Logo

5. Hukuk Dairesi2023/1449 E. 2023/7893 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle uğranılan zararın tazmini davasında, tazminat miktarının belirlenmesi ve davacının dava dilekçesinde belirttiği miktarı arttırma talebinin değerlendirilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: 4721 sayılı Kanun'un 1007. maddesi uyarınca açılan tazminat davasında, taşınmazın değerinin belirlenmesinde münavebe ürününün hatalı tespiti, ortalama verim miktarının üstünde verim kabulü, objektif artırıcı unsurun uygulanmaması ve davacının bedel artırım talebinin ıslah olarak değerlendirilerek süre verilmeden reddedilmesi hatalı bulunarak karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/47 Esas, 2022/153 Karar

KARAR : Kabul

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca uğranılan zararın tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar vermiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; Kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; Ordu ili, ... ilçesi, ... köyü, 109 ada 118 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının Orman Genel Müdürlüğü tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonucunda kısmen iptal edilerek taşınmazın orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verildiğini, bu durumun müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlal ettiğini belirterek müvekkilinin uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... Hazinesi vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davanın idari yargıda görülmesi gereken bir dava olduğunu, davanın süresi içerisinde açılmamış olduğunu, tazminata dayanak teşkil eden davalarda hukuka aykırı olduğu iddia edilen işlemi öğrenmeden itibaren (2) yıllık zamanaşımı süresi bulunduğunu, davanın bu süre içinde açılmadığını, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline sebebiyet verenin müvekkil kurum olmadığını, talep edilen tazminat miktarının oldukça fahiş olduğunu, davacının halen tazminata konu olan yerleri fındık arazisi olarak kullandığını, davacının tapusu iptal edilen yerlerin iadesini talep etmeyip, tazminat talep etmesinin iyi niyetle bağdaşmayacağını, muhtemel ödenecek bir tazminat hesabında bu durumun gözetilmesi gerektiğini, davanın tazminat talebine ilişkin olduğundan öncelikle dikkate alınması gereken hususun tapu iptali nedeniyle davacıların hangi oranda zarara uğradığının tespiti olduğunu, müvekkili kurumun davaya dayanak yapılan işlemlerle ilgili herhangi bir kusur veya kusursuz sorumluluğu bulunmadığını, bu nedenlerle davanın öncelikle usulden, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 25.01.2022 tarihli ve 2020/8575 Esas, 2022/849 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 18.10.2018 tarihli ve 2018/4087 Esas, 2018/442 Karar sayılı kararı ile davacıya ait taşınmazın tapu kaydının orman niteliğinde olduğu gerekçesiyle iptal edildiği, her ne kadar ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değil ise de tapu sicili hatalı olarak tutulduğundan, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacıların zararının tazmininin yerinde olduğu, bunun gibi, hasım olarak Hazinenin gösterilmesinde ve asıl alacağa tapunun iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği tarihten itibaren faiz uygulanmasında isabetsizlik olmadığı, davanın belirsiz alacak davası olarak açılabileceği taşınmazın dosya kapsamına göre belediye hizmetlerinden, su ve kanalizasyon hizmetlerinden yararlanmadığının belirtilmesine ve hükme esas bilirkişi raporuna göre Ünye ilçe merkezine yaklaşık 9 km uzaklıkta olduğunun anlaşılmasına göre, arazi olarak değerlendirilmesinin ve gelir metodu uygulanmasının da doğru olduğu anlaşıldığından taraf vekillerinin istinaf başvurusunın esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin 18.10.2018 tarih ve 2018/4087 Esas, 2018/442 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Bölge Adliye Mahkemesi'nın esastan red kararı kaldırılarak İlk Derece Mahkemesinin kararını incelenmesinde; arazi niteliğindeki taşınmazın değerlendirme tarihindeki mevki ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirini esas tutarak bedeli tespit etmelidir. Buna göre dava konusu taşınmazın 2.606,04 metrekarelik kısmının kuru tarım arazisi olarak kabulu ile ekilebilir münavebe ürünlerinin neler olduğu sorulup münavebeye esas alınacak ürünlerin değerlendirme tarihi olan 2015 yılı dekar başına verim miktarları, dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg satış fiyatları Tarım ve Orman Bakanlığı İlçe Müdürlüğünden getirtilip rapor denetlendikten sonra, taşınmazın olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirine göre metrekare birim fiyatının belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi, konusu taşınmazın kapama fındık bahçesi niteliğindeki 424 metrekarelik kısmına fındık geliri esas alınarak değer biçilirken değerlendirme tarihi olan 2015 yılı dekar başına verim miktarı, dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg satış fiyatı da Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğünden getirtilip rapor denetlendikten sonra, metrekare birim fiyatının belirlenmesi gerekirken, bir önceki yılın verilerine TÜFE-ÜFE uygulanmak suretiyle metrekare fiyatının tespiti, dava konusu taşınmazın yeri, konumu, bilirkişi raporunda belirtilen özelliklerine göre objektif artırıcı unsur uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi, hatalı olduğundan kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B.İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile uyulan bozma ilamı gereğince inceleme ve işlem yapılarak taleple bağlı kalınarak davanın kabulü ile belirlenen bedelin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte Hazineden tahsiline karar verilmiştir

