"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/334 Esas, 2022/243 Karar
KARAR : Ret
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinde geçen çekişmeli taşınmazın tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 inci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizce Bölge Adliye Mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, kesinlik, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; ... ili, Fethiye ilçesi, ... köyü, 1 ada 24 parsel sayılı 148.792,91 m²lik, taşınmazda hisseli malik olduğunu, Fethiye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/887Esas -1999/292 Karar sayılı kararı ile davaya konu taşınmazın 143.340 m²lik kısmının tapusunun iptali ile Maliye Hazinesi adına tesciline karar verildiğini ve kararın 24.04.2017 tarihinde kesinleştiğini, uğradığı zarar sebebiyle belirlenecek tazminatın işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; davacının talebinin haksız ve mesnetsiz olduğunu, açılan tazminat davasının 1 ve 10 yıllık zamanaşımı süresinde açılmadığını, ayrıca taşınmaz ile ilgili olarak Fethiye 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/887 Esas sayılı dosyası ile tapu iptal tescil davası açıldığını, dava konusu taşınmazın kayıtlarında tedbir kararı ve davalıdır şerhi bulunmasına rağmen davacı tarafından satın alındığını, bu nedenle davacının tazminat talep etme hak ve ehliyetlerinin bulunmadığını, yine dava konusu taşınmaz kayıtları ile ilgili tedbir kayıtlarının tapuda şerh edildiği tarihten itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açılmayan davanın süre aşımı nedeni ile de reddinin gerektiğini, davacının dava konusu taşınmazı kendilerine devreden şahsa karşı davayı yöneltmeleri gerektiğini iddia ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 14.06.2019 tarihli ve 2017/206 Esas, 2019/144 Karar sayılı ilamı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 06.04.2021 tarihli ve 2019/2164 Esas, 2021/1004 Karar sayılı ilamı ile davalı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin 06.04.2021 tarihli ve 2019/2164 Esas,2021/1004 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizce yapılan inceleme sonucu,somut olayda; davacının, dava konusu taşınmazdaki payını, dava konusu taşınmazın tapu kaydına 16.06.1988 tarih ve 2130 yevmiye sayılı işlem ile konulan ihtiyati tedbir şerhine rağmen, şerhin getirdiği yükümlülük ile birlikte satın aldığı anlaşılmıştır. Buna göre Devlet, Tapu Sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hali ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. 4721 sayılı Kanun'un 1020 nci maddesinin: "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.'' hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davacının satın alarak malik olduğu payları yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi, hatalı olduğundan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararını kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile bozmaya uyulmak suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; davalı idarenin kusursuz sorumluluğunun olduğunu, davacının iyiniyetli olmadığı yönündeki kabulün hatalı olduğunu ileri sürerek temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık 4721 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) 1007 inci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun'un 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 4721 sayılı Kanun’un (6100 sayılı Kanun) “Sorumluluk” başlıklı 1007 nci maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur.”
3 . Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4 - 383 Esas, 2009/517 Karar sayılı kararında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
6. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (6098 sayılı Kanun )146 ncı maddesine (eski 125 inci md.)
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; davacının, dava konusu ... ili Fethiye ilçesi, ... Mahallesi, 1 ada 24 parsel sayılı taşınmaza ilişkin Fethiye 2. Noterliği'nin 12.08.2010 tarihli ve 8452, 8453 yevmiye ve 09.08.2010 tarihli ve 8183 yevmiye nolu gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerine dayanarak, Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/773 Esas 2012/437 Karar sayılı dosyası ile tapu iptali ve tescil davası açtığı, davanın kabul ile sonuçlanarak 1 ada 24 parsel sayılı taşınmazda tapu malikleri Naile Işık, Mümtaz Dirlik, Nazike İnce, Ayşe İlter, Güner Dirlik'e ait hisselerin iptali ile davacı adına tesciline karar verildiği, bu kararın 10.12.2012 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapuda 16/06/2015 tarih ve 9274 yevmiye numarası ile taşınmazın 233/11200 ve 3/1120 oranındaki hisselerinin davacı adına tescilinin yapıldığı, dava konusu taşınmazın imar uygulaması öncesi 154.240,00 m² alana sahip olup, Fethiye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1980/887 Esas, 1999/292 Karar sayılı ilamı ile kıyı kenar çizgisinde kalan 143.340,00 m²lik kısmının tapusunun iptaline karar verildiği, bu kararın temyiz ve karar düzeltme talepleri neticesinde Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2015/14817 Esas 2017/6110 Karar sayılı ilamı ile, 24.04.2017 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 11.09.2017 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
3. Yapılan incelemede; davacının, dava konusu taşınmazdaki payını, dava konusu taşınmazın tapu kaydına 16.06.1988 tarihli ve 2130 yevmiye sayılı işlem ile konulan ihtiyati tedbir şerhine rağmen, şerhin getirdiği yükümlülük ile birlikte satın aldığı anlaşılmıştır. Buna göre Devlet, Tapu Sicil kaydındaki şerhin tesisini sağlayarak kaydın bu hali ile değerlendirilmesi gerektiği hususunu aleniyete intikal ettirmiştir. 4721 sayılı Kanun’un 1020 nci maddesinin: "Tapu sicili herkese açıktır. İlgisini inanılır kılan herkes, tapu kütüğündeki ilgili sayfanın ve belgelerin tapu memuru önünde kendisine gösterilmesini veya bunların örneklerinin verilmesini isteyebilir. Kimse tapu sicilindeki bir kaydı bilmediğini ileri süremez.'' hükmü nazara alındığında tapunun beyanlar hanesine şerh işlendikten sonra bu şerhi tapuda görmesine rağmen taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemez. Hal böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından, davacının satın alarak malik olduğu payları yönünden 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca zararından Devletin sorumlu tutulamayacağı anlaşıldığından davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
4. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakta olup davacı vekilinin aşağıdaki paragrafın kapsamı dışındaki temyiz itirazları kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
5. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen “ Maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti, bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunur." hükmü gözetilmeden, davacı taraf aleyhine fazla vekâlet ücreti takdiri bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü uyarınca mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile Fethiye 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.11.2022 tarihli ve 2022/334 Esas 2022/243 Karar sayılı ilamının; 4 numaralı bendinden “265.217,69 TL” sayısının çıkartılmasına, yerine “9.200.00 TL sayısı yazılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Peşin alınan temyiz harçlarının Hazineye irat kaydedilmesine,
14.11.2023 tarihli oy birliğiyle karar verildi.