"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/361 Esas, 2023/125 Karar
KARAR : Esastan ret
Taraflar arasındaki kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kalan taşınmazlar nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin asıl dava ile kesinleşen orman kadastrosu sınırları içerisinde kalan taşınmazın tapusunun iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tescili istemine ilişkin birleştirilen davada yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacılar asıl dava dilekçesinde özetle; dava konusu Kocaeli ili, ..., ... Mahallesi 3315, 3316 ve 3308 parsel sayılı taşınmazların kesinleşmiş orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davacı ... Genel Müdürlüğü vekili birleştirilen dava dilekçesinde özetle; davaya konu edilen 3308, 3315, 3316 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili yapılan tespitlerde taşınmazların Orman sayılan yerlerden olduğunun tespit edildiğini, 3308 parselin tamamının, 3315 ve 3316 parsel sayılı taşınmazların ise bir kısmının kesinleşmiş Orman Kadastrosuna göre devlet ormanı sınırları içerisinde kaldığı anlaşıldığından bahsi geçen taşınmazların Özel Mülkiyete konu olamayacağı gibi zilyetlik yahut zamanaşımı gibi nedenlerle de kazanılamayacak yerlerden olduğundan davalılar adına kayıtlı olan tapuların iptali ile taşınmazların Orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tescilini talep etmiştir
II. CEVAP
1.Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, ormanlar üzerindeki tasarruf hakkının Orman Genel Müdürlüğünde olduğundan müvekkili idareye yönelik açılan davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, mevzuat hükümleri dikkate alındığında bu uygulamanın hatalı olduğunu ve bu nedenle devlet ormanı iddiasıyla açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline karar verilen taşınmaz malikleri tarafından açılan tazminat davalarının 4721 sayılı Kanun'da yerini bulan tapu sicilinin tutulmasından doğan tazminat davaları ile benzer nitelikte olmadığının açık olduğunu, davacının tapusunun iptalinde kamu yararının bulunması, taşınmazın özel mülkiyete konu edilebilecek bir alanda yer almaması da değerlendirilerek hakkaniyete uygun bir karar verilmesi gerektiğini, zira kamu yararı ile mülkiyet hakkından kısmen ya da tamamen yoksun bırakılan kişinin hakkı arasında makul, kabul edilebilir, hak ve adalet dengesini sağlayacak bir oranın kurulmasının asıl olduğunu ileri sürerek davanın öncelikle husumet yönünden reddine, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2.Davalı ... Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davasını sadece Maliye Hazinesine yönlendirmesi gerektiğini, davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, kamulaştırmasız el atma ile tazminat davalarında tazminata hükmedilmesi halinde bundan orman yönetiminin değil Maliye Bakanlığının sorumlu tutulabileceğini, bu bağlamda davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, söz konusu tazminat davasının Orman Genel Müdürlüğüne değil sadece Maliye Hazinesine yöneltilmesi gerektiğini, söz konusu parsellere orman şerhi konulmuş olsa dahi bu parsellerin mülkiyeti Maliye Hazinesinde olacağını, bu parsellerin malikinin Orman Genel Müdürlüğü olmadığını, davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini ileri sürerek öncelikle davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatte ise davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile asıl davada davanın davalı ... Genel Müdürlüğü yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı Hazine yönünden kabulü ile dava konusu taşınmazların bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacılara ödenmesine; birleştirilen davanın da kabulüyle dava konusu konu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile orman vasıf ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; öncelikle dava konusu alacak zamanaşımı ve husumet itirazlarının dinlenmediğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve yetersiz olduğunu, bedel tespitine esas verilerin gerçeği yansıtmadığını, ayrıca Bakanlar Kurulunun, Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 tarihli ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olmasının esas olduğunu, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibarıyla, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskun yerler arasında yer alması gerektiğini, bu hususların Belediye Başkanlığından ve diğer ilgili mercilerden sorulması gerektiğini, mahkeme tarafından tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları, taşınmazlardan düzenleme ortaklık payı düşürülmesinin gerekip gerekmediği, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satış yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması gerektiğini beyan ederek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile dava konusu taşınmazların arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırması yolu ile değerinin tespit edilmesinin ve tespit edilen bedelin değerlendirme tarihi olan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinin doğru olduğunu, bu hususta davalı Hazine vekilinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü hususların yerinde görülmediğini, mahkeme kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde belirtilen sebepleri tekrar ederek ve resen belirlenecek nedenlerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2.4721 sayılı Kanun'un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4.4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5.4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosya içindeki bilgi ve belgelerden, 3308 parsel (yeni 2901 ada 3 parsel) sayılı 4.781,43 m² yüzölçümlü, 3315 parsel ( yeni 2901 ada 8 parsel) sayılı 4.167,14 m² yüzölçümlü, 3316 parsel (yeni 2901 ada 9 parsel) sayılı 4.067,87 m² yüzölçümlü taşınmazları satış yolu ile davacılar murisinin 1964 tarihinde edindiği, dava konusu taşınmazların tapu kaydına kesinleşen orman kadastrosu nedeniyle 12.11.1991 ve 14.05.2004 tarihlerinde orman şerhi konulduğu,
bu şerhler nedeniyle davacıların mülkiyet hakkının kısıtlandığından 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereği tazminat hakkı doğduğunun kabulü doğrudur.
3. 4721 sayılı Kanun'nun 1007 nci maddesine dayanan tazminat davalarında yasal hasım Hazine olduğundan Orman Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın husumetten reddine karar verilmesi uygundur.
4.Arsa niteliğindeki taşınmazlara emsal incelemesi yapılarak değer biçilmesi ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
5.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun görüldüğünden temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı Hazine vekillerinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.