"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/136 Esas, 2022/444 Karar
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki tapuda sahte belgeler ile işlem yapılması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazminine ilişkin dava sonucu verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Elazığ ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1157 ada 3 parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazı 22.10.2001 tarihinde ... adlı kişiden resmi senetle satın aldığını, müvekkilinin bu kişiye taşınmaz bedeli olarak 250.000 Mark ödediğini, satış işleminden üç yıl sonra müvekkili aleyhine ... mirasçıları tarafından yolsuz tescil nedeni ile Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesinde 2004/417 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, mahkemece davanın kabulüne karar verilerek, taşınmazın müvekkili adına olan tapu kaydının iptali ile ... mirasçılar adına tesciline karar verildiğini ve bu kararın müvekkili yönünden 26.03.2012 tarihinde kesinleştiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin uğramış olduğu zararın tazmini için taşınmazın bugünkü rayiç bedelinin şimdilik 100.000,00 TL'ye en yüksek faiz yürütülerek davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
1.Davalı Tapu Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının mirasçıları tarafından açılan yolsuz tescilin düzeltilmesi davasının kendisine tebliğinden itibaren öğrenmiş sayılacağını, dava açma yılının 2004 olduğu düşünülecek olsa bile 1 yıllık süre içinde ... tarafından Devlete karşı dava açılmamış olduğundan uğranılan zararın zamanaşımı sebebi ile talep edilemeyeceğini, dava dilekçesinde sözü edilen 250.000 Markın gerçekten ödenip ödenmediğinin ödendiyse hangi bankaya hangi tarihte kimler adına ödeme yapıldığının, taşınmazın o zaman ki rayiç bedelinin davacı tarafından ispatlanması gerektiğini ileri sürerek öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, mahkemenin aksi kanaatte olması durumunda hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili davaya dahil edildikten sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü vekili olarak verdiği cevap dilekçesini tekrarla davanın zamanaşımına uğradığını, sahtecilik eylemi nedeni ile illiyet bağının kesildiğini, davacının iyiniyetli olmadığından davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 08.09.2015 tarihli ve 2012/237 Esas, 2015/267 Karar sayılı ilâmı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin 08.09.2015 tarihli ve 2012/237 Esas, 2015/267 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda; davanın niteliğine göre, husumetin Hazineye yöneltilmesi gerekirken, taraf sıfatı bulunmayan Tapu Müdürlüğü hasım gösterilmiş olup dava dilekçesindeki anlatım ve istemden, asıl dava edilmek istenenin Tapu Müdürlüğü değil, Hazine olduğu anlaşılmakla temsilcide yanılma bulunduğundan bu husus resen gözetilerek, davanın Hazineye yönlendirilmesi için davacı yana olanak verilmesi, Hazinenin varsa delillerinin toplanması ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 28.02.2019 tarihli ve 2018/295 Esas, 2019/66 Karar sayılı ilâmı ile davanın kabulü ile 1.392.014,00 TL' nin dava tarihinden işleyecek faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin 28.02.2019 tarihli ve 2018/295 Esas, 2019/66 sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda, mahkemece, değerlendirme tarihi tapu iptal kararının davacı yönünden kesinleştiği 26.03.2012 tarih alınması gerekirken, 03.07.2014 tarihi esas alınması, mahkemece taşınmaz arsa olarak kabul edildiği halde emsal araştırılması yapılmamış, bilirkişi tarafından belirlenen tek emsal parsel ile yetinilmiş, bu emsal parselin de satış akit tablosunun dosyaya getirtilmeden, imar durumu ve düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediği araştırılarak bilirkişi raporu denetlenmeden ve tek inşaat bilirkişisinden alınan raporla yetinilerek hüküm kurulması doğru görülmediğinden çekişmeli taşınmazın zararın doğduğu 26.03.2012 tarihinde yukarıda açıklanan Bakanlar Kurulu Kararı ve Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulu Kararı çerçevesinde arsa yahut arazi vasfında olup olmadığı yeniden araştırılmalı, 2942 sayılı Kanun'un 15 inci maddesinde belirtilen yönteme göre oluşturulacak üç kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden keşif yapılmalı, taşınmazın bu ilkelere göre arsa niteliğinde olduğunun belirlenmesi halinde emsal incelemesi ve kıyaslaması yöntemiyle, arazi niteliğinde olduğunun saptanması halinde ise tarımsal gelir metoduna göre bu tarihteki gerçek değeri varsa üzerinde bulunan yapıların resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle tespit edilmeli, emsal satış yöntemine göre zarar belirlenecek ise taraflarca gösterilecek veya bilirkişi kurulu tarafından resen belirlenecek emsaller arasından, değerlendirme tarihine yakın zamanda, gerçek satışlara ait taşınmazın resmi satış tablosu getirtilmeli, imar parsellerine yakın olup olmadığı, kadastro veya imar parseli niteliğinde olup olmadığı, düzenleme ortaklık payı düşülmesi gerekip gerekmediği araştırılmalı, çekişmeli taşınmazın konumunun, emsal taşınmaz ve çevredeki yakın imar parselleri ile birlikte kroki üzerinde gösterildiği, denetime imkan veren rapor hazırlattırılmalı ve oluşacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiğinden kararın bozulmasına karar verilmiştir.
D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulü ile 1.377.314,64 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde dava konusu taşınmazın rayiç bedelinin talep edilmesine rağmen mahkemece güncel rayiç bedel araştırması yapılarak karar verilmesi gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde karar verilmesi nedeniyle kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Hazinenin sorumluluğunun doğmadığını, uygun illiyet bağının kurulamadığını, zararın önleme imkanı varsa devletin sorumluluğundan söz edilemeyeceğini bu sebeplerle kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık 4721 sayılı Kanun’un 1007 inci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 439 uncu maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3 . Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 nci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dava konusu Elazığ ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 1157 ada 3 parselde kayıtlı taşınmazı 22.10.2001 tarihinde tapu müdürlüğünce düzenlenen resmi satış senedine dayanarak tapu maliki ...'tan satın aldığı ve adına tescil ettirdiği, ancak 2004 yılında ... mirasçılarının yolsuz tescil nedeniyle tapu kaydının iptali ile adlarına tescili istemiyle ...'a aleyhine açtıkları dava sonucu, Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/417 Esas, 2006/492 Karar sayılı ilamıyla, davacıların murisinin, taşınmazın satış senedinin düzenlendiği aynı gün ve senet düzenlenmeden önce 22.10.2001 tarihinde tedavi gördüğü hastanede öldüğü, yapılan tescilin yolsuz olduğu ve davalı ...'ın taşınmazı birinci elden satın alan kişi olduğundan tapu kaydının iptaline karar verildiği, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi kararı ile onanadığı ve davalı tarafça karar düzeltme yoluna gidilmediğinden hükmün davalı yönünden 26.03.2012 tarihinde kesinleştiği ve davacının eldeki davayı 13.03.2013 tarihinde açtığı anlaşılmıştır.
3. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde ve 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince belirlenen bedelin davalılardan tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
4. Temyizen incelenen kararın bozma kararına uygun olduğu, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Taraf vekillerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Mahkeme kararının ONANMASINA,
Davacıdan peşin alınan temyiz harcının Hazineye irat kaydedilmesine, alınması gereken 886,80 TL. temyize başvurma harcından peşin alınan 492,00 TL. harcın mahsubu ile kalan 394,80 TL. harcın alınmasına, davalı Hazine hartan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
11.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.