"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/3182 Esas, 2023/2391 Karar
KARAR : Esastan ret
Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili ve ecrimisil istemine ilişkin asıl ve birleştirilen davalarda yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat talepli asıl davanın kabulüne, ecrimisil talepli birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvuruların kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine yeniden yargılama yapan İlk Derece Mahkemesince kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat talepli asıl davanın kabulüne, ecrimisil talepli birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince ecrimisil talebi yönünden davacıların istinaf talebinin usulden reddine, tazminat talebi yönünden ise davalı idare vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili asıl ve birleştirilen dava dilekçelerinde özetle; davacıların dava konusu İzmir ili, ... İlçesi, ... Mahallesi ... ada ... parsel (eski ... parsel) sayılı taşınmazın malikleri arasında olduklarını, dava konusu taşınmazın tapu kaydına antik sit alanı olduğuna ilişkin şerhin düşürüldüğünü ve bir dönem kazı çalışmalarının yapıldığını, arkeolojik sit alanı kabul edilmesi nedeniyle taşınmazda yapılaşmaya müsaade edilmediğini, idareye yapılan uzlaşma başvurusundan da sonuç alınamadığını belirterek, taşınmaz bedeli ve ecrimisil bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçelerinde özetle; davayı kabul etmediklerini, taşınmaza fiili el atmalarının olmadığını, kamulaştırma talepli açtıkları davada belirlenen değerin çok yüksek olması nedeniyle kamulaştırma işleminden vazgeçildiğini ve bu nedenle açtıkları davanın takipsiz bırakıldığını, taşınmazın antik sit sahasında kalması nedeniyle kiraya verilmesinin veya kullanılmasının mümkün olmadığını, bu nedenle ecrimisil talebinin de yerinde olmadığını belirterek, kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat ve ecrimisil talepleri ile açılan davaların ayrı ayrı reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat talepli asıl davanın kabulüne, ecrimisil talepli birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; dosya ile birleştirilen ecrimisil taleplerine ilişkin dosya yönünden verilen ret kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, ecrimisil taleplerinin yeterli değerlendirilmemiş olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; ... Müze Müdürlüğünce hazırlanan uzman raporunda söz konusu parselin 33.668 m² yüzölçümüne sahip olduğu ve 16.248 m²lik kısmının Hazine arazisi olduğunun ifade edildiğini, İzmir 1 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 06.10.1995 tarihli ve 5932 sayılı kararıyla bir kısmı 1. derece arkeolojik sit alanı, bir kısmının ise 2. derece arkeolojik sit alanında yer aldığı ve alana ilişkin koruma amaçlı imar planının bulunmadığının ifade edildiğini, söz konusu parselde halihazırda yürütülen herhangi bir kazı çalışmasının bulunmadığını, kazı çalışmalarının yıllar önce başlatıldığını fakat bitirilmediğini ve devam edilmediğini, taşınmazın imar planı dışında olduğunu ve antik sit alanı olması nedeniyle belediyelerce imar planına dahil edilemeyeceğini, taşınmazın koruma amaçlı imar planının da bulunmadığını, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunun'nun (2863 sayılı Kanun) 17 nci maddesi ilgili kurumlara taşınmazın bulunduğu alanda koruma amaçlı imar planı hazırlamak görevini yüklemiş olup, 3194 sayılı İmar Kanun'un (3194 Sayılı Kanun) 8 inci maddesinde nazım ve uygulama imar planlarının Belediye mücavir alanlarında ilgili Belediyelerince yapılacağına yer verildiğini, Bakanlığın imar planı onama yetkisi de bulunmadığından imar planı nedeniyle Bakanlıkları aleyhine dava açılmasının hukuken doğru olmadığını, Anayasanın 63 üncü maddesinde "Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır. Bu varlıklar ve değerlerden özel mülkiyet konusu olanlara getirilecek sınırlamalar ve bu nedenle hak sahiplerine yapılacak yardımlar ve tanınacak muafiyetler kanunla düzenlenir." denildiğini, Anayasanın 35 inci maddesinde "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." denilerek mülkiyet haklarının özel kanunlarla kısıtlanabileceğinin hükme bağlandığını, 2863 sayılı Kanun'un 7 nci maddesinde '' (Değişik: 17/6/1987 - 3386/2 md.) (Değişik birinci fıkra: 26/5/2004-5177/26 md.) Korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının tespiti, Kültür ve Turizm Bakanlığının koordinatörlüğünde ilgili ve faaliyetleri etkilenen kurum ve kuruluşların görüşü alınarak yapılır, yapılacak tespitlerde, kültür ve tabiat varlıklarının tarih, sanat, bölge ve diğer özellikleri dikkate alınır. Devletin imkanları göz önünde tutularak, örnek durumda olan ve ait olduğu devrin özelliklerini yansıtan yeteri kadar eser, korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenir. Korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili yapılan tespitler koruma bölge kurulu kararı ile tescil olunur.'' hükmünün bulunduğunu, taşınmazın bulunduğu alana yönelik sit alanı kararının, 2863 sayılı Kanunun 7 nci maddesi kapsamında ve 4848 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin (a) bendi ile Genel Müdürlüğümüze verdiği "Yurdumuzdaki korunması gerekli taşınır ve taşınmaz kültür (...) varlıklarının korunmasını, değerlendirilmesini ve tanıtılmasını sağlamak, tahribini ve kaçırılmasını önleyici tedbirleri almak," görevi dolayısıyla gerçekleştirildiğini, 2863 sayılı Kanun'un 11 inci maddesinde "..Taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının malikleri bu varlıkların bakım ve onarımlarını Kültür ve Turizm Bakanlığının bu Kanun uyarınca bakım ve onarım hususunda vereceği emir ve talimata uygun olarak yerine getirdikleri sürece, bu Kanunun bu konuda maliklere tanıdığı hak ve muafiyetlerden yararlanırlar. Ancak, kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazlar zilyetlik yoluyla iktisap edilemez. Malikler bu varlıkların üzerindeki mülkiyet haklarının tabii icabı olan ve bu Kanunun hükümlerine aykırı bulunmayan bütün yetkilerini kullanabilirler..." denildiğini, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun Arkeolojik Sit Alanları için geçerli olan 05.11.1999 tarihli ve 658 sayılı ilke kararında ise "Arkeolojik Sit: İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal,ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlardır." 1. derece arkeolojik sit alanı Arkeolojik Sit: İnsanlığın varoluşundan günümüze kadar ulaşan eski uygarlıkların yer altında, yer üstünde ve su altındaki ürünlerini, yaşadıkları devirlerin sosyal,ekonomik ve kültürel özelliklerini yansıtan her türlü kültür varlığının yer aldığı yerleşmeler ve alanlardır." 1. derece arkeolojik sit alanı" I. Derece Arkeolojik Sit Korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır. Bu alanlarda, kesinlikle hiçbir yapılaşmaya izin verilmemesine,imar planlarında aynen korunacak sit alanı olarak belirlenmesine, bilimsel amaçlı kazıların dışında hiçbir kazı yapılamayacağına..." şeklinde tanımlanmıştır. 1. derece arkeolojik sit alanlarında kesin olarak yapılaşmayı engelleyen bir durum olmakla birlikte Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yüksek Kurulunun 05.11.1999 tarihli ve 658 sayılı ilke kararında belirtilen kullanma koşullarının Koruma Bölge Kurulunun görüşü alınarak uygulanabileceği alanlardır. I. Derece Arkeolojik Sit: Korunması gereken, ancak koruma ve kullanma koşulları koruma kurulları tarafından belirlenecek, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak sit alanlarıdır. Bu alanlarda, yeni yapılaşmaya izin verilmemesine; ancak a) Günümüzde kullanılmakta olan tescilsiz yapıların basit onarımlarının yürürlükteki ilke kararı doğrultusunda yapılabileceğine, b) (Değ:
