinenin sorumlu olduğunu ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davacılar ... vd. vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece 3402 sayılı Kanun'un hak düşürücü hükümlerine atıfta bulunması kabul edilse dahi hak düşürücü sürenin geçtiğinden bahisle davaları reddetmesinin hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, muris tarafından 17.07.1952 tarihinde ...’e yapılmış olduğu görülen satış işlemi esasen mevcut ve gerçek olmayan, yolsuz bir işlem neticesinde tapuda gözüken, gerçekleşmemiş bir işlem olduğunu, birleştirilen Kuşadası 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/659 Esas sayılı dosyasının dava konusu; müvekkillerin mirasçıları adına olan taşınmazların yolsuz tapu işlemleri ile başkaları adına kaydettirilmesi ve bu yolsuz tesciller nedeniyle müvekkillerin uğradığı zararın tazminine ilişkin olduğunu, müvekkillerin murislerine ait ve adlarına tescilli; Aydın ili, Kuşadası ilçesi, Türkmen Mahallesi 323 ada 127, 128, 129, 130 parselleri ile 2065 ada 1 parsel ve 2066 ada 1 parseldeki taşınmazlar tapuda yolsuz ve hukuken yok hükmünde olan sahte işlemler ile başkaları adına geçirilerek müvekkillerin mülkiyet hakkı ihlal edildiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece asıl davanın ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi doğru ise de red gerekçeleri dosya kapsamına göre usul ve kanuna aykırı olup, her iki davanın da zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacıların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi de usul ve kanuna aykırı olduğunu, mahkemece davacılar hakkında, adli yardıma muhtaç olup olmadıkları usulünce malvarlığı araştırması yapılmadan, davacıların beyanları ile yetinilerek adli yardım taleplerinin kabulüne karar verildiğini, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin ilgili maddesi uyarınca her iki dosya için ayrı ayrı nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu 323 ada, 52 (ifrazen oluştuğu 2217 ada, 1 ve 2218 ada 1) parselin ve 323 ada, 53 (ifrazen oluştuğu 323 ada, 127, 128, 129 ve 130 parseller ile, 2065 ada, 1 ve 2066 ada, 1) parselin, kadastro tespitlerinin 1976 yılında yapıldığı ve davacıların kadastro tespitine itiraz etmemeleri nedeniyle tapu kayıtlarının oluştuğu, asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili muris ...'nın, 17.07.1952 yılında yaptığı devir işleminin usulsüz olduğundan bahisle, yolsuz tescil nedeniyle oluşan zarar karşılığı tazminat istemiyle eldeki asıl ve birleştirilen davayı açtıkları, davacıların taleplerinin, 323 ada, 52 ve 53 parsellerin tespitlerinden önceki hak iddiasına dayandığı, eldeki asıl ve birleştirilen davanın, 323 ada, 52 ve 53 parsellerin kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarih itibarıyla, 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin üçüncü fıkrasındaki hak düşürücü fazlasıyla geçtikten sonra asıl ve birleştirilen davanın açıldığı, Mahkemece asıl ve birleşen davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, birleşen davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, sonuç itibarıyla ret kararının doğru olduğu ve asıl ve birleştirilen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş olması nedeniyle de, asıl ve birleştirilen davalarda, davalı lehine maktu vekâlet ücreti takdir edilmiş olmasında usul ve kanuna aykırılık görülmediğinden istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 353 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin bir numaralı alt bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararının bozulmasını talep etmiştir.
2. Davacılar ... vd. vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddesinin 3 üncü fıkrası.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihaî kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu 323 ada 52 parsel sayılı taşınmazın ... adına tespit gördüğü ve kadastro tespitinin itiraz edilmeksizin 29.08.1979 tarihinde; dava konusu 323 ada 53 parsel sayılı taşınmazın ise Hazine adına tespit gördüğü ve itiraz edilmeksizin 29.08.1979 tarihinde kesinleştiği, ancak ... tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası neticesinde davanın kabulüne karar verilerek 18.07.1992 tarihli işlem ile ... adına hükmen tescil edildiği anlaşılmakta olup, 3402 sayılı Kanun'un 12 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca kadastro tutanaklarında belirtilen haklara sınırlandırma ve tespitlere, tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz ve aynı Kanun'un 12 nci maddenin dördüncü fıkrası gereğince, kadastrosu tamamlanan çalışma alanı içerisinde kalan eski tapu kayıtları, işleme tabi kayıt niteliğini kaybeder hükümleri gözetildiğinde, davacılar ve murisleri tarafından 10 yıllık hak düşürücü süre içinde herhangi bir tespite itiraz davasının açılmadığı anlaşıldığından, asıl ve birleştirilen davaların hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi isabetlidir.
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin 4 üncü fıkrası uyarınca, maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda tarifenin ikinci kısımının ikinci bölümüne göre maktu vekâlet ücreti belirlenmesi yerindedir.
4. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukukî ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacılardan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
20.06.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.