Logo

5. Hukuk Dairesi2023/4815 E. 2023/10741 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu kaydının iptali nedeniyle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1007. maddesi uyarınca Hazine'den tazminat istenmesine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, kıyı kenar çizgisi olduğu şerhi bulunan taşınmazı şerh tarihinden sonra iktisap etmesi nedeniyle iyi niyetli sayılamayacağı ve tapu kaydının iptali ile oluşan zarar arasında illiyet bağı bulunmadığı gözetilerek, tazminat isteminin reddine ilişkin yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2022/418 Esas, 2022/516 Karar

KARAR : Ret

Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 1007 nci maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkin davada verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 66 ada 24 parsel sayılı taşınmazın ... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/1135 Esas, 2007/110 Karar sayılı ilamı ile tapusunun iptal edildiğini, davacının uğramış olduğu zararın giderilmesi gerektiğini belirterek mahkemece belirlenecek tazminatın tapu iptal kararının kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini, 3621 sayılı Kıyı Kanunu gereğince kanuna uygun olarak mahkeme kararı ile kamu yararına kıyıda kalan kısmın tapusu iptal edildiğinden davanın esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir.

III. MAHKEME KARARI

... 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.2015 tarihli ve 2014/401 Esas, 2015/490 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Birinci Bozma Kararı

1. ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.12.2015 tarihli ve 2014/401 Esas, 2015/490 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 16.10.2018 tarihli ve 2016/11891 Esas, 2018/6427 Karar sayılı kararı ile dava dilekçesinde belirtilen dava değeri üzerinden nispi harç ve ıslahla artılan dava değeri üzerinden ıslah harcının ödenmesi konusunda davacı vekiline süre verilip harcı ödenen miktar üzerinden hüküm kurulması gerektiği yönünde sair hususlar incelenmeksizin kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

... 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.05.2019 tarihli ve 2018/604 Esas, 2019/308 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. ... 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.05.2019 tarihli ve 2018/604 Esas, 2019/308 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Dairemizin 10.02.2022 tarihli ve 2020/8673 Esas, 2022/1899 Karar sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiştir.

3. Dairemizin 10.02.2022 tarihli ve 2020/8673 Esas, 2022/1899 Karar sayılı kararına karşı davalı Hazine vekili karar düzeltme yoluna başvurmuştur.

4. Dairemizin 12.09.2022 tarihli ve 2022/7381 Esas, 2022/11760 Karar sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazın tapu kaydına 05.02.1973 tarihli ve 665 yevmiye sayılı işlem ile şerh konulduğu, davacının taşınmazı kıyı kenar çizgisi olduğunu gösteren şerh ile 06.02.1973 tarihinde satış yoluyla edindiğinin anlaşıldığı, taşınmazı devir alan davacının iyi niyetli olduğundan ve 4721 sayılı Kanun'un 2 nci maddesi uyarınca dürüst davrandığından söz edilemeyeceği, hal böyle olunca, davacının tapusunun iptali sebebiyle bir zararının oluştuğu kabul edilse bile bu zararın tapu sicil kayıtlarının doğru tutulmamasından kaynaklandığı söylenemeyeceği gibi zarar ile tapu işlemleri arasında nedensellik bağının varlığından da bahsetmek mümkün olmayacağından davanın reddine karar verilmesi gerektiğinden bahisle Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Son Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dosyada mübrez ... Tapu Müdürlüğünün 07.02.2002 tarihli vukuatlı Tapu Kayıt kütüğüne ve dosyaya gelen diğer tapu kayıt örneklerine göre; dava konusu parselde; Kıyı Kenar Çizgisi olduğuna dair şerhler hanesinde bir belirtme mevcut olmadığını, davacının taşınmazı satın almasının davacıya yüklenilebilecek bir kusur ve kötüniyet sayılmayacağını, zararın kıyı kenar çizgisi sınırlarına alınmasıyla doğmuş olacağını, zarar doğduktan sonra satın alınan müvekkilin zarara katkısı ve kötüniyeti olarak kabul edilemeyeceğini, tapu iptal edilmediğinden tapunun devrinde bir engel bulunmadığını, devletin verdiği tapunun geçersizliğini ileri sürerek mahkeme kararı olmadan kamulaştırma yapmadan ve hiçbir karşılık ödemeksizin mülkiyet hakkının iptalinin kamu vicdanına ve hukuk devleti ilkesine aykırı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukukî Nitelendirme

Uyuşmazlık, temel olarak 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca tazminat istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi gereği yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı Kanun) 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 427 ile 439 uncu maddeleri.

2. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesinin birinci fıkrası.

3.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.11.2009 tarihli ve 2009/4-383 Esas, 2009/517 Karar sayılı ilâmında tapu işlemlerinin kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğu, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan bu kayıtlarda yapılan hatalardan 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulünün gerektiği, Devletin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu, bu işlemler nedeniyle zarar görenlerin 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince zararlarının tazmini için Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilecekleri belirtilmiştir.

4. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi uyarınca kabul edilen Devletin sorumluluğu, tapu sicilinin önemi ve kişilerin bu sicile olan güven duygularını sağlamak bakımından aynî hakkının saptanması, herkese açık tutulmasında tekel hakkı sağlayan bir sicil olması esasına dayanmaktadır. Bu sorumluluk, asıl ve nesnel (objektif) bir sorumluluk olduğundan zarara uğrayan zararının ödetilmesini doğrudan Devletten isteyebilir.

5. 4721 sayılı Kanun’un 1007 nci maddesi gereğince açılan davalarda, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar, tapu kaydının iptali nedeniyle tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup bu tarihe göre tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazın niteliği arazi ise net gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.

3. Değerlendirme

1. Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un geçici 3 üncü maddesinin atfıyla 1086 sayılı Kanun’un 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanun'la yapılan değişiklikten önceki 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

2. Temyizen incelenen mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozma ile kesinleşen ve karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı harcın davacıya iadesine,

13.11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.