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın arsa niteliğinde olduğunu, arazi olarak kabulü halinde de kapitalizasyon faizinin % 3, üretim masraflarının brüt gelirin 1/3'ü oranında alınması gerektiğini, objektif değer artışı uygulanması, gerektiği bedel artırım dilekçesi verilmek üzere süre verilmesi ve faizin dava tarihinden itibaren işletilmesi gerektiği ileri sürerek kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; hükme esas alınan bilirkişi raporunda hiç bir kıstas gösterilmeden taşınmaz için %30 değer artışı uygulanmak suretiyle metrekare birim fiyatının yüksek tespiti edildiğini davacı tarafından dava konusu taşınmaz halen kullanıldığından zararın söz konusu olmadığını hatalı bilirkişi incelemesiyle büyük bir rant elde ettiğini, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun (3402 sayılı Kanun) ek 4 üncü maddesi gereği hiç bir araştırma yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini ileri sürerek kararının bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.

2.. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi.

3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi ile 369 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Kısmen arazi kısmen kapama fındık bahçesi niteliğindeki dava konusu taşınmaza net geliri esas alınarak değer biçilmesi yöntem olarak kanun hükümlerine uygundur.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, taraf vekillerinin aşağıdaki bendler dışında kalan temyiz itirazları kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

4. Dava konusu taşınmazın arazi niteliğinde olan kısmına ekilebilir münavebe ürünlerinin değerlendirme tarihi olan 2015 yılı dekar başına verim miktarları, dekar başına üretim masrafları ile hasat dönemindeki ortalama toptan kg satış fiyatları İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden getirtilip rapor denetlendikten sonra, taşınmazın olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirine göre metrekare birim fiyatının belirlenmesi gerekirken münavebeye sadece mısır ürünün esas alınmak suretiyle metrekare birim fiyatının belirlenmesi hatalıdır.

5. Dosya içindeki İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü'nün değerlendirme tarihi olan 2015 yılına ait resmi verilerde belirtilen dekara başına ortalama verim miktarının üstünde verim alınması doğru görülmemiştir.

6. Mahkemece uyulan bozma ilamında açıkça belirtildiği halde bozma gereği yerine getirilmeyerek dava konusu taşınmazın yeri, konumu, bilirkişi raporunda belirtilen özelliklerine göre objektif artırıcı unsur uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi yerinde değildir.

7. Dava, 6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca belirsiz alacak davası niteliğindedir. Belirsiz alacak davalarında yargılama sırasında toplanan deliller sonunda tazminat miktarının tam ve kesin olarak belirlenmesi mümkün olduğunda, davacı iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın dava dilekçesinde belirttiği miktarı arttırabilir.6100 sayılı Kanun'un 107 nci maddesinin birinci fıkrası gereğince yapılacak bu artırım bir ıslah olmadığından, davacı vekilinin 19.07.2017 havale tarihli dilekçesinin bu kapsamda bir artırım olarak kabulü ile ıslah dilekçesi sunulması için usulüne uygun süre verilmeden taleple bağlı kalınarak karar verilmesi bozmayı gerektirir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA

Davacıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine,26.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.