"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/2326 Esas, 2023/2747 Karar
KARAR : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: İzmir 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/351 Esas, 2023/269 Karar
Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi nedeniyle uğranılan munzam zararın tazmini davasında yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu...Mahallesi 103 ada 145 parsel taşınmazın maliki olduğunu, davalı idare tarafından kamulaştırma kararı verildiğini, tarafların uzlaşamaması üzerine... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/87 Esas sayılı dosyasında dava açıldığını, dosyanın karara çıktığını, Yargıtay incelemesinden sonra bozma kararı verildiğini, bozma sonrası müvekkiline ödenecek olan miktarın arttığını; ancak dava tarihi ile ödeme tarihi arasında 7 yıl olduğunu, ödenen faiz miktarının çok yetersiz bulunduğunu, dava konusu taşınmazın emsali taşınmazlarının değerinin çok arttığını, müvekkilinin munzam zararının oluştuğunu ileri sürerek şimdilik 40.000,00 TL munzam zarar tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı idare vekili cevap dilekçesinde özetle;...Mahallesi 103 ada 145 parsel sayılı taşınmaz için... Savanda Göleti Projesi nedeniyle 18.12.2013 tarihli ve 759783 sayılı kararına müteakip davacı tarafın uzlaşmaya çağrıldığını; ancak taraflar arası uzlaşma sağlanamayınca 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun (2942 sayılı Kanun) 10 uncu maddesi kapsamında 19.06.2014 tarihinde... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/87 Esas sayılı dosyası üzerinden bedel tespit ve tescil davası açıldığını, 269.298,44 TL bedelin depo edildiğini, Mahkemece verilen kararın taraflarca temyiz edildiğini, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 27.09.2018 tarihli ve 2017/3325 Esas, 2018/15718 Karar sayılı kararı ile bozma kararı verildiğini, idarece karar düzeltme yoluna başvurulduğunu, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 22.05.2019 tarihli ve 2018/12996 Esas, 2019/10428 Karar sayılı kararı ile karar düzeltme talebi yerinde görülerek kararın bozulduğunu, bozma kararı sonrası yeniden yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde 30.09.2020 tarihli duruşmada 702.577,01 TL fark kamulaştırma bedelinin yatırılması için süre verildiğini, 27.11.2020 tarihinde bedelin depo edildiğini,... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/335 Esas sayılı dosyasında verilen 25.12.2020 tarihli kararının idarece temyiz edildiğini, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 23.12.2021 tarihli ve 2021/8566 Esas, 2021/15842 Karar sayılı kararı ile kararın onanmasına karar verildiğini ve 04.02.2022 tarihinde kararın kesinleştiğini, davacının alacağına geç kavuştuğu düşüncesinde ise bunun sorumlusunun idare olmadığını, yargının geç işlemesi ve bilirkişi raporları olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; eldeki davanın 2014 yılında açılan kamulaştırma bedeli tespitine konu alacağa 2021 yılında kamulaştırmadan tam 7 yıl sonra kavuşulmasından kaynaklanan munzam zararın tazminine ilişkin olduğunu, Mahkemece faizle karşılanmamış olan munzam zararın olup olmadığı yönünde uzman bilirkişi heyetine ekonomik kıymet unsurları baz alınarak yaptırılan hesap sonucunda alacağa geç kavuşulması sebebiyle faizle karşılanmayan 1.010.471,15 TL munzam zararın varlığının tespit edildiği, Mahkemece uğranılan zararın varlığının ve miktarının alacaklı tarafından somut olarak kanıtlanması gerektiğinden bahisle davanın reddine dair verilen karara dayanak olarak gösterilen emsal kararların hakkaniyetten, somut gerçeklikten, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 187 nci maddesinin ikinci fıkrası ve munzam zararı düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 122 nci maddesinin birinci fıkrasını dikkate almayan bireyin mülkiyet hakkı özgürlüğünü ve ekonomik özgürlüğünü ihlal niteliğindeki kararlar olduğunu, ülkede yaşanan ekonomik dalgalanmaların, ekonomik krizlerin, enflasyonun yüksek seyrinin 6100 sayılı Kanun’un 187 nci maddesinin ikinci fıkrasında işaret edilen herkesçe bilinen vakalar olduğunu, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasının açılmasına sebebiyet veren idarenin oluşan zarardan sorumlu olduğunu, taşınmaza kıymetinin ancak 1/5’ini teklif ederek vatandaşı hakkını aramak zoruna bırakın kurumun oluşan zararda kusurlu olduğunu, davalının yargılamanın uzun sürmesi sebebiyle parayı 7 yıl kullanarak haksız menfaat elde ettiğini, verilen kararın mülkiyet hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, Yargıtayın birçok emsal kararında enflasyonist ortamda alacaklının alacağına geç kavuşması nedeniyle faizle karşılanamayan zararını talep edebileceğini, bu noktada kendisine başkaca bir ispat külfeti yüklenemeyeceğini ifade ettiğini, gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Yargıtay kararlarında davacının munzam zarar iddiasının ülkemizdeki enflasyonist durum karşısında 6100 sayılı Kanun’un 187 nci maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin vurgulandığını, hukuka, hakkaniyete, 6098 sayılı Kanun’un 122 nci ve 6100 sayılı Kanun’un 187 nci madde hükümlerine, Anayasa'nın mülkiyet hakkına açıkça aykırı olduğunu ileri sürerek kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
2. Davalı idare vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alacağın belirsiz olmaktan çıkıp belirli bir hale geldiğini, İlk Derece Mahkemesince de kararın alacak belirlendikten sonra tesis edildiğini, bu nedenle lehlerine hükmedilecek vekâlet ücretinin bilirkişi raporunda hesaplanan bedel üzerinden nispi olarak takdir edilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile 6098 sayılı Kanun'un 122 nci maddesi uyarınca alacaklının uğradığı zararın geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi karşılamakla yükümlüdür. Kanun koyucu para borcunun geç ödenmesi ya da ödenmemesi halinde bir zararın mevcut olduğunu kural olarak benimsemiştir. Diğer bir deyişle temerrüt faizi miktarınca alacaklının zarara uğradığı yasal bir karine olarak kabul edilmiştir. Bunun dışında davacının herhangi bir karineden istifade etme olanağı yasal olarak mevcut değildir. Davacı para alacağını zamanında tahsil etmesi halinde ne şekilde kullanacağını, paranın zamanında verilmemesi nedeniyle faiz dışında ne gibi maddi zararının oluştuğunu, başka bir deyişle temerrüt faizini aşan bir zararının mevcut olduğunu somut delillerle ispat etmelidir. Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat külfetinden kurtarmaz. (Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 2017/17121 Esas, 2019/604 Karar ile 2010/2413 Esas, 2010/7013 Karar ve 2008/4597 Esas, 2008/6370 Karar sayılı ilamları) Tüm dosya kapsamına ve kararın dayandığı gerekçelere göre davacı tarafça temerrüt faizini aşan somut bir zarar olduğu ispat edilemediğinden İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde ve karar tarihinde yürüklükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasındaki "Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücretinin tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre belirleneceği" düzenlemesi karşısında reddedilen davada davalı taraf lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Bu nedenle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı idare vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sebepleri tekrar ederek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi nedeniyle uğranılan munzam zararın tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri,
2. 6098 sayılı Kanun'un 122 nci maddesi
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçelerinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
06.05.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.