"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen taşınmazın tapu kaydının hatalı tutulması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu İstanbul ili, Silivri ilçesi, Değirmenköy Mahallesi 4153 parsel sayılı taşınmazı ihale ile satın aldığını satın alınan taşınmazın yüzölçümünün davalı idarece ihale şartnamesine 2700 m² olarak bildirildiğini, ancak daha sonra yapılan ölçümlerde taşınmazın yüzölçümünün 1.093,49 m² olduğunun tespit edildiğini, davalı yanın hatalı beyanı nedeniyle uğranılan şimdilik tahmini 50.000,00TL zararın tazminine karar verilmesini, ihaleden sonra davacı müvekkilin ihaleden aldığı dava konusu taşınmazın gerçek yüzölçümünün daha az olduğunu farkederek açtığı ihalenin feshi davasının ise kadastrodan gelen rakam ile satış dosyasındaki bilirkişi raporları birbirini tuttuğu için reddedildiğini ve ihalenin kesinleştiğini, akabinde davacı müvekkilin ilgili Silivri Kadastro Müdürlüğünce yapılan ölçümde 1.096,49 m² olduğunun tespit edildiğini ve tapu kaydına 05.06.2015 tarihinde kaba yüzölçümü hatası olarak şerh edildiğini, idarenin yanlış ölçüm yapmasından dolayı davacının zararının en yüksek banka faizi ile tazmin edilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava konusu taşınmazı Silivri Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğu tarafından yapılan 2014/18 Esas sayılı satış dosyasında ihaleye girerek satın aldığını, dava konusu taşınmazın miktarının tapu kayıtlarında 2.700,00 m² olarak gösterildiğini, ancak gerçek yüzölçümünün 1.093.49 m² olduğunu satış yapılmadan önce bilindiğini, hatta davacı tarafından satışa giren diğer kişilere dava konusu taşınmazın gerçek miktarının 1.093.49 m² olduğu söylenerek satışa girmemeleri konusunda ikna edildiğini, bu konuda satış memuru ... ve satış esnasında orada bulunan eski icra müdürü ... ve satış dosyasında tellal olarak bulunan Sebahattin Palamar'ın bilgisi olduğunu, bu kişilerin de tanık olarak dinlenmesini talep ettiğini, davacının dava konusu taşınmazın miktarını satın almadan önce bildiği hatta bu nedenle ihale aşamasında kişilere yerin miktarının az olduğunu söyleyerek ihaleye girmelerini engellediği açık ve net olduğuna göre davacının tamamen kötüniyetli olarak bu davayı açtığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 27.02.2020 tarihli ve 2017/197 Esas, 2020/80 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulü ile 47.276,41 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.10.2020 tarihli ve 2020/1081 Esas, 2020/1768 Karar sayılı kararı ile davacı tarafından taşınmazın açık artırma ile 2700 m² olarak satın alınmış olup taşınmazın yüz ölçümünün sonradan küçülmesi nedeniyle zararının oluştuğu ve oluşan zararın karşılanması gerektiği, tapu sicilinin hatalı tutulması nedeniyle Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu, davacının taşınmazı açık artırma ile alırken taşınmazın yüzölçümünün hatalı olduğunu bilmesinin iyiniyetli olmadığını göstermediği gibi, Devletin kusursuz sorumluluğunu da ortadan kaldırmayacağı, ihale bedeli üzerinden davacının zararının tespit edildiği, davacı vekili tarafından herhangi bir istinaf yoluna başvurulmadığı, davalı Hazine vekilinin istinaf sebepleri ile bağlı olarak yapılan incelemeye göre verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucunda; somut olayda açık arttırma ile 2700 m² olarak satın alınan tazminat isteğine dayanak taşınmazın yüzölçümü hatalı olarak tespit edilmiş ise de tanık olarak dinlenilen aynı gün ihaleye katılan kişiler ile ihalede görevli satış memurunun aynı doğrultudaki beyanlarından, davacı ...’in dava konusu taşınmazı ihale ile satın almadan önce tapudaki yüzölçümü ile gerçek yüzölçümü arasında fark olduğunu bildiği ve bu hususta ihaleye katılacak diğer kişilerin de duyacağı kadar yüksek sesle konuşmak suretiyle ihaleye katılımın azalmasına sebebiyet verdiği ve dava konusu taşınmazın tapu kaydındaki yüzölçümü ile gerçek yüzölçümü arasında fark olduğunu bildiği halde taşınmazı satın aldığı, yözölçümündeki farklılığı bilen veya bilmesi gereken kişinin kazanımının korunamayacağı, davacının hakların kazanılmasına ilişkin olan 4721 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi uyarınca iyiniyetli bulunmadığı, davacının ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiği anlaşıldığından, davalı aleyhine açılan davanın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinin doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı şahidi ...’