27/04/2016 tarihli ve 29696 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 07.04.2016 tarihli ve 562 sayılı İlke Kararı), 1. derece arkeolojik sit koruma ve kullanma koşullarının a, b, c, ç, d, e, f, g maddelerinin geçerli olduğuna denildiğini, buna göre; 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanında kalan bir taşınmazda; alım-satım (kurul görüşü olmaksızın) Yüksek Kurul'un 05.11.1999 tarihli ve 658 sayılı ilke kararında belirtildiği gibi resmi ve özel kuruluşlarca zorunlu durumlarda yapılacak alt yapı uygulamaları, yeni tarımsal alanların açılmaması koşuluyla, yalnızca sınırlı mevsimlik tarımsal faaliyetler ile seracılık gibi tarımsal faaliyetler ile taşınmaz kültür varlıklarının mahiyetine tesir etmeyecek şekilde birleştirme (tevhit) ve ayırma (ifraz) işlemleri Koruma Bölge Kurulu görüşü alınarak yapılabildiğini, 2863 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin (a) bendinde "Taşınmaz kültür varlıkları ve bunlarınkorunma alanları, aşağıda belirlenen esaslara göre kamulaştırılır: Kısmen veya tamamen gerçek ve tüzelkişilerin mülkiyetine geçmiş olan korunması gerekli taşınmaz kültür .. varlıkları ile korunma alanları Kültür ve Turizm Bakanlığınca hazırlanacak programlara uygun olarak kamulaştırılır. Bu maksat için, ... bütçesine yeterli ödenek konur." hükmünün yer aldığını, mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazın imar durumuna ilişkin olarak birbiriyle çelişkili tespitlere yer verildiğini, emsalin uygun olmadığını, dava konusu taşınmaz zeytinlik ve tarla vasfı ile kayıtlı olup arsa kabul edilmesinin doğru olmadığını, kıyasın reel durumu yansıtmadığını belirterek İlk Derece Mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile ecrimisil istemi yönünden; bilirkişi raporu ile belirlenen ecrimisil talebi, her bir davacı için ayrı ayrı olmak üzere İlk Derece Mahkemesinin kesinlik sınırı altında kaldığından, davacılar vekilinin, birleşen davanın reddine ilişkin istinaf talebinin usulden reddine, tazminat talebi yönünden; dosyada bulunan kanıt ve belgelerden dava konusu taşınmazın 25.10.1979 tarih ve 1427 sayılı yazı ile antik sit alanında kaldığı ve İzmir 1 nolu Kültür ve Tabiat varlıkları Koruma Kurulunun İzmir 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 06.10.1995 tarihli ve 5932 sayılı kararı ile belirlenen bir kısmı 1. Derece, bir kısmı ise 2. Derece arkeolojik sit sınırları içerisinde kaldığı, 1964 yılında Eryhrai Antik Kenti kazı çalışmalarına başlanarak taşınmaza fiilen de el atıldığı, kazı çalışmalarının ara ara devam ettiği, bilirkişi raporuna ekli fotoğraflarla da bu kazı çalışmalarının görüldüğü, kazı çalışmalarına başlanılması artık fiili el koymanın başladığını gösterip, bu durum mülkiyet hakkının ihlalidir ve tazminini gerektiği, Anayasa Mahkemesinin 05.04.2019 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 20.12.2018 tarihli ve 2016/181 Esas, 2018/111 Karar sayılı kararı ile ''Kamulaştırma Kanununun EK 1 inci maddesinin '' Bu süre içerisinde belirtilen işlemlerin yapılmaması halinde taşınmazların malikleri tarafından, bu Kanunun geçici 6 ncı maddesindeki uzlaşma sürecini ve 3194 sayılı İmar Kanununda öngörülen idari başvuru ve işlemleri tamamlandıktan sonra taşınmazın kamulaştırmasından sorumlu idare aleyhine idari yargıda dava açılabilir. '' kısmı iptal edildiğinden Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 16.05.1956 gün ve 1/6 sayılı kararı ile Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5-662/651 sayılı kararı da gözetildiğinde, uzun yıllar programa alınmayan imar planının hayata geçirilmemesi nedeniyle kamulaştırma ya da takas cihetine gitmeyen davalı idarece, pasif