Logo

5. Hukuk Dairesi2023/12232 E. 2024/4610 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapuda sahte nüfus cüzdanı ile yapılan işlem nedeniyle davacının uğradığı zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazmini istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Tapu kaydının iptali sebebiyle davacının uğradığı gerçek zararın tespiti için bilirkişi raporunda belirlenen arsa bedelinin Hazine'den tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmeyerek, 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi gereğince Hazine'nin sorumluluğu ve davacının tapu kaydına güveni gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ:Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2016/326 Esas, 2017/54 Karar

KARAR : Kısmen kabul

Taraflar arasındaki tapuda sahte nüfus cüzdanı ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu ...ilçesi, 157 parselde kayıtlı taşınmazı Devletin resmî kurumu olan tapuya güvenerek bizzat satıcıdan satın aldığını, daha sonrasında satıcı olan ve tapuda satış işlemi yapan şahsın sahte kimlikle satış işlemi yaptığının ortaya çıktığını, müvekkilinin davalı kuruma güvenerek taşınmazı satın aldığını, bu satış işlemi ile müvekkilinin mağdur duruma düştüğünü, müvekkilin satış işlemleri yapılırken kimliğin ve satıcının sahte olduğunu bilmesinin hayatın olağan akışına uymadığını, her ne kadar resmî senette müvekkilinin taşınmazı 375.000,00 TL'ye satın aldığı belirtilmişse de aslında 1.100,000,00 TL bedelle satın aldığını, bedelini de ödediğini, tapu görevlileri hakkında açılan ceza davalarının Büyükçekmece 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/382 Esas sayılı dosyası ile derdest olduğunu, yine müvekkilinin Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/4289 hazırlık numarası ile şuan şüpheli konumunda olduğunu ve zarara uğradığını, yine Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/254 Esas sayılı dosyasında müvekkilinin davayı kaybetmesi nedeniyle dosyadaki yargılama gideri, harç ve vekâlet ücretini de ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek davalının tapudaki satış tarihinden itibaren hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte 1.163.655,00 TL tazminat ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil kuruma husumet yöneltilemeyeceğini, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 07.07.2015 tarihli ve 2013/154 Esas, 2015/376 Karar sayılı kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1.Mahkemenin 07.07.2015 tarihli ve 2013/154 Esas, 2015/376 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekilli temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; davacı vekili dilekçesinde netice itibarıyla 1.163.655,00 TL talep etmiş, dava değerini harca esas olmak üzere 10.000,00 TL olarak göstermiş ve bu değer üzerinden nispi harç yatırılmıştır. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nda, harç alınmasını veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış; değinilen yönün Mahkemece kendiliğinden (resen) gözetilmesini hükme bağlamış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır. 492 sayılı Kanun'un “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28 inci maddesinin birinci fıkrasında aynen “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23.07.2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanun'un 18 inci maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilâm harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilâm harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilâm harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı Kanun'un “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32 nci maddesinde ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” hükmü getirilmiştir. Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilâm harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Nitekim 492 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesinde, yargılama sırasında tespit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 409 uncu maddesinde de gösterilen süre içinde dosyanın işleme konulmasının noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğu belirtildiğine göre, yargılama sırasında tespit olunan yeni dava değeri üzerinden tarife uyarınca alınması gereken peşin nispi karar ve ilâm harcı ilgilisince tamamlanmadan davaya devam edilmesi olanağından söz edilemez. Nitekim vurgulanan bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarihli ve 2011/3-629 Esas, 2011/613 Karar ile 23.10.2013 tarihli ve 2013/7-31 Esas, 2013/1481 Karar sayılı ilâmlarında da benimsenmiştir. Somut olayda, 1.163.655,00 TL tazminat talep edilmiştir. 492 sayılı Kanun'un 16. maddesi “Değer ölçüsüne göre harca tâbi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır…” hükmü uyarınca eldeki uyuşmazlıkta nispi harç alınması gerekmektedir. Ne var ki; davacı eldeki davayı açarken 1.163.655,00 TL talep etmiş, 10.000,00 TL üzerinden nispi harç yatırmıştır. Yargılama sırasında talep edilen 1.163.655,00 TL üzerinden alınması gereken peşin nispi karar ve ilâm harcının ilgilisince tamamlandığına veya Mahkemece eksik harcın tahsil edildiğine ilişkin bir belge ya da bilgi dosyada yer almamaktadır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, belirlenecek dava değeri üzerinden eksik peşin nispi karar ve ilâm harcı tamamlanmadıkça, eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır. Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, yargılama sırasında usulünce yatırılmış yargı harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Buna göre Mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa yürürlükte olan tarife uyarınca talep edilen dava değeri üzerinden eksik peşin karar ve ilâm harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat şartlarının oluşmadığını, tapu satış senedinde taşınmazın satış bedelinin 375.000 TL olarak gösterildiğini, davacı 750.000 TL daha kredi kullanarak taşınmazı satın aldığını beyan etmiş ise de çekilen kredinin bu taşınmaz için kullanıldığının somut delille ispat edilemediğini, bedelin fahiş olduğunu, davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, ... olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan ... duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun'un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2.Dosyada bulunan kararın dayandığı gerekçelere göre sahte nüfus cüzdanına dayanarak davaya konu satış işleminin gerçekleştiğinin sabit olduğu, davacının tapu kaydına güvenerek davaya konu taşınmazı satın aldığı, 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince davaya konu zarardan davalı Hazinenin sorumlu tutularak davanın kısmen kabulüne karar verilmesi yerindedir.

3. Hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporunda belirtilen özelliklerine ve dosya kapsamına göre arsa niteliğindeki dava konusu taşınmazın alınan bilirkişi raporu uyarınca gerçek bedelinin işleyecek faiziyle davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.

4. Temyizen incelenen kararın bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,

18.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.