ın girdiği ihalelerin hemen hemen hepsine müvekkili davacının da iştirak ettiğini ve daha çok pey sürerek ...’ın almak istediği yerleri davacının aldığını, ...’ın ise sadece 4156 parsel sayılı taşınmazı alıp akabinde ihale çok pahalıya geldiği içinde ihale bedelini yatırmadığını, çıkar ve menfaat çatışması olan ...’ın şahitliğinin kabul edilemeyeceğini, davalı şahidi İcra Müdürü ...’ın ifadesinde dediği gibi satışın belediyenin fuaye alanında yapıldığını, ihaleye çok fazla katılan olduğunu ve ihale iştirakçilerinin birbirlerini darp ettiklerini, ihaleye iştirak eden kişilerin kendilerine miras kalan yerleri köylülerinden olmayan yabancı kişilerin almaması için satılan gayrimenkuller tarlalar hakkında sürekli çelişkili ifadeler kullanarak kendileri almak için ihaleye fesat karıştırmaya çalıştıklarını, salonda konuşulanlarla davacının bir bağlantısı olmadığından icra müdürlünün şahitliğini kabul etmediklerini, kalabalıkta konuşulanları duymasının imkanı bulunmadığını, kaldı ki öyle olduysa da ihaleyi iptal etmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazın satışı esnasında davalı şahitlerinin ifadelerinde de belirtildiği gibi satış müdürü ...’ın yüksek sesle ihale iştirakcilerine açıklama yaparak dosyanın tam ve eksiksiz olduğunu belirttiğini, kargaşa ortamında aslında bu ihaleyi yapmaması gerektiğini ve tarafsız olmayan bu tanıklığı kabul etmediklerini, davalı tanıklarının beyanları dikkate alındığı halde davacı tanığı olan ...’nun beyanının değerlendirilmediğini, kaldı ki ilk kararda bedelin düşük belirlendiğini, yasal faizin aslında 08.05.2015 tarihinden başlaması gerektiğini ve davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi ve 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu İstanbul ili, Silivri ilçesi, Değirmenköy Mahallesi, 4153 parselde kayıtlı taşınmazın 1978 yılında yapılan tapulama ile 2700 m² olarak dava dışı kişiler adına tapuya tescil edildiği, Silivri Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/1242 Esas, 2013/263 Karar sayılı ortaklığın giderilmesi davasının kabulüne dair kararın kesinleşmesi üzerine Silivri Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunun 2014/18 sayılı satış dosyası üzerinden yapılan açık artırma sonucu 2700 m² dava konusu taşınmazın davacı tarafından 76.250,00 TL karşılığında 27.04.2015 tarihinde satın alındığı, davacının 08.05.2015 tarihinde LİHKAB’dan aplikasyon talebinde bulunması üzerine taşınmazın gerçek yüzölçümü ile tapudaki yüzölçümü arasında tecviz sınırını aşan miktarda hata tespit edildiği ve LİHKAB talebi ile dava konusu taşınmazın tapu kaydına 29.05.2015 tarihli “Kaba yüzölçümü hatası vardır” şerhinin konulduğu, ihalenin usule aykırı olarak yapıldığı iddiasıyla 22.06.2015 tarihinde davacı tarafından açılan ihalenin feshi davasının Silivri Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/492 Esas, 2015/886 Karar sayılı ilamı ile reddedildiği, kararın temyiz yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği, davacının taşınmazın yüzölçümünün hatalı olması nedeniyle hatanın giderilmesi için gerekli düzeltme işlemine muvafakat ettiğine dair bila tarihli dilekçesine istinaden Kadastro Müdürlüğünce 07.06.2016 tarihli teknik hataların düzeltilmesi formu ile taşınmazın 2700 m² olan yüzölçümünün 1.093,49 m² olarak düzeltildiği ve bu alan üzerinden davacı adına tapuya tescil edildiği, eldeki davanın 08.08.2017 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde açıldığı anlaşılmış olup; yüzölçümündeki farklılığı bilen veya bilmesi gereken kişinin kazanımının korunamayacağından, hakların kazanılmasına ilişkin olan 4721 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi uyarınca iyiniyetli bulunmayan davacının ağır kusuru ile illiyet bağının kesildiğinden, davalı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
3.Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkan bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
18.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.