ve suskun kalınmak ve işlem tesis edilmemek suretiyle taşınmaza müdahale edildiği; bu haliyle İdarenin, mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bu eylemi ile kamulaştırmasız el koyma olgusunun gerçekleştiğinin kabulü gerektiği, kamulaştırmasız el koyma olgusunun varlığının doğal sonucu, İdarenin hukuka aykırı eylemiyle mülkiyet hakkı engellenen taşınmaz mal sahibi davacının, dava yoluyla kamulaştırmasız el koyma hükümleri doğrultusunda mülkiyetin bedele çevrilmesini, eş söyleyişle idareden değer karşılığının verilmesini isteyebileceği (Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 2020/4116 Esas, 2021/77 Karar) dava konusu taşınmaz, antik sit alanında kaldığından hiçbir zaman imar planına dahil edilemeyeceği, yerleşim yerine bitişik olup belediye hizmetlerinden yararlanabilir durumda olduğundan arsa olarak nitelendirilerek emsal satışlara göre değer belirlenmesi gerektiğinin tespiti doğru olduğu, bilirkişi raporunun, dava konusu taşınmazların niteliğine uygun olarak düzenlendiği, bulunan birim değerin Milli Emlak Müdürlüğünün aynı niteliğe sahip 8 ve 9 sayılı parseller için belirlediği birim değer ile uyumlu olduğu anlaşıldığından, asıl dava için davalı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine, birleştirilen dava için davacılar vekilinin istinaf talebinin ise usulden reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; emsal alınan taşınmazlar vesair emsal kriterlerinde bir noksanlık olduğunu düşünmemekle belirlenen bedelin günümüz enflasyonu karşısındaki gerçek değerinin davalı idarenin kararları ve yargılamanın müvekkillerden kaynaklanmayan sebeplerden dolayı uzaması sebebiyle kabul edilemez biçimde düşük kalmasından ötürü bedel bakımından yeniden değerlendirme yapılmak üzere kararın bozulmasını istemişlerdir.
2. Davacılar vekili 04.03.2024 tarihli dilekçesinde özetle; 6100 sayılı Kanun’un 123 üncü maddesi gereği davalarını geri aldıklarını belirtmiştir.
3. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirttiği hususları tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, davacı tapu malikleri ile davalı idare arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmazın değerinin biçilmesi ve bedelinin sorumlu idareden tahsili istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 123 üncü, 369 uncu, 370 ve 371 inci maddeleri.
2. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1956/1 Esas, 1956/6 Karar sayılı kararının ilgili bölümü şöyledir: “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibarıyla, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
3. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun, 16.05.1956 tarihli ve 1954/1 Esas, 1956/7 Karar sayılı kararı ile “... Usûlü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve bu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu'nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına ...” karar verilmiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. 6100 sayılı Kanun'un 123 üncü maddesinde yer alan “Davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. (Ek cümle: 22/7/2020-7251/10 md.) Bu takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilir” hükmü gözetilerek, davalı idare vekillerinin geri alma talebine muvafakatlarının olup olmadığı hususunda beyanları alınıp, rızaları olduğu takdirde davanın geri alınması sonucu davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekeceğinden, işin esasına ilişkin sair temyiz itirazları incelenmeden kararın usulen bozulması gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle,
1. Davacılar vekilinin temyiz itirazının kabulüne, temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,
Davacılardan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
21.03.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.