"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/198 Esas, 2023/2 Karar
KARAR : Kısmen kabul
Taraflar arasındaki çekişmeli taşınmazın kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; Muğla ili, Datça ilçesi, ... köyü 1861 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının kesinleşen kıyı kenar çizgisi içinde kaldığı gerekçesiyle mahkeme kararı ile iptali nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca tazminini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; yasal süreler geçtikten sonra dava açıldığından zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davacılara ait tapu kaydının idarenin tek taraflı bir işlemi ile iptal edilmediğini, ilgili kanun hükümleri gereğince kamu yararı uyarınca mahkeme kararı ile gerçekleştiğini, bu nedenle müvekkili idareye hiçbir kusur ve sorumluluk yüklenemeyeceğini ileri sürmüştür.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 15.01.2015 tarihli ve 2014/27 Esas, 2015/17 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin 15.01.2015 tarihli ve 2014/27 Esas, 2015/17 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 11.04.2019 tarihli ve 2016/14074 Esas, 2019/2541 Karar sayılı kararı ile davacıların yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu, dava dilekçesinde belirtilen miktar üzerinden nispi peşin harç ödenmedikçe eldeki davaya devam etme olanağının bulunmadığı, davalı taraf harçtan muaf olsa dahi nispi peşin harcın alınması gerektiği, ne var ki davacılar vekilinin nispi peşin harcı ödemediği, bu durumda Mahkemece yürürlükteki harçlar tarifesi uyarınca dava değeri üzerinden nispi peşin harcı ödemesi konusunda davacı tarafa usulünce süre verilip harcı ödenen miktar üzerinden hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı, kabule göre de tazminata konu taşınmazın tapu kaydının iptaline ilişkin dava dosyası getirtilerek dosya arasına alınması ve değerlendirme tarihinin taşınmazla ilgili tapu iptal ve tescil kararının kesinleştiği tarih olarak belirlenip, bu tarih itibarıyla taşınmazın niteliği ve değerinin tespit edilmesi gerekirken dava tarihinin değerlendirme tarihi olarak alınmasının da doğru görülmediği gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın kısmen kabulüne ve taşınmazın gerçek bedelinin 4721 sayılı Kanun'un 1007 nci maddesi uyarınca davalı Hazineden tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmaza %150 oranında objektif değer artışı uygulanması gerektiğini, dava tarihinden itibaren değil, tapunun iptal edildiği tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerektiğini, davalı Hazine lehine hükmedilen vekâlet ücretinin davada reddedilen miktarı
geçmemesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; geçerli hukuki dayanaktan yoksun olan davanın reddine karar verilmesini, dava konusu taşınmaz için belirlenen bedelin yüksek olduğunu, yasal süreler geçtikten sonra dava açıldığından zamanaşımı nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, müvekkiline husumetin yöneltilmesinin doğru olmadığını ileri sürerek kararın bozulması istemi ile temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme
Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 438 inci maddesi.
2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.
3. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.
4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.
5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
3. Değerlendirme
1. Temyizen incelenen Mahkeme kararında ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı ve bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. Mahkemece uyulan bozma ilamında, değerlendirmenin tapu kaydının iptaline ilişkin kararın kesinleşme tarihi esas alınarak yapılması gerektiği belirtildiğinden, hükmedilen bedele de bu tarih itibarıyla yasal faiz işletilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru değildir.
3. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre davalı Hazine lehine reddedilen miktar üzerinden hesaplanan nispi vekâlet ücreti reddedilen miktarı geçemeyeceği hâlde, davalı yararına maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi bozmayı gerektirir.
Ne var ki bu hataların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacılar vekilinin Mahkeme kararına yönelik temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının hüküm fıkrasının (1) numaralı bendinde yer alan "dava tarihinden itibaren" ibaresinin hükümden çıkarılmasına, yerine "tapu iptal kararının kesinleştiği 07.06.2004 tarihinden itibaren" ibaresinin yazılmasına, hüküm fıkrasının vekâlet ücretine ilişkin (6) numaralı bendinde yer alan "9.200,00" sayısının hükümden çıkartılmasına, yerine "2.089,10" sayısının yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
Davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, davacılardan peşin alınan temyiz harcının istek hâlinde iadesine,
16.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.